Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Ejderha Tasması

Ejderha Tasması

Bölüm 4

Hazel

Kulak zarlarımı patlatan, sağır edici bir çığlıkla uyandım. Sanki kayaları param parça eden, kötü niyetiyle ruhumu delip geçen bir canavarın çığlığıydı.

Ne olduğunu anlamak için gözlerimi açarken, ateşli bir nefesin cildimi yakarak, üzerinde gezindiğini fark ettim.

Volkanik kayanın üzerinde yüzükoyun uzanıyor, gümüşlü beyazlı uzun sütunlara bakıyordum.

Canavar, geceleyin parlayan birer koz parçasını andıran gözlerini süzerken, çenesini ileri geri hareket ettirip burnundan soluyarak beni kokluyordu.

Onun bu hareketini izlerken gözümü bile kırpamıyordum.

Bu yaratığı önümde, birkaç metre ötede, kayadaki dumanı tüten bir yarıktan yukarı bakarken gördüğüm anda başımdan daha fazla sıcak hava geçiyor ve kanlı gözlerimi yakıyordu.

Bir hırıltı kopararak zemini sarsan canavarın kafası boşlukta bir kara delik bırakarak gözden kayboldu.

“Onu yemedi,” dedi Korserath arkamdan derinden gelen çatallı sesiyle dişini gıcırdatarak.

Gece terörü mü yaşıyorum? Hayır. Bu gerçek.

”Bellua revenite! Sana sunulanı ye, dostum.”

Bir daha zemin sarsıntısı hissettiğimde tekrar kafanın ortaya çıktığını fark ettim ama dönüp bakmadım.

Uzun bir pençe çatlağa öfkeli darbeler indir bir saç teli kadar yakın mesafeye saplanırken, neredeyse burnumu sıyırıyordu.

”Ye. Çekinme.” Korserath, ensemden tutup kafamı canavara doğru iterken gayet sakindi.

Burnum kafamdan üç kat daha büyük pençeye dokunduğunda yanağımla yere sürtünüyor ve omurgalarım korkudan kasılarak, kaçmak şöyle dursun vücudumu bile hareket ettiremiyordum.

Vücudum âdeta korku tarafından kontrol ediliyordu.

O kadar korkuyordum ki ses bile çıkaramıyordum. Sanırım şimdi ölü taklidi yapıyordum. Yapılabilecek gerçekten en doğru şeyi.
Pençe geriye doğru kayarken ardında bıraktığı gravürle küçük taşlar parlıyordu. Sonra yakından görebilmek için başımı ona doğru çevirdiğimde bakışlarımı yakalayan Bellua canavarı ile göz göze geldik.

Düşmeden önce gözbebekleri büyüyüp küçülerek bana bakarken ben de ona parlayan gümüş renkli gözlerimle bakıyordum.

Sıkıntılı bir hırlamanın ardından tiz ve şeytani bir ıslık sesi duyuldu.

Fahrenheit'ta neydi o şey?

“İşe yaramadı, Devorex.” Korserath beni bileğimden tutup taşın üzerinde geriye doğru sürükledi.

Beni ona yedirmeye çalıştı.

Zor durumdaydım, olan bitene anlam vermeye çalışırken bir yandan etrafa bakınıyor, bir yandan da tırnaklarımla kayaya tutunmaya çalışıyordum.

Obsidiyenlerle dolu garip derecede büyük gri bir mağaradaydım. Ufacık fenerlerin zayıf ışığı dışında ortalık kapkaranlıktı.

Ben... Cam kayanın içinden geçerken tamamen şaşkına dönmüştüm.

Bu bir obsidiyendi. Bu demek oluyordu ki... Bu madenin derinliklerinde olmadığım anlamına geliyordu. Yüzeyde veya yüzeye yakın bir yerdeydim... veya Apogee’nin içinde. Volkan. Benim evim!

Bu bir özgürlük işaretiydi.

Ancak dans pistini andıran pürüzsüz kayanın üzerinde sarmaş dolaş dans ed vals yapan iki cariye ilişti gözüme. Birbirlerinin boyunlarına sarılmış, ağlıyor gibiydiler.

“Sola dans et,” diye fısıldıyordu Devorex onlara, sesi hırıltılı çıkıyordu. Çizmelerinde bir alevin titreşimi parlayı sonra yayılarak tüm bedenlerini sarıyordu.

Burada ateş üzerindeki bu büyü neydi?

Deneyimlerimden, şiddetle tekrar edilen masallar ve inançlardan edindiğim çıkarımlardan ateşin üzerinde herhangi bir kontrolün olmasının iyiye işaret etmediğini, kötülüğü temsil ettiğini öğrenmiştim. Geliyordu... Belki de zaten buradaydı.

Köleler daha da yüksek sesle çığlık atıyor ama sesleri duyulmuyordu. Birbirine sarılmış vaziyette dans eden çift tamamen alevlere teslim olmuş, âdeta ateş dansını yapıyorlardı… Çatlaklara ayakları takılı tökezlerken, her dans hareketi daha fazla acı veriyordu.

“Revenite,” Devorex çok sessizce gürlerken, ben kayaların altından başka bir çığlık duydum.

Revenite: geri dön.
Yanan çiftin parçalanarak karadeliğin içinde yutulup kaybolmasını hayretler içinde izlerken etrafı birkaç saniyeliğine ölüm sessizliği kapladı. Çatlak. Delik. Burada, Bellua’da…

Ve sonra canavarın kafasını gördüm, çenesini uzatı ağzını açıp kocaman dişlerini yiyeceğini taşıyan adamın bedenine geçirdi.

Kafa aşağı inerken ikinci bir canavarın başı göründü, tıpkı ilki kadar dehşet vericiydi. Çenesini uzatarak son cesede dişlerini geçir kadını aşağıya doğru sürüklüyordu. Olup bitenler karşısında kanım dondu.
Kafasını aşağı indir gece karanlığına gömülmeden önce bana bakmak için durdu. Gülümsüyordu.

Sürekli yatakta yukarı sürüklenirken korku çığlığı atıyordum.

“Ağlama,” dedi Korserath. Sesi rahatlatıcı değil, daha çok sinir bozucuydu.

Neler olduğunu bilmiyorum ama Korserath beni dirseklerimden yukarı çekmek için eğildi. Hayvan postundan yatağa fırlattı.

İnek postları taze ve yumuşaktır ama tuhaf bir şekilde iğrençtir.

Kararmış cilalı ahşaba yaslanarak içi ince kömürlerle dolu bir puro tüttüren Devorex'in deri kaplı dizininin yakınına alnımla çakıldım.

Olduğum yerde çömeldim, kaldım.

“Bu güzel kızı ne yapacağız?” Korserath ayak bileklerimden birini tutarken ben de Devorex'in bakışlarını yakalayı bir şeyi kabul etmek için yukarı baktım.

Kaçamadım.

Ben ölmüştüm.

İşte bu kadar. Bu bir sondu.

Canavarlar beni yemedi, onun yerine beni bitirdiler.

Dirseklerime yaslanıp kalktım, yanağımı Devorex’in uyluğuna yaslayarak yavaşça sırt üstü uzandım ve hayatımın yavaş yavaş benden çekildiğini hissettim.

Çok acıkmıştım. Sırtım yanıyor ve kaşınıyordu. En azından her şey bitmeden yüzeye çıkmıştım. Neredeyse. Neredeyse eve dönüyordum.

Korserath'a bakmıyordum. Sadece yüksek tavana gözlerimi dikmiş ve burnumdan derin nefes alıyordum.

“Ve sonunda gece olmuştu...” Sıcaklık beyinlerine vurunca söyledikleri ortak ilahiyi kendi kendime mırıldanıyordum. Demek istediğim buydu.

Ölümün yeraltına getirdiği gece.

En azından beni havaya uçuran bir mayın değildi. Kendilerini keşfettikleri alevin büyüsüne kaptırmış sadece kötü ikizlerdi. Apogee'de Yasak ~olan.

Ama onlar büyücü değillerdi.

Onlar iblisti, yaratık-insan kırmalarıydı.

“Hissediyor muyum? Az önce pes mi etti? Hiçbir şey hissetmiyorum.” Korserath bileğimi indirdi, rahatsız oldu. “Dev…”

”Serath.” Devorex'in sesinde uyarı vardı.

“Neden onu buraya canlı getirdin?” Korserath onaylamayarak başını salladı. “Onları canlı olarak sevmiyorum.”

“Et yiyoruz, ama...” Devorex, zehirli kömür gazından dolayı zor nefes alarak ikizine cevap verirken benimle ilgili bir şey açıklamakta zorlanıyordu. “Önce kelebeğime işkence etmek istedim.”

“Sıkıcı. Çığlık atacak, yalvaracak ve ölecek. Korserath gözbebeklerini tavana devirdi. “Bana söylemediğin bir şey mi var, Rex?”

”Serath, düşünüyorum da, belki... biz onu rahat bırakmalıyız,” Devorex sonunda ağzındaki baklayı çıkararak itiraf etmekte zorlandığı düşüncesini dile getirdi.

Hayır.

Köle?

Yine de?

Hayır.

“Neden?” Korserath, Devorex'in ruhunu incelemek için üzerime eğildi. “Oynamak için mi?”

“Onda bir şey var. Astro ölmesini istiyor. Sürekli onu düşünüyor,” deyip omuz silkti Devorex. “Ama onu çok iyi okuyamıyorum...”

”Ben de yapamam, sadece bazen.” Korserath sonunda gözlerime baktı, ama kardeşine tekrar bakmadan önce sadece kısa bir süreliğine. ”Lanet olsun...”

Korserath memnun değildi ama aynı fikirde gibi görünüyordu. Ayağımın altına şaplak attı. “Kalk ayağa. Seni öldürmeyeceğiz.”

Bacağımı bükerek geriye doğru çekip Devorex'in uyluğundan uzakta biraz sola doğru kaydırdım.

Korserath ile Devorex birbirlerine bakarken ben de yatağın kenarına doğru kaymaya devam ettim.

... Ve onları dinliyordum.

Ne yani, Rex, onu becermek mi istiyorsun? Diz çökecek ve daha fazlasını isteyecek, peki, sonra ne olacak? Kadınların tahmin edilebilirliğinden hoşlanmıyorum.

Korserath, bu fikirden dolayı hüsrana uğramış ve çıldırmış gibi görünüyordu.

Dikkat et, … Bu sahte bir uyarıydı, Bizi duyabilir. Devorex bana bakıyordu ve ben de yakalanma korkumu saklamak isterken aynı zamanda ona bakma hatasına düştüm.

Bunu neden yaptığımı bilmiyordum.

Sadece yapmış bulundum.

Sadece Devorex bana bakıyordu, şimdi ikizi de bakıyordu.

Ve her ikisi de hareketlerinde ve nefeslerinde son derece sakin ve sabırlıydılar.

“Yanardağda mıyız?” diye fısıldadım.

“Evet,” diye yanıtladı Devorex, derin ve düşünceli gür sesiyle beni şaşırtarak.

“Neden ikiniz de buradasınız?” diyerek, yavaşça otururken konuşmayı sürürdüm.

İkisi de cevap vermedi. Her ne kadar bana karşı açık ve net olsalar da.

“Sorduğum şeyi unut. Banyoyu kullanabilir miyim? Sırtım, o kadar...”

“Evet, Hazel.” Korserath, Devorex'e baktığımda kıskanıyor gibi görünüyordu. Neden kıskandığını düşündüm, bilemedim. Ne kadar aptalca bir düşünce. “Neden gidip onu bulmuyorsun?

“Merak etme. Tam aşağıdalar,” dedi Korserath, bu mağaradan çıkarı yarım dairesel mağaraya götüren kemere doğru bir el işareti yaparak.

Yerdeki canavarları sormak istedim ama kazanmak için zamanımın tükendiğini hissettim.

Yataktan kayarak kalktım ve sırtımın Bloodstone'dan kaynaklanan kırmızı, etli yaralarla kaplı olduğunu fark ettim.

Arkama dönüp bakma zahmetinde bile bulunmadım. Sadece gecenin ikizlerinden uzaklaşırken acıdan zor nefes alıyordum.

Kendilerinin de bir şey aradıklarından emindim. Benimki sadece bir histi.

Benim de pazarlık edecek birkaç şeyim vardı. Özgürlüğümü kazanma karşılığında onlara da yardım edebilirdim.

Onlardan kaçmanın bir yolunu bulurdum.

Çünkü bu aşamada gelinen nokta buydu.

Çıkışları bulmak.

Çıkarken durdum, kemerden geçerken omzumun üzerinden geriye baktım.

“Hiç merheminiz var mı?” diye onlara sordum. Dönüp baktığımda Korserath, sol omzunu duvara vermiş duruyor, sonra silah yaptığı ve eritme kaplarını kontrol ettiği bir çukura bakıyordu.

Devorex ise yatakta bir kolunu kıvrılmış dizine koyarak düşünmekle meşguldü.

Soruyu duymamıştı, her ikisinin de gözleri Bellua’nınyeraltında sıkışıp kaldığı çukura bakarken akılları başka bir yerdeydi sanırım.

İkiz kardeşlere son bir kez daha baktım ve yoluma devam etmeye karar verdim.

Kimse beni duymuyordu. Ve bu da şu ana kadar olup bitenlerin arasında en çok canımı sıkan şeydi.

Continue to the next chapter of Ejderha Tasması

Discover Galatea

Batı'nın Kurtları: AvAşkın BedeliMilenyum AlfasıKurt Adam GünlükleriAşkı Yeniden Bulmak

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi