A. Oliver
JETT
Betam elinde iki fincan kahveyle içeri girdi. Bana sırıtıp göz kırparak, "Hareketli bir gece miydi patron?" diye sordu.
Ona bir yastık fırlatıp yüzümü ovuşturdum.
"Oha! Sakin ol patron, delirdin iyice," dedi şakayla karışık.
Zaten mesele de buydu. Delirmiştim. Laura'yı aklımdan çıkaramıyordum. Yüzünü görüyordum, kurdunu görüyordum, yırtık kıyafetlerinin arasından vücudunu görüyordum. Ona dokunmak, onu hissetmek için, benim olması için yanıp tutuşuyordum.
Yasak meyvenin vücut bulmuş hâliydi.
Ama kardeşini elde ettiğimi öğrenen Ewan’ın yüzündeki şok ifadesini görmek çok keyifli olurdu. Jenson bana bir fincan uzatırken bu düşünceye güldüm ve kahvemden bir yudum aldım.
"Az önce Ewan'dan haber aldım. Diğer alfalar gelmiş. Planımız nedir patron? Buluşma yarın," dedi Jenson, kendi fincanından bir yudum alarak.
Ayağa kalkıp verandaya doğru yürüdüm, kapıları açıp sabah havasını içime çektim. "Müttefiklerimizle konuşmalı, onları bizimle kalmaya ikna etmeliyiz. Şu anda sadece babama duydukları saygıdan dolayı bize sadıklar.
"Annemin hatırı için barışı koruyorlar ama onun da sonu gelecek. Eşini kaybetti. Lycan mirasına sahip olmayanların eşleri öldükten sonra yola devam etmeleri duyulmamış bir şey."
Masadan bir sigara alıp yaktım, dumanını veranda kapısından dışarı üfledim. "Sözleşmeleri sürdürmemiz gerekiyor. Alfalara, hatta Sebastian'a bile yalakalık yapmamız gerekse de…"
Jenson telefonunda mesaj yazıyordu. "Ajandaya göre ilk alfa toplantısı bu akşam altıda. Toplantıya katılacağımızı bildireceğim," dedi.
Bana bakarak, "Başka bir şey var mı patron?" diye sordu.
Sigaramdan bir fırt daha çektim. "Bugün diğer betalarla biraz kaynaş. Sadakatlerinin nereden geldiğini anlayabilecek misin bakalım."
"Olur," dedi Jenson. Fincanını kaldırıp vedalaşarak kapıdan çıktı ve beni kendimle baş başa bıraktı.
Nemli çimlere ve buz tutmuş yollara baktım. Bugün hava çok soğuktu. Küçük kurdumuzun yine ormanda yürüyüp yürümeyeceğini düşündüm. Aramızda neler olduğunu o da benim kadar merak ediyor muydu?
Onu düşündükçe penisim zonkluyordu. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Telefonumu çıkarıp yakınlarda bunu çözebilecek tek kişinin numarasını buldum.
Bir an tereddüt ettim. Tyson onaylamıyormuş gibi mızmızlandı ama onu takmayıp tuşa bastım.
"Senden bir daha ne zaman haber alacağımı merak ediyordum," dedi şehvetli bir ses tonuyla.
Mavi Ay Sürüsü bölgesindeki ilk gecemi ve altımda yatan Kelsey’yi hatırlayınca sırtımdan bir ürperti geçti.
"Kelsey, hemen buraya gel. İç çamaşırı giyme."
"On beş dakika sonra görüşürüz," diye yanıtladı.
Telefonu kapatıp sigaramdan bir fırt daha çektim.
İstediğim kişi o değildi. Ama şimdilik idare etmek zorundaydım.
***
Kelsey önümde diz çökmüştü, penisim ağzındaydı. Sürtüğün teki olabilirdi ama iyi sakso çekiyordu. Başımı arkaya atıp inlerken gülümsediğini hissettim.
"Hoşuna gitti mi Alfa?" diye sordu dudaklarını yalayarak.
Kucağıma oturması için onu yukarı çektim. Bacaklarının arasına uzanıp aletimi vajinasına yönlendirdi. Üzerimde hareket ederken zevkten bir inilti çıkardı. Sert aletimin üzerinde zıplarken kıçını kavradım. Penisimi vajinasının derinliklerine her soktuğumda inliyordu.
Onun içinde olma hissi bedenimi ele geçirirken gözlerimi kapattım. Hızını artırınca ben de başımı arkaya atıp anın tadını çıkardım. Gözlerimi açıp Kelsey'ye baktım ama kucağımdaki Kelsey değildi…
Masmavi gözler bana bakıyordu. Kahverengi, dalgalı saçları yüzünü çerçeveliyordu.
Laura?
Kolumu beline dolayıp onu yatakta altımda kalacak şekilde döndürdüm. Penisimi yavaşça ıslak vajinasına sokup çıkardım. İnliyor, doruğa yaklaştıkça vajinası kasılıyordu.
İkimiz de boşalırken spermimi tereddüt etmeden içine bıraktım.
Nefes almak için bir dakika durdum. Kafamı kaldırdığımda Laura'nın yüzü yoktu, orada yatan Kelsey’di.
Üstünden olabildiğince hızlı bir şekilde kalktım, yatağın kenarındaki havluyu kaptım ve veranda kapısından çıkarken belime sardım. Dirseklerimi metal korkuluklara dayayıp bir sigara yaktım.
O neydi öyle ya?
Alnımı ovarak sigaramdan derin bir nefes çektim.
İki kol beni sarıp sarmaladı ve karmaşık düşüncelerimden çekip çıkardı. "İnanılmazdı."
"İkimizin de biraz eğlenmeyi hak ettiğini düşündüm," dedim usulca, sigaramı söndürüp ona bakarken.
Tyson'ın gıcık olup ofladığını ve sırtı bana dönük bir şekilde uzandığını hissediyordum.
Kelsey bana doğru yükseldi, dudaklarını beni öpecekmiş gibi büzdü.
Başımı çevirip alnından öptüm, bilerek dudaklarından kaçmıştım.
Memnuniyetsiz bir tavırla bana baktı ama seksten öte bir şey yaşadığımızı düşünmesine izin veremezdim.
"Çok iyi vakit geçirdim Kels ama bu akşamki alfa toplantısı için hazırlanmam gerekiyor. Jenson birazdan yanıma gelir. Konuşmamız gereken birkaç şey var."
"Bekleyebilirim. Jenson gittikten sonra ikinci turu yapabiliriz."
Kahretsin ya, bu kızdan nasıl kurtulacağım?
"O gittikten sonra biraz kestireceğim. Uzun bir gece olacağı için iyice dinlenmiş olmak istiyorum."
Gülümseyerek karşılık verdi. Söylediğimin baştan çıkarıcı olduğunu düşündüğünden emindim ama Laura'nın yüzünü gördükten sonra bir daha asla Kelsey’le birlikte olamayacağımı biliyordum.
"Olur, kestiririz. Çarşafın altında bacaklarımız birbirine dolanır, nefeslerimiz çıplak tenlerimizde gezinir. Seni uyandırmak için penisini ağzıma alırım."
Kıkırdayıp kollarımı üzerinden çektim. "Hepsi kulağa hoş gelse de böyle bir şey olmayacak."
Giyinmeye gitmeden önce üzgün bir şekilde dudaklarını büzdü. Kapıdan çıkarken dönüp bana son bir öpücük gönderdi.
Başımı ellerimin arasına alıp tekrar korkuluklara yaslandım ve ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir kadını becerirken hiç başka bir kadını hayal etmemiştim. Bana ne yapıyorsun küçüğüm?
Orada olup olmadığını merak ederek ağaçlara doğru baktım. Onu düşününce Tyson ayağa kalkıp kuyruğunu salladı, belli ki onu kovalamaya hevesliydi.
Tehlikeli bir oyun oynuyordum ama neler olduğunu öğrenmeliydim. Dişi bir kurt beni hiç bu kadar etkilememişti.
Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. Giyinip çıktım ve ormana doğru koşmaya başladım. Daha önce tanıştığımız yere yaklaşırken ben şekil değiştirdim, Tyson da kendini silkeledi.