Güneş battıktan sonra, içimdeki kurt uyanmaya başlamıştı. Evimin kapısının önünde durmuş, gökyüzünde yükselen aya bakıyordum. Parlak ay ışığı altında gözlerimin rengi değişti, normal maviden kurdumun parlak sarısına döndü.
Vakit gelmişti.
Sean’ın evine doğru yola koyuldum. Sean beş yıldır Kanlı Ay zamanında sürüden uzak duruyordu. Bu özel zamanda, diğer kurtlar çiftleşmeye hazırlanırken o, evine kapanıyordu. Birçok dişi kurt onu ikna etmeye çalışmış ama o, hepsini geri çevirmişti.
İçimden bir ses, beni geri çevirmeyeceğini fısıldıyordu. Onun eşi ben olacaktım.
Sean’ın evine doğru ilerlerken sokaklar hâlâ sessizdi ama uzaklardan ulumalar duyuluyordu.
Kanlı Ay genellikle ortalığı karıştırırdı. Eşi olan kurtlar bile içgüdülerine yenik düşerek tavşanlar gibi çiftleşirler, bekâr kurtlar ise çılgınlar gibi eş arardı.
Zayıf kurtlar için tehlikeli bir geceydi. Kendini savunamayanlar evlerine kapanıp kötü niyetli kurtlardan korunmaya çalışırdı.
Bu yüzden hep en güçlü olmak için didinmiştim. Hiçbir erkeğin bana zorla sahip olmasına izin veremezdim. Seçim hakkı daima bende olacaktı.
Sean’ın evine yaklaşırken bazı kurtların çoktan, sevdikleri kişilerin kapılarında olduğunu gördüm.
Güzel... Yani, yarın yeni çiftlerimiz ve yakında da yeni yavrularımız olacaktı.
Giderek ısınan vücudum ve artan kokum, yakınlardaki erkek kurtlara hazır olduğumu haykırıyordu.
Ama bu şansı sadece bir erkek yakalayacaktı. O, beni reddetmedikçe ondan başkası olmayacaktı.
Sonunda Sean’ın evine vardığımda uluma sesleri daha da yakından geliyordu ama korkmuyordum. Sürüdeki tüm kurtları alt edebilirdim.
Sean’ın kapısını tıklatıp, “Alfa?” diye seslendim.
Kapının ardındaki hışırtılardan beni duyduğunu anladım.
Kurdum onunla olma hevesiyle kıpır kıpırdı.
Kokum daha da güçlenirken kapının ardından biraz daha hışırtı duyuldu.
Bunun onun için de zor olduğunu düşünerek gülümsedim. Son beş yıldır bir dişiyle olduysa bile bunu çok iyi saklamıştı ama onu tanıyordum, öylesine bir kadınla olmayacağını biliyordum. Eski eşinden sonra birlikte olacağı kadının, kendi seçtiği eşi olacağını biliyordum.
Sabahki antrenmanı düşündüm. Uzun boylu, yapılı Sean... Kızıl kahve saçları terden ıslanmış, mavi gözleri sadece bana odaklanmış...
Sert çenesini çevreleyen biçimli sakalı… Vücudumu sıkıca kavramaya uygun, kocaman elleri... Bunları düşünmek beni daha da heyecanlandırdı, kokumu daha da yaydı.
Kapının arkasından bir hırıltı duyuldu.
En azından dikkatini çektiğimi düşünerek sırıttım.
“Alfa, içeri girebilir miyim? Seninle konuşmam gerekiyor.”
“Sadece konuşmak mı istiyorsun, Alison?” diye hırladı. “Ne yaptığının farkında değilsin.”
“Ah, gayet farkındayım,” diye kıkırdadım. “Seni seçiyorum. Kanlı Ay’da... Belki de daha uzun süre senin olmak istiyorum. Tabi sen de istiyorsan...”
Cevap vermedi. Bekledim, kapının hemen arkasında olduğunu hissedebiliyordum. Yoğun gücü benimkine karışarak beni titretiyor, hafif hafif inlememe neden oluyordu.
Sabaha kadar bekleyebilirdim ama kurdum sabırsızlanıyordu.
Kapıya doğru, “Alfa...” diye fısıldarken beni gayet iyi duyduğunu biliyordum. “Beni senin yap.”
Beni uyarır gibi, “Sen ne istediğini bilmiyorsun,” dedi.
“Eğer... Eşin olmamı istemiyorsan... O zaman beni reddet. Reddedersen bir daha seni rahatsız etmem.”
Uzun bir sessizlik oldu ama hâlâ orada olduğunu biliyordum. Onu hâlâ duyabiliyordum, kapının arkasında volta atıyordu.
Kurdumun sabrı tükeniyordu. Zihnimde hırlayarak acilen bir şeyler yapmamı, kabul etmesi için ne gerekiyorsa yapmamı söylüyordu.
“Önce, beni sırf luna olmak için istemediğini söyle,” dedi.
Bir an için şaşırsam da sonra kendimi çok kararlı hissettim. Benim hakkımda öyle düşünmesine izin veremezdim. Luna olmakla zerre kadar ilgilenmiyordum.
Alnımı kapıya dayadım. “Kadimlerin seni rahat bırakması için bir luna arıyorsan... Onu da kabul ediyorum. Senin için her zaman sadece bir luna olacak olsam bile kabul ederim. Seninle ve sadece seninle olabildiğim sürece her şeyi kabul ederim.”
Belki de Kadimlerin benimle eş olmasını önerdiğini bildiğimi belli etmemeliydim ama sadece onunla ilgilendiğimi görmesi için her şeyi yapmaya hazırdım.
Hatta beni kullanmasına bile razıydım, zamanla fikrini değiştirip beni eşi olarak kabul etmesini sağlayabileceğimden emindim.
Birden arkamdan pençe sesleri geldi ve kısa bir süre sonra bir erkeğin kokusunu aldım.
Bir başka delta olan Marcus’tu bu. Dövüşlerde birden çok kez yendiğim biri...
Başımı çevirip hırladım. Bana kafa tutmaya gücü yetmezdi.
Birden, insan formuna dönüşerek, “Çok güzel kokuyorsun, Alison,” dedi. “Seni benim yapmak için sabırsızlanıyorum.”
Dönüp ona doğru bir adım atarken yumruklarımı sıktım. Marcus benden zayıftı. Asla bana dokunamazdı. “Hele bir dene bakalım. O zaman seni…”
Cümlemi bitirmeme kalmadan sırtım sert bir göğse çarptı. Sean’ın kurdunun parlak yeşil gözlerine bakarken iki güçlü kolun belimi sardığını hissettim. Alfa buradaydı.
