Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for İşaretlenmiş

İşaretlenmiş

Bölüm Dört: Esrarengiz Duyular

Burnuma gelen değişik kokular beni uyandırdı. Neye ait olduklarını ayırt edemiyordum ama çok ağırdı.

Perşembe günüydü ve saat erkendi. Perşembe günü okuldaki boş günümdü.

Vücudum yataktan kalkmamak için bana yalvarıyordu ama huzursuzdum. Kalkmak zorundaydım.

Omzumun ağrısı dinmişti. Ama dün sadece kötü bir rüya görmemiş olabileceğimin korkusundan bandajın altına bakmaya cesaret edemedim.

Aşağı inmeye karar verdim. Annem çatal bıçaklar takımıyla uğraşıyordu. “Anne, bu koku ne?” diye sordum.

Gümüşleri temizlemeye devam ederken “Ne kokusu hayatım?” diye sordu.

“Bu berbat koku. Bunun yüzünden uykumdan uyandım.”

“Hiçbir koku almıyorum. İyi olduğuna emin misin? Yara enfeksiyon mu kaptı acaba? Bakmamı ister misin?” Endişeli gözlerle bana bakıyordu.

“Hayır!” diye bağırdım. Annem bir an durdu ve ben bağırdığıma pişman oldum. “Özür dilerim. Hayır... Bir şey yok. Acımıyor, enfeksiyon kaptığını sanmıyorum.”

Başını salladı ve elindeki bıçağı çekmeceye koymadan önce iyice parlatmaya döndü.

Bıçağın diğer çatal bıçaklarla çarpışan sesi bir mikrofondan gelen tiz bir çığlık gibi kulaklarımı tırmaladı.

“Yapmayı bırakır mısın anne?” diye sordum ve kulaklarımı ellerimle kapattım.

“Neyi?” diye sordu ve çekmeceye başka bir bıçak daha attı.

Yeni bir ses işittim. Biri kitap sayfalarını çeviriyordu. Babamın ofisinde kitap okuduğunu duyabiliyordum.

Yukarıdan bir tık sesi geldi. Muhtemelen Luca LEGO oyuncaklarıyla oynuyordu.

Nefes alışverişler bile bağrışmalara dönüşmüştü sanki.

Sesler beni bunaltmıştı. Tıpkı kokular gibi. Her yerdeydiler ve kulaklarımı tıkamak işe yaramamıştı. Dışarı çıkmam gerekiyordu.

Annem şaşkınlık içinde acı çektiğimi fark etti. “Rieka, iyi misin? Ateşin olmadığına emin misin?” Beni rahatlatmak için elini uzattı ama geri çekilip kendimi evden dışarı attım.

Üzerimde pijamalarım vardı ama önemli değildi. Kaçmak zorundaydım. Seslerden ve kokulardan uzaklaşmam gerekiyordu.

Ormanda yalınayak koşuyordum. Tıpkı rüyalarımdaki gibi. Ama karanlık değildi ve kimseyi aramıyordum. İstediğim tek şey acının dinip gitmesiydi.

Ormanın o kadar derinlerine inmiştim ki hissedebildiğim tek koku ve ses ormanınkiydi. Nemli toprak kokusunu alabiliyordum ve ağaçların büyüdüğünü duyabiliyordum.

Elimde olduğunu unuttuğum telefonum titredi.

Annemdi. İyi olup olmadığımı öğrenmek istiyordu ama ona nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Belki Everly bana yardım edebilirdi.

”Everly mi? Orada mısın?” ~
”Evet, ne oldu?” ~
”Aklımı kaçırıyorum.” ~
”Ne?” ~
”Bir şeyler duyuyorum ve bir şeylerin kokusunu duyuyorum. İşkence gibi.” ~
”Dün bir dağ aslanı tarafından saldırıya uğramadın mı sen? Belki ateşin vardır?” ~
Duraksadım ve omzumu oynattım. Hayır. Acı yok, hem de hiç. Sanki hiçbir şey olmamış gibi normal hissediyordum. Bakabilir miydim? Ya gördüğüm şey rüya değildiyse? Bilmek zorundaydım.

Üstümü çıkardım. Omzum, dün babamın sardığı bandajla kaplıydı.

Yavaşça bandajı çıkardım, aslında yarayla karşılaşmam gerekiyordu.

“Bu sadece ateş değil, Everly! Gerçekten bir sorun var!”

“Tamam, tamam, sakin ol. Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?”

“Bu şekilde açıklayamam. Buluşabilir miyiz? Uzak bir yerde?”

“Tabii, neredesin? Oraya gelebilirim.”

“Bilmiyorum. Ormanın ortasında bir yerde.”

“Olduğun yerde bekle, seni bulurum. Evinin yakınındayım.”

“Archer'ı aramamı ister misin?”

“Hayır, hayır! Yani... Zaten benim için yeterince endişeleniyor. Onu hiç rahatsız etmeyelim, lütfen.”

“Pekala...”

Etrafıma bakındım. Hiçbir şey tanıdık değildi. Düşündüğümden çok daha uzun süre koşmuştum. Everly beni nasıl bulacaktı?

Bir dal çıtırtısı duydum. Neydi o? ~Everly bu kadar çabuk gelmiş olamazdı, değil mi?

Beni ürküten şey neymiş diye biraz bakındım ve donup kaldım.

Bir kurt. Tam yanımda duruyordu. Üstümde hala çıplaktı ve yara izi tamamen açıktı.

Kurt, bir aslan kadar iri ve gece kadar siyahtı. Mavi gözleri sanki ruhumu görüyormuş gibi üzerime dikilmişti. Ve sanki sıradaki öğünü ben olacakmışım gibi ağzını yaladı.

Gözlerinin içine bakıyordum ama korkmuyordum.

Yakınlarda başka bir çıtırtı daha duydum. Arkamı döndüm ve tekrar önüme döndüğümde kurt çoktan gitmişti.

***

Everly ağaçların arasında koşarak bana doğru geldi. Onu arayalı o kadar uzun zaman olmamıştı, değil mi?

“Tanrım! İyi misin?” diye endişeli bir şekilde sordu.

“Sayılır,” diye cevap verdim ve gülmeye çalıştım.

Gülümsedi. “Aklını kaybettiğini nereden çıkardın?” diye sordu.

Gözümde biriken koca damlalar öne görüşümü kapattı ve ardından yanaklarımdan aşağı süzüldü.

“Canım yanıyor, Everly,” dedim gözyaşlarımın arasında. “Kokusunu duyamayacağım şeylerin kokusunu alıyorum. Duymamam gereken sesleri duyabiliyorum ve bu canımı çok yakıyor. Her şey canımı yakıyor. “

“Hey, hey,” beni teselli etmeye çalışıyordu. “Sakin ol. Odaklan. Her şey seni boğuyorsa, sadece bir şeye odaklan. Bir ses veya bir koku bul ve ona odaklan.”

Burnumu çektim. “Ben... Deneyeceğim.” Gözlerimi kapattım ve rahatlatıcı bir ses aradım.

Rüzgar yaprakları hışırdatıyordu. Bu hoştu. Diğer tüm sesleri duymazdan geldim ve acının hafiflediğini hissediyordum. Şimdi sıra odaklanacak bir koku bulmaktaydı.

Everly tam karşımda oturuyordu. Kokusu çok tatlıydı. Parfümün kokusunu alabiliyordum ama onun da altında yatan kokuyu duydum. Bal gibi koktuğunu fark ettim.

Vücudumun rahatladığını hissettim. “Gördün mü? Yapamayacağım hiçbir şey yok.” Kıkırdadı. Ona gülümsedim.

“Beni buraya niye çağırdın?” diye sordu. “Çok uzun kalamam; İşyerinde toplantı var.”

“Everly, asla kimseye söylemeyeceğine dair bana söz vermelisin.” Gözlerinin içine baktım, ne kadar ciddi olduğumu anlamasını istiyordum.

Önce bir tereddüt etti ama ikna oldu. “Söz veriyorum.”

“Dağ aslanının açtığı yara yüzünden halüsinasyonlar görmeme sebep olan bir ateşlenme durumum olup olmadığını sormuştun, değil mi?” Başıyla onayladı.

“Hiç yaraları iyileştirebilecek bir ateş duydun mu?”

Gülümsemeyi bıraktı. “Ne diyorsun?” diye sordu.

Omzumdaki yara izini gösterdim.

Hiçbir şey söylemeden küçülen yara izine bakıyordu. İçten içe panikliyormuş gibiydi.

“Yaralanan omzunun bu olduğuna emin misin?” diye döküldü kelimeler ağzından.

Başımı salladım. Yine ciddileşti.

“Belki de yara göründüğü kadar kötü değildi,” diyerek kendini ikna etmeye çalıştı.

“Belki,” diye cevapladım.

İçimden bir ses bir şeyler bildiğini söyledi. Bana söylemediği bir şeyler. “Acıyor mu?” diye sordu.

“Hayır, hiç acımıyor. Tamamen iyileşmiş gibi hissediyorum.”

“Gitmeliyim Rieka, ama daha da kötüleşirse beni ara lütfen. Söz veriyorum, hemen gelirim. Eve tek başına gidebilecek misin?” diye sordu.

Ayağa kalktım. “Tabii ki. Senin yapman gereken şeyler var. Ben kendi başıma hallederim.”

Gülümsüyordu ama beni yalnız bırakmak istemediğini biliyordum. Ormanın derinliklerine doğru yürümeye koyuldu.

Birkaç dakikalığına durdum. Düşünmem gerekiyordu. Neden bu kadar garip davranmıştı?

Bir sebebi olmalıydı. O benim en iyi arkadaşımdı ve eğer benden bir şey saklıyorsa, bu iyiye işaret değildi.

Düşünceleri zihnimden uzaklaştırdım ve evin yolunu tuttum.

Continue to the next chapter of İşaretlenmiş

Discover Galatea

Geceyi IsıranlarÇakma Kız ArkadaşımBu Masal BenimKırık KraliçeGünebakan Sonatı

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi