Enola Forfatter
SOPHIE
Will’in gözleri bir an kararsa da başını salladı. “Yapmamı istemediğin hiçbir şeyi yapmayacağım,” diye söz verdi.
Merdivenlerde Will’i takip ederken bir kez daha arkama baktım. Bonnie’yle Matt bardaydı. İyi vakit geçiriyor gibi görünüyorlardı.
Bonnie bakışlarımı hissetmiş gibi başını kaldırdı. Dudaklarını oynatarak, “İyi misin?” diye mırıldandığında ona baş parmağımla işaret yaptım.
Bonnie karşılığında bana gülümsese de gözlerindeki endişeyi görebiliyordum. İçimdeki şüpheyi hissetmiş miydi?
Tekrar Will’e baktım. Hayır, şüphelenecek bir şey yoktu.
Uzun bir koridor boyunca yürüyorduk. Çoğu kapı kapalıydı ama aralık olan kapılardan hızla içeriye göz atıyordum. Bir odada gördüğüm tek şey “sadece yetişkinler” yazısı olmuştu.
Hızla Will’i takip ettim. Sondaki kapının önünde durduktan sonra cebinden bir anahtar çıkardı ve odayı açtı. İçeriye girdiğimde de Will kapıyı arkamdan kapattı. Her yer zifiri karanlıktı. Görebildiğim tek ışık çalar saatten geliyordu.
Will’in arkamdan bana yaklaştığını duydum. Birden beni kendine döndürüp öpmeye başladı. Biraz şaşırmıştım ama sonra bunun o kadar da kötü olmadığına karar vererek ben de onu öptüm.
Dili dudaklarımın üzerinde gezinirken dudaklarımı aralayıp ağzıma girmesine izin verdim.
Aptalca olduğunu biliyordum ama öpüşürken düşünmeden edemiyordum. Neden bu öpücük filmlerdeki gibi hissettirmiyordu? Neden kıvılcım çakmıyordu?
Kendimi geri çekip öpüşmeyi durdurmak istedim ama Will’in başka fikirleri vardı. Elleri vücudumda geziniyordu. Bir eli göğsümde durdu ve göğsümü sıktı. Canımı yakıyordu.
“Will, dur,” dedim ama beni duymuyordu. “Will, dur! Bunu istemiyorum. Buna hazır değilim,” dedim bu sefer daha yüksek sesle.
Will bir an durakladı ama sonra tekrar devam etti. “Vücudun bana daha ileri gitmemi söylüyor güzellik.”
İçimi kaplayan paniği hissedebiliyordum. Gerçekten de ona bu sinyalleri mi veriyordum?
“Will, bunu istemiyorum. Lütfen dur,” diye yalvarırken gözlerimin yaşardığını hissettim. Kendimi ondan uzaklaştırmaya çalıştım.
“Dur! Hemen. Ciddiyim!” derken onu sertçe itip ondan kurtuldum.
Hızla kapıya yürüyüp kapıyı açmaya çalıştım ama kapı kilitliydi. Panik bütün bedenimi ele geçirmeye başlamıştı.
“Çıkar beni Will!” diye bağırdım.
Elindeki anahtarı bana gösterirken yüzünde pis bir sırıtışla öylece karşımda duruyordu.
Birden kapı pat diye açıldı. Nasıl yaptı bilmiyorum ama işte oradaydı. En iyi arkadaşım…
“Soof, iyi misin?” diye sorduğunda başımı salladım.
“Hadi, gidelim buradan,” derken Bonnie Will’e ölümcül bir bakış attı. Beni hızla ondan uzaklaştırıp yurttan çıkardı.
Bulabildiğimiz ilk taksiye binerek eve doğru yola koyulduk.
Bonnie Matt’in de ona asıldığını söylemişti. Ona asılır asılmaz Bonnie onu anında itmişti.
Ayrıca Will’le aramızda olanları duyunca da çok öfkelenmişti. Ondan uzak durmamı, onun iyi biri olmadığını söylemişti. Bense sadece başımı salladım.
Eve gider gitmez duş aldım. Gözlerimden yaşlar akıyordu.
Nasıl bu kadar aptal olabildim? Anlamalıydım. Ve neden bu kadar zayıftım? Daha güçlü olmalıydım, tıpkı Bonnie gibi.
Yatağıma kıvrılır kıvrılmaz uykuya dalmıştım. Gizemli adam yine rüyalarımda belirmişti. Ama bu sefer uzaktaydı.
Onu göremiyordum ama uzaktan bana baktığını hissedebiliyordum. Ona ulaşmaya çalışıyor, bir türlü başaramıyordum. Adını bilmememe rağmen ona sesleniyor ama sesimi duyuramıyordum.
Sonra uyandım. Başım dönüyordu. Dünkü olayları ve rüyamı hatırlayınca gözlerimin tekrar dolduğunu hissettim ama gözlerimi kırparak gözyaşlarını uzaklaştırdım. Yeteri kadar ağlamıştım. Artık büyüyüp kadın olmanın zamanı gelmişti.
Ben kendi başının çaresine bakabilecek güçlü ve bağımsız bir kadındım. Aynaya bakarak kendime başımı salladım.
Hadi derse!
Dersler çok hızlı geçmişti. Ve ne mutlu ki, son dersime girene kadar Will’e rastlamamıştım.
Bir binadan diğerine yürüyordum ki aniden biri beni kolumdan yakalayıp yakındaki bir araya sürükledi.
Çığlık atmaya çalıştım ama daha dudaklarımdan ses çıkmadan eliyle ağzımı kapattı.
“Şşş, Sophie, sakin ol. Benim, Will.”
Sözleri üzerine daha da panikledim.
“Bana çığlık atmayacağına söz ver, ben de sana zarar vermeyeceğime söz vereyim.”
Hızla başımı salladım. Gözlerim korkuyla kocaman olmuştu. Will elini yavaşça ağzımdan çekti. Nefes nefese, gözlerimle bir çıkış yolu aradım ama tek çıkış yolu Will’in arkasındaydı.
Will beni sakinleştirmek istercesine ellerini havaya kaldırdı. “Dinle Sophie. Dün gece için senden özür dilemek istiyorum. Çok fazla içmiştim. Seni dinlemeliydim.”
Korkum yavaş yavaş yatışıyordu. Gözlerinin içine baktım. Dürüst gibi görünüyordu.
“Lütfen Sophie, bunu nasıl telafi edebilirim? Her şeyi yaparım.”
Beynim son sürat çalışıyordu. Ne yapmalıydım? Yani, bana gerçekten zarar vermiş miydi, yoksa söylediği gibi sadece bir yanlış anlaşılma mıydı?
Will yüzümdeki şüpheyi görünce konuşmaya başladı. “Gerçekten ne oldu ki Sophie? Sadece öpüştük. Senin de istediğini düşündüm. Seni taciz etmiş sayılmam değil mi? Senin de hoşuna gittiğine inanmıştım.”
Belki de haklıydı. Belki de ona ikinci bir şans vermeliydim.
“Dinle Will, bunu sindirmek için biraz zamana ihtiyacım var,” dediğimde Will’in yüzü birden aydınlandı. “Yani bu her şeyi düzeltebileceğim anlamına mı geliyor?” diye sordu.
Ona hafifçe gülümsedim. “Olabilir. Yakında sana haber veririm ama şimdi gerçekten derse gitmem gerek, yoksa geç kalacağım.”
Will sanki yüzümde bir yalan arıyormuş gibi bana baktı. Bir şey bulamayınca vücudu gevşedi ve geçmeme izin vermek için kenara çekildi. “Teşekkür ederim Sophie. Bunu berbat etmeyeceğim.”
Will’in yanından geçip onu arkamda bıraktım. Kendimi rahatlamış hissediyordum.
Eve dönerken olanları tekrar düşündüm.
Bunu Bonnie’yle konuşmalıydım. Belki bana tavsiye verebilirdi.
Ne yazık ki eve geldiğimde Bonnie’den bu gece geç kalacağına dair bir mesaj aldım. Proje için kütüphanede toplanacaklarmış, bu yüzden bugün onunla konuşamayacaktım ama yarın konuşabilirdik.
Ertesi gün Will’le tekrar karşılaşmıştım. Bana karşı çok nazikti. Cumartesi günü onunla çıkmamı istemişti.
Teklifine evet diyecektim ki birden Bonnie’nin ailesiyle akşam yemeği yiyeceğimizi hatırladım.
“Üzgünüm Will, sana gerçekten bir şans daha vermek istiyorum ama cumartesi günü başka bir randevum var.”
“Bunu telafi etmeyi gerçekten çok istiyorum. Yarın akşama ne dersin? O zaman seni dışarı çıkarabilir miyim?” dedi üzgün gözlerle bana bakarken.
Bir an düşündükten sonra teklifini kabul ettim. “Tamam ama halka açık bir yere gideceğiz. Güvenimi tekrar kazanmalısın.”
“Pişman olmayacaksın Sophie. Söz veriyorum.”