Sana Kandım - Kitap kapağı

Sana Kandım

Luci Fer

Bölüm Dört

Trinity

O dumanlı öpücüğün coşkusunun tadını çıkarırken Stephen’la sarılmış halde duruyorduk. Gözlerimiz buluştu ve birbirimize gülümsedik. "Bu... unutulmazdı."

Dudaklarıma bir kez daha değerken öne doğru eğilip yumuşakça "Nefes kesici, tıpkı senin gibi." dedi.

"Seni her ne kadar kendime saklamayı istesem de, sanırım ev arkadaşınla iş arkadaşın bundan hoşlanmazdı. Geri dönmeye hazır mısın?"

Vay be! Bu adam tam bir beyefendi. Daha önce hiç benim çıkarlarımı ön planda tutan bir adamla tanışmamıştım. Ben daha ziyade seks için şansını olabildiğince zorlayan tiplere alışıktım. "O öpücükten sonra kesinlikle bir tane daha içebilirim Ateşimin sönmesi için bol buz ile."

Stephen kıkırdadı. Tanrım! Zaten yeterince muhteşem değilmiş gibi bu gülümsemeyle adeta bir yarı tanrıya dönüştü. "O zaman sana şu içkiyi alalım, bebeğim."

“Yalnız içkiyi almadan önce, sana bir şey sorabilir miyim?" Başımı salladım. "Yarın gece boş musun? Yarına çok az vakit var biliyorum ama, sana yalan söylemeyeceğim. Seninle tekrar karşılaşmayı şansa bırakıp bir hafta daha beklemek istemiyorum.”

"İzin verirsen, seni dışarı çıkarmak istiyorum. Yarın akşam sana yemek ısmarlayabilir miyim Trinity?"

"Çok isterim Stephen, tabii ki."

"Çok sevindim." Parmakları belime dolandı, dokunduğu yerde elbiseme sarıldı ve beni kendine yaklaştırdı. Dudaklarımız ateşli ve tutkulu ama çok kısa bir süreliğine birleşti. Beni kendine sımsıkı sardı, ellerimi göğsüne dayadım. "Telefon numaranı alabilir miyim? Yarın sana mesaj atıp adresini alırım. Hem de buluşmak için saat belirleriz.”

"Tabii, telefonunu bana verebilir misin numaralarımızı değişelim?

Birbirimize gülümseyerek telefonlarımızı çıkardık, kilitlerini açtık ve birbirimize verdik. Numaraları yazıp telefonları birbirimize geri verdik. Stephen'ın telefonuna gülümseyerek bakıp hızlı hızlı bir şeyler yazışını izledim.

Kafamı kaldırdığımda şaşkın ifademi gördü ve ekranını bana çevirdi. Gözlerim ekrana inerken telefonundaki adımı 'Bebeğim' olarak değiştirdiğini gördüm.

Okurken yanaklarıma yayılan pembeliğe engel olamadım. Stephen bana doğru uzandı, parmaklarının arkasıyla yanağımı okşadı.

"O bakış, o kadar seksi ve masum ki... Her seferinde düşüyorum." dedi tekrar dudaklarıma bakarken. "İçimdeki beyefendi kaybolmadan gidelim mi? Ne yalan söyleyeyim, seni kucağıma alıp eve götürmeyi ciddi ciddi düşünüyorum."

Hala o ateşli öpücük yüzünden ve bu hoş adamın sözleriyle sarhoş haldeyken odadan çıkmak için çantamı aldım. Önünden geçerken tırnaklarımı göğsünde gezdirip o yeşil gözlerine baktım.

"Buna izin vermeyeceğimi nereden çıkardın?"

Ona şeytani bir şekilde göz kırptım ve yürümeye devam ettim.

Tabii ki Stephen beni takip etmek için dönmüştü. Hoşuna gitsin diye kalçalarımı hafif sallamıştım. İnlediğini ve avına saldıran bir aslan gibi bana yaklaştığını hissettim. Elleriyle kıçımı yakaladı.

Stephen'ın dudakları hızla boynumu buldu ve dişlerinin kulağımın altındaki hassas yeri sıyırdığını hissettim. "Beni baştan çıkarma bebeğim, şu anda kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum."

Sesindeki çaresizliği anlayabiliyordum. Elimi arkamdan aşağı doğru kaydırdım. Pantolonunun ön tarafına doğru hafifçe dokundum. Sert olmasına hiç şaşırmadım. Kafamı çevirip gözlerimdeki yaramaz bakışı gizleyemeden. "Kesinlikle öyle hissettiriyor." dedim.

O anda kapıyı açtım ve koridordaki duvara yaslanarak Stephen'ın beni takip etmesini bekledim. Kafasını sallarken gözlerindeki arzuyu görebiliyordum, ofisini kapatıp kapıyı kilitlemeden önce bana sırıttı. Bana elini uzatarak "Gidelim mi?"

Elini tuttum ve oturduğumuz masaya doğru yol aldık. Luke ve Matt'i hala Mike, Chad, David ve Clint'le beklerken buldum.

Gruba iki kadının daha katıldığını fark ettim. Kadınlardan biri Clint ile epey yakınlaşmış görünüyordu. Selamlaştıktan sonra yerimize oturduk. Stephen bize içki ısmarladı ve koltuklarımıza gömüldük.

Stephen'ın eli içgüdüsel olarak kalçama geri döndü, tabii ki hiç sorun etmedim. Clint benimle konuşmaya başlayınca arkamı döndüm. Beni masadaki iki kadınla tanıştırdı.

"Trinity, seni kız arkadaşım Mia ve arkadaşı Lily ile tanıştırayım." Lily bana hafifçe gülümsedi, ancak Mia Clint'in önünden uzanıp elimi sıktı.

Mia ve ben karşılıklı memnun olduğumuzu dile getirirken Lily’nin kendini tanıtmak için herhangi bir çaba sarf etmediğini gördüm. Clint'i dürtüp kendisiyle yer değiştirmesini istedi. Böylece yan yana oturmaya başladık.

"Nereden tanışıyorsunuz?" Mia sıcak ve hoş görünüyordu. Anında grupta rahat hissetmemi sağladı.

"Şurada oturan Luke ve Matt’i görüyor musun?" onlara işaret ettim. "Birlikte çalışıyoruz. Ayrıca Luke ile beraber yaşıyoruz. Stephen ve ben bu hafta başında tanıştık. Bu gece de burada karşılaşınca bizi içki içmek için davet etti."

Stephen'a sıcak bir şekilde gülümsedim. Luke'la sohbetine dönmeden önce uyluğumu hafif sıktığını hissettim.

Mia ile saatlerce sohbet ettik. Ben ve Luke'la aynı yaştaymış. Kişisel antrenör olarak çalışıyormuş.

Üniversitede tanışan ve şu anda birlikte yaşayan Clint ve Mia, beş yıldır birliktelermiş. Ortak noktalarımız vardı. Mia önümüzdeki hafta kahve içmek için numaramı alıp alamayacağını sorduğunda hoşuma gitti.

Luke'u hiç sahip olmadığım kardeşim gibi seviyordum ama birisiyle kız kıza vakit geçirmeye de kesinlikle ihtiyacım vardı. Bana garip gelen şey Lily'nin sohbetimize katılmak için tek bir girişimde dahi bulunmamasıydı.

Mia ne düşündüğümü hissetmiş gibi eğildi ve fısıldadı: "Lily'ye aldırma. Stephen'a karşı hep bir şeyler hissediyordu, ama Stephen aralarında hiçbir şey olmayacağını açıkça belirtmişti.”

"Sanırım durum onu biraz şaşırttı. Stephen’ı kadınlarla görmeye alışık değil. Alıştıktan sonra sorun olmayacak. Güven bana."

"Gerçekten mi? Clint için sözüm meclisten dışarı ama Stephen gibi muhteşem bir adamın kadın konusunda yokluk çekeceğini pek sanmazdım.”

Mia kıkırdadı. "Sorun yok bebeğim. Düşündüğün gibi zaten. Stephen öyle her tiple takılmaz. Klas olması lazım. Ayrıca işiyle çok meşgul. Bence onu oyalamak için özel bir insan gerek, mesela senin gibi biri."

Bana göz kırptı ve gülümserken beni dürttü. "Ne yalan, gösterdiği ilgiyi kesinlikle takdir ediyorum. Ayrıca yarın gece onu tekrar görmeyi dört gözle bekliyorum, böylece birbirimizi daha yakından tanıyabiliriz."

"Neeee! Sana çıkma mı teklif etti?" kimse duymasın diye diye fısıltıyla bağırdı. Ben de şaşkın bir evetle cevap verdim. "Yok artık! Bu çok büyük bir olay yalnız! Çok heyecanlandım.

"Dereyi görmeden paçaları sıvıyor olabilirim ama, grubumuza bir kadın daha katılmasını ne kadar zamandır beklediğimi bilemezsin. Bu çocukları seviyorum ama bazen seni anlaması için bir kız arkadaşa ihtiyaç duyuyorsun, anladın mı?"

"Kesinlikle anlıyorum, ne yalan söyleyeyim bazı günler Luke benden daha kadınsı oluyor."

İçkilerimizi bitirmeden önce gülüştük.

İçkimin son yudumu alırken, sabahın ikisi olduğunu fark ettim. Luke çok yorgun görünüyordu. Her ne kadar çok keyifli vakit geçiriyor olsam da, özellikle Stephen'ın ellerinin ofisinden döndüğümüzden beri vücudumdan ayrılmadığını fark etmek çok hoşuma gidiyordu, gerçekten dinlenmeye ihtiyacım vardı.

"Stephen, bu güzel gece için sana teşekkür etmek istiyorum, ama şurada bir uyuyan güzel var." dedim Luke'u işaret ederek. "Salyalarını mobilyalarına akıta akıta uyumadan önce eve gidelim biz." Stephen gülümseyerek Luke’a bakıp bana döndü.

"Sana taksi ya da Uber çağırayım mı? Gitmene üzülüyorum ama bu gece ne kadar çabuk biterse yarın akşamki yemek randevumuza o kadar yaklaşmış oluyor. Seni geçireyim ve eve sağ salim vardığından emin olayım.”

"Çok sevinirim." Luke ve Matt'e döndüm. “Eve gitmeye hazır mısınız çocuklar?”

Luke hazır olduğunu söyledi ve Matt'in bu gece bize gelip gelmeyeceğini sordu. Anlaşınca kabinden çıktık.

Herkes, tanıştığına memnun olduğunu söyleyip tokalaştı. Mia bana sarıldı ve gelecek hafta arayıp arayı kapatacağımızı söyledi. Buluşmamızı dört gözle bekliyordum.

Matt’in yardımıyla yürüyen Luke, ben onu yakından takip ederken tökezlemeye başladı. Stephen, kolu belime dolanmış şekilde sırtımı okşayarak beni takip ediyordu.

Dışarı çıktık. Stephen bizim için bir taksi durdurdu ve Matt Luke'un sarhoş kıçını taksiye bindirmeye çalıştı. Stephen'ın şoföre yüz dolarlık bir kâğıt para verip eve sağ salim vardığımızdan emin olmasını söylediğini fark ettim.

Stephen doğrulup bana döndü. Ellerini belime dolarken daha da yaklaştı ve beni kendine çekti. "Yarın seni görmek için sabırsızlanıyorum."

Elimi yüzüne doğru kaldırdım, parmaklarımı kirli sakalının üzerinden yavaşça geçirerek yanaklarını avcuma aldım. Boynunun arkasına uzanarak yüzünü benimkine doğru çektim.

Stephen mutlu bir şekilde boyun eğdi ve dudaklarımız ilk seferki aynı kıvılcımlarla buluştu. Beni kendine daha da yaklaştırırken kalçalarını vücudumda hissettim.

Öpüşmemiz çabucak sona erdi ve birbirimize iyi geceler diledik. Taksiye binerken Stephen'a döndüm: "Bu güzel gece için teşekkür ederim, yarın görüşürüz."

"Lütfen eve girince bana mesaj at ki eve sağ salim vardığını bileyim." dedi ellerini cebine sokarken. Onaylayıp taksiye bindim ve hareket ettik.

Matt ile birlikte Luke'u yatırıp Matt'e iyi geceler diledim. Bir şişe su almak için mutfağa uğradım. Nihayet yatak odamın kapısını kapattım ve yatağıma çöküverdim.

Birkaç dakika sonra Stephen'a mesaj atacağıma dair söz verdiğimi hatırladım. Çabucak ona eve yeni geldiğimi ve yatmaya hazırlandığımı bildiren bir mesaj attım.

Gecenin geri kalanını keyifli geçirdiğini umduğumu da ekleyerek telefonumu kilitledim ve yataktan kalktım. Yatmak için üstümü değiştirmeye banyoya gittim. Telefonumu yanımdaki makyaj çantasına bırakıverdim. Dişlerimi fırçalarken, telefonumun titrediğini fark ettim. Bakınca Stephen'dan cevap geldiğini gördüm.

"Sağ salim eve dönmene sevindim. Hala bardayım, ofisimde. Geceyi bitirmeden önce halletmem gereken birkaç şey var. Ancak tek düşünebildiğim şu an orada seninle olmayı ne kadar çok istediğim. Seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum bebeğim."

Stephen'ın mesajını okurken kendi kendime gülümsedim. Kendime güvenmemi sağlayan şey içki miydi yoksa bu adamın bana hissettirdikleri mi emin değilim. Çok fazla düşünmeden bir fotoğraf çekip cevap yazarak gönderdim...

"Umarım bu, gecenin geri kalanını atlatmana yardımcı olur. İyi geceler Stephen." Banyomdan çıkarken telefonumu şarja taktım ve yatağa gömüldüm. Tam lambamı kapatmak üzereyken mesaj geldiğini duydum. "Tanrı bana güç versin... Off sana öyle şeyler yapmak istiyorum ki... İyi dinlen bebeğim, çünkü seni yarın gördüğümde ihtiyacın olacak."

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok