
Çocukluk odamda yere uzanmış, üzerimdeki gelinlikle hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bunu bana nasıl yapabilmişti? Bunu daha önce nasıl görememiştim?
Kapım çaldı. “İyi misin tatlım?” diye sordu annem şefkatli sesiyle.
Artık iyi olmanın ne demek olduğunu bile bilmiyordum. Onunla evleneceğimi düşündüğüm bu sabaha kadar iyiydim. Artık onun adını ağzıma alabileceğimi sanmıyordum.
“Tatlım? Tory?” diye üsteledi annem.
“Ona alan ver, Rose. İstediğinde kendi gelecek.” Babam her zamanki gibi kurtarıcı rolünü üstlendi.
“Onun için endişeleniyorum, John. Sadece iyi olmasını istiyorum.” Annemin sesleri fısıltıya dönüşünce babamın biraz zamana ihtiyacım olduğunu söyleyerek onu uzaklaştırdığını duydum.
Yatağıma bakınca ilk gecemizin, ona bekâretimi verdiğim gecenin anıları dün gibi zihnimde canlandı. Mezuniyet balosundan sonra gençlik rehavetiyle hareket edip onu gizlice odama sokmuştum. Öncesinde böyle bir şey yapmamıştım.
Canlanan hatıralarımla etrafa bir kez daha baktım. Buraya neden gelmiştim? Geçmişi düşünmek için mi? Daha fazla ağlamak için mi? Neden? Kendimi içten içe azarlarken yatağa bırakıp yüzümü yastıklara gömdüm.
Annem geri döndü. “Sana küveti hazırladım canım. İyi gelir.”
Annemin ne kadar ısrarcı olabileceğini unutmuştum. Hayatta olduğumdan emin olmak için bütün gün kapımın önünde bekleyebilirdi.
Annemi çok seviyordum ama şu anda sinir bozucuydu. Onu başımdan savmalıydım.
“Tamam anne,” diye seslenince çatallaşan sesimi duyup yüzümü buruşturdum. “Teşekkürler. Girerim.”
“Anne. Anne, yardım et!”
Ona seslenmemle annemin odama dalması bir oldu.
“Çıkar şunu anne,” dedim ağlayarak. “Çıkar.”
Bir saniye sonra gelinliğim yere düştü. Öne doğru tökezleyip annemin kollarında ağladım. Üzerimde sadece iç çamaşırımın olması umurumda değildi. Anneme ihtiyacım vardı. Buraya gelmemin sebebi buydu. Derinlerde bir yerde ona ihtiyacım olduğunu biliyordum. Hem anneme hem de babama.
“Ne oluyor?” Babam seslenince tekrar panikledim. “Tory’nin bağırdığını duydum.”
Ben, “BABA!” diye bağırırken annem, “JOHN!” diye seslendi.
“Özür dilerim, pardon!” Babam odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Çok utandım. Başımı annemin omzuna yaslayıp deli gibi atan kalbimi sakinleştirmeyi umarak nefes almaya çalıştım.
“Geçecek bebeğim,” dedi sırtımda şefkatli daireler çizerken. “İyi olacaksın.”
Konuşamadığım için ona başımı salladım. Gerçeklikten öyle kopmuştum ki bir daha iyi olabileceğimi sanmıyordum. Belki bir gün iyileşirdim ama şimdilik bunu hayal edemiyordum.
Sonra aşağıdan bir gürültü koptu. Annem geri çekildi. Başka bir gürültü daha yükselince yanaklarımı silip annemin bakışlarını takip ettim.
Üzerime hızla pijamalarımı giyip annemi arkamda bırakarak aşağı koştum. Yaklaştığımda iki ses de belirginleşince dengemi kaybettim. Tek isteğim onun gelmemiş olmasıydı.
“Evimden defol. Seni görmek istemiyor.”
“Bay Summer, saygısızlık etmek istemem ama…”
“Bir de saygıdan mı bahsediyorsun? Kızıma yaptıklarına bakılacak olursa o kelimenin anlamını bilmiyorsun evlat.”
“Bilmiyor olabilirim ama kızının verdiği tepkiden sonra onun da saygıdan bihaber olduğunu söyleyebilirim,” diye çıkıştı Davis. Benim öne çıktığımı fark ettiğinde bakışlarını bana çevirince babam da bana döndü.
Babam, “Canım,” diye lafa girse de onu böldüm.
“Sorun yok baba. Gerçekten,” diye cevap verdim.
“Onu duydun,” diye tersledi eski nişanlım.
Babam ona bakmadı bile. “İhtiyacın olursa ben mutfaktayım,” diyerek alnıma bir öpücük kondurdu.
Babamın gidişiyle daha kendinden emin ve rahat görünen Davis’e döndüm. Kimi kandırıyordum? Onunla yüzleşmeye hazır değildim.
Nefes al. Nefes al. Nefes al.
Küt küt atan kalbimi onun bile duyabileceğini tahmin ediyordum.
Bu işi bitirmenin zamanı gelmişti.
“Ne istiyorsun, Davis?”
Elindeki çantayı havaya kaldırdı. “Eşyalarını getirdim.”
O garip his tekrar belirdi. Davis’in ılımlı mı yoksa öfkeli mi tepki vereceğini kestiremediğim o belirsiz his içimi kemirdi.
“Judy getirecekti, yine de teşekkür ederim.” Çantaya uzandığımda sinsi bir gülümsemeyle geri çekildi. Şerefsiz herif.
“O kadar hızlı değil,” demeye cüret etti. “Öncesinde bir özür bekliyorum.”
“Özür mü?” diye sordum kulaklarıma inanamayarak.
“Bizi rezil ettiğin için. Beni ve Katy’yi.”
“Bu benim fikrim değildi,” diye çıkıştım gözyaşlarıma hâkim olmaya çalışarak. “Yine de soracak olursan nikâh günü yaptıklarınızdan sonra utandırılmayı hak ettiniz.”
“Bir hataydı,” diye yanıtladı buz gibi bir ses tonuyla.
Kalbimden geriye kalanlar da paramparça oldu. Parmak eklemlerini tehditkâr bir tavırla hareket ettirdiğini gördüm.
“Hayır,” diye fısıldadım. Her şey kafamda dönüp dururken kendimi duymakta zorlanıyordum. “Biz bir hata değildik. Ama siz ikiniz hatasınız.”
“Biz mi?” diye güldü. “Onu seviyorum, Tory. Onu istiyorum.”
“Demek istek,” dedim alay edercesine. “Ne istediğin umurumda değil.”
Yüzünde tanıdık bir çirkin ifade belirdi. “Belli ki özür dilemeyeceksin,” diyerek çantayı ayaklarımın dibine attı. “Al. Senin eşyalarınla ne yapayım? Ama…” diye ekledi ben çantayı alırken. “Bu iş burada bitmedi. Yaptığın şey hiç hoş değildi, Tory.”
“Belki değildi ama hiç değilse birini fiziksel şiddetle tehdit etmiyorum.”
“O küçük bedeninle bunu yapabilseydin yapardın,” diye karşılık verdi.
“Vay be.” Onu alaycı bir tavırla bir kere alkışladım. “Bu kadar mı? Büyük konuşman bu mu? Bak ne diyeceğim? Siktirin gidin. İkinizin de canı cehenneme.”
Ellerini yumruk yapıp arabasına yönelerek, “Tek başına hayatında başarılar,” diye seslendikten sonra arabasına binip uzaklaştı.
Kapıyı kapatıp hıçkıra hıçkıra ağlayarak kapıya yaslandım. Hayatım başlamadan bitmişti.
“Baba,” diye seslendim ağlarken.
Hemen gelip bana sarıldı. “Ne oldu bebeğim?”
“Yardımına ihtiyacım var.”
Şakağımdan öptü. “Ne istersen yaparım prensesim.”
“Beni buradan çıkarabilir misin?”
“Dışarı mı?” Çenesini başıma yaslayıp beni bir çocuk gibi ileri geri salladı. “Elbette canım, elbette. Bir telefon edeyim.”
O sırada bana sorular sorsa da cevap verebilecek durumda değildim. Nereye gittiğimizin bir önemi yoktu. Sadece gidip bir daha arkama bakmamak istiyordum. Bebekleri doğduğunda burada olmak istemiyordum. Kasabada yürürken onlardan birine rastlamak istemiyordum.
Yeni başlangıcımı nerede yapacağımın bir önemi yoktu. Herhangi bir yer buradan iyi olacaktı.