Kız Kardeşimin Düğünü - Kitap kapağı

Kız Kardeşimin Düğünü

Kelsie Tate

Yolda

Tate

Küçük havaalanındaki piste çıkıp uçağıma doğru yürüdüm.

Görevli eşyalarımı alırken “İyi günler, Bay Young. Onları alayım,” dedi.

“Pilot, istediğiniz zaman kalkışa hazır olduğumuzu size bildirmemi istedi,” dedi. Ağzından bal damlıyordu.

“Teşekkür ederim,” dedim basamakları tırmanırken. “Yerleşir yerleşmez kalkacağız.”

“Tabii efendim,” deyip beni takip etmeye başladı.

Pencerenin yanındaki masaya oturup işle alakalı bazı dosyaları incelemeye koyuldum. Koridorda yürüyen görevli bana “İçecek bir şey alır mıydınız efendim?” diye sordu.

Elimdeki kağıtları incelemeye devam ederken “Buzlu Burbon,” diye yanıtladım ilgisizce.

İnterkomdan “İyi günler, kaptan konuşuyor,” diye bir ses yükseldi.

“Birkaç dakika içinde kalkıyoruz. Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın ve uçuşun tadını çıkarın. Yaklaşık bir saat on beş dakika içinde varış noktamıza ulaşacağız.”

Gökyüzünde yükselirken binaların küçülüp gözden kaybolmasını izledim. Kısa bir uçuştu ama dikkatim dağılmadan işlerime bakabilmem için yeterliydi.

Bir süre sonra pilot tekrar interkom üzerinden konuştu. “İniş için alçalıyoruz. On beş dakika içinde teker koyacağız. Lütfen emniyet kemerinizi bağlayın ve yerinizden kalkmayın.”

Eşyalarımı kaldırıp dışarıyı izlemeye başladım.

Uçaktan inerken görevli “Boston'a hoş geldiniz,” diyerek gülümsedi. Bir araba ve yanında çiçekli elbiseli hoş bir kadın beni bekliyordu.

Bana doğru yürüdü, platform topuklu ayakkabıları asfalt pistte tıkırdıyordu. Birkaç metre önümde durdu.

Elini uzatırken “Bay Young?” diye sordu.

Başımı eğip bakınca derin kahverengi gözlerini ve uzun kumral saçlarıyla çevrelenmiş güzel yüzünü gördüm. Zayıf ve fitti. Elbisesi kadınsı kıvrımlarını iyice ön plana çıkarmıştı. “Siz Bayan Stringer’sınız sanırım.”

Arabaya binip ailemin evine doğru yola çıktık.

Telefonumdan e-postalarımı kontrol ederken “Bayan Smith bu seyahatten beklentimi size açıklamıştır sanırım,” dedim.

“Evet,” dedi. “Peki hikayemiz nedir?”

Tuhaf bir bakış attım. “Hikayemiz mi?”

“Ailenizin yanında olacağız, değil mi?”

Telefonuma bakarken cevap olarak başımı salladım.

“Aile etkinliğine birini getirdiğinizi fark edeceklerdir herhalde. Birbirimizi ne kadar zamandır tanıdığımızı, nasıl tanıştığımızı vesaire bilmek isteyeceklerdir,” dedi.

Telefonumu bırakıp merakla yüzüne baktım.

“İki ay önce şirketim için düzenlenen bir PR etkinliğinde tanıştık. Yerel bir üniversitede bilmem ne bölümünde yüksek lisans yapıyorsun. Bir şirkette staj görüyorsun. Etkinlikte tanışınca iyi anlaştığımıza karar verdik, o zamandan beri de çıkıyoruz.”

Bana baktı, şaşkındı. “Tamam o zaman.” Bana dönmeden önce bir anlığına pencereden dışarı baktı. “Bana kendinden bahset.”

“Gerek yok.”

“Eğer insanların benim gerçekten kız arkadaşın olduğuma inanması gerekiyorsa gerek var,” diye cevapladı şımarıkça.

Başımı bir kez daha e-postalardan kaldırıp “İyi, tamam,” dedim. “Ne bilmek istiyorsun?”

Yeniden hafifçe eğilip elini uzattı. Duraklayarak “Imm. Ben Piper,” dedi.

Elini tuttum, nazikçe salladım. “Ben Tate. Bana Tate demelisin, sadece annem ve iş arkadaşlarım bana Tate der.”

“Tanıştığımıza memnun oldum Tate,” diyerek gülümsedi.

Karşılık olarak mırıldandım.

“En sevdiğin yemek nedir?”

“Tayland yemekleri. Başka?”

“Hangisi?”

“Ne olursa. Genellikle Red Curry yerim,” diye cevapladım.

“Demek baharatlı yemekleri seviyorsun,” diyerek sırıttı.

“Bayılırım.”

Kocaman gülümseyerek “Ben de öyle. Ne kadar acı o kadar iyi,” diye cevap verdi. “Ama benim favorim İtalyan mutfağı. Alerjin ya da sevmediğin şeyler var mı?”

“Bu sohbet haricinde mi?” diye mırıldandım.

Yorumumu komik bulmadığını belli eden bir bakış attı.

Ofladım. “Alerjim yok. Ama kapariden nefret ederim. Katlanamıyorum.”

Hafifçe güldü. “Öğrendiğime sevindim.” Bir an için düşünüp tekrar bir soru sordu. “Nerede okudun? Tabii okuduysan.”

“Stanford'da İşletme ve Pazarlama alanında yüksek lisans yaptım.”

“Vay be,” dedi. “Ben—”

“Bitti mi?” diye sözünü kestim.

Hayal kırıklığı gözlerinden okunuyordu. “Eğer istersen,” diye cevap verdi. Pencereye döndü ve yolu izlemeye başladı.

İlerlerken “Ailemin sahildeki evinde kalacağız. Şimdiden uyarayım, epey kalabalık bir aileyiz,” dedim.

“Karmaşık aile ilişkileriyle başa çıkabilirim,” diyerek gülümsedi.

Aracımız şehrin dışına doğru ilerlerken “Sen öyle san…” diye mırıldandım.

Birkaç kez başımı e-postalardan kaldırıp baktığımda her seferinde pencereden dışarıyı izlediğini gördüm.

Araçtan inince uzun ve endişeli bir nefes verdim. Arabanın etrafından dolanıp Piper’ın kapısı açtım. Eve doğru yürürken elini koluma doladı.

“Hazır mısın?” deyip cesurca gülümsedi. Dönüp eve baktı.

Kapı zilini çalmadan “Hiç değilim,” diye homurdandım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok