Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Alfa Grayson

Alfa Grayson

Bölüm 6

Lexia

Bilincim açıldığında aldığım ilk nefes rahat olmanın çok ötesinde.

O kadar rahatım ki, başta asla kalkmak istemediğim yumuşacık bir bulutunun üzerinde yattığımı sanıyorum.

Bulut yerine, buluta yeterince benzeyen bir yatakta yatıyorum. Etrafımı saran çarşaflar o kadar yumuşak ve ipeksi ki dünyanın en güzel rüyalarını görmemi sağlayabilir.

Kendi yatağımın bu kadar güzel olduğunu sanmıyorum.

Hızlıca doğruluyorum, ama başımın sağ üst tarafına saplanan ağrıyla geri yatıyorum.

Akşamdan kalmayım. Dün geceyi pek hatırlamıyorum. Sadece o menekşe gözleri anımsayabiliyorum. Kendimi nasıl bir duruma düşürdüm öyle?

İnleyip dikkatle gözlerimi açmaya çalışıyorum. Perdelerin kapalı olmasına seviniyorum. Etraf içinde bulunduğum odayı görebileceğim kadar aydınlık.

Bu odayı hayatımda ilk defa görüyorum. Çarşafları kaldırıp altına bakıyorum.

Çıplak değilim, sutyenim ve iç çamaşırım üzerimde.

Zonklayan kafamı yukarı doğru kaldırarak "Ay Tanrıçası'na şükürler olsun," diye mırıldanıyorum.

Sessizce yataktan çıkıyorum. Etrafımdaki hava boğuk ve yabancı. Odada çok az eşya var.

Bu kadar büyük bir odayı kim böyle boş bırakır ki? Sonra kendi evimi hatırlıyorum ve ne kadar ikiyüzlü olduğumu düşünüyorum.

Perdeleri açıp dış dünyayı gözlerimin önüne seriyorum. Gördüklerim karşısında bayılır gibi oluyorum. Ağaç. Sonra biraz daha ağaç.

Bir kilometre boyundaki ağaçların gerçek olamayacağını düşündüğünüz an bir başkası boy gösteriyor.

O kadar garip, o kadar yabancı ki o tatlı çarşaflara sarınıp ağlamak istiyorum.

İklimin tamamen değişmesi başımı döndürüyor, karmaşa boğazımda düğümleniyor. Buraya nasıl geldim?

Sarhoşken tuhaf şeyler yapabilirim ama bu ayaklar beni bir gecede ülkenin öbür ucuna taşıyamaz.

Buradan çıkmam gerek. Yatağın üstündeki çarşafı omuzlarıma atmak için çekerken geriye doğru sendeliyorum.

Çarşaf havanın sıcaklığıyla, tıpkı bir kağıt parçası gibi, hemen cildime yapışıyor.

Odanın dışı da bana en az içi kadar yabancı, bu da buraya ilk defa geldiğimi kanıtlıyor.

Aşağı inen bir merdiven görüyorum. Evde birini bulmak için köşelere ve odalara bakıyorum.

Hepsi tamamen terk edilmiş. Buradaki hiçbir şey sahibinin kim olduğunu ele vermiyor.

Basamaklardan inince yekpare, kapalı bir kapı görüyorum. Kapının koluna uzanırken ellerim titriyor.

Kapı önümde açılırken gıcırdama sesi koridorda yankılanıyor.

Odaya ilk baktığımda yalnız olduğumu sanıyorum.

Sonra, birinin dökme demir sobanın yanında durduğunu fark ediyorum. Bir anlığına dehşete kapılıyorum.

Odadaki adamın çıplak, pürüzsüz sırtı bana dönük. Tavayı ateşten çekerken hareket etmesiyle kasları sertleşiyor.

Odaya girdiğimi duymuyor. Grayson.

Çarşafa daha çok sarınırken, mutfağa giriyorum, o fark etmeden tabureye oturuyorum.

Neden buradayım? Biz... Hayır, bunu düşünmek istemiyorum.

Bilmediğim bir melodiyi mırıldanan adamı merakla izliyorum. Tava ocakta cızırdıyor. Yakışıklı olduğunu itiraf etmekten nefret ediyorum.

Alfalar benim tipim olmasa da Grayson’ın vücudu kusursuz. Tırnaklarımla sırtını okşama hayalini kafamdan atmaya çalışıyorum.

Hafifçe öksürüyorum. Elindeki spatulayla arkasına dönüyor.

"Günaydın Lexia." Üzerindeki yağı görünce elindeki spatulayı işaret ediyorum.

"Ne pişiriyorsun?" Hakkında konuşmak istemediğimiz bariz sorunu neden görmezden geldiğimi bilmiyorum.

Belki de konuşmanın olması gerektiği gibi garip geçmesindense daha sakin ilerlemesini istediğim içindir.

"Pastırma pişiriyorum, umarım vejetaryen değilsindir," diyor, sanki bu bir seçenekmiş gibi.

Zorla gülümsüyorum. Bir bardağı ağzına kadar suyla doldurup tezgahın üzerinden bana doğru kaydırmasını izliyorum.

Yaptığı her hareket zekice hatta kasıtlı.

Teşekkür ediyorum. Bardağı dudaklarıma götürüp ılık suyun tadına bakıyorum. Duraksıyor ve cıva rengi gözleriyle bana bakıyor.

Sadede gelmek istiyorum. "Dün gece aramızda bir şey oldu mu?" diye soruyorum.

Grayson sorumu duyunca irkiliyor, belli ki bunu duymayı beklemiyordu.

Onun sürüsünde uyanmamın yanı sıra dün geceye dair hatırlayabildiğim tek şey, yani varabildiğim tek sonuç bu.

"Hayır, aramızda hiçbir şey olmadı,” diyor dikkatle.

Grayson dalgın bir şekilde, "Şuurunu kaybetmiş biriyle birlikte olmak hiçbir şekilde ilgimi çekmiyor,” diyor.

Pastırmayı bir tabağa koyup bana verirken kısa bir sessizlik oluyor.

"Seni yatağa attığımda çok istekli olacaksın. Hatta, bana yalvaracaksın," diyor gülerek.

Tam çiğneyemediğim pastırmanın boğazıma takılmasıyla boğulacak gibi oluyorum. Bu kadar laubali ve kendinden emin konuşması beni rahatsız ediyor.

"Ben... Bunun olacağını hiç sanmıyorum."

Kaslı kollarını göğsünde bağlarken "Emin misin? Çünkü ben eminim ve cici erkek arkadaşının yatakta benimle kıyaslanamayacağını biliyorum," diyor.

Gözlerimi kaçırıp tabağıma bakıyorum. Konu yine seks hayatım.

"O benim erkek arkadaşım değil." Bana inanmıyormuş gibi kaşını kaldırıyor. Ona yalan söylemeyi bırakmamı istiyor.

Yalan söylemiyorum. Adrian benim erkek arkadaşım değil.

"Yani dün gece seni sarhoş eden o değil miydi?"

Aniden, dün gece yaşananlar dalga dalga gibi gözümün önüne geliyor ve zihnim bulanıyor. Jasper. Noah. Grayson...

“Birisi içkime uyuşturucu kattı,” diyorum, Grayson gözlerini kısıyor.

Jasper'dan bahsettiğimde bana inanmadığını hatırlıyorum. Jasper'ın aklımı okuduğunu da hatırlıyorum.

Onun Hayalet Kurt olduğunu iddia ettim.

Eğer öyleyse, belki de Grayson onu bu yüzden göremedi. Düşünceler kafamda dönüp duruyor ve midem bulanıyor.

"Kim?" diye soruyor Grayson. Ona söyleyemem. Bana inanmaz.

"Hatırlamıyorum. Bak, en azından beni neden buraya kadar sürüklediğini söyler misin?" Yutkunuyor, bir anda suçluluk hissediyor.

Hislerini çabucak maskeliyor. Bunu yapmakta iyi gibi.

"Teklifimi yeniden düşünmeni istiyorum." İşte şimdi ne istediğini anladım.

Baygınken beni ikna etmeye çalışıyordu ve buraya gelmenin fikrimi değiştireceğini düşünüyordu.

"Sana söyledim, ilgilenmiyorum,” diye mırıldanıyorum. Tabağımı itip kalkıyorum.

Ben ayakta dikilirken Grayson dikkatle beni izliyor.

"Neden? İstediğin bu, değil mi? Lider olmak değil mi? Bir Alfa’yla eşit olmaktan daha iyi ne olabilir ki?"

Sözleri, kendimi korumak için ördüğüm duygu duvarlarını sarsıyor.

Sinirle elimi saçlarımda gezdirip iç çekiyorum. Çok cazip bir teklif. Çok gerçekçi değil ama yine de değerlendirilebilecek kadar makul.

"Sürümdeki insanları terk edemem."

"Bu durumla ilgilenmesi için dört yetenekli adam gönderdim." Ağzım şaşkınlıkla açılıyor. Ne yaptı?

"Pardon ama neden o dört adamı sana yardım etmesi için işe almadın?" diye soruyorum.

Bunun üzerine susuyor. Elini yavaşça aramızdaki tezgahın üzerine koyuyor.

Bana yaklaştıkça parmakları tezgahı okşuyor. Nabzım aniden hızlanıyor.

"Çünkü sende gerçekten sevdiğim ve ihtiyacım olan bir şey var. Nasıl liderlik ettiğini gördüm. Sürümün sana ihtiyacı var Lexia," diyor.

Adımın dilinden bu kadar egzotik bir yumuşaklıkla süzülmesi beni hayrete düşürüyor.

Tam önüme gelene kadar yüzer gibi attığı adımlarını durdurmuyor. Ondan gelen taze baharat kokusunu alabiliyorum.

"En azından önce sürüye bir bak. En azından geri dönmeden önce liderlik edebileceğin insanlar hakkında fikrin olsun,” diye mırıldanıyor.

Beni bunu yapmaya ne teşvik ediyor bilmiyorum.

Continue to the next chapter of Alfa Grayson

Discover Galatea

Al NadahaKader Yolu 1: Kalbimin Seçimiİyilik Meleği A.Ş.:Buzul SarayGençlik HatasıGül'ün Savaşı

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi