Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Kara Yürek Alfaları

Kara Yürek Alfaları

Bölüm 6

“Şuna bakar mısınız? Her zamanki gibi nasıl da sıkı çalışıyor.”

Dağıtım departmanından gelen bir raporu incelemekle meşgul olan R.J. bu tanıdık sesle irkildi.

Sesin sahibini görünce yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. Üstünde rahat döpiyesi ve yalın ayaklarıyla koşarak büyükbabasına sarıldı.

Parfümü mis gibi toprak kokan büyükbabası R.J.’e sımsıkı sarılarak, “Selam, jelibon,” dedi.

Robinson Tech'in kurucusu Benjamin Robinson geri çekilip torununu tepeden tırnağa süzdü. R.J.’in mavi gri gözleri Robinson kanından geldiğini ele veriyordu.

Gür, koyu sarı saçlarında tıpkı annesininki gibi doğal bukleler vardı. Benjamin’in rahmetli kızının tıpatıp aynısıydı. Aileye yakın olan herkes bunu görebilirdi.

“Burada ne yapıyorsun?” diye sordu R.J. kocaman bir gülümsemeyle.

“Büyükannenle ben Avustralya'dan yeni döndük ve seni ziyaret etmeye karar verdik. Seni çok özledik,” diye cevap verdi Benjamin.

R.J. mahsustan göz devirip düz taban ayakkabılarını giymeye gitti. İkili daha sonra kol kola ofisten çıkıp şirketin koridorlarında dolaşmaya başladılar.

R.J. dedesine şirketin nasıl iyiye gittiğini ve yaptıkları yenilikleri bir bir anlattı. Pazarlama departmanına vardıklarında büyükannesiyle karşılaştılar.

Martha Robinson on beş yıl boyunca pazarlama müdürü olarak çalışmıştı. Şirketi ne zaman ziyaret etse çalışanlarına hoşlarına gidecek öğütler verirdi.

Martha torununu sımsıkı kucaklayıp yanaklarından öperek, “Merhaba tatlım,” dedi.

“Merhaba büyükanne. Yolculuk nasıldı?” diye sordu R.J.

“Tıpkı dört yıl önceki gibi dinlendirici ve güzeldi. Bir dahaki sefere sen de bizimle gelmelisin. Çok çalışıyorsun,” dedi Martha, R.J.'in saçlarını kulağının arkasına sıkıştırarak.

“En kısa zamanda, büyükanne ama şimdilik yönetmen gereken bir sürüm ve şirketim var. “

Martha umursamazca omuz silkip R.J.’i kendine çekti. “Chaswick içeride mi? Onu yıllardır görmedim. Güya aynı mahallede oturuyorduk ama birbirimizi pek göremedik.”

Benjamin eşinin boş laflarına göz devirip onlarla birlikte muhasebe departmanına doğru ilerledi.

Benjamin Robinson, Kızıl Kurt adlı küçük ama saygın bir sürünün eski alfasıydı. Sürünün vilayetin eteklerine kurulmuş kendine ait küçük bir kasabası vardı.

Alfa ve luna olarak ikisi erkek biri kız üç yavru dünyaya getirmişlerdi. En büyükleri şimdiki alfa olan Benjamin Jr., ikinci çocukları da şu an Japonya'da yaşayan Sebastian’dı. Kızları Marian da ailenin bebeğiydi.

Kızları Maria’nın ölümü onları çok etkilemiş olsa da ondan bir parçanın yanlarında olması acılarını hafifletmeye yardımcı oluyordu.

Benjamin Sr. eşlerini takip etmek için sürüden ayrılan ya da sadece insan hayatı yaşamaya karar veren sürü üyelerine pek çok şekilde yardım etmişti.

Kızıl Kurt'un eski betası ve şirketin kıdemli muhasebecisi olan Chaswick Thomas hem Benjamin'in hem de Martha'nın en iyi dostuydu.

“Şimdiye kadar gelmiş olması gerekiyordu,” dedi R.J. asansöre bindiklerinde.

“İyi iş çıkardın, jelibon. Makaleni hem Times dergisindehem de People'ın~ ekinde gördüm. Harika bir iş çıkarmışsın. En genç kadın CEO’sun. Oyun sektöründe vizyonersin. Sevdiğin işi yapıyorsun.”

“Böyle devam edersen asla yarı yolda kalmazsın. Şirketi büyüttüğünü görmekten gurur duyuyorum. Eminim annen de gurur duyardı,” dedi Benjamin, R.J.’yi kollarına alarak.

R.J. dedesinin sarılmasına mahcup bir şekilde karşılık verdi.

Yaptığı her işte en büyük destekçileri onlardı. Bir yıl içinde hem alfa hem de CEO olduğunda gücünden hiç şüphe etmemişlerdi. R.J.’in onları gururlandıracağından ikisi de emindi.

Muhasebe katına varıp sondaki ofisin kapalı olduğunu görünce şaşırdılar. Ofisin yüzde yetmişi camla kaplı olsa da Chaswick'in kapısı her zaman herkese açık olurdu.

Kıdemli muhasebecinin kapısına doğru ilerlerlerken çalışanlar tarafından gülerek, kucaklanarak karşılandılar.

R.J. odasına dönmekte olan bir diğer muhasebeciye, “Timothy, Chaswick hasta mı?” diye sordu.

Adam şaşkın bir şekilde, “Bildiğim kadarıyla hayır,” diye cevap verdi.

İki iş arkadaşına daha sorduktan sonra cep telefonundan arayıp sesli mesajla karşılaştılar.

Benjamin karısı Martha’ya, “Emily'yi ara. O biliyor olabilir,” dedi.

Endişesi giderek artan Martha hemen Chaswick'in eşini aradı.

Telefon üç kez çaldıktan sonra Emily’nin ağlamaklı sesi duyuldu: “Martha? Ah, Tanrım. Martha, neredesin?”

“Em, ne oldu? Ofisteyiz. Chaswick nerede? Sorun ne?” diye sordu Martha, telaşla.

“Chaz bir kaza geçirdi. Ellis Medical'dayız. Bana hiçbir şey söylemiyorlar. Acil servisten çıkar çıkmaz hemen ameliyata aldılar.”

“Size ihtiyacım var. Çocuklar da yolda.” Emily’nin tüm bunları bir nefeste söylemesi inanılmaz olsa da üçünü de harekete geçirmeye yetmişti.

R.J. günün geri kalanındaki tüm toplantılarını iptal edip büyükanne ve büyükbabası ile hastaneye gitti.

Ellis Medical kraliyet ailesi tarafından inşa edilmişti. Nüfusun büyüklüğüne göre her vilayette bir ya da iki şubesi vardı.

Tüm doğaüstü varlıklara ve insanlara en üst düzey ekipmanla mükemmel bir hizmet sunuyorlardı.

Hastaneye ulaşmaları uzun sürmedi. Emily'yi bulmak için kapılardan aceleyle geçtiler. Onu elleri siyah gri saçlarında volta atarken buldular.

Gözleri ağlamaktan şişmiş olan Emily’nin ne kadar gergin olduğu hemen anlaşılıyordu.

Martha hemen, “Em!” diye seslendi.

Olgun kadın duraklayıp, başını kaldırıp sevgili arkadaşının kollarına koştu.

“Çok uzun sürdü. Kimse bana bir şey söyleyemiyor,” diyerek, Martha’nın omzunda ağlamaya başladı.

Arkadaşını rahatlatmak için sırtını okşayan Benjamin’in endişe dolu gözleri Sadece Yetkili Personel ~yazançift kapılı odadaydı.

R.J. “Em teyze?” diye seslenince kederli kadın hemen başını kaldırdı.

“Jelibon? Ah, tatlım,” deyip tökezleyerek yanına gitti.

R.J. liseyi bitirmesini sağlayıp her ihtiyacı olduğunda yanında olan kadına sarıldı.

“Chaswick’in işe gelmediğini fark etmeliydim,” dedi üzüntüyle.

“Yapma bebeğim. Çocukların gelmesini bekliyordu ama uçakları rötar yaptı. Bu yüzden işe geç gitti,” diye açıkladı Emily.

Dördü birlikte bir saat boyunca bekleme alanında oturdular. Onları dalgın hâllerinden çıkaran tek şey arada sırada duydukları aceleci ayak sesleriydi.

İki çocuğu koşarak içeri girince Emily bir kez daha dağıldı. İki genç adam hemen annelerini bulup önünde diz çöktüler. Emily ikisinin de başlarını kucağına koyup teselli etmeye çalıştı.

İki yetişkin adamın annelerine bir can simidi gibi sarılarak ağladığını görmek çok acıklıydı. Sırasıyla otuz dört ve otuz yaşında olan Chase ile Cameron ailelerine son derece sadık çocuklardı.

Kızıl Kurt’tan ayrılmayı hiç istememiş olsalar da üniversitede seçtikleri bölümlerde çok başarılı olup kasabanın dışından harika iş teklifleri ve referanslar alınca aileleri tarafından ideallerinin peşinde koşmaya teşvik edilmişlerdi.

Chase Thomas, önceden sadece hayalini kurabileceği yerlere seyahat eden tanınmış bir serbest gazeteciydi.

Otuz yaşındaki Cameron Thomas da New York'un en prestijli beş yıldızlı restoranlarından birinde baş aşçıydı.

Asıl hayali evine dönüp ailesine daha yakın olmak için şehir bölgesinde bir mekân açmaktı.

“Ne zamandır içeride?” diye sordu Cameron.

“İki saattir,” diye cevapladı R.J. önündeki bej renkli duvara dalgın dalgın bakarak. Endişeden bacağını sallayıp duran genç kadının takım elbisesi kırışmış, topuzu dağılmış, gözleri kızarıp şişmişti.

Ne olacağını bilmemek hepsini mahvediyordu.

“Jelibon?” Çocuklar kendi kanlarından biri gibi benimsedikleri R.J.’i sonunda fark edip, sıkıca sarılırken annelerinin yanında olduğu için ne kadar minnettar olduklarını söylediler.

“O da benim için aynısını yapardı,” diye cevap verdi R.J. başını Chase'in omzuna yaslayarak.

Çocuklar sessizliğe gömülmeden önce Benjamin ile Martha’yı selamladılar.

İki saat daha geçtikten sonra R.J. şirketle, özellikle de muhasebe departmanıyla iletişime geçmek zorunda kaldı.

Verilmesi gereken onaylar, gözden geçirilmesi gereken bütçeler, izlenmesi gereken müşteri kâr oranları vardı. Bu görevlerin yanı sıra diğer departmanlarla da halledilmesi gereken işler vardı.

R.J. koridorda volta atarak çalışanlarına çözüm üstüne çözüm sunarken diğerleri sessizce onu izliyorlardı.

Benjamin gururla gülümserken, Martha ile Emily dinlenmeye ihtiyacı olan stresli bir kadın görüyorlardı. Cameron ile Chase onun ne kadar büyümüş olduğuna şaşırıyorlardı.

Doğuştan dolgun öpülesi dudakları, her erkeğin sahip olmak için can atacağı kıvrımları, ipek gibi pürüzsüz, kusursuz beyaz teniyle çok seksiydi.

R.J. Macallister tam anlamıyla bir afetti.

Ameliyathanenin kapısı bir anda açılınca önlüklü bir doktor dışarı çıkıp, bekleme salonuna bakarak, “Chaswick Thomas'ın ailesi!” diye seslendi.

Hepsi birden oraya koştular.

“Eşi kim?”

“Benim,” dedi Emily, boğuk bir sesle.

Doktor biraz rahatlayıp tebessüm ederek, “Ameliyat başarılı geçti. Ancak yaraları safkan bir kurt için bile çok ağırdı,” dedi.

“Bildiğiniz gibi üç arabanın karıştığı bir kazada ağır yaralanan tek kurban oydu. Şu an hem kurt hem de insan olarak komada.”

“Bilincini yeniden kazanması biraz zaman alacak. Yaşı nedeniyle kemikleri ile dokularının yenilenmesi daha uzun sürecek.”

“Bay Thomas'ın altı kaburgası, çenesi ve sağ bacağı üç yerden kırılmış. Ayrıca çarpışmaya hazırlanırken kolu da kırılmış.”

Doktor tüm bunları organlarını işaret ederek anlatırken hepsi oldukları yerde donakaldılar.

“Tüm bunlara ek olarak, kaburgalarından biri akciğerini delmiş ancak onarmayı başardık. İyileşme ve rehabilitasyon Bay Thomas için biraz zor olacak. Ailesinin desteğine çok ihtiyacı olacak,” diye devam etti doktor.

Biraz rahatlamış görünen aile hep bir ağızdan, “Teşekkür ederiz, doktor. Çok teşekkür ederiz,” dediler. Chaswick’in odasını hazırlatıp gelecek terapi hizmetlerini ayarladıktan sonra onu görmeye gittiler.

İçeri ilk girenler Emily ile oğulları oldu. Robinsonlar ise oldukları yerde kaldılar. R.J. ofisteki herkese Chaswick'in iyi olduğunu ancak bir süre çalışamayacağını bildirdi.

Robinsonlar Chaswick’i ziyaret edip hastane masraflarını ödedikten sonra kendi yollarına gittiler.

Bu sırada ofisteki herkes Chaswick'in durumunu merak edip ailesi için bakım paketleri göndermek üzere telefonlar ediyor, onu ne zaman ziyaret edebileceklerini soruyorlardı.

R.J.'i asıl şaşırtan şey Shane'in gelmesi oldu. Genç adam R.J.’in ofisindeki pencerenin önüne oturmuş manzaranın tadını çıkarıyordu.

R.J. onu görünce “Hey, sen,” diye seslendi.

Shane ona sarılıp, “Selam. O nasıl?” diye sordu.

R.J. ofis koltuğuna otururken doktorun söylediklerini tekrarladı. Saat daha öğleden sonra iki olmasına rağmen çok yorgundu.

“Atlatacak. O zamana kadar onun iş yükünü kaldırabileceğinden emin misin?” diye sordu Shane, endişeyle.

R.J. önce masasındaki dosyalara, sonra da farklı departman müdürlerinin çalışma programları ile projelerini gösteren büyük televizyon ekranına baktı.

“Çocuk oyuncağı.”

“Peki sürü değerlendirme raporu ne olacak? Biliyorsun ki üç gün içinde yetişmesi gerekiyor. Tüm alfalar tüm gün boyunca hazır bulunmalı.”

“Kahretsin. Unutmuşum,” diye mırıldandı R.J. dağınık topuz yaptığı saçlarını sallayarak.

Shane masaya yaslanıp, “Yardım istemek zayıflık sayılmaz,” dedi. İçinden R.J.’in yüzüne düşen saçları düzeltmek gelse de kendini tuttu.

“Teşekkürler, Shane. Belki büyükbabama sorarım. Muhasebe konusunda yardımcı olabilecek insanlar tanıyor. Kahretsin! Maaş bordrosunun da yakında yapılması gerekiyor. Gerçekten yardıma ihtiyacım var, değil mi?” dedi R.J.

Shane gülümseyip kafa salladı.

“Seni yalnız bırakayım. Akşam görüşür müyüz? Adamlarım ve ben sekiz gibi orada oluruz.”

R.J. tamam der gibi kafa sallarken önemli bir e-posta geldi.

Shane nihayet ayrılmadan önce R.J.’yi başından öpüp, “Hoşça kal güzel kız,” diye mırıldandı.

R.J. bir saat sonra onu aradığında “Jelibon, nasılsın bebeğim?” diye sordu Benjamin.

R.J. “Ben… Ben...” deyip iç çekti. Babasının kendi kanından olanlara bile zayıflık göstermemesi konusunda söylediği sözler yeniden su yüzüne çıkmıştı.

Ama ne yazık ki şu an boğazına kadar evrak işine batmıştı.

Muhasebe departmanının şirket için ne kadar çok iş yaptığını, bütçeleri zamanında onaylama konusunda ne kadar faydalı olduklarını daha önce hiç fark etmemişti. Kaçırılmış teslim tarihleri tüm üretimi yavaşlatabilirdi.

“Ne oldu tatlım?” diye sordu büyükbabası, nazikçe.

“Şey… Ya… Yardıma ihtiyacım var,” dedi R.J.

“İşte böyle. Yardım istemekten asla korkma. Biz aynı kandanız. Ailen her zaman senin yanında olacak. Sana yardımcı olacak bazı bilgileri e-posta ile gönderdim,” dedi Benjamin.

“Büyükannen ve ben hastaneye geri dönüyoruz. Ah, bu arada Junior sana sürü değerlendirmesini hatırlatmamı söyledi. Bu yıl bu bölgeye Kraliyet Deltası Zac bakıyor olacak. İyi şanslar, tatlım.”

R.J. telefonu kapatmadan önce, “Teşekkürler, dede. Herkese iyi dileklerimi ilet,” dedi. Sürü değerlendirmelerini bir kenara bırakıp büyükbabasının gönderdiği e-postayı açtı.

Charles & Woods Muhasebe Firması
Görüşme: Cuma, sabah 10.

R.J. adresi not alıp hatırlatma alarmı kurdu. Önündeki yığınla işe bir kez daha girişmeden önce, “Umalım da bu insanlar bana gerçekten yardım edebilsinler,” diye mırıldandı.

Continue to the next chapter of Kara Yürek Alfaları

Discover Galatea

Alfa'nın AnlaşmasıCevherin ÖcüSatılık HizmetçiKurt KapanıYasak Deney Bonus bölüm: On Yaşında

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi