
Raf amca yüksek sesle konuştu. "Affedersiniz alfalar. Bence Eve'i mücadeleci birisinin karşısına koymalısınız."
Tabitha'ya baktı. "Alınma Tabitha," dedi bakışlarını alfalara geri çevirmeden önce. "Eve, sandığınızdan çok daha ileri seviyede."
Alfa Ben'e konuşma fırsatı bulamadan Alfa Alex söze girdi, muhteşem gözleri ilgiyle parlıyordu. "O hâlde neler yapabildiğini göstermek için kazanıp yukarıya çıkmaya çalışmak ona koymaz."
Görünüşe göre bugün kadınlardan başlıyorlardı ve muhtemelen yarın erkeklerin meydan okumaları olacaktı ama onlar bilir, buradaki erkeklerin hepsini olmasa bile yarısını alaşağı edecektim.
Raf Amca muhteşem bir antrenör ve neredeyse tüm hayatım boyunca ondan bire bir eğitim alma ayrıcalığına sahip oldum.
Küçük, geçici savaş alanına adım attım, bekledim. Yapabileceğiniz en akıllıca şey rakibinizi izlemektir. Adımlarına dikkat edin ve çok geçmeden tahmin edilebilir hâle gelir.
Elimi arkamda bağladım, Tabitha'nın saldırmasını bekledim. Elbette bana önce sağdan sonra da soldan yumruk atmaya çalıştı, kolaylıkla atlattım.
Beni tekmelemeye karar verdi, ben de yoldan çekilip tökezlemesine ve neredeyse yüzüstü düşmesine neden oldum. Kızmaya başladı.
Bana saldırdı ve bu durumdan sıkılıp çabucak bacağımı kaldırdım, ayağım tam göğsüne yapıştı ve sert bir şekilde yere yapıştırdım, nefesi kesilmişti.
Alfalara bakarak döndüm, sırada ne olduğunu bekliyordum, ellerim hâlâ arkamdaydı.
Alfa Ben gülümsedi, iyi bir dövüşçü olduğumu biliyordu. Alfa Alex bana meydan okuyan, neredeyse şakacı şekilde baktı.
"Sıradaki, Misty."
Ben de dâhil olmak üzere antrenmanın bir parçası olan sadece beş kız vardı. Misty, Tabitha'dan daha iyiydi ama o da çok korkaktı. Hareketlerinden her zaman tereddüt ederdi, bu da bir gün ona pahalıya patlayacaktı.
Misty savaş alanına doğru yürüdü, bana bakarken yüzünde gergin bir gülümseme vardı. Beni devirmek için bacağını savurmaya çalışmadan önce gözlerini ayaklarıma dikti.
Tabii ki onu çömelmiş hâldeyken tekmelemeden önce üzerinden atladım ve daha ayağa kalkamadan kolumu boynuna sardım.
"Çat. Öldün." Gerçek bir dövüş olsaydı boynunu rahatlıkla kırardım.
Meydan okuyan her kadın savaşçı için sonuç aynı oldu. Sonuncusunu da hallettikten sonra sırada ne olduğunu görmek için ayağa kalktım.
Alfa Alex sırıtmadan önce bir şeyler düşünüyor gibi görünüyordu, "Aferin, neden farklı bir şey denemiyoruz? Julian, karşısına geç."
Julian merkeze geçmeden önce homurdandı. Ona neşeli bir şekilde gülümsedim. Julian bana karşı sadece bir kez kazanmıştı.
"Merak etme Jul, sana iyi davranacağım," dedikten sonra kıkırdadım. Pozisyon alırken diline çıkardı.
Raf amca sırıtıyordu çünkü Julian'ın en iyi dövüşçülerden biri olduğunu biliyordu ama boyumdan ötürü üstünlük bendeydi.
Julian ve ben, önce diğerinin saldırmasını bekleyerek birbirimizin etrafında dönüyorduk. Beni incitmemek için temkinlik davrandığını biliyorum ama sorun olmayacağını göstermek için kafamı salladım.
Yaklaşmadan ve ilk birkaç yumruğunu atmadan önce ihtiyacı olan tek şey buydu görünüşe bakılırsa. Ona aparkatla vurmadan önce kollarımla onu engelledim, sonra da sağ kroşeyi çaktım.
Gülmeden önce başını sallayarak geri çekildi. Sonra hatırladığım tek şey; bana doğru adım attığı, bir dönüş hareketi yaptığı, çeneme doğru ve yandan birer yumruk attığıydı.
Dövüş eğitimi tehlikelidir, kiminle karşılaşırsak karşılaşalım hızlı sinirlenmeye meyilliydik.
Bunu yapmamızın sebeplerinden biri öfkemizi kontrol etmeye yardımcı olmaktı, haydutlarla savaşırken önemli ölçüde yardımcı olur çünkü onlar, öfkelerini hiç kontrol edemezler.
Julian ve ben, genelde kendimizi tutmakta oldukça iyiydik ama Julian'ın dün gece iyi uyumadığını bildiğim için onu çok zorlarsam dönüşmesinden korkuyordum.
Yine de geri adım atmadım, kendimi kanıtlamalıydım. Önce birkaç yumruk daha attık, sonra koşup bacaklarının altından kaydım ve zıplayıp sırtına tekme attım.
Dört ayak üzerine düştü ve göğsünün derinliklerinden yüksek bir hırıltı çıkmadan önce omuzlarının titrediğini görebiliyordum. Bir saniye sonra kurt formundaydı, hırlıyordu. Bana hırlıyordu.
Alfa Ben ve Alfa Alex ayaklandı.
Raf, "Yeter, maç bitti," diye duyurdu ama herkesi sakin tutmak için elimi yukarıda tuttum, göz temasını bırakmadım.
Julian'ın bana asla zarar vermeyeceğini biliyordum ama kurdu farklıydı. Öfkelendiğinde onu kontrol edemezdi.
Julian eğildi, saldırmaya hazırdı.
Havaya fırladı ve elimden gelenin en kısa sürede altına kaydım, bacaklarımı gövdesine sararken kollarımla boynuna sıkıca sarıldım, elimden geldiğince sert bir şekilde sıktım.
Yere düştü, çırpındı ve zarar vermeye çalıştı, onu serbest bırakmamı sağlamaya çalışıyordu. Beni alt etmek için arka bacağıyla kasığımı tırmalamayı başardı.
Acı içinde tısladım, daha sıkı sardım. "Geri dönüş Julian! Şimdi!"
Kinli bir şekilde hırladım, kurdum tam sınırdaydı, dönüşmek ve onu halletmek için can atıyordu. Sesimdeki otoriteyi hissederek ve yenildiğini bilerek rahatladı.
Kendisine söyleneni yaptı. Saniyeler içinde, çıplak bir Julian altımdaydı, ben de yüzüstü duran onun sırtında oturuyordum. Kontrolü geri aldığını bilerek sırtüstü bir şekilde yana kaydım.
Ağır ağır nefes alıyor, sakinleşmeye çalışıyordum.
Raf ve alfalar bize koştu. "İyi misin?" diye sordular. Başımı sallayarak oturur pozisyona geçtim, karnıma bakarken acıyla inledim.
Üç derin kesik vardı, kanıyordu ve iyi görünmüyordu. Uyluğuma doğru baktım, başka çizikler vardı ama o kadar derin değildi.
Hafifçe tökezlemeden önce görüşüm bulanıklaştı. Yukarı baktığımda dört endişeli yüzün bana baktığına şahit oldum ve bir şey söylüyor gibi görünüyorlardı ama duymuyordum.
Her şey dönmeye başladı ve ben de düştüm. Her şey kararırken bilincimi kaybettim.