Özgürlüğe Doğru - Kitap kapağı

Özgürlüğe Doğru

KimberlyWrites

Üçüncü Bölüm

OLIVIA

Dışarı çıkarken gülümsemekten kendimi alamadım. Işıldayan güneşin hissi harikaydı. Zemin sıcak olsa da bu anın tadını çıkarmak istediğim için umurumda değildi.

Yeni efendim çok geçmeden tasmayı boynuma takarak beni siyah bir arabaya çekmeye başladı.

Galiba gidiyoruz.

Beni arabanın içine itince pencereye yaklaştım. Cam filmli olsa da dışarıdaki şekilleri seçebiliyordum.

Elini çenemin altında hissettiğimde bir anlığına irkilsem de tasmamı çözüp ayağımızın dibine bıraktığını gördüm.

Şoföre yola çıkmasını işaret ettikten sonra bir düğmeye basmasıyla, ön tarafla arka taraf arasında bir paravan oluşturan ekran yükseldi. Gözlerimi adamdan ayırmıyordum. Raven hiçbir vampire güvenmememi söylemişti.

Sessiz yolculuk benim için keyifli gidiyordu. Pencereden bakarken ağaçları ve farklı binaları seçebiliyordum. Yine de onları gerçekten görebilmek isterdim.

Yeni efendim boğazını temizleyince ona döndüm.

“Evet küçük güvercin, sanırım biraz konuşmamızın zamanı geldi,” dedi. “Kurallarımı ve beklentilerimi öğrenmeni istiyorum. Ben konuştuktan sonra, sana istediğini sorma özgürlüğünü vereceğim. Anlaşıldı mı?”

Yalnızca başımı onaylarcasına salladım.

Sakince ama biraz da sinir bozukluğuyla, “Her şeyden önce, kelimeleri duymam gerekiyor,” dedi.

Sessizce, “Evet efendim,” diye cevap verdim.

Başını iki yana sallayınca kafam karıştı.

“Birinci kural: Yalnız kaldığımızda bana adımla hitap edeceksin. Bana Cole diyebilirsin. Başkalarının yanında da sadece efendim demen yeterli.”

Cevap vermemi bekliyormuş gibi bana baktı.

İlk kuralının aptalca olduğunu düşünsem de o artık benim sahibimdi. “Tamam, efen… Cole,” dedim.

“Zaten pek fazla kuralım olmadığını göreceksin, küçük güvercin. İkinci kural: Seni çağırdığımda geleceksin. Üçüncü kural: Sana kimse dokunmayacak ve kanını emmeyecek. Sen benimsin ve ben eşyalarımı paylaşmayı sevmem.”

“Ve son olarak, kaçmaya çalışmak yo…”

O cümlesini bitiremeden araya girdim. “Neden kaçmaya çalışayım? Sen bir vampirsin, ben de bir insanım. Yeltenmem bile anlamsız.”

Şaşkın görünüyordu. Benden böyle bir yanıt beklemediğinden emindim.

“Kesinlikle haklısın, küçük güvercin,” dedi. “Şimdi diğer meselelere geçelim. Malikâneye gittiğimizde, benimle süitimde kalacaksın. İzin almadan odadan çıkmayacaksın.”

“Etrafta tek başına dolaşan bir insan felâkete davetiye çıkarır. Ayrıca günlük olarak ne giyeceğine de ben karar vereceğim. Eğer beğenmezsen, kendin seçmekte özgürsün.”

“Dolabını ihtiyaç duyabileceğin her şeyle doldurdum. Çoğunlukla seni çağıracağım ama çağırmadığım günlerce dilediğini yapabilirsin. Buraya kadar anlaşıldı mı?”

Başımı onaylarcasına salladım. “Evet, Cole.”

Soru sorma sırası bende olduğu için çarklar kafamda dönmeye başladı.

“Bana neden ‘küçük güvercin’ diyorsun? Adımı bilmiyor musun?” diye sordum.

“Adını biliyorum, Olivia Carter. Bana bir güvercini hatırlatıyorsun. Soluk porselen tenin, beyaz saçların ve sevimli gri gözlerinle. Ayrıca, sen benim evcil hayvanımsın, bu yüzden sana dilediğim gibi hitap edebilirim.”

Cevabına karşılık olarak yalnızca mırıldandım.

“Şey… Beni ısırıp… Kanımı içecek misin?” Cevabını duymak istediğimden emin olmadığım için alt dudağımı ısırarak bekledim.

“Bunun cevabını zaten biliyorsundur ama evet Olivia, içeceğim. Neredeyse bin yaşında olduğum için çoğu vampirden daha sağlam bir iradem var. Ayrıca kanını fazla içmeme de gerek yok.”

“Yine de diğerlerinin kime ait olduğunu görmesi için seni işaretlemem gerekiyor.” Sanki bu çok büyük bir mesele değilmiş ya da bunu sormam çok aptalcaymış gibi sakince konuşuyordu.

“Kimsenin kanımı içemeyeceğini söyledin ama bunu nasıl engelleyeceğim?” diye sordum. “Bir vampir beni isterse, onu nasıl durduracağımı bilmiyorum. Ayrıca o dişi vampir beni istiyor. Hem de çok.”

O kadının aklıma gelmesiyle titremeye başlayan ellerime baktım.

Çenesini sıktı. “Kanını içip seni işaretlediğimde, duygularını hissedebileceğim. Tehlikede olursan bunu bileceğim. Annabelle’e gelince, kafana takma. Onu ben hallederim.”

Beni rahatlatmaya çalışsa da korkuyordum. Buna engel olamıyordum.

Bana baktı. Endişeli bir tonda, “Ondan korkuyorsun. Neden?” diye sordu.

“Köle dükkânındaki herkes ondan korkardı,” diye cevap verdim. “Her ay en az bir kere yeni bir köle almak için gelirdi. Ben sadece koleksiyon yaptığını düşünüyordum ama Raven onları öldürdüğünü söyledi.”

Raven’ın kim olduğunu sormadı ve araba çok geçmeden durdu.

Yeni evime gelmiştik.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok