Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Zıt Kutuplar

Zıt Kutuplar

Beşinci Bölüm

Giysilerimdeki görünmez kırışıklıkları düzeltip duruşumu düzelterek profesyonel havamı, zarafetimi geri kazanmaya çalıştım.

Sarsıldığımı belli etmekten hoşlanmıyordum. Genelde bu kadar küçük bir baskı altında kırılmazdım ve durumdan hoşnut değildim.

Margo’nun yüz ifadesinin yumuşadığını görünce rahatladım.

Belki de gereksiz yere evhamlanıyorum.~

Bay Siyah Takım Elbiseli’nin pencerenin yanında bir köşede durup bize dik dik baktığını fark ettim. Bu, biraz korkutucu olmakla birlikte güven vericiydi.

Genç kardeş, görüş alanımın hemen dışında solumda duran, uzun, krem rengi, İtalyan derisi bir kanepede, çıplak kadınları tasvir eden büyük, modern tabloların hemen altında oturuyordu.

Gözlerimi kırpıştırıp tekrar baktım. Evet, çıplak kadın resimleri…

Of... Gerçekten mi? Bir zampara olduğunu daha ne kadar belli edebilirsin, Carrero? ~

Ama Arrick olan bitenle ilgilenmiyordu. Cep telefonuyla oynuyordu ve sanırım telefonundan, Sarah’nın sürekli oynayarak beni sinir etmeyi sevdiği Angry Birds oyunun müziği geliyordu.

Bence sinir bozucu, çocuksu bir oyundu. Gerçi Arrick onlu yaşların sonuyla yirmili yaşların başı arasında göründüğü için çocukça bir oyun oynaması normaldi.

“Al bakalım.” Düşüncelerim, bana uzun bir bardakta buzlu, köpüklü bir şey uzatan Jake’in sesiyle bölündü.

Soğuk, berrak sıvıda beklenmedik bir alkol tadıyla karışık tatlı bir tropikal aroma vardı. İçeceğimi yudumlarken teşekkür eder gibi gülümsedim. Doğrusu, aromalı su bekliyordum.

Sanırım bu, buzlu su değil.

Bu, bir kokteyldi. Şaşkınlığımı belli etmemeye çalışsam da içten içe irkilerek hafifçe kaşlarımı çattım.

Şaşırtıcı. Bunu kendisi yapmış. İş yerinde içki mi olur?

“Teşekkür ederim, Bay… Jake,” diye düzelttim. Yine nazikçe gülümsedi. Karnımda uçuşan kelebekleri hafif bir kızgınlıkla görmezden geldim.

On dört yaşında bir çocuk gibi davranmayı kes!

“Emma, Margo bana burada beş yıldan biraz fazla süredir çalıştığını söyledi.”

Masasının kenarında arkasına yaslanır gibi rahatça oturmuş, dikkatle bana bakıyordu. Margo da hemen yanında durmuş, onu dinliyordu.

Jake gerçekten, insanın aklını başından alacak kadar yakışıklıydı. Özellikle de patrona hiç benzemeyen bir tavırla, rahat, çekici bir şekilde oturduğunda...

“Evet. Çeşitli katlarda çalıştım ama çoğunlukla onuncu katta,” deyip bardağımı masaya koydum böylece gerginlikten parmaklarımı bardağın kenarına vurmuyordum.

Gerçi içkimi masaya bırakmış olmaktan mutlu değildim. Tadı bir harikaydı ama çalışırken ya da herhangi bir zamanda alkol almayı sevmiyordum. Yine de Jake kokteyl hazırlama konusunda yetenekliydi.

“Bir süredir Jack Dawson’ın asistanlığını mı yapıyordun?” diye sorarken kaşlarını alışılmadık derecede sevimli bir şekilde kaldırıp beni rahatsız etmeden yüzümü inceledi.

Kendine gel, Emma!
“Evet, Bay Dawson’ın.”

Hissettiğim kadar zoraki göründüğünü bilsem de gülümsedim.

Altmışlı yaşlarının sonundaki, ufak tefek, tıknaz Dawson her fırsatta popomu avuçlayan, ne zaman yanından geçsem üstüme yaslanan, uslanmaz bir zamparaydı.

Bu yaşta hâlâ bu tür dürtülere sahip olmasına şaşırıyordum. Rahat durmayan elleri ve gevşek gülümsemesiyle; yılların verdiği tecrübeyle başa çıkabileceğim türden bir adamdı.

“Sanırım bu pozisyon için sizi Bayan Keith tavsiye etmişti?”

Yakışıklılığı sürekli dikkatimi dağıttığı için tam bir milyarderden beklenecek kadar beyaz, inci gibi güzel dişlerine odaklandım. Carrero modeli olabilmek için her yıl dişlerine ne kadar para harcadığını merak ediyordum.

“Evet. Asistanı izindeyken onun için çalışmayı çok sevdim ve ondan çok şey öğrendim.” Bir kez daha çok rahat, sakin konuştuğumu fark edince mutlu oldum.

Gerginliğim geçiyordu, Jake’in üzerimdeki etkisi yavaş yavaş azalıyordu. Sanırım onunla tanışmanın şokunu nihayet atlatıyordum.

Yine de gözleri hakkında yanılmıştım. Bizzat gördüğüm en muhteşem, en yeşil gözlerdi. Fotoğraflar hakkını teslim etmiyordu.

“Çalışkanlığınızdan ve profesyonelliğinizden övgüyle bahsetti. Kay’ın böyle bir pozisyon için içeriden birini tavsiye etmesi nadir görülen bir durumdur.” Küçük gülümsemesiyle karnımda yeniden kelebekler uçuştu.

Yüzüm kızardı, yanaklarım sımsıcak oldu. Profesyonel duruşumu korumaya çalışırken bu, beni rahatsız ediyordu.

Kay Keith’i patron olarak sevmiştim. Asistanı işe döndüğünde ben de o zampara Dawson’ın ofisine ve rahat durmayan ellerine geri döndüğümde çok üzülmüştüm.

İçten bir gülümsemeyle, “Teşekkür ederim,” dedim. İçten içe, kendimle gurur duyuyordum.

Buraya gelebilmek için hayatımdan çok fazla fedakârlık yapmıştım. Beş yıl gibi kısa bir sürede böyle bir şirkette kişisel asistan pozisyonuna yükselmek, özellikle de benim gibi yetersiz nitelikleri olan biri için kolay bir şey değildi.

Margo söze girdi: “Şimdiye kadar onu çok eğlenceli buldum. Verimli, yetenekli, işi çabuk kavrıyor. İhtiyaçlarını karşılayacak düzeye gelmesinin uzun süreceğini sanmıyorum.”

Margo gözlerinde tuhaf bir parıltıyla bana bakıyordu. Onu seviyordum. Yanımızda durmaya devam ederek arkasındaki diğer iki adamdan habersiz, bizi izliyordu.

Bizi, birbirimize uygun olup olmadığımızı görmek için izlediğini ve birbirimizi tanımamıza izin vermek için geride durduğunu biliyordum. Varlığı beni sakinleştiriyordu.

“Bunu duyduğuma sevindim. Ee, Emma, şimdiye kadar nasıl geçti? Altmış beşinci katta işlerin nasıl yürüdüğünü öğreniyor musun?”

Sesinden hafif bir muziplik vardı. Carrero’nun meşhur cazibesinden bir iz... Dürüst olmak gerekirse buna kanmamak zordu ama bunun yıllarca zengin, ünlü kişilerle takılmaktan kaynaklandığını ve muhtemelen sahte olduğunu biliyordum. Jake, tam bir profesyoneldi.

Yüzüme diktiği delici bakışlardan kaçınarak, “Çok iyi gidiyor,” diye soğukkanlı bir cevap verdim. Öz güvenli yarım bir gülüşle, “Şimdiye kadar üstesinden gelemeyeceğim bir şey olmadı,” diye ekledim.

“Margo sizi sık sık seyahat etmek zorunda kalacağınız ya da bazen beklenmedik zamanlarda çalışacağınız konusunda uyardı mı? Bu iş çok yoğun olabilir, Bayan Anderson. Yüreksizlere göre değil.”

Şimdi kaşlarını çatmış, dikkatle beni izliyordu. Biraz sinir bozucuydu.

“Evet, bunun dokuzdan beşe bir iş olmadığının farkındayım, Bay Carrero. Kariyerime yüzde yüz bağlıyım bu yüzden sorun yok,” diye duygusuzca cevap verirken kararlılığımı gösterircesine çenemi hafifçe kaldırdım.

“Gençsiniz. Peki ya sosyal hayatınız?” Hâlâ kaşlarını çatıyor, hâlâ dış görünüşümün altındaki gerçek beni anlamaya çalışıyordu. Onun gibi bir adama bu şansı asla vermezdim.

“Pek fazla sosyal aktiviteyle ilgilenmiyorum. New York’a gelmek için memleketimden ayrıldım ve iş dışında fazla insan tanımıyorum.” Sesim biraz titrek çıksa da fark ettiğini sanmıyordum.

Düşünceli bir ifadeyle yüzüme bakarak, “Kariyer odaklı bir hayat mı? Biraz yalnız olabilir.”

Başını yana eğip omuzlarını hafifçe kamburlaştırması hormonlarımı öyle çıldırttı ki her yerim karıncalandı, yüzümü ateş bastı.

Bu garip hislerle mücadele etmek için bir saniyeliğine yere bakıp derin bir nefes aldım.

Onu göz hapsine almayı bırak, Emma. Biraz daha profesyonel ol.

“Ben asla yalnız değilim, Bay Carrero. Mutlu olmak için başkalarının varlığına ya da arkadaşlığına ihtiyaç duymayan bağımsız bir insanım.”

Ağzımın beynimin önüne geçmesine izin verdiğimi, arzu ettiğimden daha fazlasını açığa vurduğumu fark ettim. Yıllardır üstesinden gelmeye çalışmama rağmen beni rahatsız eden bir başka eski alışkanlığım...

İlişkiler karmaşa, hayal kırıklığı ve acı getirirdi ama yine de doğruydu, küçük yaşlardan beri sadece kendime güveniyordum. İnsanlarla, Sarah ile bile arama mesafe koyuyordum çünkü bana öyle yapmak yakışıyordu.

Jake gözlerini kısıp beni tekrar inceledi. Bu dayanılmaz sohbet devam ettikçe daha fazla meraklanıyor, içime inen katmanları bir bir soymaya çalışıyordu.

Margo telaşla araya girdi: “Emma, senin gibi genç bir kız hayatını bu şekilde yaşamamalı. Sen çok güzelsin. New York’ta etrafında pervane olan genç erkekler olmalı.”

Uzanıp omzumu bir anne şefkatiyle sıktıktan sonra tekrar yerine döndü. Sözleri karşısında neredeyse yüzümü buruşturup boş boş gülümsedim.

Keşke bu düşüncenin beni nasıl tiksindirdiğini bilseydi. Hayattan öğrendiğim kadarıyla çoğu erkeğin zihninde romantizm diye bir şey yoktu. İster kabul edin ister etmeyin, sadece cinsel tatmin vardı.

“Görünüşe göre onu işini çalmaktan vazgeçirmeye çalışıyorsun, Margo.” Jake gülerek çocuksu yüzünü yaşlı Margo’ya çevirdi. Gülümsemesi ilkine göre tamamen değişmişti.

Bu seferki daha doğal, daha çarpıcıydı. Margo ile aralarındaki samimiyeti fark ettiğimde şaşırdım. Margo ona bakarak kafa salladı.

“Hayır. Emma ona burada değer verdiğimi biliyor. Bence buraya mükemmel uyum sağlıyor,” deyip bulanık gri gözlerini, içimi biraz olsun eriten bir sıcaklıkla bana çevirdi. “Ama Jake seni pestilini çıkarana kadar çalıştırmaya başladığında ne olur bilmiyorum.”

Aralarındaki özel bağı gösterircesine göz kırpıp elini Jake’in koluna koyması beni şaşırttı. Aralarında neredeyse bir anne ile oğlununki gibi rahat, konforlu bir ilişki vardı. Çok tuhaftı.

Kendimden emin bir biçimde araya girdim: “Tüm taleplerin üstesinden gelebileceğime eminim.”

“Jake’in kamuoyundaki çapkın imajına rağmen, Emma, korkarım o, gerçek bir işkolik. Şaşırtıcı, biliyorum ama buna alışacaksın. Önümüzdeki birkaç ay içinde bol bol uçuş mili toplayacaksın.”

Margo bu kez Jake’in omzunu sıvazlayarak hüzünle gülümsedi. Aralarında sessiz bir iletişim, gizli gülümsemeler ve bakışmalar vardı ve ben onun yerini nasıl alacağımı merak ediyordum.

Jake, “Yakında dünyayı görmekten bıkacaksın,” deyip o çekici gözlerini tekrar yüzüme dikerek komik bir biçimde kaşlarını çattı. O gözlerin kendimi çıplakmışım gibi hissettirmesinden nefret ediyordum.

Muzip bir sırıtışla, “Ve otel odalarının içini,” diye eklediğinde midem sıkıştı, içim altüst oldu.

Bunları duymazdan gelmeye çalıştım. Onu olduğu gibi kabul etmeyi ve içimdeki bu çalkantının ortaya çıktığı kadar çabuk dinmesini umuyordum. Onunotel odasının içini asla görmeyeceğimden emindim. Meşhur çapkınlığına rağmen görmeyeceğime yemin edebilirdim.

Margo elini sallayarak ve tepkime aldırmadan tuhaf bir bakış atarak, “O odalardan bir ömür boyu yetecek kadar gördüm,” dedi.

“Pekâlâ, yapmamız gereken işler var. Emma, şimdilik benimlesin,” diye ekleyip arkamdaki kapıyı işaret etti. Karşılığında başımı salladım.

Bay Carrero masasının kenarına tünediği yerden kalkıp gülümsedi ve göz temasını hiç kesmeden tekrar elini uzatıp beni de tokalaşmaya mecbur bıraktı.

“İş ilişkimize, Emma,” dedi. Elini kabul ederken dokunuşunun yarattığı, tenimi tutuşturan karıncalanma hissini görmezden geldim ve hislerimi gizlemek istercesine sıkı bir biçimde gülümsedim.

Toplantı bittiği için rahatlayarak başımı salladım. Ofisinden çıkan Margo’nun peşinden giderken tüm gerginliğimi, endişelerimi atarcasına sessiz bir iç çektim.

Jacob Carrero ileilk tanışmayı atlattım. İç çamaşırım kendi kendine infilak etmedi ve hayatta kaldım.~
Kendime bir puan!
Continue to the next chapter of Zıt Kutuplar

Discover Galatea

SonsuzlukTalihsiz DostlarBenden Kaçma!Aşk Isırıkları Milyarder CEO

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi