
Hayır! Hayır! Hayır! Hayır! HAYIR!
O olmaz, şimdi olmaz. Neden ben?
Beş yıl boyunca umutsuzca eşimi bekleyip onu bulacak kadar şanslı olup olmadığımı merak ettikten sonra, işte karşımda Kanlı Ay Sürüsü’nün kötü şöhretli alfası.
Ay Tanrıçası nasıl bu kadar acımasız olabilir? Onun gazabını hak edecek ne yaptım?
Bildiğim kadarıyla iyi biriyim. Büyüklerime saygı duyuyorum, alfama itaat ediyorum ve hatta sürümün faydalanacağını bildiğim bir beceri bile edindim. Bunların hiçbiri bana ceza gerektirecek şeyler gibi gelmiyor.
Kurdum eşini ilan ettiği anda bakışlarımı yere diktim. Titrek ellerimle işimi bitirmeye çalışırken fazla çırpınmamaya çalıştım.
Owen’ın benimle göz teması kurmaya çalıştığını hissedebiliyorum ve ben direndikçe yüzünü endişe kaplıyor ama hiçbir şeyi ele vermeye niyetim yok.
Eğer bilseydi aptalca bir şey yapardı ve şimdi hata yapmanın hiç sırası değil. Acaba Alfamız ne derdi?
Aceleyle masanın etrafında dolanırken babamın tepkisini fark etmedim bile; bu da ne kadar sıkıntı içinde olduğumun başlı başına bir kanıtı ve tek faydası karşımdaki adama olan kızgınlığımı artırmak.
Tabaklar göreceli bir sessizlik içinde servis edildiğine göre şimdi kaçma zamanı. Belki fark etmemiştir bile? Belki onun kurdu benimki kadar dikkatli değildir? Ya da belki de beni eşi olarak istemiyordur?
Şimdi harekete geçmenin tam zamanı olduğuna karar vererek kapıya doğru ilerlerken, her bir döşeme tahtasının gıcırtısının farkındayım. Elimden alınmadan önce özgürlüğüme küçük bir bakış bile atabiliyorum.
“Otur.” Bu sesin kime ait olduğunu anlamak için dönmeme gerek yok; omurgamdaki ürperti yeterince açıklayıcı ve kurdum neşe içinde geri takla atıyor. Salak herif.
Bir an duraksadıktan sonra adımı bile bilmediğini fark ettim.
Az önce aramızda neler olduğunu kimse bilemezdi ve beni yürümeye devam edip kısmi işitme kaybı numarası yapmaktan alıkoyan hiçbir şey yok.
Zaten konuklar genellikle servis yapanlara hitap etmez. Öyle olsa bile bu akşam ona ben değil, Derek servis yaptı. Evet, bu mükemmel bir çözüm, yoluma devam edebilirim!
Alfam araya girmeden önce bir adım daha attım. Bunun radardan kaçmasına izin vermeyeceğini bilmeliydim.
“Kime seslendiniz Alfa Orion?”
Orion’un bizden birine hitap ettiğini varsaydığı için sesi hoşnutsuz geliyordu. Umarım gerisini öğrendiğinde de tavrı bu şekilde kalır.
Az önce öğrendiğim şeyi ona söylemek zorunda kalacak mıyım? Tanrım, umarım gerekmez. Onun gibi bir canavarla eşleştirilmek beni nasıl gösterir?
“Ona.”
Tek bir kelimeyle, bir anda görünmezlikten tüm gözlerin üzerime dönüşünü acı verici bir şekilde hissettim. Mutfaktaki gibi yanaklarım kızarmıştı; ama bu sefer intikam alma arzusuyla.
Oturmam için yapılan davet havada asılı kaldı çünkü alfam benim yerime reddetmemişti. Henüz bir şey söylememişti ve keşke benim adıma konuşsaydı. Benim ne cevap vermem gerekiyordu?
Yapmam gereken şeyler var — tatlı henüz bitmedi bile ve listemdeki son şey burada oturup bu adamla boş boş sohbet etmek.
Listede böyle bir görev yok ama belli ki bir şeyler söylemem gerekiyor.
“Teklifiniz için teşekkür ederim Alfa Orion ama bir sonraki yemek için mutfakta yapmam gereken işler var.”
Konuşurken onunla göz teması kurmayı reddediyorum ama onun bir alfa olduğu ve benim ise sıradan biri olduğum düşünülürse bu pek de yadırganacak bir durum değil.
Onun eşi olmasaydım gözlerinin içine bakmak bir saygısızlık işareti olurdu. Bu mümkün olduğunca uzun süre kendime saklamak istediğim bir sır.
Belki bunu fark ederek davetini geri çeker? Ne de olsa ben onun eşiyim ve eşlerin birbirlerine karşı düşünceli olması gerekmez mi?
“Otur,” diye tekrarladı Orion neredeyse tehditkâr bir tonda. O an içimde bir şeyler koptu.
Bulmak için bu kadar uzun süre beklediğim eşimin zalim bir katil çıkması mı, şu anda hiç istemediğim bir şekilde ilginin merkezinde olmam mı, yoksa bana emir verebileceğini düşünmesi mi, sebebi hangisi bilmiyorum.
Alfam ne olup bittiğinden emin olamayarak başını salladı. Beni sorgulamak yerine misafirine baktı.
Güzel, benimle bu şekilde konuşmaya nasıl cüret ettiğini açıklasın bakalım. Ama burada kalıp onu dinleyecek kadar umurumda değil.
Artık gerçek otorite kaynağımdan izin aldığıma göre, salondan fişek hızıyla ayrıldım.
O an hız konusunda dünya rekoru kırabilirdim. Bu sırada arkamdan duvarları sarsacak şiddette bir hırıltı geldi. Kimden geldiğine dair iyi bir tahminim var.
Emin olmak için arkamı dönmek yerine, merdivenlere, oradan da mutfağımın sığınağına geri dönüyorum. Eğer bu dünyada birazcık merhamet kaldıysa lütfen peşimden gelmesin.