Çalıntı Öpücük - Kitap kapağı

Çalıntı Öpücük

Vitu

En İyi Arkadaşımın İçindeki Canavar

ADDY

Kaylee’ye dönmeden önce yanlışlıkla çarptığım kişiye, “Özür dilerim,” diye mırıldandım.

Koridorda dolaplarımıza yürümeye devam ederken, “Addy, bana yalan söylemene gerek yok,” diye karşılık verdi.

Kolunu çekiştirdim.

“Kaylee, yemin ederim bu sefer onu gerçekten unuttum.” Bana inanması için elimden geleni yapıyordum.

“Bebeğim, neden kendine yalan söylüyorsun?” diye sordu. Ardından dolabının kilidini açmak için şifreyi girdi.

Sol tarafındaki dolaba yaslandım.

“Evet ama ben tamamen ~bitti demedim.”

Bunun üzerine, benimle dalga mı geçiyorsun ~der gibi gözlerime baktı. Utangaç bir ifadeyle gülümsemekle yetindim.

“Şu anda aşkımı unutamıyorum! Ama…” diye başlayıp biraz bağırdığımı fark edince duraksadım. Diğer öğrenciler bana bakıyorlardı.

“Ama ne?” diye sordu.

“Ama bu saçmalığa hemen şimdi, burada son verdiğimi söylüyorum.”

Bunun üzerine neşesi yerine gelmişti, sırıttı.

Ah, kahretsin! Bu iyiye işaret olamaz!

“Bu, sana bir erkek arkadaş bulabileceğim anlamına mı geliyor?”

Sorusunun ardından kaşlarını imalı bir şekilde kaldırdı. İnleyip onu sınıfımıza çekmeye başladım.

“Yani bu şu anlama mı geliyor?”

Pat!

Arkama baktığımda Kay’in yere yığıldığını gördüm.

Ne oldu?

Hızla ayağa kalkıp özür dilemeye, etrafa saçılan kitapları toplamaya başlamıştı.

Neden özür diliyor ki?

Daha önce hiç görmediğim bir adam, “Önüne baksana!” diye tısladıktan sonra küçük arkadaşıma iyice yaklaştı.

Ah, işte bu yüzden!

Kay’in yüzündeki şaşkınlık yerini anbean öfkeye bırakıyordu.

Normal şartlar altında arkadaşımı savunmaya geçerdim ama Kay’in bu tür durumlarda yardıma hiç ihtiyacı olmamıştı.

“Kör olduğun gibi dilsiz misin yoksa?” Bu sorusu onu daha fazla kızdırmaktan başka bir işe yaramadı.

İş artık ciddiye biniyordu, belli ki adam bugün ölmeye niyetliydi.

Zavallı adama saldırmadan önce sırıtıp, “Seni küçük ucube!” diye söylenmeye başlamıştı.

Evet, bu da gitmem için bir işaret. Gitmezsem olaylar raydan çıkacaktı.

***

“Kaylee!” En iyi arkadaşımın dikkatini çekmeye çalışıp peşinden giderken o da öğrencilerin arasında ilerliyordu.

“Ne dangalak ama!” diye mırıldandıktan sonra hiçbir uyarıda bulunmadan durup yüzünü bana döndü.

Ani duruşuyla ona çarptım, bu sırada elimde tutmakta olduğum çantalarımızı yere düşürmüştüm.

“Kahretsin, buraya kadar sen mi taşıdın? Neden almamı söylemedin?”

En iyi arkadaşımla ne yapacağımı bilemiyordum, inlemekle yetindim.

“Bana anlatmaya çalışıyordun, değil mi?” Utangaç bir şekilde gülümsüyordu.

“Sana sakin olmanı söylemeye çalışıyordum ama sen yeni aşkın hakkında gevezelik etmekle meşguldün,” deyip çantasını kollarına ittim.

“Özür dilerim,” deyip gülümsedi. “Sadece beni çok sinirlendirdi. Bunu kim söyler ki?”

Sinirli yüz ifadesini gördüğümde kıkırdadım.

“Sürtük, az önce yeni aşkımdan mı söz ettin? Adama tahammül bile edemedim, sen kalkmış ondan hoşlandığımı mı düşünüyorsun?” Kaşlarını çatmış, sanki ona ihanet etmişim gibi bana bakıyordu.

“Çok ateşliydi.”

Kay itiraz etmek için ağzını açar açmaz onu susturdum.

“Deneme bile. Bu bakışı biliyorum. Onu çekici buluyorsun.”

“Böyle bir ihtimal asla söz konusu olamaz!”

Ona sert bir ifadeyle baktım.

“Tamam, itiraz etmeyeceğim. Ama çekici olduğunu düşünüyorum diye hıyarlık yapmaya hakkı yok. Serseri herif, gidip onu dövmek istiyorum. Bekle ve gör Addy, onu yola getireceğim.”

Gözlerimi devirip onu yanıma çektim.

“Bunu daha sonra yapabilirsin bebeğim. Önce Bay Woolhead’in sıkıcı dersine katlanmak zorundayız.”

İnleyip, “Bugün pazartesi mi?” diye sordu.

Başımı salladım. Biraz daha sızlanıp isteksizce beni takip etmeye başladı.

***

Daha iyi görebilmek için en sevdiğim ağaca tırmanmıştım.

O nerede?

Ah!

Asher’ın komşunun ağacının altındaki en sevdiği yere ilerlediğini gördüm. Yüzümde bir sırıtış belirmişti ki bir anda yanında bir sarışın gördüğümde yüzümdeki sırıtış tamamen kayboldu.

Ah, ne sülük ama.

Söyleyene bakın! Asher’ı ağaçtan gözetleyen kişi...

Bu düşünceyi aklımdan uzaklaştırmaya çalışıp biraz etrafta dolaştım.

Jalina Rey, Asher’ıma ilerlerken, “Bebeğim,” deyip sızlanıyordu.

Evet, az önce oraya gitmiştim. Ne de olsa umutsuz bir hâldeydim. En iyi arkadaşım bunu öğrendiğinde beni kesinlikle öldürecekti. Tabii öğrenirse...

Asher’dan vazgeçtiğim tamamen hikâyeydi. O adama hâlâ sırılsıklam aşıktım.

“Bebeğim!” Jalina tekrar deniyordu. Bu sefer Asher’ın dikkatini çekmeyi başardı. Mutsuzdum. Homurdanırken ağaçtan düşmemek için olduğum yerde kalmaktan başka çarem yoktu.

Bir daha bacağımı kırmayacağım.

İster inanın ister inanmayın, aynı bacağımı üç kez kırdım.

“Bu geceki partiye geliyor musun?” diye sorup gülümserken mükemmel bakımlı parmaklarıyla kolunu nazikçe okşamaya başladı.

Dişlerimi sıktım, ellerim öfkeyle kenetlenmişti.

“Çek ellerini üzerimden, Jali.” Asher oturmadan önce kızın elini itmişti.

Evet! ~İçimden memnuniyetle bu tavrını desteklerken neredeyse dengemi kaybediyordum. ~Lanet olsun!~

Kalbim hızla çarpmaya başladı. Kollarımdan kuvvet alıp dengemi tekrar sağladım.

Jalina rahatsız edici tiz sesiyle, “Bir ses duydun mu?” diye sordu.

“Hayır,” diye homurdanan Asher sırt çantasına uzanıp bir şey çıkarmaya koyuldu.

Jalina, “Bebeğim,” diye yeniden konuşmaya başladığında Asher ondan bıkmış gibi görünüyordu.

Ben de bıkmıştım.

“Geliyorum. Lütfen şimdi git.”

Jalina isteksizce ondan uzaklaşmadan önce sözde sevimli bir şekilde suratını astı.

Çirkin sürtük, küçük aptal...

“Addalyn!” Adımı haykıran sesle irkilip sıçradığımda tutunduğum daldan kaydım. Bu sefer hiçbir dala tutunamayıp yüzüstü aşağı uçtum.

Lanet olsun!

O gün öleceğime ikna olmak üzereydim. Oysa hâlâ yapmak istediğim çok şey vardı. İyi bir iş bulmak, bir evcil hayvan edinmek, Ash ile evlenip birlikte sevimli çocuklar yetiştirmek...

“Addy!” Kay’in sesini tekrar duyduğumda hayallerim dağıldı, içinde bulunduğum ana geri döndüm.

Düşmek için kendimi hazırlamış olmama rağmen bir türlü düştüğümü hissetmemiştim. Gözlerimi yavaşça araladığımda Asher’ın muhteşem koyu kahverengi gözlerini gördüm.

Nefesim kesilmişti, derin nefes alıp gürültü çıkarmamaya çalışıyordum.

Asher…

Asher’ın kollarındayım.

Acaba öldüm mü? Yoksa bu bir rüya mı?

Beni yere bırakmadan önce bir çocukmuşum gibi, “Daha dikkatli olmalısın,” diye tembih etti. Sonra da yaptığı sanki hiç önemli bir şey değilmiş gibi hızla arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.

Nereye gittiğini göremiyordum. En iyi arkadaşım onunla yüzleşmem adına saçlarımı çekiştiriyordu.

“Orada ne yapıyordun?” diye sordu sakince. Sakin Kaylee asla mutlu bir Kaylee değildi, bu kadarını biliyordum. Mutlu Kaylee enerjik olanıydı. Sakin Kaylee içten içe, “Yalan söylemeye cüret edersen boynunu kırarım!” tehdidi savururdu.

Ama yine de şansımı deneyecektim.

“Sadece manzaranın tadını çıkarıyordum.”

Kay kaşlarını kaldırdı. Elbette bana inanmıyordu.

“Asher’ın az önce oturduğu yerden üç metre ötede manzarayı seyrettiğine gerçekten inanmamı mı istiyorsun?”

Yutkunup yavaşça geri çekildim.

Bir adım daha atmam için bana meydan okuyup kaşlarını kaldırdı.

“Addalynn Reina!” diye bağırmaya başladı. Bunun hemen kaçmam için bir işaret olduğunu bilecek kadar uzun zamandır arkadaştık. Gülümseyip evime koşmaya başladım. Kaylee de peşimden geliyordu.

Kahretsin, en iyi arkadaşım bugün canlı canlı derimi yüzebilir.

“Bekle, seni domuz. Sana yetişemeyeceğimi biliyorsun değil mi?”

Omzumun üzerinden baktığımda Kay’in biraz ötede nefes almaya çalıştığını gördüm.

Kaçmadan önce kıkırdayıp, “Biliyorum,” dedim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok