Kelsie Tate
ELLA
Sonunda mezuniyet günü gelmişti. Hayatımın en uzun bir buçuk haftasıymış gibi hissettiren bir haftanın ardından.
Zane beni reddettikten sonra inzivaya çekilmiş, kimse beni rahatsız etmesin diye içime kapanmıştım. Kırgınlığım ve üzüntüm öfkeye dönüşmüştü.
Bu konuda yapabileceğim bir şey yoktu. O bir alfaydı, ben ise bir omega. Aklımdan geçenleri onunla asla konuşamayacaktım. Ondan ne kadar nefret ettiğimi ona asla söyleyemeyecektim.
Liseden mezun olduğumu gözümde canlandırdığımda, her zaman ailemi bir arada hayal ederdim. Babam iki yıl önce öldü ve onu çok özlüyorum.
Mezuniyetimi göremeyeceğini bilmek beni çok üzüyordu. Neyse ki en büyük hayranım olan annem yanımdaydı.
Törenden sonra annem hüngür hüngür ağlıyordu. “Tatlım, seninle gurur duyuyorum!” dedi bana sıkıca sarılırken. “Seni çok seviyorum.”
“Ben de seni seviyorum anne.” Gülümseyerek sarılmasına karşılık verdim.
“Pekâlâ, geri dönmemiz gerekiyor. Alfa’nın bu akşamki partisinden önce yemeğin bir kısmını bitirmeliyiz. Zane yarın sabah eğitim için ayrılıyor.”
Onun adını duyunca irkildim.
“Üzgünüm...” dedi annem burnunu buruşturarak.
“Sorun değil. Buna alışmam gerekecek. Ne de olsa alfa olacak.”
Sürü binasına geri dönüp parti için yemek hazırlıklarını bitirdik. Zane mutfağa doğru yürüyüp yanımdan geçerken bakışlarını üzerimde hissettim.
Tüylerim ürperirken, içimde hissettiğim bu çekimin o gittikten sonra geçeceğini umdum. Belki başka birini bile bulabilirdim. Ama benim ne haddime. “Ben bir hiçim,” diye fısıldadım kendi kendime. Zane beni istemediyse kimse istemezdi.
Ertesi sabah tüm sürü Zane’i eğitime göndermek için toplandı. Herkes katılmak zorundaydı, yoksa gitmezdim. Herkes alfa adayına veda ederken ben başımı öne eğmiş öylece duruyordum.
O arabaya binerken başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Zane bakışlarını kaçırmadı, ben ise arkamı döndüm. Ondan ne kadar nefret etsem de eş bağı bende ona sarılıp onu sevme isteği uyandırıyordu.
Yaz boyunca çok çalışıp annemden öğrenebildiğim tüm becerileri edindim. Sürü için aşçı yardımcısı olmaya karar vermiştim. Annem emekli olduğunda onun yerini alacaktım.
Her gün çok çalıştım. Sabahları erken kalkıyor, geceleri geç saatlere kadar çalışıyor, hep birileri için yemek yapıyordum.
Aylar geçti ve artık okuldan ayrıldığım için daha az istismara maruz kalsam da hâlâ kötü muamele görüyordum.
Okulda bana işkence edenler ara sıra yanıma uğrayıp bana yerimi hatırlatmayı ihmal etmiyorlardı. Ben ise başımı öne eğerek buna katlanıyordum.
Zane’in alfa eğitimi için gitmesine sevinmiştim. Aksi takdirde sürekli onun etrafında olmak dayanılmaz olurdu. Reddedilmek hâlâ canımı yakıyordu ve eş bağının azalmasının biraz zaman alacağını biliyordum. Bazen göğsümde bir acı hisseder ve bunun eş bağının yavaş yavaş kaybolmasından kaynaklandığını bilirdim. Annem de arada bir irkildiğimi fark ettiğinde yüzünde endişeli bir ifade belirirdi.
Ne var ki ben bu bağdan kurtulmaya kararlıydım. Eğer Zane beni istemiyorsa ben onu hiç mi hiç istemiyordum.
***
BİR YIL SONRA
Her sabah yaptığım gibi saat 5.30’da sürü binasına girdim. Kahvemi içip kahvaltı için hazırlık yapmaya başladım. Aşçıların dışında kimse bu kadar erken kalkmıyordu.
Genelde yalnızca ben ve annem, ayrıca bir iki omega aşçı daha olurdu. Bu sabah Alfa Daniel’ın doğum günü için büyük bir kahvaltı planlanmıştı. Tüm sürü katılacaktı, bu yüzden fazladan personelimiz vardı.
“Merhaba! Nereye kurmamı istersiniz?”
Kafamı kaldırdığımda uzun boylu, kirli sarı saçlı bir çocuğun önümde durduğunu gördüm. Onu daha önce hiç görmemiştim. Öte yandan bir aşçı olarak neredeyse herkesi görmüştüm.
“Ee, tam olarak ne kuracaksın?” diye yanıt verdim.
“Kahvaltıda smoothie ve mimoza kokteyli var. Barı kurmam gerekiyor.”
“Ah, sanırım şurası iyi,” dedim mutfağın hemen dışında, yemek salonuna yakın bir yeri işaret ederek.
“Teşekkürler.” O tarafa yönelmeden önce parlak bir şekilde gülümsedi. İşime devam etmeden önce ona yan gözle baktım.
Kahvaltı çoğu sürü etkinliğinde olduğu gibi geçti. Gürültülü, kalabalık ve annemle ben yemek pişirirken herkesin eğlenmesinden ibaretti.
Sonunda herkese servis yapıldığında, biz de yemek için oturabildik.
Önümüze iki smoothie konduğu sırada annemle konuşuyordum. Başımı kaldırınca yeniden sarı saçlı çocuğu gördüm.
“Sürüdeki en önemli iki kişi için smoothie,” dedi şakacı bir şekilde göz kırparak.
Annem gülerek karşılık verdikten sonra smoothie’sinden bir yudum aldı.
“Ben Declan. Buranın batısındaki başka bir sürüden yeni transfer oldum.”
Sıcak bir şekilde gülümsedim. “Ben Ella, bu da annem Sophie.”
Declan başını salladı. “Sizinle tanıştığıma memnun oldum. Bildiğim bir şey varsa o da her zaman ~aşçılarla iyi geçinmek gerektiğidir.”
Güldüm. “Anlıyorum. Tamamen menfaatin için yani.”
Declan sırıttı. “Kesinlikle.”
Sophie gülümseyerek başını salladı. “Ailen nerede Declan?”
Declan kaşlarını çattı. “Maalesef yalnızım. Annem ve babam geçen yıl bir saldırıda öldürüldü. Buraya taşınmamın bir nedeni de bu.”
Sophie elini çocuğun elinin üzerine koydu. “Bizimle kalabilirsin canım. Başımızın üstünde yerin var. Gidecek bir yerin var mı?”
Declan evet anlamında başını salladı. “Alfa Daniel bana sürü binasında bir oda verdi. Bir yıl sonra kendi evim için başvurabileceğimi söyledi.”
Etrafımda yeni bir omega olduğu için mutluydum. “Çok iyi. Neden bu gece bize gelmiyorsun? Matthews tarzı bir hoş geldin partisi verebiliriz!”
Sophie güldü. “Bu patlamış mısır yiyip film izleyeceğimiz anlamına geliyor.”
Declan gülümsedi. “Harika olur. Birkaç gündür buradayım ve kimse bana bir kelime etmedi.”
Başımı öne eğdim. “Çünkü sen bir omegasın. Seninle gerçekten konuşacak tek kişi başka bir omegadır.”
Declan iç geçirdi. “Ne kötü. Şimdiden pek çok insanın seni tanıma fırsatını kaçırdığını söyleyebilirim.”
Sırıtarak ona baktım. “Kurnazca bir yanıt.”
“Ben de öyle düşündüm,” dedi Declan gülerek.
O sabahın ardından Declan ve ben hızlıca arkadaş olduk. Annem onu neredeyse kendi çocuğu gibi benimsemişti.