
Küçük yavruyu bu şekilde bayıltmaktan hiç hoşlanmamıştım ama Erik en iyisinin bu olduğunu söyledi. Onu benden daha fazla incitmek istemediğini biliyordum ve o kurşunu çıkarmak çok acı verici olacaktı.
Yavru bayılır bayılmaz Erik işe koyuldu. Kurdum çılgına dönmüştü. Bir dostumuz yoktu ve bu onu ve beni rahatsız etse de onu daha çok rahatsız eden şey yavrularının olmamasıydı.
Kuzguni siyah saçları ve mavi gözleriyle onu görür görmez, mırıldanmaya başladı.
Yavru... Yavrumuz.
Tekrar etmeye devam etti. Jason bana vurulduğunu söyleyince sinirlenmişti. Kontrolü ele almaya çalışıyordu. Hırıltısı yavruyu korkutmuştu, ki bu istediği son şeydi.
Onu kollarıma aldığımda sakinleşmişti.
Melissa geldiğinde kontrolü elimde tutmak için elimden geleni yaptım. İkimiz de Melissa’dan tüten nefretin ve öfkenin kokusunu alabiliyorduk. İnsanlardan nefret ettiğini herkes biliyordu.
Aslında birçok kurt adam nefret ediyordu insanlardan ama bu bir yavruydu neticede. Ellie'nin insan yavrusu olması önemli olmamalıydı.
Erik Melissa’yı uzaklaştırıp Ellie'yi kendi tedavi etmeye başlayınca rahatlamıştım.
Erik, kurşunu metal bir tabağa bıraktığında bir “klik” sesi duydum.
"Öyle mi...?" soracaktım.
Erik sözünü kesti, "Hayır, gümüş değil. Sıradan bir kurşun."
Kaşlarını çattı, "bu da bana kurt adamları dışarıda tutmak yerine insanları içeride tutmaya çalıştıklarını düşündürüyor!"
Kafamı salladım, "Hiç mantıklı gelmiyor."
Erik, Ellie'nin kolundaki yaraya dikiş atmaya başladı.
"Aksine çok mantıklı. Şuna baksana, o çok hasta bir yavru."
Kurdum tekrar volta atmaya başladı.
Yavrumuz. Yavruyu iyileştir. Doktora söyle düzeltsin.
Elimi yavrunun alnına koydum, bu hareketim kurdumu biraz sakinleştirmiş gibi duruyordu.
"Ne kadar hasta?" diye sordum, cevabı bilmek istediğimden emin olamayarak.
Erik bana gülümsedi.
"Onu kanın kaynadı, değil mi?"
"Kurdumun daha da fazla" diye başımla onayladım.
Erik de başını salladı, "Ciddi şekilde besinsiz ve susuz kalmış. Birkaç hafta sonra olsa her şey için çok geç olurdu. Nabzı çok düşük. Kan kaybı yardımcı olmadı ama belli ki o bir savaşçı.
"Çok fazla dinlenmesi ve iyi beslenmesi lazım. Yavaş bir süreç olacak, ama sanırım onu uçurumun eşiğinden döndürebiliriz."
Rahat bir nefes aldım ve kurdum sakinleşti. Ancak Erik devam ederken sakinliği uzun sürmedi.
"İnsanlara ne olduğunu bilmiyorum Gabriel, ama bu durumdaki tek kişinin o olduğunu sanmıyorum. Yaşına göre çok küçük ve bir noktada da dövülmüş.”
"Sırtında yaralar var. Bunu söylemek bana düşmeyebilir ama bence bu konuda meclisle görüşmelisin."
Kurdum kontrolü ele geçirmeye çalıştı, ama ben onu geri ittim, sadece hırlamasına izin verdim.
"En azından kurdunu dışarı çıkarmadan önce dikişi bitirmeme izin ver."
Gözlerimi devirdim, kurdum tanıdığım en babacan kurttu. Yavruların incinmesi ya da istismar edilmesi fikrinden nefret ederdi.
"Senin suçun değil Erik. İnsanların yavrularına yaptıkları şey, ve haklısın, meclisle görüşeceğim. Her halükarda ihtiyacım olacak."
Erik kaşlarını çattı, sonra fark edince gülümsedi.
"Onu evlat edinmek istiyorsun, değil mi?"
"Kurdumun onun gitmesine izin vereceğini sanmıyorum ve insan olduğu için meclisin bilmesi gerek." diye başımı salladım.
Erik yarayı dikmeyi bitirdi, sonra sargı beziyle kapattı.
"Onu birkaç gün burada tutmak, su kaybını gidermek ve beslenmesini takip etmek istiyorum." diyerek sözlerini noktaladı.
Kafamı iki yana salladım, "Hayır, kurdumla aynı fikirdeyim, benimle kalması gerekiyor. Burada kalmak sadece stres yapmasına sebep olur, özellikle eğer Melissa..."
Erik'in kaşları çatıldı. Sonra gözleri simsiyah parladı. Biriyle zihin bağlantısı kuruyordu ama sürü bağlantısını kullanmıyordu.
Başımı kaldırınca genç bir hemşirenin geldiğini gördüm. İlk başta tanıyamadan önce bir an ona baktım.
"Amy?" diye sordum.
Sırıttı.
"Küçük Amy!" diye bağırdım. "Seni son gördüğümde hala çimlerin üzerinde koşturan bir yavruydun"
Erik yürüdü ve kolunu Amy’ye doladı.
"O artık stajyer hemşire," dedi yüzü gururla ışıldarken.
Gülümsedim. Yavrularımızın nasıl geliştiğini görmeyi çok seviyordum. Erik'in kızı da istisna değildi.
"Gurur duyuyor olmalısın Erik," dedim.
Amy’nin yüzü kızardı, sonra yatağa baktı.
"Yavru bu mu? O çok küçük! Kaç yaşında?"
Erik'e baktım, aklında ne olduğundan emin değildim.
"Onu hastaneden çıkaracağım, ama Amy onunla kalacak ve birkaç gün serum alması gerek. Amy beslenmesine de yardımcı olur."
Kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Başka seçeneğim olduğunu sanmıyorum." dedim kızgınlıkla.
Erik sırıttı, "Evet yok,. Ayrıca Amy kurt adam fizyolojisinin yanı sıra insan fizyolojisi de okudu. Yani muhtemelen Ellie hakkında bizden daha fazla şey biliyordur.”"
Yatağın yanında durmuş Ellie’yi yakından inceleyen Amy’ye bir bakış attım.
"Onun insan olmasıyla ilgili bir sıkıntın yok mu?" diye sordum.
Amy gülümsedi ve babası gözlerini devirdi. Bunun biraz anlamsız bir soru olduğunu fark ettim. Erik'in insanlarla bir sorunu yoktu, kızının niye olsundu ki?. Onu iyi yetiştirmişti.
"Hayır Alpha Gabriel, ben bir hemşireyim. Hangi tür olursa olsun, ihtiyacı olanlara bakarız biz."
Başımı salladım ve küçük yavruyu kollarıma aldım. Hareket etmiyordu ama normal nefes alıyordu.
"Şimdilik ek binamdaki misafir odalarından birinde kalacak. Orada tıbbi ekipman için yeterli alan olmalı. Amy için de oradaki diğer odalardan birini ayarlayacağım." diye sözlerimi noktaladım.
Erik başını salla, "Ekipmanın gönderilmesini sağlayacağım. Bu arada Amy onu temizleyebilir, ayrıca kıyafetlerini değiştirse iyi olur."
Ellie'yi kucakladım, Amy de hemen arkamdaydı..
Üçüncü kata çıktık. Tüm kat kıdemli kurt adamlara tahsis edilmişti. Yani ben, beta Jason’ım, onun eşi olan kız kardeşim ve yavruları.
Ofislerimiz de bu kattaydı. Böylece küçük yavruya her zaman yakın olabilecektim ya da Amy'nin bir şey için bana ihtiyacı olursa saniyeler içinde gelebilirdim.
Ellie için seçtiğim konuk odası, kendi odamın hemen karşısındaydı. Amy'nin kullanacağı misafir odası ise bir yan taraftaydı.
Ellie'yi yavaşça çift kişilik yatağa yatırdım. Yatak normal kurt adam boyutundaydı, ama Ellie yatakta çok küçük görünüyordu. Belki daha küçük mobilyalar ayarlamam gerekliydi.
Yatağın büyüklüğü pek sorun değildi, ama yüksekliği ciddi sorundu. Yine de şimdilik dinlenmesi gerekiyordu, bu yüzden yardım almadan yataktan çıkamayacak olması işimize gelirdi.
Yatağın kenarına oturdum ve yüzüne düşmüş olan birkaç saç telini yüzünden aldım. Gülümseyerek beni izleyen Amy'ye baktım.
"Seni bulduğu için şanslıydı," dedi Amy hayranlıkla, "ve o sırada insan bölgesini terk ettiği için şanslıydı."
Ben de ona gülümsedim ve başımı salladım.
"Onu temizlemen için seni yalnız bırakayım. Kız kardeşimin yavrularının eskiden giydiği bazı kıyafetler vardı onlar olur sanırım."
Başka bir kapıyı işaret ettim.
"Banyo orada."
Küçük yavruyu bırakmak istemedim. Yabancı bir odada, yabancı bir insanla uyanmasını istemedim.
"Ne kadar süre kendinde olmayacak?" diye sordum.
Amy gülümsedi, "Endişelenmene gerek yok Alpha. Muhtemelen sabaha kadar uyanmayacak. Biraz dinlenebilirsin, uyanırsa senle hemen zihin bağı kurarım."
Kalıyoruz... yavru ile kalmak ... iyi olduğundan emin ol.
Kurdum söylenmeye başlamıştı.
Onunla aynı fikirdeydim.
"Sorun değil Amy. Ona birkaç parça kıyafet bulup geri geleceğim. Kurdum onu terk etmeye pek hevesli değil."
Amy kıkırdadı, "Anlıyorum. Tıbbi malzeme kurulumunu yapınca, onunla oturmana izin vereceğim. Eğer bir şey için endişeleniyorsan yan tarafta olacağım.
Başımı sallayıp kapıya yöneldim. İkimizin de bütün gece uyanık kalmasına gerek yoktu. Küçük yavrum uyandığında onu Amy ile düzgünce tanıştırırdım.
Onları sadece onun mutlu olduğundan emin olduktan sonra baş başa bırakırdım. İletişim kurduğu diğer tek dişi kurt Melissa'ydı. Beta Jason'ım ile davranışları hakkında konuşmak isterdim.
Zaman içinde Ellie'yi sürüye dahil ederdim ve insanlarla sorunu olan herkesin icabına bakardık.
Jason'ın makamının kapısını çaldım. Uyanık olacağından emindim çünkü devriyeden az önce dönmüş olmalıydı. Yavrularını uyandırmak istemediğim için kapıyı çok yüksek sesle çalmadım.
Kapı önce şöyle bir aralandı, sonra ben olduğumu anlayınca tamamen açıldı.
Orada, sadece beline sarılı bir havluyla duruyordu.
"Bir şeyi mi bölüyorum?" diyerek sırıttım.
Jason sırıttı, "Beş dakika sonra olsa kapıyı açmazdım... Yavru nasıl?"
"Daha iyi olabilirdi” diye kaşlarımı çattım. “Sizde ona göre kıyafetler vardır diye ummuştum.” "
Jason başını salladı ve beni içeri çağırdı.
Yatak odası olduğunu düşündüğüm başka bir kapıya yürüdü. Kapıyı açıp kafasını içeri soktu.
"Jazzy, oğlanların artık olmayan kıyafetlerini nereye koydun?"
Jasmine’in iç çekişi duydum.
"Bu benim kardeşim mi" diye kızdı.
Jason omzunun üzerinden baktı ve bana sırıttı.
"Evet, küçük yavru için,” diye açıkladı.
Bir dakika sonra kız kardeşim yatak odasından havluya sarılmış olarak çıktı.
"Eğer yavru için olmasaydı kapı dışarı edilmiştin" diye azarladı, "Kaç yaşında?"
"12 yaşında, ama sekiz yaşındaki bir kurt yavrusuyla aynı boyutlarda,” diye cevapladım.
Jasmine kapıya yakın duran bir sandığa yöneldi. Birkaç elbise aldı.
"Bu küçük, bir insana göre bile,” dedi bana kıyafetleri verirken.
"Biliyorum, zavallı küçük şey iyi bir başlangıç yapmadı." diye başımı salladım.
Jasmine Jason'ın yanına gitti ve koluna sarıldı.
"Biliyorum, Jason bana ondan bahsetti," dedi eşine bakarak.
Jason kolunu Jasmine'e doladı.
"Merak etme bebeğim, Gabe ona bakacak..." Bana baktı, "Değil mi?"
Gülümsedim ve başımı salladım, sonra kapıya doğru yöneldim, iki muhabbet kuşunu baş başa bıraktım.
Odanın kapısını açtığımda Amy çoktan işe koyulmuştu. Elbiselerini çıkarmıştı ve küçük yavruyu bir havlunun üzerine koymuştu. Amy onu sünger ve ılık suyla yavaşça temizliyordu.
Teni açık bir zeytin rengiydi, ama beni en çok şaşırtan vücuduydu. Kaburgaları o kadar çıkıktı ki aldığı her nefeste kaburgalarının hareket ettiğini görebiliyordum.
Çok az yağ ya da kasla kaplı olan pelvik kemikleri de çıkıktı.
Doktor falan değildim ama ne kadar hasta olduğunu görebiliyordum.
Kıyafetleri Amy'ye devrettim.
"Al, bunlar uyar sanırım."
Amy gülümsemeye çabaladı, gözlerindeki üzüntüyü görebiliyordum. Küçük yavrunun durumundan dolayı şok olduğunu anlayabiliyordum. Stajyer de olsa hemşireydi.
Ellie'ye nazikçe bir şort ve tişört giydirdi. Mükemmel uyum sağladılar. Küçük yavrunun şikayet edeceğini sanmıyordum, giydiği kıyafetler pek kızsı değildi.
Dürüst olmak gerekirse, buradaki dişi kurt yavrularının hiçbiri pek kız gibi giyinmezdi. Çimlerde koşup oynamakla çok meşguldüler.
"Ben boruyu takarken sen arkanı dönmek isteyebilirsin. Kurdunun hoşuna gitmeyebilir." diye önerdi Amy.
Başımı sallayıp arkamı döndüm.
Beş dakika sonra Amy konuştu.
"Tamam, oldu."
Arkamı dönünce yavrunun bandajla kaplı eline bağlı bir tüp gördüm.
Amy havluları ve eski kıyafetleri kaldırdı ve Ellie'yi kalın bir yorganla sarmaladı.
Başı ve kolları yorganın dışındayken şimdi daha da küçük görünüyordu. Kuzguni siyah saçları yastığın üstüne oyu bir hale gibi dağılmıştı.
"Vücudunun ihtiyacı olan her şey boruyla verilebilir. Ekstra besinler, ağrı kesiciler ve antibiyotikler," diye başladı Amy, "Bir şeye ihtiyacınız olursa veya endişelenirseniz bana bildirin.
"Sabah tekrar geleceğim."
Başımı salladım. Amy, odadan çıkmadan önce son bir kez omzunun üzerinden bir bakış atıp kapıya yöneldi.
Yatağın kenarına oturdum ve küçük yavruya baktım.
Elimi yavaşça başına koydum, alnını başparmağımla nazikçe ovdum.
"Artık güvendesin küçük yavru, bundan ben sorumluyum," diye fısıldadım.