Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Mühürlü Yaralar

Mühürlü Yaralar

Altıncı Bölüm

DAISY

Çoğu uykusunda olan yaralıları kontrol ederken, Claire de bana katılmaya gönüllü oldu.

Odaları sırayla gezip herkesin iyi olduğundan emin olurken, Claire, “Shade’in kollarında bayıldığın zaman neler olduğunu sana anlatan oldu mu?” diye sordu.

Kontrol ettiğimiz altıncı hastanın kapısını kapatırken ona bir bakış attım. “Bana yalnızca Shade’in onların işini bitirdiğini söylediler.”

Büyücü bana ciddi bir bakış attı. “Ama bunu yapabilmesinin tek sebebi senin onu iyileştirmen değildi.”

Kaylon'ın odasına doğru yürüdük.

“Sebebini bilmemekle beraber, Shade’in daha önce böyle savaştığı görülmemiş. Zack sonrasında gelip bana anlattı. Savaşamayacak kadar yaraları olmasına rağmen, Shade’in orada ne yaptığını görebilmiş.”

Bana baktı. “Yolunu açmak için karşısına çıkan tüm Avcıları teker teker parçalara ayırdığı sırada seni omzuna almış.”

Durup bana yargılayıcı bir bakış attı. “Zack bana Shade’i daha önce hiç bu kadar cani görmediğini söyledi ve söylediğine bu yalnızca içindeki acımasızlıktan ibaret değilmiş.”

Nereye varmaya çalıştığını bildiğimden ve bunu inkâr etmek için ortada bir neden göremediğimden Kaylon’ın kapısının önünde dikildim. “Biz eşiz.”

Claire'in nefesi kesildi. “Biliyordum.”

Omuzlarımı silktim. “Gerçi o bir eş istemiyor. Özellikle de beni eşi olarak istemiyor. “

Gerçekten umurumda değilmiş gibi ona yarım ağız gülümsedim. “Açıkçası hiçbir zaman ona alıcı gözle bakmadım. Bence kader bizimle apaçık kafa buluyor.”

Büyücü bir şey söylemeye yeltense de susmayı tercih etti. Bir kez daha omuzlarımı silkip kapıyı açtım.

İçeride Kaylon mışıl mışıl uyurken, yaralı kolunun neredeyse tamamen iyileştiğini fark ettim. Ama bacaklarının iyileşmesi biraz daha zaman alacaktı.

Muayeneyi bitirdikten sonra koridora geri dönüp, yeni bir yorgunluk hissi üzerime çökünce duvara yaslandım. Son derece uzun bir gün olmuştu.

Ben bir süre öylece dinlenirken Claire tek kelime etmedi. Ona bakmaya cesaret ettiğimde, gözlerinin sempati ve şefkatle dolu olduğunu gördüm.

Kaşlarımı çattım. “Bana acımayı kes.”

İçimi rahatlamak için acele edercesine, “Sana acıdığım yok,” dedi, “Sadece Zack’le benim ilişkimin de başlangıçta sizinki gibi olduğunu fark ettim.”

Kaşlarımı daha da belirgin çattım. “Shade ile beni, Zack ile olan ilişkinle kıyaslama lütfen. Keskinlikle aynı şey değil.”

Bana bir kez daha uzun uzun bakıp hafifçe gülümsedi. “Evet, haklısın.”

Konuyu değiştirmenin tam zamanı olduğuna karar vererek, “Hazır lafı açılmışken, Zack ile aranız nasıl?” diye sordum. “Bir şeyleri oturtabildiniz mi?”

İkisi yalnızca birkaç haftadır eşti ve hâlâ birbirlerine alışmaya çalışıyorlardı.

Bazı çiftler işleri ağırdan almayı tercih ederken, bazıları da bir Çiftleşme Töreni düzenleyip bir an önce evlenmeye karar verirdi.

Zack ile Claire, çiftleşme süreciyle ilgili özel durumları göz önünde bulundurulunca söz konusu ilk kategoriye giriyordu.

“Evet, her şey yolunda.” Revirin çıkışına, Sürü Evi'nin konaklama kısmına doğru ilerlerken Claire belli belirsiz gülümsedi.

“Hâlâ bazı sorunlar üzerinde çalışıyoruz ama ikimizde de gerçekten yanlış olanı düzelttiğimizden beri işler çok daha sorunsuz ilerliyor,” diye ekledi.

“Bunu duyduğuma sevindim,” deyip sonrasında kıkırdadım. “Dün akşam Zavier ve Sophia'yla yemek nasıl geçti?” diye sordum.

Son olaylar yüzünden sormak aklımdan çıkmıştı ama dün akşam Zack, Claire’i küçük kız kardeşi ve ağabeyiyle yemeğe götürmüştü, ben de nasıl geçtiğini sahiden merak ediyordum.

Claire yüzünü buruşturdu. “Zack'i seviyorum ama kız kardeşi felaket. Tam bir sürtük.”

Kaşlarını çattı. “Ve Zavier çok tuhaf. Zack'le didişmeyi seviyor ama erkek kardeşinin eşi olmama rağmen bana sulanabileceği yeni biriymişim gibi davranıyor.”

İç çekti. “Sophia'ya da sırf dişi, on dokuz yaşında ve ona göre baskın olmadığı için önemsiz bir kurt adammış gibi davranıyor.”

“Zavier zaten hıyarın teki,” dedim, “Ondan fazla bir şey bekleme. O yeryüzündeki, gereksiz yere türünü en çok yücelten herif olabilir. Ve inan bana, bu kazanılması zor bir unvan. Sophia’ya gelince…”

Kızı düşünmek bile tüylerimi ürpertti. “O da kesinlikle iğrenç biri.”

Greyson ailesini hiçbir zaman sevmemiştim ama Sophia’ya duyduğum nefreti o aileden hiç kimse geçemezdi.

Her zaman züppe ve şımarık bir velet gibi davranırdı, ayrıca Eve Raphael ile çiftleşmeden önce Eve’i uyaracak kadar ileri gitme cesareti göstermişti. Hatta Gabe’e asılmayı bile denemişti.

Ama aslında sadece aptallık ediyordu. Gözünü her zaman ulaşabileceğinden çok daha yükseklere dikiyordu, ben de onun varlığından sürekli rahatsız oluyordum.

Daha birkaç gün önce, Shade’in soğuk dış görünüşünün altındaki duvarları kıracak kişi olacağını söylediğini duyduğum için bu kızgınlığım şimdi ikiye katlanmıştı.

Bunu söylerken benim eşim olduğu gerçeğini bir kenara bırakıyordum, ama daha ne kadar aptal olabilirdi?

O benim eşim olmasaydı bile, onun gibi bir kurt adamın içini görebilmeyi aklımın ucundan bile geçirmezdim.

Çünkü Shade’in duvarlarının ardında karanlık ve kötü bir şey gizleniyordu. Açığa çıkarmak istemediğim türden bir şey.

Yalnızca o seksi, karamsar ve tehlikeli kötü çocuk enerjisini yaymıyordu, aynı zamanda ruhunun derinliklerinde yara almış birinin varlığı söz konusuydu.

Belki de bu öyle onulmaz bir yaraydı ki, onun için bir kurtuluş yoktu.

Ve o benim eşimdi. Aferin bana.

“Onun eşin olduğunu birden nasıl anladın?” Odamın kapısının önünde durduğumuzda Claire aniden sordu.

“Demek istediğim, birbirinizi doğrudan ya da dolaylı yolla birkaç yıldır tanıyorsunuz ve birbirinizi illa ki görmüşsünüzdür. Peki neden şimdi?” diye sordu.

Cevap vermek istemesem de açıklamaktan bir şey çıkmazdı.

“Birinin gözlerine bakınca onun eşin olduğunu anlamanın özel bir yolu var,” dedim. “Bunun için iki tarafın da karşısındakine aynı açıdan bakması gerekir, böylece birbirlerinin gözlerinden başka gözleri görmezler.”

“Eşlerin çoğu birbirini rastgele bulur, çünkü karşısındakinin gözlerine bakmaları için onları teşvik eden uhrevi bir güç hissederler,” diye devam ettim. “Nadiren de olsa, eşlerin bunu kaderin yardımı olmadan kendi başlarına yapması gereken durumlar da yaşanır.”

Bu yaygın bilinen bir bilgi değildi ama şifacı olduğumdan beri öğrendiğim şeylerden biriydi.

“Benim yaşadığım durumda, Shade eşini bulmak istemedi ve buna öylesine karşıydı ki kader onu çoğunlukla tek başına bıraktı. Kaldı ki ben de eş aramanın peşinde değildim, bu yüzden kader acele etmemi istemedi.”

İçimi çektim. “Sonra savaş alanında, onun hayatını kurtardıktan sonra uygunsuz bir pozisyonda olduğumuzu fark ettik. O kadar yakındık ki, gözlerimiz buluştuğu anda ikimiz de gerçeği gördük.”

Claire kaşlarını çattı. “Sanırım anlıyorum. Demek ki bu yüzden Zack, Houston’daki o çiftleşme töreninde konuşmasını yaparken, oturduğum yere bakmak zorunda hissetti. Ve gözlerimiz buluştuğu anda o da aynı farkındalık anını yaşadı.”

“Ama sen bu anı yaşamadın, çünkü oldukça ender görülen çifte canlanma durumundaydın,” diyerek cümlesini tamamladım.

“Her çiftin birbirini bulması için kendine özgü bir yolu vardır,” diye devam ettim. “Doğu Yakası Sürüsünün alfasının eşi Sienna Mercer’dan duyduğuma göre, arkadaşı Mia ile eşi Harry birbirlerinin farkına varmadan önce yıllarca en iyi arkadaşlarmış.”

Durakladım. “Sanırım bunun nedeni gözlerinin tam doğru açıda birbirini bulduğu o kader gününe kadar, çok uzun süredir arkadaş oldukları için birbirlerinin eşleri olabileceğini hayal etmeden çiftleşme arzularını bastırmış olmaları.”

“Bu çok tuhaf,” diye mırıldandı Claire, “Ama tuhaf bir şekilde de mantıklı.”

Kıkırdadım. “Evet, sana bir gün iyileştirme güçlerimin nasıl çalıştığını anlatmamı hatırlatırsan, muhtemelen aklın başından gider.”

“Ben sana büyücülükle ilgili her şeyi anlatana kadar bekle, o zaman konuşabiliriz.” Bana alaycı bir şekilde sırıtıp saatine baktı.

“Artık seni rahat bırakayım,” dedi. “Saat üç olmuş. Yarın muhtemelen yoğun bir gün geçireceksin.”

“Evet,” dedim iç çekerek. “Sabırsızlanıyorum.”

Bana sarıldı. “İyi geceler, Daisy.”

Ben de, “İyi geceler,” dedikten sonra gitti. Sonunda yalnız kalınca yüksek sesle derin bir nefes verip odama girdim. Odam boş değildi.

“Burada ne yapıyorsun, Gabe?” Kapı aralığında donup kalarak sordum. Yatağın üzerinde oturmuş, altın sarısı gözleriyle bana bakıyordu.

Hiçbir şey söylemeyerek yalnızca ayağa kalkıp bana yaklaştı. Birden midem bulanmaya ve kalbim hızlanmaya başladı.

Ondan uzaklaşsam da hızla önümde belirip kapıyı arkamdan kapattı.

Beni kapıya yaslayarak kollarının arasında hapsederken, hem aç hem de öfkeli görünüyordu.

Midemin burkulduğunu hissettim. “Gabe,” dedim sessiz ama kararlı bir şekilde, “Odamdan çık.”

Sert sesiyle, “Hayır,” dedi. “Herkesin önünde beni rezil etmenin sonuçlarını sana göstereceğim.”

Çenem titredi. “Peki bunu nasıl yapacaksın? Bana tecavüz ederek mi? “

Gözleri adeta parladı. “Bunu istiyorsun. İstediğini de adın gibi biliyorsun.”

Aptal mıydı? Nasıl bir hayal dünyasında yaşıyor olabilirdi?

“Geçen çiftleşme döneminde sana aramızda başka bir şey yaşanmasını istemediğimi söylemiştim,” dedim.

O dönümde onu sevgili olarak kabul etmem bir hataydı ve bugün hâlâ bundan pişmanlık duyuyordum. Çünkü bunun beni soktuğu durum rahatsız ediciydi. “Biz sevgiliydik. Artık değiliz.”

Hırladı. “Bunun kararını sen veremezsin.”

Bu saçma yanıtı üzerine kurdumun açığa çıkmasına izin verdim. “Beni seninle bir ilişki yaşamaya zorlayamazsın. Ayrıca, şansını kaybettin.”

Donup kaldıktan sonra yüzünü benden yalnızca birkaç santim uzakta olacak şekilde eğdi. Uyarırcasına bir ses tonuyla, “Şansımı mı kaybettim?” diye sordu.

Aniden saçımın bir tutamını kavradı. “Henüz şansımı kaybetmedim bebeğim. Tekrar benim olduğunda bu sefer seni elimde tutacağım.”

Artık kesinleşmişti. Gabriel pisliğin tekiydi.

Sert bir ifadeyle gözlerinin içine bakarak, “Eşimi bulduğumu biliyorsun,” dedim. “Yani senin hiçbir zaman şansın olmadı. Artık bir eşim var.”

“Peki kimmiş o eş? Shade mi?” Sesindeki alaycı ifade üzerine istemsizce ürperdim.

“Gerçekten onun gibi birinin senin gibi nazik bir insana uygun olduğunu mu düşünüyorsun? Gerçekten seni, sadece bir şifacıyı isteyeceğini mi sanıyorsun? Onun hayatında Eve ya da Claire gibi birine ihtiyacı var. Sana ihtiyacı yok,” dedi.

Kurdumun da insan bedenimin içinde de öfkenin köpürdüğünü hissettim. Dişlerimi sıkarak, “Tek gerçek onun benim eşim olduğu,” dedim.

Yumruklarımı sıkarken şiddetle titrediğimi fark ettim. “Ne Eve ne Claire ne de başka biri. O benim. Ve ben de senin değilim.”

Yüksek sesle hırladı. Aniden geri çekilip yanımdaki duvarı yumrukladı.

Kontrolünü kaybederek, ”Neden her zaman Shade olmak zorunda?” ~diyebağırdı.

“Raphael neden beni değil de onu seçti? Neden onun eşi sensin? Neden her zaman her şeyi elimden alıyor? Ve o neden yalnızca bir pislikten ibaretken, herkes onu bu kadar yüce ve güçlü görüyor?” diye bağırdı.

Kurdum ona saldırmak istiyordu. İnsan yanımın, Gabe’in Shade’i kıskanmasının aptalca sebepleri olduğunu fark ederek hayrete düşmüş durumda olması önemli değildi.

Kurdum, onu hem bana hem de eşime karşı düpedüz bir tehdit olarak görüyordu.

Bu yüzden mantığımı saf dışı bırakıp, kurdumun bir parçasının açığa çıkmasına izin verdim.

Tırnaklarım uzayıp pençelere dönüştü. Hızlı bir hareketle aşırı keskin pençemi Gabe’in boynuna geçirdim.

Kurt sesimle, ”Defol git buradan,” diyehırladım. Gözlerim buz mavisine dönmüştüm. ”Ve bir daha asla eşim hakkında böyle konuşmaya cüret etme.”

Gabe, tanıdığı en iyi kalpli insanlardan biri olan baş şifacı Daisy Luxford’ın sahiden de vahşileşmiş olduğu gerçeğine inanamıyordu.

Ama gerçek doğanın bozulması durumu, eş bulmanın yan etkilerinden biriydi.

Ne kadar ciddi olduğumu anlayan Gabe, muhtemelen Shade’e yönelik kin dolu bir bakış atarak yere tükürüp, odadan hışımla çıktıktan sonra kapıyı arkasından gürültülü bir şekilde kapattı.

Pençelerimi kapatarak derin bir nefes aldım. İçimi kavuran bir ihtiyaç hissettim.

Shade'in şimdi burada olup beni rahatlatmasını, Claire’in Zack’i sakinleştirdiği gibi onun da beni sakinleştirmesini, Raphael’in Eve’in saman alevi öfkesiyle nasıl başa çıkacağını bildiği gibi beni de ehlileştirmesini istiyordum.

Yanımda olmasını istiyordum. Ama o bir eş istemiyordu.

Aslında ben de bir eş istemiyordum, değil mi?

Başımı iki yana sallayıp gözyaşlarımı bastırarak, zar zor duş aldıktan sonra biraz uyumaya çalıştım.

Shade'e kavuşmayı düşünmek sadece kalbimi kırmakla kalacaktı. Yoluma devam edip eskisi gibi kendimi işime adamam gerekiyordu.

Bunu yapabilirdim. Bunu kesinlikle yapabilirdim. Yeterince güçlüydüm.

Her şey yoluna girecekti.

Continue to the next chapter of Mühürlü Yaralar

Discover Galatea

Ejderha TasmasıGece SohbetleriAlfa'nın Evcil HayvanıAlfa Kral'ın Kaderiİşler Tersine Dönünce

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi