İşaretli Eş - Kitap kapağı

İşaretli Eş

Gemma Rue

Yüzleşme

MAISIE

Brad kolumu sıkıca kavrayıp beni Lola'dan uzaklaştırdı. Öfkeden gözü dönmüş gibiydi. Korkudan titriyordum.

Lola'ya baktım. Tehlikenin farkında değildi. Onu yalnız bırakamazdım. Lochlan neredeydi? Lola’nın tehlikede olduğunu bilmesi gerekmez miydi?

“Bırak beni,” diye karşı çıktım.

Billy bana kötü kötü bakarak etrafımda dolaşmaya başladı. Hızla kolumu Brad'den kurtarıp onu ittim. Ama üzerime atlayıp saçımı yakaladı, beni yere fırlattı.

Daha ayağa kalkamadan ikisi de karnıma tekme attı. Midem bulansa da kendimi tutmaya çalıştım. Brad'in bacağını tutup yere düşmesini sağladım. Bu bana ayağa kalkmak için zaman kazandırmıştı.

Lola ağaçların yanında güvendeydi. Üstelik olanların farkında değildi. Billy'ye birkaç yumruk atarken Brad tekrar beni yakalamaya çalıştı. Bu sefer hazırlıklıydım. Ondan sıyrılmayı başardım.

“Beyler, sadece gitmek istiyoruz. Neden herkes evine gitmiyor?” Ardından Lola’nın yanına gitmek üzere yürümeye başladım.

Adamlar birbirlerine bakıp üzerime saldırdılar. Beni yakalayıp yere yatırmaya çalışıyorlardı. Kurtulduğumu düşünürken metal bir şey yan tarafıma çarptı. Canım çok yanıyordu.

Yerdeydim, tekrar tekmeliyorlardı. Şimdi içimde bir bıçak vardı. Acı vücuduma yayılırken zihnimde bir baskı hissettim. Harika, şimdi de aklıma girmeye çalışıyor, diye düşünüyordum. ~Saldırıya uğrarken denemeye karar vermesi ne kadar nazik.~

Bıçağı yanımdan çıkarıp bacaklarına savurdum, bileklerini kestim. İki adam da acıyla bağırıp yere yığıldılar. Hızla Lola'yı yakalayıp uzaklaştırmaya başladım.

“Lola, Lochlan'ı zihin bağından çağırabilir misin?” diye sordum onu patikaya doğru çekerken. “Yardıma ihtiyacımız var.”

Bıçak yarasından sızan kan gömleğimi ıslatırken canım daha çok yanmaya başladı. Yürümek zorlaşıyordu. Tökezleyip Lola'nın da düşmesine neden oldum.

Yere kapaklandı. O kadar kendinde değildi ki tehlikede olduğumuzu anlayamıyordu. Bizi ben kurtarmak zorundaydım. Ben kurtarmazsam kimse kurtarmayacaktı. Kendimi zorlayıp ayağa kalktım, onu da çekip kaldırdım.

Tepeden aşağı sürüklerken arkamızdan adamların küfrettiğini duyuyordum ama peşimizden gelmiyor gibilerdi.

Sonunda arabaların park edildiği yere vardık.

Lanet olsun, Elisa ile gelmiştim. Arabam yoktu. Bu hâlde eve kadar yürüyemezdik, bu imkânsız olurdu.

“Lola, beni dinle! Araban nerede?” diye sordum. Bana bakması için başını tutuyordum.

Lola bana odaklanmaya çalışıyordu. Yakındaki üç arabadan birini işaret etti. Onu arabaya çekip kapıya yasladım. Ceplerini karıştırıp anahtarları buldum. En azından bir şey yolunda gidiyordu.

Lola'yı yolcu koltuğuna oturtup direksiyona geçtim. Acı yüzünden odaklanmak kolay olmuyordu.

Sürü evine doğru hızla sürmeye başladım. Yeterince yaklaştığımızda birilerinin kokumuzu alıp yardıma gelmesini umuyordum.

Lola aniden bağırmaya başladı: “Lütfen, hayır! Nereye gidiyoruz?”

“Seni geri götürüyorum Lola,” sakin olmaya çalışarak konuşuyordum ama sesim yine de titriyordu. “Eşinin yanına.”

Korkmuş görünüyordu. “Hayır! Çok kızacak.”

Lochlan tehlikeli biri miydi? Onları birlikte çok kısa bir süre görmüştüm. Dün onunla konuşmamızı hatırladım. Neredeyse onsuz evden hiç çıkmadığını söylemişti. Onun beni hapsettiği gibi Lochlan da onu mu hapsediyordu?

Öfkeli bir kurt adam tehlikeliydi. Güvende olmayacağı bir yere gitmemeliydi. “Lola, kanamam var. Ayrıca sana uyuşturucu verdiklerini düşünüyorum. Lochlan tehlikeli mi? Sana zarar veriyor mu?”

“Loch… Kocam, kocacığım mı?” Gülmeye başladı. Sonra birden ağlamaklı oldu. “Hayır!”

“Lola! Uyan. Güvenli mi?”

“Evet. Güvenli, çok güvenli.” Duraksadı. Sonra, “Ama kızacak... Alfa... Çok kızacak,” diye fısıldayıp ağlamaya başladı.

Alfa Kieran’dan mı bahsediyordu? Restoranda nazik ve koruyucu biri gibi görünüyordu ama bu görüntüsü sahte olabilirdi. Beni kandırmaya çalışan ilk kurt adam o değildi. Onu Lochlan'dan daha iyi tanımıyordum.

Eğer Alfa Kieran Lola'ya zarar verecek olursa gaması onu durduramazdı. Alfalar çok güçlü olurlardı. Risk almamalıydım.

Ama ben bayılmadan insan hastanesine ulaşabilir miydik? Çok uzaktaydı ve çok kan kaybediyordum.

Tek elimle arabayı sürmeye çalışırken diğer elimle sırtını ovuyorum. “Sorun değil Lola, alfanın sana zarar vermesine izin vermeyeceğim. Söz veriyorum.”

Ağlamayı bırakıp uykuya dalıyor gibi göründü. Birkaç dakika sonra hırlamalar duymaya başladım. Arabanın her iki yanında gölgeler gördüm. Kurtlar gelmişlerdi.

Yavaşlayıp camı indirdim. Duyabilmeleri için bağırarak, “Ben Maisie, alfanızın arkadaşıyım. Bu Lola, Gama Lochlan'ın eşi. Saldırıya uğradık. Hastaneye gitmemiz gerekiyor,” dedim.

Biraz daha yavaşladım ama anlayıp anlamadıklarından emin değildim. Solumdaki kurt titreyerek ulumaya başladı. Ardından kasabada gördüğümü düşündüğüm bir kadına dönüştü. Çıplak ama umursamıyor gibi görünüyordu.

Bakışlarımı kaçırıp arabayı durdurdum. Kadın beni nazikçe dışarı çıkarıp arka koltuğa geçmemi söyledi. Direksiyona geçip hızla hastaneye doğru sürmeye başladı.

Aynadan bana bakarak, “İkiniz de iyi misiniz?” diye sordu.

Arabayı sürmemi sağlayan enerjiyi artık hissetmiyordum. Acı vücudumu ele geçiriyordu. Konuşmak gitgide zorlaşırken gömleğimden kan sızıyordu. Yanımdaki deliğe ellerimi bastırmaya çalışıyordum.

Adamlardan birinin bastığı bacağım da acıyordu. Midem bulanmaya başım daha çok ağrımaya başladı.

“İyi misin?” diye tekrar sordu, oldukça endişeli görünüyordu.

Başımı salladım. Konuşamıyordum. Bu şekilde mi ölecektim? Aptalca bir ölüm şekliydi. Sadece zayıf olduğum ve yollarına çıktığım için mi? Onun adamları tarafından öldürülmek… En azından ~o~ kazandığını bilmeyecekti. ~Onun~ tam olarak ne olduğunu öğrenmesi imkânsızdı.

Arabayı süren çıplak kadın bana, özellikle de bıçak yarama bakıyordu. “Bastırmaya devam et. Birazdan orada olacağız.”

On beş dakika sonra sürü evindeydik. Sanki birileri iki sürüye de olanları anlatmış gibi, herkes bizi bekliyordu. Hastane çalışanları Lola ile bana yardım etmek için koşturuyorlardı.

İnsanlar sorular soruyordu ama başımdaki zonklama yüzünden kelimeleri seçebilmem mümkün değildi.

Dr. Everett, “Ne oldu?” diye sordu.

“Bilmiyorum, onları böyle bulduk,” dedi dişi kurt. “Saldırıya uğradıklarını söyledi.”

Hırlamalar dikkatimi tekrar toplamamı sağlamıştı. Etrafıma bakındım, korkuyordum. O burada mıydı? Hırlama sesi ~ondan~ mı geliyordu?

Dr. Everett korktuğumu görünce, “Maisie, iyisin, Kanlı Ay Sürüsü’ne döndün. Sana bunu yapanı gördün mü? Neler oldu?” diye sordu, anlamaya çalışıyordu.

Bizi içeri taşırlarken cevap vermeye çalıştım: “İki adam... bir parti.” Cümlemi tamamlamama kalmadan acı vurduğunda çığlığı bastım. “Lola'yı buldum.”

Başım daha çok ağrıyınca tekrar bağırdım. “Onlar... Sanırım... Ona uyuşturucu vermişler.” Ellerimi alnıma bastırarak acıyı bir nebze olsun azaltmaya çalışıyordum.

Dr. Everett personele ne yapacaklarını söyleyip benimle tekrar konuşmaya başladı. “Sana ağrı kesici vereceğim Maisie. Benimle kal. Yan tarafın ve bacağın için ameliyat olman gerekiyor.”

“Hayır! İlaç istemiyorum!”

Dr. Everett üzgün görünüyordu. “Maisie, ağrı kesiciye ihtiyacın var. Onsuz ameliyat olamazsın.”

“Yapamam. O zihnime erişebilir,” diye fısıldadım. Bir yandan da zihin duvarımı güçlendirmeye çalışarak başımı daha sıkı tutuyordum. Derin bir nefes aldığımda acı biraz hafifledi.

Dr. Everett doğrudan bana bakıyordu. Oldukça endişeli görünüyordu. “Tamam Maisie, istediğin gibi olsun. Canın çok yanacak. Fikrini değiştirirsen söyle.”

Beni ameliyathaneye götürdüler. Hemşireler beni temizleyip makinelere bağlarken ortalık birden hareketlendi. Acım artarken çığlık attım. Beni masaya yatırdılar, son derece endişeli görünüyorlardı.

Kapı aniden hışımla açıldığında kalbim hızla çarpmaya başladı. O mu gelmişti? Beni bulmuş muydu? Çok korkuyordum. Makineler ötmeye başladı.

Kapıya baktım. Alfa Dawson, Luna Dorothy ve Alfa Kieran içeri girdiler, korkmuş görünüyorlardı.

Alfa Kieran… Gözlerini gördüğümde içim ısındı ama bakışlarımı kaçırdım. Kieran tehlikeliydi, Lola da bunu teyit etmişti.

Kieran, “Neler oluyor?” diye sordu.

Dr. Everett, “Bıçaklanmış, bacağı kötü kırılmış. İç kanaması da var. Ameliyat olması gerekiyor ama ilaç alamıyor. Gürültülü olacak,” diye açıkladı.

“Beni düşünmeyin, iyiyim,” dedim. Güçlükle nefes alıyordum. Hemşire kesmeye başlayınca çığlığı bastım.

“Maisie, bana bak,” dedi Alfa Kieran. Yanıma yaklaşırken gerildiğimi hissediyordum. Güvenli değildi. Ona güvenemezdim. Ama sonra kolumu iki eliyle kavradığında bir şeyler değişmeye başladı.

Tenimde iyi hisler uyandıran küçük kıvılcımlar yayılıyordu. Kıvılcımlar sayesinde acıyı daha az hissediyordum. Parmak uçları tenimin üzerinde hareket ederken ona doğru çekildiğimi hissediyordum. Gözlerim gözlerini aradı.

“Maisie, iyi olacaksın. Ben buradayım,” diye fısıldadı. Odadaki başka kimseyi gözüm görmüyordu. Tek görebildiğim onun parlak mavi gözleriydi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok