Cristina C.
LAURIE
Jeremy güçlü adımlarla beni dans pistine doğru yönlendirdi, kendinden o kadar emindi ki bir kez bile olsun arkasına dönüp bakmadı. Büyük elini belimin üstüne sakince yerleştirdi ve yol boyunca kontrolü elinde tuttu.
Onun bu özgüveni karşısında, topuklu ayakkabılarımla dengemi sağlamak için her zamankinden daha çok çaba sarf etmem gerekiyordu.
Jeremy gibi mükemmel bir adamın benim gibi sıradan bir kadınla dans etmek istediğine hâlâ inanamıyordum.
Bu gerçek olamaz. Sanırım hâlâ hayal kuruyorum. ~
Emin adımlarla ilerlerken dans pistindeki diğer davetlilerin Jeremy’yi görünce bir bir önümüzden çekilmeye başladığını fark ettim.
Bu kadar çok insan onu tanıyorsa önemli biri olmalı. ~
Pistin ortasına gelince bir an durdu ve dikkatlice bana baktı. Başlamak için onay vermemi bekliyor sandım ama sert ve güçlü ellerini belime yerleştirip beni kendine doğru çektiğinde onayıma ihtiyaç duymadığını anladım.
Bir an tereddüt ettim, ne yapacağımı bilemedim. Tedirginliğimi hissedince ellerini belimden çekip benimkileri tutarak boynunun arkasına yerleştirdi.
Bu beni ona karşı daha da savunmasız hale getirdi. Tüm kontrol ondaydı ve transa geçmiş gibi her hareketine itaat etmeye başlamıştım.
Ed Sheeran'ın “Happier” şarkısı eşliğinde dans etmeye başladık. Gözleri gözlerimde, merakla “Eğleniyor musun?” diye sordu aniden.
“Evet, bu katıldığım ilk maskeli balo. Tahmin ettiğimden daha güzel ve enteresan. Maskeler de herkese ayrı bir gizem katıyor,” dedim ne dediğimin farkına vararak sessizleştim.
Gergin olduğumda çenem düşerdi.
“Sence ben gizemli miyim?” diye sordu tek kaşını kaldırarak.
“Belki,” diye gülümsedim gözlerimi kaçırarak. ~Şimdi de tanımadığım bir adamla flört ediyordum. Tanrım, çok aptalım. ~
Jeremy, “Dürüst olmak gerekirse, bence sen çok gizemli ve güzelsin,” dedi gerçek bir gülümsemeyle.
“Teşekkür ederim,” diye gülümsedim kırmızı yanaklarımla.
“Seni daha önce hiç görmemiştim. Burada mı yaşıyorsun?” diye sordu, delici bakışı gözlerime nüfuz ederken.
“New York’a yeni taşındım ve arkadaşımla yaşıyorum; kendisi burada çalışıyor ve benim de Pazartesi günü bir görüşmem var,” dedim bir solukta.
Anlayışla başını sallayıp gözlerini kalabalığa çevirdi. Bakışlarını takip ettiğimde Macy ve Michael'a baktığını gördüm. Macy, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana el sallıyordu.
Tanrım, bu çok utanç verici. ~
“Michael'la tanışmışsın,” dedi Jeremy bakışlarını tekrar bana çevirerek. Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.
“Evet, ama tanışalı çok olmadı. Şu anda onunla dans eden arkadaşım Macy, gelecek hafta yeni işinde onunla çalışacak.”
“Anlıyorum,” dedi belimdeki elini sıkılaştırarak.
“Sen Michael’ı nereden tanıyorsun?” diye sordum.
“Son aldığım evi Michael'ın uzman tavsiyesi sayesinde buldum. O zaman yaşadığım evden memnun değildim ve işe yakın mükemmel bir ev bulmama çok yardımcı oldu.”
“Evet, o çok iyi ve nazik biri,” diye cevap verdim.
Yorumum üzerine gerilmişti. “Şu anda biriyle görüşüyor musun?” diye sordu gözleri karanlık ve sahiplenici bir bakışla parlarken.
“Bu seni ilgilendirmez,” dedim ve hüsran içinde dudağımı ısırdım; gözlerimi yanımızdaki bir çifte çevirdim.
Verdiğim cevap karşısında şaşırarak kaşını kaldırdı ve “Çok cesursun, bu hoşuma gitti,” diye gülümsedi. Birden dans etmeyi bıraktı ve elini gözlerimin önüne düşen bir tutam saça uzattı.
“Bence şu an yalnızsın,” dedi kendinden emin bir sesle.
“Belki, belki de değil,” diye sırıttım. Birkaç saniyeliğine gözlerimi çevirirken gözlerinin yüzümü incelediğini hissettim.
“Vücut yalan söylemez,” diye fısıldadı kulağıma.
“Bu da ne demek oluyor?” diye sordum geri çekilerek. Kahverengi gözleriyle bana o kadar tutkuyla bakıyordu ki dizlerimin bağı çözülmek üzereydi.
Baştan çıkarıcı ses tonuyla “Vücudun beni, benim seni istediğim kadar istediğini söylüyor,” dedi beni tekrar kendisine çekerek.
Jeremy'nin eli yanağıma doğru ilerlerken nefesimin kesildiğini hissettim.
“Seni tanımak istiyorum Laurie. Bu maskenin arkasındaki kadını görmek istiyorum,” diye neredeyse yalvarır gözlerle gözlerime baktı.
Duruşu saniyeler içinde değişti; bir anda romantik bir yabancıdan kederli, yalnız bir adama dönüştü. Gözlerinde anlayamadığım bir acı vardı.
Ona cevap vermediğim için mi değişmişti?
Bunun cevabını hiç öğrenemeyecektim çünkü ben daha ağzımı açamadan Jeremy arkasını döndü ve kalabalığın arasında gözlerden kayboldu.
Ne yapacağımı bilemez bir halde pistin ortasında donakalmıştım. Birkaç saniye sonra kendimi biraz toparlayınca hızla Macy ve Michael'ın samimi bir şekilde oturdukları masaya doğru gitmek için yürümeye başladım.
Biri bileğimi tutup beni durdurduğunda neredeyse masaya varmak üzereydim. Tam “Ne oluyor?!” diye bağıracaktım ki gözlerim beni dans pistinde tek kelime bile etmeden bırakıp giden Jeremy’nin gözleriyle buluştu.
“Ne yapıyorsun? Bırak beni,” diye hırladım bileğimi elinden çekerek.
Jeremy, “Özür dilerim. Seni incitmek istememiştim. Sadece biraz konuşmak istiyorum, hepsi bu,” dedi mahcup bir ses tonuyla.
“Tek kelime etmeden beni orada öylece bıraktın,” dedim ve ellerimi önümde birleştirerek kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
“Haklısın; bunu yapmamalıydım, ama yapmak zorundaydım.”
“Sana inanmıyorum,” diyerek gözlerimi devirdim.
Jeremy’nin gözlerini koyu bir karanlık sardı. Tek bir kelime etmeden gözlerime kitlendi ve sonra da sanki beni, o gece ilk defa görüyormuş gibi dikkatli bir şekilde yüzümü incelemeye başladı.
“Seni tanımıyorum. Sadece adının Jeremy olduğunu biliyorum, bunun dışında benim için tam bir yabancısın. Sana nasıl güvenebilirim ki?” diye çıkıştım.
“Sana soyadımı söylemememin mantıklı bir açıklaması var. Kadınlar kim olduğumu duyunca beni olduğum kişi olarak değil, sahip oldukları gibi görmeye başlıyor. Benim değil, paramın peşine düşüyorlar.”
“Sen bana seninkini söylemediğinde, senin de tıpkı benim gibi olduğunu hissettim. Sen de tıpkı benim gibi insanlara güvenmiyorsun.”
“Benimle bir dakikalığına koridora gel, seninle sessiz bir yerde konuşmak istiyorum, söz veriyorum, sana dokunmayacağım.”
“Psikopat ya da bir sapık değilim, korkun olmasın. Sana asla zarar vermem,” dedi ve dudaklarına küçük bir gülümseme yayıldı.
Onaylamak için başımı salladım. Elini uzattı ve onu tuttum, birlikte balo salonundan çıkmak için yürümeye başladık. Koridora girdiğimizde topuklu ayakkabılarımla tökezledim ama Jeremy'nin güçlü kolları beni yakaladı.
“İyi misin?” diye sordu endişeyle.
“Evet, teşekkür ederim. Bazen çok sakar oluyorum,” dedim ve yanaklarım kızararak ayakkabılarıma baktım.
Jeremy, “Sen muhteşem birisin,” dedi ve gözlerimi yerden kaldırdığımda bakışlarımız birbirine kilitlendi.
“Bana öyle bakma,” dedim yanaklarımın daha da kızardığını hissederek.
“Nasıl bakmayayım?” dedi Jeremy dudaklarını yalarken. Gözleri dekolteme doğru kaydı ve bakışlarının etkisiyle meme uçlarımın büyüdüğünü hissettim.
Bu adamın üzerimde ne gibi bir gücü vardı? ~