Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Alfa ve Aurora Final

Alfa ve Aurora Final

Doğum

EVERETT

Toplantı odasındaki yerime geri döndüm, yanımda Ace ve Lucius vardı. Savaşçı takımlarımın liderleri ve ihtiyarlar heyeti diğer sandalyeleri dolduruyordu.

Etrafımızda sürünün diğer üyeleri duruyordu. Sürü evi ağzına kadar doluydu. Herkes neler olup bittiğini öğrenmek ve ne yapmamız gerektiği konusunda fikir beyan etmek istiyordu.

Aurora’nın olması gereken sağ tarafımdaki boş sandalye gözüme çarptı. Diğer herkesin de bunun farkında olduğunu biliyordum. Umarım kimse toplantıya gelmediği için ona kızmazdı. Bu konuda nazik davranacak havamda değildim.

“Sözde Kızıl Ay Sürüsü’nden Martha’nın, Aurora ve doğmamış çocuğu üzerinde hak iddia etmesini görüşmek için buradayız.”

“Neden sözde diyorsunuz?” Seksen yaşında ve hâlâ bir kayayı başının üzerinde kaldırabilecek kadar güçlü olan Richard, ihtiyar heyetine liderlik ediyordu. Sakallı yüzünde çatık bir ifade vardı.

Kaşlarımı çattım. “Kızıl Ay Sürüsü artık benim liderliğim altında. Bu yapılana saygı gösteremem.” Çoğunlukla savaşçılardan gelen onay seslerini duyabiliyordum.

Richard iç geçirerek başını salladı. “Ne demek istediğini anlıyorum Everett ama hoşumuza gitmeyen sürü yasalarını görmezden gelmeye başlayamayız.”

Konseyin geri kalanı başını salladı. “Kendilerini ayrı bir sürü olarak tanımlamaya hakları var,” dedi Zeke. Kendisi konseyin en genç üyesi, altmış sekiz yaşında, sessiz bir adamdı.

Yetmiş dört yaşındaki emekli öğretmen Joan ekledi. “Kanun kanundur. Eğer bununla mücadele edeceksek bunu yasal yollardan yapmalıyız.”

“Teklifiniz nedir?” Sakin kalmaya çalışırken bacağıma vuruyordum. “Bunu Alfa Konseyi’ne sunacak vaktimiz yok.”

Olaydan sonra buna itiraz edebilirdik ama eşimi ya da bebeğimi almalarına bir dakika bile izin veremezdim.

Richard sürünün ne düşündüğünü görmek için etrafına bakınırken, “Konsey kütüphaneye bakmayı ve bunu çözmek için kullanabileceğimiz bir emsal olup olmadığına bakmayı öneriyor,” dedi.

Delilah isyankâr görünüyordu. “Alfa Everett onların haydutlardan farksız olduğunu söyledi, ben de buna katılıyorum. Taleplerini görmezden gelmeli ve diğer gruplara yaptığımız gibi onları defetmeliyiz.”

Samuel hemen onu destekledi. “Luna’mızı ya da sürümüzün varisini savaşmadan vermeyeceğiz.” Bu, savaşçılardan büyük bir tezahürat almıştı.

Richard gürültüyü bastırmak için, “Lütfen mantıklı olun,” diye bağırdı. “Ben de bir zamanlar savaşçıydım ama her şeyi savaşarak çözemeyiz.”

Tartışma devam edemeden sürü evinin kapısı açıldı. Kim olduğunu görmek için hızla yerimde doğruldum. Gelenin Aurora’nın muhafızlarından Beth olduğunu gördüğümde kalbim neredeyse duracaktı.

Nefes nefeseydi. Gözleri yerinden çıkacaktı. “Alfa! Rory, Luna Aurora… Doğumu başladı!”

Beynim dururken kulaklarım çınlamaya başlamıştı. “Nerede o?” derken birden ağzım kurudu.

Beth eliyle sol tarafı işaret etti. “Şu anda yukarıya götürülüyor.”

Sürü bir anda endişeye kapılmıştı. Başka bir şey söylemeden toplantı salonundan koşarak çıktım. Bir an önce Aurora’ya ulaşmaktan başka bir şey düşünemiyordum.

Yatak odamıza vardığımda Freya ve doktor çoktan gelmiş, odayı hazırlıyorlardı. Eşimin istediği gibi en yakın arkadaşının ona ebelik yapmasına seviniyordum.

Aurora yatağımızda yatıyordu. Yüzü korkunç bir acı içinde, kasılmalar sırasında nefes almak için elinden geleni yapıyordu. Solgun görünüyordu. Terlemişti. Ona yardım etmek için hiçbir şey yapamamaktan nefret ediyordum.

Kaos içimde volta atıyor, beni ileri doğru itiyordu. Aramızdaki mesafeden hoşnut değildi. Hızla Aurora’nın yanına diz çöktüm ve elini tutup sıktım. “Buradayım, küçük eşim. Yanındayım.”

Biraz olsun rahatlarken bana gülümsedi. “Burada olmana sevindim.” Başka bir şey söyleyemeden bir kasılma daha geldiğinde inleyerek iki büklüm oldu.

Freya bana nemli bir bez uzattığında bezi alıp eşimin yüzündeki terleri sildim. “Harika gidiyorsun. İnanılmazsın. Seninle gurur duyuyorum,” diye fısıldadım kulağına.

Bir saat geçti, sonra iki, sonra üç. Altı saat sonra hâlâ bebek yoktu. Aurora tamamen bitkin düşmüştü.

Doktor Aurora’nın hayati değerlerini kontrol ederken kaşlarını çatıp etrafta koşuşturmaya başladı. “Neler oluyor?” diye sordum. “Bir sorun mu var?”

Doktor bana cevap vermiyordu. Freya elini omzuma koyarak başını salladı.

“Uzun sürdüğünü biliyorum ama bırak odaklansın. Sen Rory’yle kal, tamam mı?”

Dokuz saatin sonunda doktor Aurora’nın genişlemesini kontrol ettikten sonra doğruldu.

“Başlıyor. Pekâlâ Aurora, yorgun olduğunu biliyorum ama şimdi toparlanman gerek, tamam mı? Güçlü bir şekilde ıkınacaksın.”

Aurora bir sonraki kasılmaya hazırlanırken elimi o kadar sert sıkmıştı ki elimin morardığından emindim. Ama umurumda bile değildi.

Onca bekleyişten sonra, oğlumun annesinden kurtulması sadece beş dakika sürmüştü. Oğlumuz sağlıklıydı. Ciğerlerini yırtarcasına ağlıyordu.

Başım dönerken Aurora’nın alnından öptüm. Kaos yavru bir köpek gibi oynaşıyordu.

“Başardın! Başardın. Oğlumuz mükemmel, sen bir kahramansın.”

“Çok güzel,” diye fısıldarken Aurora’nın yanaklarından gözyaşları süzüldü. Freya onu görmesi için oğlumuzu annesinin yanına getirmişti. Oğlumuz annesinin dokunuşuyla anında sakinleşmişti.

Doktor kaşlarını çatarak, “Bir dakika,” dedi. “Başka bir kafa görüyorum.”

“Ne?” dedim afallayarak. Sonogramda sadece bir bebek olduğu konusunda o kadar ısrar ettikten sonra mı?

Doktor bana bir bakış attı. “Görünüşe göre haklıymışsın Everett. İkizleriniz olacak.”

“Üzgünüm Aurora, biraz daha güçlü olmana ihtiyacım var, tamam mı? Bu ufaklığı da dünyaya getirelim.”

Aurora bir kez daha ıkınırken çığlık atıyordu. İkinci çocuğumuzu dünyaya getirişini huşu içinde izliyordum.

Doktor bebeği havaya kaldırdı. “Tebrikler, kızınız oldu.” Tıpkı kardeşi gibi o da ağlıyordu. İkisinin de ciğerleri güçlüydü.

Freya kızı da alıp görmemiz için yanımıza getirmişti. İki bebeğimiz de aramızda yatıyordu. Koyu kahverengimsi kızıl, yumuşak, saçlarla kaplı başlarına dokundum.

Aurora ellerini öptükten sonra yastıkların üzerine yığıldı. Tamamen bitkin düşmüştü, gözlerini zar zor açık tutabiliyordu.

“Bu ikisini alıp kontrol ettireyim ve temizleyeyim, tamam mı?” Freya her iki bebeği de kucağına alıp götürdü.

“Başardın,” dedim tekrar, hayretle. Ama Aurora cevap vermiyordu. Solgun, çok solgun görünüyordu. Birden kalbim sıkıştı. Alnından öptüm. Buz gibiydi. “Aurora? Tatlım, beni duyuyor musun?”

Cevap vermiyordu. Kesik kesik nefes aldıktan sonra nefes alış verişi tamamen durdu. Gözlerindeki ışığın kayboluşunu izliyordum. Kalp atışlarını duyamıyordum. O ölmüştü.

Dizlerimin üzerine çöktüğümde kaos acı içinde uluyordu. Tüm mutluluğum uçup gitmişti.

Continue to the next chapter of Alfa ve Aurora Final

Discover Galatea

Yaralı Dişi KurtKraliyet Mirası 1: Hilalin YükselişiGölge Serisi 1: Korsanın GölgesiGeceye TeslimYıldızlararası Esaret 2: Tutulma

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi