
Aletlerimi atölyeye bırakıp ellerimi yıkadım. Hammer'ın yağ sızdıran motosikleti tamir edilmişti. Kullanıma hazırdı. Deposunu değiştirmek zorunda kalmıştım.
Hammer motosikletsiz kalmaktan hoşlanmazdı. Morgan'ın yanında olmadığı zamanlarda “bebeğim” diye hitap ettiği motosikletinin durumunu son günlerde sık sık soruyordu. Sanki onun ilk aşkı gibiydi.
Asher bütün gün West'le birlikte bana yardım etti. O ikisi daima yapışık ikiz gibilerdi. Bazen küçük kardeşimin West'e arkadaşlıktan öte duygular beslediğini düşünüyordum.
Asher iki yıl önce donanmadan ayrıldı. Kulübe katılmak için can atıyordu. Aramızda epey yaş farkı vardı, o 29, ben 35 yaşındaydım.
Babamızın uzun yıllar orduda olmasıyla gurur duyan ailemiz, bizden de vatana hizmet etmemizi beklemişti.
Asher donanmada koca bir gemide teknisyen olarak çalışıyordu. Savaş uçaklarını ve helikopterleri tamir ediyordu.
Kulübe katıldığında, eski işinden dolayı ona Navy lakabını taktılar.
Ben de birkaç yıl Navy SEAL olarak görev yaptım. SEAL kelimesi denizde, havada ve karada çalışanları ifade ederdi. Önemli hedeflerin peşine düşer veya düşman bölgelerinde istihbarat toplardık. Ormanlarda ve karlı dağlarda operasyonlara katılmıştım.
Her zaman iri yapılıydım. Ergenliğimde bir anda uzayıverdim, 1.98 santimetreye ulaştım. SEAL eğitimi beni son derece sağlam kıldı. SEAL arkadaşlarım bana sık sık “ölümcül dev” derlerdi.
Düşmanlar genellikle iriliğimden dolayı hantal olacağımı sanırlardı, bu yüzden dövüşlerde onları şaşırtabilirdim.
30 yaşındayken SEAL kuvvetlerinden ayrıldım. Sebebi karnımdan vurulup bir böbreğimi kaybetmek olsa da aynı zamanda daha normal bir hayat da istiyordum. Yeterince tehlike görmüştüm.
Kulübe katıldıktan kısa süre sonra bana Steel demeye başladılar. Bu sadece görünüşümle ilgili değildi.
SEAL olmak beni daha az duygusal kılmıştı. İnsanlar genellikle yüzümün ifadesiz olduğunu söylerlerdi.
Motorlar hakkında çok şey bilmem de lakabımı bana daha uygun kılmış olmalıydı.
Hammer'la hızla yakın arkadaş olduk. Genellikle aynı fikirdeydik. Kulübün sorunlarını çözmesinde ona çok yardım ettim.
Hammer'ın babası Hank’in uyuşturucu satıcılarıyla başı büyük belaya girmişti. Hank'in onlara borçlu olduğu para yüzünden savaşırken çok şey kaybettik. Hank'in kendisi de bu uğurdaki kayıplarımız arasındaydı.
Kulübe ilk katıldığımda her gün farklı bir kızla takılıyordum. Derken Naomi ile karşılaştım.
Naomi çok güzeldi. Her erkek onunla olmak istiyordu. Bir şekilde o benimle olmak istedi. Hatta sadece birbirimizi görelim istedi.
Naomi'yle kısa bir süre birlikteydik ama o zamanı düşünmeyi sevmiyordum. Onun yüzünden uzun süreli bir ilişki umudumu kaybettim.
Kısaca açıklamak gerekirse o yalancı, açgözlü, deli bir kadın çıktı.
Naomi'den sonra yıllarca sadece tek gecelik ilişkiler yaşadım. Bir daha asla uzun süreli bir ilişki yaşayacağımı veya ciddi bir kız arkadaşım olacağını düşünmüyordum.
Son zamanlarda ise, bu durumun belki değişebileceğini hissetmeye başladım. Belki her kadın Naomi gibi değildi.
Konuşma becerilerim kadınlarla işimi zorlaştırıyordu. Beni gören hiç beklemeyebilir ama aslına bakılırsa son derece utangaç biriydim. Asher oldukça dışa dönüktü, her zaman ne söyleyeceğini bilirdi. Bana gelince, ben daha çok sessiz bir dinleyiciydim. Sohbet başlatmakta iyi değildim.
Atölye temizlendiğinde, her zamanki gibi kulüp binasına yürümeye başladım. Bu yaklaşık on dakikalık bir yürüyüştü. Bütün gün motosikletlerle uğraştıktan sonra bacaklarımı esnetmek iyi geliyordu.
Ashley arkası dönük bulaşık yıkıyordu. Güzel görünüyordu, bir an durup onu izledim. Gerçi bunu pek yapmazdım. Yeni aşçıya pek ilgi duyduğum söylenemezdi.
Ceketini çıkarmıştı. Dar üstü ve pantolonundan güzel vücut hatları belli oluyordu. Uzun sarı saçları sırtından aşağı bukleler hâlinde dökülüyordu. İnce beli kalçalarını daha dolgun gösteriyordu.
Yeni aşçıya ilgim olmadığını düşünürken o anda her nedense bir salak gibi ona bakakalmıştım. Kendime kızdım. Toparlanmaya çalıştım.
“Viski,” dedim sessizce, umursamaz görünmeye çalışıyordum.
“Lütfen,” dediğinde başımı kaldırıp ona baktım. Az önce ne demişti?
“Bir viski alabilir miyim, lütfen?” dedi tatlı bir ses tonuyla. Gözlerimi devirdim. Sanki o böyle dedi şimdi lütfen diyecektim.
Dönüp televizyona baktım. Arkamdan, “Pislik,” dediğini duyduğumda belli belirsiz gülümsemeden edemedim. Tavrım onu rahatsız ediyordu. Bu iyiydi.
Birkaç dakika sonra mutfaktan küfür sesleri duyduğumda merakıma yenilip ne olduğunu görmek için içeri girdim.
Ashley elini suyun altına tutmuştu. Yerde de büyük bir bıçak vardı. Yanına gidip elini elime aldım, kesik yeri inceledim. SEAL günlerimde aldığım ilk yardım eğitimim devreye giriyordu.
Derin değildi, bir yara bandı yeterli olurdu. Parmağını bantlarken kıpırdamadan durdu. Ama ne var ki sonra dönüp ona kaba bir şey söylemeyi başardım.
Öfkelenerek mutfaktan fırladı. Peşinden çıkıyordum ama son anda vazgeçtim. Onu aşağılamış olmak umurumda değildi. Hem de hiç...
Hâlâ orada durmuş aptal gibi arkasından tuvaletin olduğu yere bakarken Asher yanıma geldi.
“Dostum, somurtkan suratınla onu korkutup kaçırdın mı?” diye sorup gülmeye başladı.
“Siktir git,” diye homurdandığımda daha yüksek sesle gülmeye başladı.
“Daha çok gülümsemeyi dene, işe yarar,” diyerek sırtıma vurdu. Sonra da uzaklaştı.
Birinin, “Steel,” diye bağırdığını duyduğumda döndüm. Hammer'ın Morgan'la kulübe girdiğini gördüm.
“Ofisime gel, hemen,” dedi sert bir ses tonuyla. Bir şeylerin ters gittiğini anlamam için bu kadarı yeterliydi.
Morgan bana bakıp mutfağa girdi. Ashley de yanımdan koşarak geçip mutfağa girdi. Bana yine öfkeli bir bakış atmayı ihmal etmedi. Gözlerimi devirip umursamaz görünsem de biraz pişmanlık hissetmeye başladım. Onu üzmek istememiştim.
Hammer'ı ofisine kadar takip edip masaya oturdum. Biraz sonra Morgan kahve ve kurabiyelerle geldi, elindekileri bırakıp çıktı.
Hammer sessizce bilgisayarında bir şeyler yazarken, “Ink geliyor. Hack'i de çağırdım,” dedi . Başımı sallayıp sessizce sandalyemde beklemeye koyuldum. Hammer endişeli görünüyordu. Aklında bir şeyler olduğunu biliyordum.
Ink ve Hack içeri girip yanımdaki boş sandalyelere oturdular. Hack'ten yoğun bir ot kokusu geliyordu. Yüzümü buruşturdum, en sevdiğim koku sayılmazdı.
Hammer iç çekip elini saçlarından geçirdi. Hepimiz sessizce onun konuşmaya başlamasını bekliyorduk.
“Polis bizi soruşturacak,” diye söze başladı. Yerimde biraz doğruldum.
“Justin, hâlâ yasa dışı işler yaptığımızı iddia etmeye çalıştıklarını söylüyor,” dedi öfkeyle.
Justin polislerin arasındaki arkadaşımızdı.
“Ama yıllardır temiz işler yapıyoruz. Neden böyle bir şey yapmak istesinler ki?” diye sordum. Diğerlerine sormaktan çok kendi kendime söylenmiştim.
“Justin de bunu merak etmiş,” dedi Hammer. “Bugün gelip kötü işleri gerçekten bırakıp bırakmadığımızı sordu. Burada görülecek bir şey olmadığını söyledim ama önümüzdeki dönemde daha dikkatli olmalıyız. Hack, bilgisayar sistemlerine girip ne yaptıklarını öğrenebilir misin?”
Hack ayağa fırlayıp odadan çıktı.
Hack 22 yaşındaydı ama bilgisayarları ondan daha iyi bilen yoktu. 20 yaşında aramıza katıldı ve hızla kıdemli üye oldu.
“İşlerinizde gözünüzü ve kulağınızı açık tutun çocuklar. Ama şimdilik kimseye bu durumdan söz etmeyin. Bu aramızda kalsın,” dedi. Son derece ciddiydi. Başımızı salladık.
“Gidebilirsiniz,” dediğinde sessizce ofisinden çıktık.
Ink, “Dövmen için tasarımı bitirdim Steel. Bakmak ister misin?” diye sorduğunda homurdanıp onayladım. Hammer'ın sözleri beni endişelendirmişti ama yine de çizimi görmek için heyecanlıydım.
Burnuma yemek kokusu geldi, midem guruldamaya başladı. Ashley ve Morgan yemekleri hazırlıyorlardı. Ben de Asher ve West'le birlikte masaya oturdum.
“Kızdan özür diledin mi?” diye sordu Asher. Ona ters ters baktım.
“Kız mı?” diye sordu meraklı West.
“O benim kızım değil, pislik,” diye homurdandım. Asher'la West şaşkınlıkla bana baktılar.
“Navy, az önce iki kelimeden fazla mı konuştu?” diye sordu West. Sözde şaşırmış numarası yaptığında Asher da kötü kötü sırıtarak onu destekledi.
“Görünüşe göre kardeşimin bol lafları kadınlarla başını belaya sokuyor. Bu öğleden sonra yeni aşçıyı aşağıladı,” dedi Asher sırıtarak. O anda gerçekten onu yumruklamak istiyordum.