Dzenisa Jas
Cerberus Thorne
Adı, gürleyen bir cehennemin içindeki ağaç kabuğunun üzerine yazılmış bir adamdan beklenen,
Yüzyıllar sonra, nihai amacı soğuk ellerinde sıcak kana bulamak olan vahşi bir barbarın adıdır.
Onun ve peşinde olduğu düşmanının arasında hiçbir şey durmadı.
Karanlık çağlardan beri taş üzerine kurulduğu hiyerarşiyi hiçbir şey değiştiremedi.
En iyi yırtıcı yaratık oydu.
Diğerleri ise sadece onun peşinden gidiyorlardı.
Onlara Alfa ve Beta deniyordu.
Onları da hiçbir unvana sahip olmayan, ancak 'hükümdarları'nın boyunduruğu altında yaşayan kurt adamları takip ediyordu.
"Alfa, bugün ‘Regina’ isteğin üzerine daha fazla bilgi topladım. Bilgileri aktarmamı istiyor musunuz, istemiyor musunuz bilmiyorum ama Regina öğrendiğime göre bu sürüye ait.”
"İfadenizi düzeltin Rettacus, o bir 'Regina' talep etmedi, onun üzerinde olduğu düşünülen konsey talep etti. Bakışlarından anlaşılacağı üzere, topladığınız bilgileri duymak istemiyor, o nedenle zahmet etmeyin. Doğu sürüsünü ziyaret etmemizin tek nedeni diğer sürüleri ziyaret sebebimizle aynı, yeni bir Alfa atamak…”
Clarice Mont
"Hepiniz hoş geldiniz. Umarım hepiniz harika bir sabah geçiriyorsunuzdur. Bugün, dün de söylediğim gibi, Kralımız tarafından ziyaret edileceğiz. Hepinizden elinizden gelenin en iyisini yapmanızı ve bahçemize adım attığı andan itibaren ona saygılı davranmanızı bekliyorum."
Herkes, kaygılı olduğu gözlerinden okunan Alfa'larını dinlerken kulak kesilmişti. – Alfa bu ziyaretin ve Kral'ın onun sürüsü hakkında ne düşüneceği konusuyla açıkça ilgili endişeliydi.
Gözlerini sürüsünün üzerine dikerek "Hepinizin huzursuz ve gergin olduğunu görüyorum, ama olmayın. Kral geldiğinde bile her zamanki rutin gününüze devam edeceksiniz. Hepinizin ona bir çalışkan ve güçlü bir sürü olduğumuzu göstermenizi istiyorum,” diyerek devam etti.
Clarice, iki yumruğunu da sıkmış babasının hemen yanında duruyordu.
Greta ve ailesi tam arkalarındaydı, onlar da endişeli ve gergindi - ama kimsenin hissettiklerini yansıtmalarına izin verilmedi, Alfa normal davranmalarını istedi.
Bir sürü üyesi merakla "Alfa, ona nasıl hitap edeceğiz? Ona Alfa mı diyeceğiz, Kral mı, Majesteleri mi, Alfa Kralı mı, yoksa Alfa'dan sonra eklenecek bir adı mı var?" diye sordu, Alfa iç çekti - o bile buna cevap vermedi.
"Aksini söylemediği sürece ona saygılı bir şekilde Kral diyoruz." Alfa'nın eliyle dağılmalarını işaret etmeden önce söylediği tek şey buydu, sonrası hepsi dağıldı ve hayatlarına döndüler.
"Vay canına, vurucu bir konuşmaydı. Korkuyor musun? Ben sahiden korkuyorum. Annem hala biraz kötü ve bence tüm bu kargaşa onu daha da kötüleştiriyor."
Greta, Clarice'in sessizliğini bozdu ve Claire, Greta’nın anlamsızca saçmalaması üzerine kıkırdamadan önce sessizliği aniden bozduğu için gayri ihtiyari birden ürperdi.
"Evet, hepsi çok sinir bozucu ama ne yapabiliriz? Alfa'mızın dediğini yapmalıyız, normal davranmalı ve hayatımıza her gün olduğu gibi devam etmeliyiz. Hayal edilemeyecek kadar endişeli olsak da."
Clarice son kısmı kendi kendine mırıldanmıştı ama en iyi arkadaşı onu duydu ve hafifçe başını sallayarak ona hak verdi.
Nathaniel, Greta'nın anne ve babasının adına da konuşarak "Kızlar, bence ikiniz de eve dönüp şimdilik orada kalmanız en iyisi" dedi ve Clarice'in annesi onları almak için yanlarına gitti.
Greta "Neden? Gidip etrafta dolaşamaz mıyız? Ya da nehrin kenarına gidemez miyiz?” Diye sordu, kaşları Clarice'inki gibi çatıktı. Kızların aileleri iç çekti.
Greta'nın babası George "Canım, bütün çocuklar içeride kalacak. Sadece yetişkinlere izin verilir," dedi, gayet sert bir tavırla.
"Ama Alfa günümüze normal şekilde devam edebileceğimizi söyledi. Ayrıca, Greta ve ben 17 yaşındayız, bu da neredeyse yetişkin olduğumuz anlamına gelir. Biz bebek değiliz, bu yüzden en azından dolaşmamıza izin verilmeli." Bu sefer konuşan Clarice'ydi ve herkes ona dikkat kesilmişti.
Çok küçüktü. En iyi arkadaşı bile Clarice sadece omuzlarına kadar geldiği için bunun farkındaydı. Kumral saçlarını boynundan arkasına aldı, böylece zümrüt renkli gözlerini ve kızarmış yanakları öne çıktı.
Güçlü görünmeye çalıştığında bile, neredeyse nefes nefese bir fısıltı gibi olan sesi oldukça rahatlatıcı ve yumuşak olarak tanımlanabilirdi, - bu yüzden onun ailesine karşı gelmesi daha da şok edici bir durumdu.
"Hayatım, bebeğim. Babanı dinle, bugün etrafta dolaşma. Evet, başka bir gün yapabilirsiniz, ama bugün yapamazsınız." Kim kızıyla uzlaşmaya çalıştı, ancak Clarice annesinin kolunu nazikçe kendinden uzaklaştırırken onunla uzlaşmak istemediği çok açıktı.
"Ben bebek değilim! Hayatım boyunca korunup kollanmama gerek yok. Korktuğunuzu anlıyorum, Kralımızın çok kötü bir adam olduğunu anlıyorum, ama bu Greta'yı ve beni sırf bahçemizde dolaştığımız için öldüreceği anlamına gelmez."
Clarice'in ani patlamasına kimse tepki veremeden Greta'nın elini tuttu ve onu sürü evinden çıkarıp nehre doğru koşmaya başladı.
Greta "Nereye gidiyoruz?,” Clarice'in koşmasına ayak uydurmaya çalışırken nefes nefese kalarak sordu.
"Nehre." Clarice'in sesi, tetiklenmiş kurdunun da etkisiyle biraz daha derinden geliyordu.
Kurtlar, genç olsun ya da olmasın, onlara herhangi bir şeyle başa çıkamayacaklarmış gibi davranılmasını sevmezler. Vahşilerdir ve ehlileştirilemezler bu nedenle serbest bırakılmaları gerekir, aksi takdirde öfkeleri çok daha tehlikeli olacaktır.
"Sakinleşmen lazım Claire. Ailene kızgın olmanı anlıyorum, ama sakinleşmen gerek yoksa dönüşürsün ve kontrol edemezsin, bu ikimiz için de iyi olmaz. Bunu sen de biliyorsun."
Clarice, en iyi arkadaşının söylediği tek bir kelimeyi, sürü habitatının sınırına yakın bir yerde bulunan ve birkaç kalın ağaç tarafından engellenen uzun, hiç bitmeyen nehre ulaştıklarında dahi duymadı.
"Clarice!" Greta bağırdı, en iyi arkadaşının elini çekti ve onu durdurmaya çalıştı.
Greta korkmuştu, en iyi arkadaşının kontrolsüzce dönüşmesinden ve onun kafasını koparmasından korkuyordu, Clarice'in gözleri gördüğünde korkusu iyice artmıştı.
Gözleri artık siyah değildi. Akıl almayacak kadar açık renkte, neredeyse soluk yeşil gibiydiler.
Kurt adamların gözleri sadece kurtlarının varlığı sırasında ve de öfke, şehvet, huzursuzluk veya korku gibi herhangi bir his hissediyorlarsa daha koyu bir renk alabiliyordu.
Bir kurt adamın gözlerinin daha açık bir renge dönüştüğü tek an eşiyle el ele tutuştukları andır.
Ama Greta için garip olan şey - Clarice'in bu sürüde bir eşinin olmamasıydı, hiçbir kurt adamın kendi sürüsünde bir eşi olamazdı – her zaman kurt adam başka bir sürüden gelmesi veya farklı bir cinsten olması gerektiğini bilmesiydi.
Peki Clarice neden bu kadar huzursuzdu ve neden kurdu onun şu anda kontrolünü ele geçirmeye çalışıyordu?
"Dönüşmeli. Dönüşmeliyim. Greta vücudumun her noktası acıyor. Neler olduğunu bilmiyorum. Kurdum, beni şu ana kadar kurduğum tüm engelleri aşmak için bedenimi zorluyor ve canımı yakıyor. Çok canım yanıyor."
Clarice haykırdı, sesi hala biraz daha derinden geliyordu, artık bacaklarında güç kalmamıştı ve elleri titriyordu.
"Sakin ol Claire. Nefes al. Sakinleşmen lazım. Tüm dürtüsel dönüşümler can yakar, bu yüzden kurdunla uzlaşıp onu sakinleştirmeye çalışmalısın. Öfkesinin mantıksız olduğuna dair onu telkin et,” diyen Greta, soluk yeşil gözlerine şaşkınlık içinde baktı.
Yardım çağırması imkansızdı, sürü evi en az bir mil uzaktaydı ve küçük yapay şelaleler nehrin her içinden su çektiğinde korkunç bir gürültü çıkarıyordu.
"Clarice, lütfen,” Greta endişe içinde yalvardı, arkadaşının parlayan gözlerini görmesi kumral saçlarını yolmaya başlaması onu iyice korkutmuştu.
Clarice ona “Kaç!” dedi, Clarice’in gözleri neredeyse göz bebekleriyle aynı rengi almıştı, Greta bunu fark edince hayrete düşmüş ve donup kalmıştı.
Ayak bileği kırılmış, yerinden bir kemik fırlarken acı içinde çığlık atmadan önce "Kaç!" diye tekrarladı Clarice, – istemediği dönüşümü başlamıştı.
Greta'nın arkasını dönüp, değişmek üzere olan en iyi arkadaşından hızla kaçmaya başladığı sırada, kurdunu kontrol edemeyecek ya da nasıl eski haline döneceğine dair hiçbir fikri olmayan arkadaşına tek bir şey söyleyecek zamanı yoktu.