
Saint-Rock High 1. Kitap: Acı ve Tatlı Bir Buluşma
Tory, en çok güvendiği iki kişi tarafından ihanete uğradıktan sonra eski hayatını ardında bırakmaya ve yeni bir okulda öğretmen olarak yeni bir başlangıç yapmaya karar verir. Hayatı boyunca kurallara uyan uslu bir kız olsa da bir gece gizemli bir yabancıyla tek gecelik ilişki yaşadığında işler değişir. Utancını unutabilmek için onunla bir daha karşılaşmayacağını düşünerek kendini rahatlatmaya çalışır. Ama yeni hayatına adım attığında yanıldığını fark eder. O geceyi ne Tory ne de gizemli adam geçmişte bırakmayı başarabilir. Acaba bu beklenmedik karşılaşma onlara daha fazlasını getirebilir mi?
Güzel Bir Gün
TORY
1. Kitap: Acı ve Tatlı Bir Buluşma
“Sen, Tory, Davis’i eşin olarak kabul ediyor musun?”
Soru nikâh memurunun ağzından çıktığı gibi bana hafakanlar bastı. Tek kelime. Söylemem gereken tek kelimeydi.
Ama yapamıyordum.
Arkamdan gelen öksürükle boğucu umutsuzluğumdan bir anlığına uzaklaştım. Bu öksürük bana yapmam gereken şeyi hatırlattı.
“Ha… Hayır,” diye kekelediğimde salondaki herkesin nefesi kesildi. Bazıları telefonlarını çıkardı. “Hayır, ben… Ben…”
Telefonların flaşları patlarken duvarlar üzerime gelmeye başladı. İçerideki oksijenin azaldığını ve konuşabilecek kadar nefesimin kalmadığını hissettim.
“O... Davis… Ve… Katy…”
Davis, “Bu seni ilgilendirmez, Judy,” diye bağırdı.
Öfkeli ve sabırsız sesinde zerre kadar pişmanlık yoktu. Dizlerimin üzerine çöküp saçıma özenle yerleştirilmiş tokaları çıkarmaya başladım.
Judy omzumu sıkarak, “Acınası birisin,” diye devam etti. “Tory’nin baş nedimesinin sana muamele çektiğini görmesi bizi ilgilendirmiyor, öyle mi? Sen kim olduğunu sanıyorsun?”
Kendimi daha fazla tutamayıp hıçkırıklara boğuldum. Bunun sadece kötü bir rüya olduğunu düşünmek istiyordum.
Nefes al. Nefes al. Nefes al.
Kafamı kaldırdığımda o kaltak Katy’nin Davis’in koluna yapıştığını gördüm.
Katy o tiz ve dengesiz sesiyle, “Judy, dur,” dedi. “Eğer bilseydin böyle…”
“Neyi bilseydim? Dostunu arkasından bıçaklayan bir sürtük olduğunu mu?” Judy bir kahkaha patlattı. “Boş versene, artık herkes gerçek yüzünü gördü.”
“Hamile olduğumu!” Katy’nin bunu açıklarken sesindeki gurur ve heyecanı duyunca yüzümü ekşittim. “Bizi gerçekten bir kilisede böyle utandıracak mısın? Henüz doğmamış bebeğimin önünde?” Bir işe yarayacakmış gibi karnını avuçladı.
Ayağa kalkamasam da gözlerimi kaçırmayı başardım.
Judy, “Bence anne ve babasının ne kadar korkunç insanlar olduğunu bilmeyi hak ediyor,” diyerek benim sesim oldu. “Ve onu mümkün olabilecek en aşağılık koşullarda yaptığınızı. Hamile olduğunu ona muameleden önce mi söyledin yoksa sonra mı? Ya da tam ortasında mı?”
Telaşla ayağa fırlayıp Judy’yi uzaklaştırdım. Buradakilerin Davis’in gözünün dönünce saldırgan bir canavara dönüştüğünü bilmesine gerek yoktu. Sonra aklımın bir köşesinde Katy bunu biliyor mu diye düşündüm.
Benim umurumdaydı ve bundan nefret ediyordum. Beni sırtımdan bıçaklamış olsa da istismar edilmeyi hak etmiyordu.
“Beni… Beni buradan çıkar,” diye sızlandım, arkadaşımın kolunu çekiştirirken o hâlâ mihraptaki ikiliye ölümcül gözlerle bakıyordu. “Lütfen, Judy. Lütfen.”
Başını tekrar bana çevirdiğinde öfkesinin yerini merhameti aldı.
“Hadi,” diye fısıldayıp kolunu belime doladıktan sonra başımı göğsüne yaslayarak beni koridorun iki tarafındaki kuşkulu bakışlardan korudu.
Daha ilk sırayı geçemeden bir çift yanımıza gelip titreyen kollarımı kavradı.
“Tory, canım,” dedi annem. “Ah, Tory.”
Başka bir şey söyleyemedi.
Babam güçlü elini omzuma koyduğunda makyajımın ne hâle geldiğini umursamadan kendimi bırakarak ağladım.
“Bayanlar ve baylar,” diye lafa girdi. “Planlarda değişiklik oldu. Az önce duyduğunuz rezilliklerden ötürü düğün iptal edildi. Şimdi Davis ile Katy’nin açıklamasını dinliyoruz.” Sesi değişti. “Kızıma hiç değilse bunu borçlusunuz.”
Davis ne dediyse de duymadım. Babam döndüğünde kollarına can havliyle tutundum. “Seninle eve gelebilir miyim?” Davis’le yaşadığımız eve dönemezdim. Mümkün değildi.
“Elbette canım,” diyerek alnımdan öptükten sonra beni deliksiz sessizlikte ilerlemeye teşvik etti. “Sormana gerek bile yok.”
“Eşyalarımı alıp aile evime getirebilir misin, Judy?” diye sordum.
Lütfen evet de. Lütfen. Lütfen.
Kolumu hafifçe sıktıktan sonra beni bıraktı. “Elbette. Sen orasını düşünme.”
Rahat bir iç çekmemle o sürtüğün sesini duyarak donakalmam bir oldu.
“Tory!”
Annemle babam hızlansa da onun ipek elbisesinin sesi gittikçe yaklaşıyordu. Gözlerimi kapatıp açtıktan sonra ona döndüğümde yumuşak ifadesini gördüm.
Suratının ortasına sağlam bir yumruk geçirmek istiyordum. Ama hamile bir kadına vuramazdım. Nasıl bunca zamandır arkamdan iş çevirip Davis’le yatabilmişti?
Yine de bebekten nefret edemezdim. O masum bana hiçbir şey yapmamıştı. “Umarım sağlıkla doğar,” demeyi başardım. Katy bir şey demek için ağzını açsa da ben dönüp onu ve tüm hayatımı ardımda bırakarak ailemle uzaklaştım.







































