
Annabelle'i bırakarak geri çekildim, daha doğrusu çekilmeye çalıştım. Gitmeme izin vermiyordu, tekrar ortadan kaybolacağımdan korktuğundan emindim. Ellerini gevşetmeye başlayana kadar bana ihtiyaç duyduğu sürece ona sarıldım. Geri çekilip bana baktığındaysa sadece gülümsedim.
“Hiçbir yere gitmiyorum, söz veriyorum! Bir daha asla!”
Birlikte Theo ve Argon'un yanına giderken Annabelle gülümsüyordu.
“Betam Conner, Gammam Gunner ve sürümün geri kalanı sabaha varmış olur. Sonra da sarayda bir tur atarız. Geç oldu ve ben hâlâ yorgunum. Dinlenebilmemiz için bize odamızı göstermeniz mümkün mü?”
“Elbette, Kralım ve Kraliçem! Beni takip edin!”
“Annabelle'in yakınlarda bir odası olmasını ve benim sağ kolum olmasını istiyorum! Baba, bizim sürüden Tara'nın da gelmesini istiyorum!” dedim.
“Nasıl isterseniz Kraliçem! Annabelle, senin için Majestelerinin yakınında bir oda hazırlayacağız.” dedi Argon biz merdivenlere doğru yürümeye başlarken.
Merdivenlerden çıktık ve bir koridordan geçerek büyük bir çift kapıya vardık. Argon kapıları ardına kadar açtı. Bu oda muhteşem ötesindeydi. İçinde büyük boy bir yatak, oturma alanı ve duvarında büyük bir televizyon olan odaya girdik.
Beyaz süslemelerin olduğu açık mavi renk odanın her tarafı tüylü halılarla kaplıydı. Aileme odalarını göstermek için Argon Annabelle'le birlikte ayrıldı. Ciyaklamasını duyduğumda eğleneceğimizi anlamıştım.
Dolabı açtığımda içinin kıyafetlerle dolu olduğunu gördüm. Nasıl yaptılar? Ne zaman dolabı doldurdular? Diğer kapıyı açtım. Burada kocaman bir banyo vardı, her yer eşyalarla doluydu.
Arkamdan kolların beni sardığını hissettiğimde Theo'yla gerçekten hiç baş başa vakit geçiremediğimizi fark etmiştim. Ona dönerken gözyaşlarıma engel olamadım.
“Sorun nedir, benim küçük kediciğim?”
Birbirimize bakarken yüz ifademi okumaya çalışıyordu.
“İşaretlemeden beri hiç yalnız kalamadık. Çiftleşmeyi bile bitiremedik. Çok özür dilerim!”
“Hâlâ vaktimiz var! Küvette rahatlamaya ve işlerin nasıl gideceğini görmeye ne dersin? Çiftleşmenin bitmemesi sorun değil! Son kırk dört saat içinde çok şey yaşadık. O yüzden kendine biraz zaman tanı, tamam mı?”
Birkaç kıyafet alıp banyoya girmesini izlerken başımı salladım. Theo küveti köpükle doldururken ben de kendime kıyafet bulmaya karar verdim. Pijama ve iç çamaşırı bulmak için etrafı karıştırdıktan sonra banyoya doğru yürümeye başladım.
Banyoya girdiğim anda onu tüm çıplaklığıyla görmüştüm ve tanrıçam, çok lezzetliydi. Geniş omuzları beline doğru inceliyor, sıkmak istediğim dolgun poposuna doğru iniyordu.
Yavaşça başımı kaldırırken gözleriyle karşılaştım. Kahretsin! Şey... Evet... Tamam... Beni yakaladı. Theo sadece kıkırdadı ve yavaşça küvete girdikten sonra kendini suya bıraktı.
Büyük banyoda bir adet duş kabini, dört kişinin sığabileceği bir küvet ve çift lavabo vardı. Theo suyu kapatarak rahatlamaya çalıştı. Sanırım bu noktada utanılacak bir şey yoktu. Onu çırılçıplak işaretlemiştim.
Kıyafetlerimi çıkardım ve yavaşça soyunmaya başladım. Eşim beni izlerken gözleri simsiyah olmuştu ve zor nefes alıyordu. Doğrulup üzerimdeki son giysileri de yere bıraktım. Theo'nun neredeyse ağzının suları akacaktı.
Yavaşça küvetin kenarına doğru yürüyüp başının hemen yanına eğildim ve elimi suda gezdirdim. Ardından elimi göğsüne koydum ve yavaşça karın kaslarından aşağıya, sertleşmiş aletine doğru hareket ettirdim.
Aletini kavrayıp onu yavaşça aşağı yukarı okşarken nefesinin kesildiğini duyabiliyordum. Ben tepki veremeden beni tutup çektiğinde ona yaslandım. Sertleşmiş aletinin vajinama baskı yaptığını hissedebiliyordum. Doğrudan ona bakarken aletine sürtünmeye başladım.
Bana bakarken beni durdurmak için hızla kalçalarımdan tuttu.
“Eğer devam edersen kendimi kontrol edemeyeceğim. Bunu hemen yapmak zorundaymışsın gibi hissetme, bekleyebiliriz.”
Aşağı uzanıp ucunu sırılsıklam girişime yerleştirdiğimde ona sırıttım. Jenna oldukça şırfıntı birine benziyordu, sadece ona binmemi istiyordu.
Yavaşça kendimi alçaltmaya başladım ve Theo bir şey söyleyemeden kendimi aşağıya doğru çarptım. Duvarlarımı yıktığımda ikimiz de başımızı geriye atmıştık. Aletine uyum sağlayana kadar bekledim ve ardından kalçalarımı ileri geri sallamaya başladım. Hızla orgazma ilerliyordum.
Sanırım Theo da hızla orgazm oluyordu. Tam orgazmım içimden geçerken dişlerinin tekrar boynuma battığını hissettim. Ben de onun boynunu ısırdığımda Theo boynumu yalıyordu. Çok geçmeden orgazm olmuştu.
Hırlıyordum ve Theo'nun altımda titrediğini hissedebiliyordum. Köpek dişlerimi geri çekerek boynunu yaladım. Tekrar tükendiğini fark edebiliyordum. Kahretsin! Bu boku çözmeliyiz!
“Küvetten çıkabilecek misin?”
Hayır anlamında başını salladı. Onu tek başıma çıkaramazdım. Yardıma ihtiyacım olabilirdi. Ama şu anda en azından yıkanabilirdik. Umarım Theo bu süre zarfında biraz enerji toplardı.
Onu yıkamam çok uzun sürmedi. Sonra hızla kendi saçımı ve vücudumu yıkadım ve ardından giyinmek için dışarıya fırladım. Kıyafetlerimi giydikten sonra hızla kapıya koştum. Kapıyı açınca bana bakan muhafızlarla karşılaşmıştım.
“Yardıma ihtiyacım var! Kral küvetten çıkamıyor, enerjisi yok!”
İkisi de gülümseyerek birbirlerine baktılar. Destek çağırdılar ve iki muhafız daha gelince içeriye girip beni banyoya kadar takip ettiler. Theo’yu yavaşça küvetten çıkarırlarken onları endişeyle izledim.
Elimde eşimin kıyafetlerini tutuyordum. Yavaşça ona boxerını giydirdim. Hepimiz onunla birlikte yatağa doğru yürüdük. Adamlar onu yavaşça yatırdılar. Theo yatağa yuvarlanarak rahatlamıştı. Sonrasında muhafızlara teşekkür ederek onları gönderdim.
Kapıları ve tüm ışıkları kapattıktan sonra çabucak yatağa girdim ve eşime sokuldum. Çok geçmeden derin bir uykuya dalmıştık.
Lanet etkinlikte Tara denen kızı arıyordum! Onun Cora'nın arkadaşı olduğunu biliyordum, yani nereye gittiklerini biliyor olmalıydı! Etrafı yoklarken onu daha sonra şenlik ateşinin yakılacağı yerde görünce adamlarımla birlikte hızla ona doğru koştum.
“Nerede o? Nereye gittiler?” diye sordum.
“Cora'dan bahsediyorsun, değil mi? Neden umursuyorsun ki? Onu reddettin!”
“Biliyorum! Gittiklerini duydum!”
“Evet! Ailesi onları yetimhaneye götürdü. Oradan da adını açıklayamayacağım bir yere götürüldüler. Ben de oraya gidiyorum. Bu yüzden müsaadenle. İyi geceler, şoförüm birazdan burada olur.”
Uzaklaşmasını izlerken bir kraliyet arabasının geldiğini ve kızın arabaya bindiğini gördüm. Bu da ne, kraliyet sarayından lanet bir kraliyet arabası mı? Neden oraya gitsin ki?
“Bekle bir dakika! Bir yetimhaneden evlat edinilmişti, değil mi?” dedi Canton. “Ya Cora, Kraliyet Ailesi'nin kayıp kızıysa?”
“Yok artık! Bu olamaz, değil mi?”
“Onu reddettin! İnanılır gibi değil!” dedi Darren bana ateş püskürerek.
“Biliyorum! Dostum, sıçtım batırdım! Ve şimdi de Brianna'yla sıkışıp kaldım.”
Eğer Cora kayıp kızsa bir taç giyme töreni düzenleyeceklerdi ve bizim de desteğimizi göstermek için törene gitmemiz gerekecekti. Nasıl oraya gidip de reddettiğim kadına bakabilirdim ki. O artık tüm şekil değiştirenlerin kraliçesiydi ve alfa kral da artık kraldı.
Hışımla odama çıktım. İçeriye girdiğimde Brianna gülümseyerek yanıma geldi. Hızla ondan uzaklaştım ve düşünmek için bir sandalyeye oturdum. Cora'yı geri almanın ve Brianna'yla olan bağımı koparmanın herhangi bir yolu olabilir miydi?
“Sorun nedir? Cidden hâlâ onu mu düşünüyorsun? Sen beni seçtin ve açıkçası o pislikten daha iyi bir seçenek olduğumu düşünüyorum!”
Öylece oturup kendi düşüncelerimin içinde kaybolmuşken, Brianna'nın oflayıp puflayarak yatağa girdiğini duydum. Oraya gitmeli ve bununla başa çıkmalıydım. Artık geri dönüp bir şeyleri değiştirmenin bir yolu olacağından şüpheliydim.
Yavaşça ayağa kalktım, kıyafetlerimi çıkardım ve yatağa girdim, onu hayal ederek hızla uykuya daldım.