Mahkum Ruh - Kitap kapağı

Mahkum Ruh

Sapir Englard

Üç, Bir Olduğunda

CLAIRE

Bacaklarım tutmadı ve yine mezarlığın yumuşak toprağına çöktüm.

Ellerime baktım ve mide bulantısı boğazımda birikti.

Bunlar benim ellerim değil.

Hayır, bu parmaklar uzun ve inceydi. Sol serçe parmağımda küçük bir altın yüzük parladı.

Bu benim serçe parmağım değil. Chloe'nin.

Serçe parmağımı yukarı aşağı oynattım.

O küçük hareket midemi alt üst etti. Dizlerimin üzerine oturdum ve bitkinlikle toprağa kustum.

İğrenç. Chloe'nin sesi kafamda yankılandı.

Dünya hızla etrafımda döndü.

Claire! Nefes al! Chloe ısrar etti.

Ama yapamadım. Göğsüm çekildi ve önümde yıldızlar parladı.

"Yapamam… Bunu yapamam..." Göğsümdeki yırtılmayı durdurmaya çalışarak mırıldanmayı başardım.

Her şey karardı.

***

Göz kapaklarımın arkasında parlak, yapmacık bir ışık vardı.

Güneş ışığı mı?

Gözlerimi açtım, dikildim.

Teksas'taki çocukluk odamdı.

Evdeydim.

Etrafa bakındım.

Duvarlarda eski konser posterlerim asılı.

Akustik gitarım bir köşeye duruyor.

Her şey güvenliydi. Rahattı.

Kendimi yastıklarıma bıraktım. Her şey korkunç ve gerçeküstü bir kabustan ibaretti.

Belki de yatmadan önce kafein tüketmeyi bırakmam gerekiyordu.

"Bir daha düşün Claire." Kapıdan bir kadın sesi geldi.

Ağzım kurudu.

Döndüğümde odamın girişinde yabancı, genç bir kadın gördüm. Kapalı kapının önünde duruyordu.

Bazı kadınlar vardır ki, diğer kadınların kendilerini bok gibi hissetmelerini sağlamak için genetik olarak önceden tasarlanmış gibi görünürler ve bu onların kendi hatası değildir.

Bu da o kadınlardan biriydi.

Benim yaşlarımdaydı, koyu kahverengi gözleri ve beline düşen altın sarısı saçları vardı.

Teni bronzdu ve uzun bacakları ince bir bele ve geniş göğüslerine yükseliyordu.

Sade siyah bir elbise giyiyordu ve boynunda bir dizi inci parlıyordu.

Parlak kahverengi gözleri ve sarkık ağzı, bir podyum modeliyle karıştırılabilecek kadın resmini tamamlıyordu.

Ya da genç, koyu gözlü Bir Scarlett Johansson.

Dehşet içinde, giydiğim eski eşofmanlara baktım.

Kadın kollarını bağladı ve bana değer biçermiş gibi bir bakış attı.

"Burası da ne böyle?" dedi.

CHLOE

Gerçekten ne haltlar dönüyordu?

Bir dakika önce korkunç bir karanlığın… içinde süzülüyor, Claire adında bedensiz bir sesle konuşuyordum.

Sonra o parlak ışık… ve yemin ederim, adımı yankılayan bir ses duydum... ve aniden, vücuduma geri dönmüştüm.

Daha çok bir palyaço arabası gibi hissetmeye başlayan bir vücut.

Uzaktan Claire'in vücudumu kullanarak toprağa kusmasını izledim.

Ve sonra puf!, garip bir yatak odasında belirdim ve mat, kahverengi saçlı bir kıza bakıyordum.

Tüm bunlardan önce ne oldu? Beni o karanlığa ne soktu?

Hiçbir fikrim yoktu.

Tek hatırladığım acıydı, derimin altında kaynayan buruk öfkeydi.

Gözlerimi her kapattığımda, kırmızı, siyah ve kederden oluşan bir girdap ve korkunç, metalik bir çöküş gördüm...

Derin bir nefes aldım, kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Burası da ne böyle?" diye yataktaki kıza sordum. Yatak odasının kapalı ahşap kapısına yaslandım.

Korkuma ihanet etmeyecektim. Hele de bu kızın kim olduğunu ya da neden vücudumu işgal ettiğini bilmiyorken.

Yüzü düşerek "Sen Chloe'sin, değil mi?" dedi.

"Evet, sen Claire misin?" Bariz gerçeği kabul ederek sordum.

Bedenimi ödünç alan kız.

Başını salladı. "Burası benim yatak odam. Bir an için düşündüm ki…”

"Bunların hepsinin bir rüya olduğunu mu düşündün?" Sıkıntıyla başını salladı.

Kız çocuğu pembesi ve beyaz renklerle dekore edilmiş odaya baktım.

"Nesin sen? On iki yaşında falan mısın?" Alaycı bir şekilde sordum, sonra sert sözlerimden ürktüm.

Konuşurken kafamın içinde annemin sesini duydum.

Her zaman eleştirirdi.

Bir işine yaramayacaksa, nazik bir söz söylemeye tenezzül etmezdi.

O titreşen kırmızı ve siyah öfke birkaç derece daha yükseldi.

Claire etrafına bakarken kızardı. Yatağın pencereye en yakın olan tarafına baktı ve panikle bağırdı.

Onu bu kadar korkutan şeyi görmek için hareket ettim.

Pencere ve yatak arasında kıvrılmış gümüşi sarışın kürklü kocaman bir kurt vardı.

Kurdum. İçgüdüsel olarak hissettim.

Burnunu kaldırdı ve hafifçe sızlandı. Bir şekilde kopmuştuk. Ya boşlukta geçirdiğim süre içinde ya da geri getirildiğimde.

Bu nasıl mümkün olabilir? Kurdum benim bir parçamdı, kanıma bağlıydı. Ayrı olduğumuz bir dünyayı hayal bile edemezdim.

Şimdi gerçekten korkmaya başlamıştım.

Burada bir şeyler çok ama çok yanlıştı.

"Yatak odamda bir kurt var," dedi Claire şaşkın bir sesle.

Kapıya koştu ve beni yalnız bırakarak dışarı fırladı.

CLAIRE

Yatak odamdan çıkıp mutfağa giden koridora yönelmek yerine gözlerimi açtım ve kendimi yan yatarken buldum. Hala mezarlıktaydım.

Orada ne kadar yattığımı bilmiyordum ama şafak sökmek üzereydi.

Chloe mi? Hala orada mısın? İçten içe sordum.

Başka nereye gidebilirim ki? Hala yatak odandayım. Yıllık fotoğrafın iyiymiş!

Ayağa kalkmaya mücadele ettim... Chloe'nin ayaklarına.

Bu sinir bozucu olmaya başladı.

Şu anda içinde yaşadığım bedene "benim" demeye bir karar verdim. Yoksa zamirler beni delirtecekti.

Ayağa kalktığımda, gözlerime bir tutam saç düştü ve ilgisizce geri ittim.

Sonra elimde duran kalın sarı saçlara bakarak donakaldım.

Aşağı baktığımda, Chloe'nin yatak odamda giydiği sade siyah elbiseyi, siyah ayakkabıları ve incileri giydiğimi gördüm.

Ama burası benim yatak odam değildi... Daha çok, şu anda bedeninde yaşadığım bu yabancıyla konuşmak için gidebileceğim zihinsel, güvenli bir yer gibi.

Adeta beynim için bir panik odası.

Buna alışmak çok zor olacak.

Neden bu bedenden ben sorumluyum? Her şey nasıl oldu?

Cevaplara ihtiyacım vardı.

Nerede olduğumuz hakkında bir fikrin var mı? Chloe'ye sordum.

Sanırım Houston'dayız.

Neden Houston?

Çünkü ailem Houstonlı. Bu yüzden de mantıklı olan oraya gömülmüş olmam. Ve bir de "HOUSTON ÜÇÜNCÜ YIL BALOSU" yazan bir pano görüyorum.

Chloe'nin gözlerimden görebildiği bilgisi beni sinir etti, ama en azından işe yarar bilgiler vermişti.

Mezarlıktan bacaklarım titreyerek çıktım, saçlarım ve elbisemdeki toprağı silkeledim.

Caddeye ilerlerken, giderek içinde bulunduğumuz çaresiz durumun daha fazla farkına vardım.

Yabancı bir şehirde, ölü bir kurt adamın bedeninde tek başımaydım.

Telefonsuz ve parasızdım, bizi kimin ya da neyin geri getirdiğini de bilmiyordum.

Kalbim küt küt atıyordu.

Peki, şimdi ne olacak? Chloe sordu.

Polise gidemezdik. Ne diyecektik ki?

Merhabalar! Tek başımayım ve ölü bir kurt adamın bedeninde daha yeni dirildim! Kesinlikle söylenecek en iyi şey değildi.

Bu hastane fikrini de eledi. Kim bilir ne garip şeyler bulacaklardı?

Ailene gidebilir miyiz? Chloe'ye sordum.

Hemen cevap verdi. HAYIR!

Aklıma farklı bir fikir geldi.

Kütüphanenin nerede olduğunu biliyor musun?

***

Sessiz alana girdiğimde kütüphaneci kapıları daha yeni açıyordu.

Halka açık bilgisayarlardan birine otururken midem düğüm düğümdü.

Monitör parladı. Bir arama motoru açtım.

Parmaklarım klavye üzerinde gezinirken donup kaldım.

Ya bilmek istemiyorsam?

Neler olup bittiğini anlamalıyız. Chloe'nin sesi geldi. ~Kendine gel. Yapabilirsin.~

Sertçe yutkundum, adımı ve yaşadığım yerin adı olan "Amarillo" kelimelerini yazdım.

ALTI AYIN ARDINDAN AMARILLOLU KADINI ARAMA ÇALIŞMALARINA SON VERİLDİ

Kalbim yerle bir oldu. Kayıp mı? Altı aydır!

Linke tıkladım.

"Altı aylık arama çalışmaları hiçbir sonuç vermeyince, Amarillolu 22 yaşındaki Claire Hill'in resmen öldüğü tahmin ediliyor..."

Okumaya başladım ama sonra haberin zamanını gördüm. Bilgisayar ekranındaki tarihle karşılaştırdım.

"Üç yıl!"diye bağırdım.

Üç yıl oldu. Üç yıl boyunca o boşlukta kaybolmuştum.

Ailem. Yıkılmış olmalılar.

Ama neden kayıp olduğum yazıyor? Ben o kafede öldürülmüştüm.

Kafenin adını, öldüğüm tarihi ve "Amarillo" kelimelerini yazdım.

Birkaç bağlantı ortaya çıktı ve bir bloga tıkladım. Gerçek için Ulumak.

AMARILLO KATLİAMI 16 ÖLÜ BIRAKTI.

Bir parlama. Çığlık. Dökülen kahve. Caddenin karşısında parlayan turuncu gözler.

Ürperdim.

Siktir, bunu duyduğumu hatırlıyorum! dedi Chloe. ~Korkunçtu. Sen de mi oradaydın?~

Evet.

"...kurt adam karşıtı azılı terörist grup İlahi Avcılar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Bu şiddet yanlısı grup, Milenyum Kurtlarının aşırı güç sahibi olduğunu iddia ederek ve onlara karşı gitgide artan şiddetli önemler alınması gerektiği çağrısında bulunarak son yıllarda kötü şöhret kazandı."

Katliam hakkında daha fazla şey okuyarak ekranı kaydırmaya devam ettim.

On altı ölüden dördü insandı. Ama üçü erkekti ve dördüncüsü de altmışlı yaşlarında bir kadındı.

Benden hiç bahsedilmiyordu. Claire Hill hakkında tek kelime bile yoktu.

Bu İlahi Avcıları biliyor musun? Chloe'ye sordum.

Pek sayılmaz. Yine de kulağa oldukça kötü geliyor. Aman Tanrım, bir dakika! Geri git! O linke tıkla!

Geri düğmesine ve Houston merkezli bir ünlü blogunu açan dış bağlantıya tıkladım.

Makale, yakında Texas Sürüsünün iki yüksek rütbeli üyesi arasında gerçekleşecek düğünle ilgiliydi.

Bunun için zamanımız yok Chloe.

Kapa çeneni. Annem bu çiftleşme töreninin düğün organizatörü! Bu... yılın partisi gibi bir şey. Sesi pek heyecanlı gelmiyordu.

İç çektim. Bir plan yapmamız gerekiyordu.

Ne planı? diye kendi kendime düşündüm.

Üç yıl kayıp olduktan sonra ailemin kapısına gidip başka bir bedende mahsur kalan kızları olduğumu açıklayamazdım.

Üç yıl. O boş karanlıkta ne kadar zaman geçirdiğimi düşününce yine titredim.

O korkunç yere dönmemek için her şeyi yapardım.

Bunu yapamam.

Başka biri gibi davranamazdım. Anında keşfedilirdim ve sonra ne olurdu?

Kanada'ya kaçabilirdik... Ve aynı sorunları orada yaşardık... sadece daha fazla kar ve boz ayı ile.

Saçma düğün makalesi hala bilgisayar ekranındaydı ve etrafı muazzam bir düğünle çevrili yanakları kızarmış gelin adayının fotoğrafına göz attım.

Mutlu çiftin yanında duran adamlardan biri gözüme çarptı. Çok kısa saçlı, geniş omuzlu ve uzun boylu siyahi bir adam.

Garip bir şekilde tanıdık geliyordu, sanki onu rüyamda görmüş gibiydim.

Bir dakika? Geri sar. Ailen Teksas Sürüsünde itibarlı bir aile mi?

Evet, onlar bir avuç zengin pislik. Neden?

Çünkü bize yardım edebilirlerdi! diye ısrar ettim.

Aileme geri dönmek istemiyorum. Aramız bu aralar kötü.

Yukon'a kaçıp ormanda yaşamayı mı tercih ederdin?

Hayır. Chloe pes etti.

Daha iyi bir fikrin var mı?

Hayır.

O zaman seninle bir anlaşma yapalım. Sen ailene geri dönmeyi kabul edeceksin, ben de bu karışıklığı çözene kadar senmişim gibi davranacağım.

Anlaştık mı?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok