Ayıyız Biz - Kitap kapağı

Ayıyız Biz

E. Adamson

Orson

TAVIS

Aferin sana, Orson. ~

Tavis, Taylee’ye kaldırabileceğinden çok daha fazla bilgi vermişti. Aşırı yükleme olmuştu. Taylee kafası Tavis’e dönük bir şekilde yatıyordu ve yüzünde boş bir ifade vardı.

Bunca zaman boyunca Taylee’ye bakmıştı ve şimdi dikkatsizce bir cümleyle onu öldürebilirdi.

Ama hayır, dikkatsizce değildi. Onun bir ayı olduğunu bilmesini istemişti. Taylee’nin büyük resmi görmesini istiyordu.

Ama bilinci yerine daha yeni gelirken ve başka bir şey hatırlamazken büyük resmi nasıl görebilecekti?

Evet. Kötü bir fikir. Bunu söylememeliydim. ~

Tavis, birbirlerini tanıdıkları süre boyunca ikinci kez ayılan Taylee’ye aptalca, “Panik yapma,” dedi.

Taylee’nin cevap olarak söylediği tek şey, “Ne?” oldu.

“Yani. Şey… En azından bir kısmını açıklayabilirim.”

“Sen bir ayı mısın?”

Tavis, “Ee,” diyerek Taylee’ye bir göz attı. Yargılayıcı görünmüyordu, sadece kafası karışmıştı. “Evet. Büyük bir siyah ayı. Tarif ettiğin gibi.”

Taylee’nin beyni bu konuda gözle görülür bir şekilde şaşkındı. “Demek sen... Sen bir şekil değiştiricisin.”

“Doğru.”

Tamam, şekil değiştiricileri biliyor demek. ~

Tavis bu kadarını bilmesini beklemiyordu.

Bu kız o zaman şey olabilir mi? ~

“Tek şekil değiştiricilerin kurtlar olduğunu sanıyordum.”

Tavis nefes aldı, ağzını açtı ama kelimeler onu terk etmişti.

“Bir ayı grubuna üye misin?” dedikten sonra Taylee çabayla başını çevirdi. “Yani, doğru terim bu değildir belki ama… Başka ayılar var mı? Dışarıda, dünyada? Hazır bu konuyu konuşuyorken, dışarıda bilmem gereken başka hayvanlar var mı?”

Tavis, “Vay vay,” diyerek Taylee’nin omzuna dokununca Taylee onun elini hemen itti. “Sakin ol. Evet, bir sürünün parçasıyım. Ayı sürüsü, buna böyle deniyor. Bir grup ayıya sürü denir. Yani, tıpkı bir kurt grubu gibi.”

Kendi tarafına yuvarlanan Taylee, “Bana açükleme yapmana gerek yok,” diyerek daha sesli bir şekilde yine söylenmeye devam etti.

“Üzgünüm,” dedi Tavis. Açıklayacak çok şey olmasına rağmen söyleyecek bir şeyleri eksikti.

“Yani, burada araziniz mi var?”

“Evet.”

“Sen…” diyerek Tavis’e bakmak için kafasını kaldıran Taylee, neredeyse onu ilk gördüğü zamanki kadar panikledi. “Sen şey değilsin... Sürünün alfası... Değil mi?”

Taylee’nin yüzündeki derin ciddiyeti görmek, kendisine rağmen Tavis’i güldürdü. “Üzgünüm, üzgünüm,” diye tekrar özür diledi. “Hayır, kesinlikle değilim. Aslında daha büyük bir kurt sürüsünün parçasıyız. Çoğundan daha liberaller. Kurt sürüsünün betası…”

“Peki, beni nasıl buldun?”

Tavis iç çekti. “Bu... Uzun hikâye. İyileşirken seni strese sokmak istemiyorum.”

Taylee, başını sallayıp bir kez daha uzanmadan önce birkaç dakika daha tartışmasız bir şekilde gıcık olarak Tavis’e baktı. Tavis, Taylee’nin ayaklarının altındaki yastıkları yeniden düzenledi.

“Ayı olduğuna hâlâ inanamıyorum.”

“Soyadım ipucu veriyor.”

“Ne?”

Tavis, yarım kullanılmış bir kase tuzlu suyu alırken, “Bilirsin,” dedi ve ayağa kalktı. “Orson. Kökü ursus. Latince ~ayı~ ~demek.”

Taylee, “Ay, havalı şey,” deyip battaniyeye sıkıca sarındı. “Ne kadar süslüsün.”

Tavis, küçük mutfakta suyu lavaboya döktü ve kaseyi lavaboda bıraktı. Daha sonra, işe yarayabilecek bir şey var mı diye bakmak için ilaç dolabını açtı.

Oturma odasının zemininden, “Bir yastık işime yarardı,” diyen Taylee’nin sesi geldi.

Tavis, “Doğru!” diyerek geri döndü ve kanepeden iki büyük minder çıkardı. Diz çöküp yastıkları Taylee’nin vücudunun altına yerleştirdi. Taylee’nin çıplak omuzlarına dokunmamaya dikkat etti. Sadece battaniyenin üzerinden tuttu.

“Ya sen bir gömlek giymek ister misin?” diye sordu Taylee.

Tavis gözlerini kapadı. Sanki her dokunuşu düşüncelerine ihanet ediyor gibiydi. “Bana bir dakika ver. Önce seninle ilgilenmeye çalışıyorum.”

“Yani, aslında gerçek kanepeye de uzanabilirim.”

“Ben... Sanırım. Evet, haklısın,” dedi Tavis ve Taylee’ye kanepeye kadar yardım etti. “Yine de bu yastıkların hâlâ ayaklarının altında olması lazım, sanırım. Kan akışı falan olsun diye.”

Taylee, bu sefer hafif bir eğlenceyle Tavis’e baktı. “Öyle diyorsanız, Doktor Bey.”

Tavis, “Dinle, bak şurada olacağım,” dedi mutfağı işaret ederek. “Sana yardımcı olabilecek tüm ilaçları bulmak için. Bir şeye ihtiyacın olursa bağır. Ve bende olmayan ne varsa gider alırım.”

Taylee ilk defa gülümsedi. Küçük bir gülümsemeydi ama Tavis bu gülümsemeyi kaçıramazdı. “Teşekkür ederim.”

“Bir şey değil,” dedi Tavis. Sesindeki titremeyi yuttu ve açık kabine geri döndü. Bazı düşünceleri savuşturuyordu ki...

ErvinBirader
ErvinBütün gece sana ulaşmaya çalıştım
ErvinDışarı mı çıktın?
TavisOğlum sakin ol
Tavisİyiyim
ErvinDışarı 👏 mı 👏 çıktın 👏?
TavisDışarı çıktım
ErvinVe??
ErvinNe oldu?
TavisŞu anda her şeyi söyleyemem
Tavisİyiyim
Tavis& çok meşgul
ErvinBirader Lorraine ile sesler duyduk
ErvinKurtlar normalden daha çılgındı
ErvinDışarıda garip bir şey fark ettin mi?
TavisPek sayılmaz, hayır
ErvinO zaman hanımı rahatsız etmemeye çalış, tamam mı
TavisDinle, gitmem lazım.
TavisBir şeyle ilgileniyorum
ErvinNeyle?
TavisBir işle
ErvinYanında...
ErvinHATUN MU VAR
TavisGörüşürüz, Erv
ErvinTAVIS!

TAYLEE

Kendisine ne olmuştu?

İçine ne girmişti?

Hiç böyle davranmazdı. Babası olmayan adamların yanında böyle yapmazdı. Özellikle de onu hayattaki son gecesi olabilecek bir durumdan kurtardıktan sonra kendi gömleklerini kullanarak vücudundaki kanı temizleyen garip adamların yanında.

Gömleksiz güzel görünen adamların yanında böyle yapmazdı. Karın kasları şimdiye kadarki en belirgin kaslar olmasa bile.

Ama işte onunla alay ediyor, onunla konuşuyordu. Önce gıcıklık ediyor, sonra gıcıklık etmeyi bırakıyordu. Kızgın, sonra kızgın değil.

Ama böyle yapmaya hakkı vardı. Onun evine gelmişti. Onu gömleksiz bir şekilde baldırını temizlerken bulmuştu.

Tanrım. ~

Her gün böyle bir şeye uyanılmazdı. Ya da herhangi bir gün.

Taylee, battaniyeyi iyice üzerine çekti ve titredi. Zemin sert ve biraz soğuktu. Belki de bunlar dışarıda olanlardan kalan artçı şoklardı.

Taylee, bu adama gerçekten minnettardı. Tavis Orson. Bazı alışkanlıkları rahatsız edici olsa da ona hayatını borçlu olduğunu hissediyordu.

Belki de bu kendisinin minnettarlığını ifade etmenin yeni bir şekliydi. Ölüme yakın deneyim sonrası şekli.

Benimle uğraşma. Neredeyse ölüyordum. ~

Kendine böyle söylemeye çalıştı. Şimdi üzerinden geçmeye cesaret edecek herkese söyleyeceği gibi.

Kalbini söker yerim. Ayılarla takılıyordum ben. ~

Ayılar! Ayı değiştiricilerin varlığından nasıl haberdar değildi? Nathaniel ve Gretchen ona bu kadar önemli bir şey söylemeyi ihmal mi etmişlerdi? Hemen yandaki eyalette ayılar vardı!

Charlotte biliyor muydu?

Charlotte muhtemelen ailesinin yardım olmadan bunu çözmüştü. Charlotte her şeyi bilirdi.

Taylee, umutsuzca burada ve hemen şu anda kurt formuna geçiş yapmayı diledi. Böylece Tavis’e bundan sonra kurtarılmaya ihtiyacı olmayacağını gösterebilirdi.

Kurt formunun neye benzediğini bilmeyi diledi.

Anne ve babası olan kurtlar gümüştü. Annesinin kuyruğunun ucunda siyahlık vardı. Kurt formunda birbirlerine çok benziyorlardı. Birbirlerine benzemeleri ruh ikizi olduklarını kanıtlıyordu.

Charlotte henüz kurdunu bulamamıştı ama birkaç yılı vardı. Taylee’nin zamanı azalıyordu.

Belki de Asyalı olmakla ilgili bir şeydi.

Nathaniel ve Gretchen, Taylee’yi sekiz aylıkken Vietnam’dan evlat edinmişti. Biyolojik annesinin kendisine ne isim verdiğini hep merak ederdi. Bir isim vermiştiyse tabii.

Şimdi bu ismi, kurt formunun nasıl olacağını umursadığında daha az umursuyordu.

“Taylee.”

Gözünü kırptı. Tavis kafasını kapıdan uzatmıştı.

“Başın ağrıyor mu?”

“Ah... Evet, biraz.”

“Ağrı kesici getireyim,” dedi Tavis ve kayboldu. Taylee kafasını toparlayamadan küçük bir şişe ve bir bardak su ile tekrar ortaya çıktı. “Buyur,” dedi Tavis. Taylee’nin kalkmasına ve suyu içerken kafasını arkaya eğmesine yardım etti.

Bu adam hakkında ne düşündüğü konusunda Taylee’nin kafası çok karışıktı. Bu düşünceyi aklında çıkardı.

Sonra istemsizce ileriye doğru hareket edince Tavis’in elindeki bardağı düşürdü ve su, ahşap zemine döküldü.

“Tüh,” diye tepki verince Taylee öksürdü ama Tavis sakince kırılmamış bardağı aldı ve gömleğini bu sefer de suyu paspaslamak için kullandı.

Tavis, “Sorun değil,” diye mırıldandı. “Sorun değil. Ağırdan alırız.”

Taylee’ye bakmadan, “Bir şey mi hatırladın?” diye sordu.

Tavis’in böyle doğru bir tahminde bulunması Taylee’yi rahatsız etmişti. “Ben… Evet.”

“Bana anlatır mısın?”

Taylee aşağıya bakıp, “Beni yargılamayacağına söz veriyor musun?” dedi.

“Seni asla yargılamayacağım, Taylee.”

Tavis’in sesiyle Taylee gözlerini kaldırdı. Bu sefer, Tavis’in gözleri onunkine bakıyordu.

Ve bu sefer, Taylee içeriden titriyordu.

“Bir adam vardı... Kocaman bir adam, çok fazla tüyü vardı. Ama gözleri en canlı şeydi... Çılgın. Aynı şeyinki gibi... Şey...”

Zihni bumerang gibi gidip geri döndü.

Tavis puslu sesiyle, “Neyinki gibi?” dedi.

“Ayının... Bana saldıran ayının gözleri gibi.”

Tamam. İşte buydu. Bu korkunç takımyıldızında bir çift yıldız uyuma girmişti. Taylee, şimdi şok ve kederden bunalmış bir şekilde dışarıdan da titriyordu.

Taylee, hiç düşünmeden elini uzatınca Tavis de hızlıca onun elini tuttu.

Bir süre böyle oturdular.

“Bu ne anlama geliyor?” diye fısıldadı sonunda Taylee.

Tavis’in bakışları Taylee’nin eline sabitlenmişti. “Saldırıya uğramadın.”

Taylee, doğru duyduğuna emin olamayarak kafasını salladı. “Affedersin?”

Tavis topukları üzerinde ileri geri sallanırken, “Sen,” diyerek lafa başladı ve Taylee’nin köprücük kemiğindeki yara izine dokundu. Taylee’nin nefesi kesildi. Tavis çok yakındı ama sanki neredeyse hiç orada değildi. “İşaretlenmişsin.”

“İşaretlenmiş miyim?” Bu kelime Taylee’nin ağzında korku tadı bırakmıştı. Eski korku ama taze. “O ne demek?”

Tavis tekrar bakmak için gözlerini kaldırdı. Ama sihir yoktu.

“Artık bizden birisin, Taylee. Bir ayı olacaksın.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok