
Logan restoranındaki masada oturmuş viskisini yudumluyordu. Kehribar rengi sıvı boğazını yakarak ilerlerken gözlerini yavaşça kapatıp içkinin tadını çıkardı. Kendisi için ayarlanan randevuya odaklanabilmek için zihnini toparlaması gerekiyordu.
Karşısındaki kız bir içim suydu. Henüz botoksa ihtiyaç olmayan genç bir yüzü, altın rengi bukleleri vardı. Vücudu da çok hoştu. Kısacası bir kadında aradığı her şey onda vardı.
Ama Logan’ın aklı az önce karşılaştığı kısa boylu, gözü kara kadındaydı.
Kadın restorandan çıkıp gideli yarım saatten fazla olmuştu ama Logan hâlâ o karşılaşmayı düşünüyordu. Kadın onunla hiç korkmadan tartışmış, ona haddini bildirmiş, sonra da alay ederek çekip gitmişti.
Onun nereye gittiğini, kiminle buluştuğunu, buluştuğu şanslı adamın onu gözlerinin yalvardığı şekilde becerip beceremediğini deli gibi merak ediyordu.
Logan içkisinin son yudumunu aldıktan sonra hiç beklemeden bir bardak daha sipariş etti. Kadından tatlı bir vanilya kokusu yayıldığını hatırladı. Normalde Logan’ın hiç sevmediği, fazla şekerli bulduğu bir kokuydu bu. Ama onda... Ondaki vanilya kokusu Logan’ı sarıp sarmalamış, teninin tadının da vanilya gibi olup olmadığını merak ettirmişti.
Gözleri de yüzü gibi yuvarlaktı. Omuzlarının hemen altına gelen mükemmel dalgalı saçları başının her hareketinde bronz tenini okşuyordu.
Logan’ın tek düşünebildiği o bronz tene dokunmak, onu hissetmekti. Teni pürüzsüz görünüyordu. Koyu bronz teni, burnunun etrafındaki hafif çilleri iyice ortaya çıkarıyordu.
“Logan. Dinliyor musun?” diyen sesle düşüncelerinden sıyrıldı.
Logan boğazını temizleyip viskisini tazeleyen garsona başıyla teşekkür etti. Bir yudum alıp karşısındaki kızın gözlerine bakarak, “Hı hı,” diye cevap verdi.
Kız iç geçirdi. Başını yana eğip, “Kimseyle çıkmak istemiyorsun, değil mi?” diye sordu. “İstersen akşam yemeğini boş verip senin eve geçebiliriz.”
Aslında fena fikir değildi. Normalden daha gergin olduğu için rahatlamaya ihtiyacı vardı. Karşısındaki kızın bir erkeği tatmin etmenin inceliklerini çok iyi bildiğine emindi ama kızın adını bile hatırlamıyordu.
Onun o tablovari yüzünü ya da kusursuz vücudunu da o geceden sonra hatırlayabileceğini sanmıyordu.
Ama o önceki kadın... Kısacık bir zaman zarfında gördüğü kadın zihnine anında kazınmıştı. Logan’ın tek düşünebildiği o kadınla yapmak istedikleriydi. Aslında bir dileği daha vardı; istediklerini yaptıktan sonra onu unutabilmek. Onun peşinden gitmesi, gözlerindeki o davetkâr bakışların bir teklif anlamına gelip gelmediğini öğrenmesi gerekiyordu.
Ah! Öyle olması için neler vermezdi.
O kadından başka bir şey düşünemeyen Logan karşısındaki kıza bakıp, “Bu gece olmaz,” dedi. Sonra garsonlardan birini çağırmak için elini birden kaldırınca kız irkildi.
Garson kız koşarak geldi. “Buyurun efendim.”
Logan, bu kelimenin içinde yarattığı ateşi bastırmaya ve daha önce karşılaştığı kadının tatlı sesinin yankısını bir kenara itmeye çalıştı. Garson kıza, “İçeri girdiğimde şu ilerideki masada bir kadın oturuyordu. Onun bilgileri sizde var mı?” diye sordu.
Garson kız başını sallayıp, “Evet, getireyim,” diye cevap verdi.
Logan, “Lütfen,” deyip viskisinden bir yudum aldı. Biraz daha rahatlamış gibiydi, arkasına yaslanarak beklemeye başladı.
Karşısındaki kız alaycı bir şekilde gülüp kollarını kavuşturdu. “Şerefsizin teki olduğunu biliyordum da karşında bir kız varken başka bir kızın numarasını isteyecek kadar şerefsiz olduğunu hiç tahmin etmezdim.” Bunu söyledikten sonra öfkeyle arkasına yaslandı.
Logan karşılık verip de kızın eline koz vermek istemiyordu. Bu yüzden omuz silkmekle yetindi. “Öğrenmiş oldun işte. Herkese anlatırsın artık.” Bunu söyledikten sonra kızın çekip gitmesi umuduyla telefonunu cebinden çıkarıp e-postalarını kontrol etmeye başladı.
Ancak kalkıp gitmek bir yana, kız iyice çıldırdı. Aslında sıradan bir kadının verebileceği makul bir tepkiydi. “Kimdi o? Eski sevgililerinden biri mi? Benden daha mı güzeldi? Insta’daki takipçisi benimkinden daha mı fazla?” Sesi giderek yükseliyordu.
Logan gizlisi saklısı olmayan bir adamdı. Milyar dolarlık bir imparatorluğun kurucusu ve bunu başaran en genç adam olduğu için hiç yalan söyleme gereği duymuyordu. Özellikle de çıktığı kadınlara karşı son derece dürüsttü. Uzun ilişki istemediğini baştan söyler, karşısındaki kadının herhangi bir beklentiye girmeyeceğinden emin olmak isterdi.
O akşamki kızla da daha fazla uğraşmak istemiyordu. O yüzden bir kez daha omuz silkip, “Göze çarpan hiçbir özelliği olmayan sıradan bir kadındı,” dedi. Olabildiğince umursamaz bir ifade takınıp öne eğilerek, “Ama onunla geçirdiğim birkaç dakika, seninle geçirdiğim yarım saatten çok daha heyecan vericiydi,” diye ekledi.
Şaşkınlıktan ağzı açık kalan kız hiçbir şey söyleyemedi. Sonra şarap kadehini kapıp bir hışımla yerinden kalkarken bağırmaya hazırlandı. “Sen tam bir yav...”
Logan telefonunu video çekiyormuş gibi kaldırarak, “Lütfen,” dedi. “Kendini rezil etme. Canlı yayındayız.” Sonra kızın gözlerine tehditkâr bir şekilde bakıp, “Ve benim takipçi sayım seninkinden fazla,” diye ekledi.
Blöfü işe yaramıştı. Kız elindeki kadehi masaya yavaşça bıraktı. Çantasını sinirli bir şekilde omzuna asıp dişlerinin arasından, “Ben bundan çok daha iyilerine layığım,” diye fısıldadı.
Logan başını sallayıp, “Evet, öyledir muhtemelen,” diye onayladı. Telefonunun hâlâ açık olan kamerasını kıza doğrultmaya devam ediyordu.
Kız arkasını öfkeyle dönüp hızla uzaklaştı.
Garson kızın mükemmel zamanlamasına gülümseyen Logan, kendisine uzatılan kartı aldı.
Garson kız, “Adı Lauren Landon,” diye açıklama yaptı.
Logan sırıttı. Landon... Bu soyadı iyi tanıyordu. Kadının o gözü kara tavırları şimdi biraz daha anlam kazanmıştı. Zira Oscar Landon da oldukça inatçı bir adamdı.
Garson kız kartı göstererek konuşmaya devam etti. “Masayı rezerve ederken verdiği telefon numarası da şu.”
Bunun üzerine Logan homurdandı. Ne tür bir erkek, rezervasyonu kadına yaptırırdı ki? Hem de Sevgililer Günü’nde! Acaba adam Lauren’ın soyadını kullanarak pahalı restoranlarda yemek yemeye çalışan beleşçinin teki miydi? Acaba onu kullanıyor muydu?
Bunları düşününce birdenbire inanılmaz sinirlendi ama birkaç saniye içinde bu duygunun yerini Lauren’a duyduğu empati aldı. Birinin seninle sadece ismin ya da banka hesabın için takılmak istemesinin nasıl bir şey olduğunu en iyi Logan bilirdi.
Lauren bundan daha iyisini hak ediyordu.
Logan, “Birlikte geleceği kişinin adını biliyor musun?” diye sordu. Adamın ne tür biri olduğunu, Lauren’ın nasıl adamlarla ilgilendiğini öğrenmek istiyordu.
Garson kız başını iki yana hızlıca sallayınca kıvırcık saçları yay gibi zıpladı. “Adamın adı rezervasyonda görünmüyor. Zaten gelmedi.”
Logan’ın hiç tanımadığı adama duyduğu öfke yeniden alevlendi.
Garson kız, biraz önce Logan’ın karşısında oturan kızın tarafını toparlarken konuşmaya devam etti. “Açıkçası onun adına üzüldüm. Buraya neredeyse her ay geliyor. Her seferinde de yanında başka biri oluyor. Görünüşe göre aşktan yana yüzü bir türlü gülmedi.”
İlginçti. Acaba bunun sebebi Lauren’ın seçimleri miydi yoksa sorun adamlarda mıydı?
Garson kız mahçup bir şekilde gülümseyip, “Haddimi aşmak istemem ama,” diye ekledi. “Bir bakıma sizin gibi.”
Logan garsona cevap veremeden telefonu çalmaya başladı. Başını hafifçe sallayıp telefonun ekranına baktı.
Ofisteki alarmlardan biri çalıyordu. Aslında ofisin boş olması gerekiyordu ama en üst kattaki hareket dedektörleri tetiklenmişti.
Logan, viskisini bir dikişte bitirirken Shana’nın gecenin bir vakti ofiste ne yapıyor olabileceğini düşünmeye başladı. Ofisteki sadece o olabilirdi, çünkü güvenlik görevlisi yabancıların yukarı çıkmasına izin vermiyordu ve haftalık olarak değişen giriş şifrelerini sadece Shana biliyordu.
Logan telefonundaki güvenlik uygulamasını çabucak açtı. Asansörden çıkan kişinin Shana olmadığını fark edince inanılmaz sinirlendi.
Ofise yabancı biri girmişti! Demek ki sürekli kendisinden bir şeyler koparmaya çalışan o beleşçi pisliklerden biri iş başındaydı.
Elindeki bardağı masaya sertçe çarptı. Bardağı saran parmaklarının eklemleri bembeyaz kesilmişti. Uygulamayı kurcalayıp başka bir kamera açısına geçti.
Ofisteki casusun yüzü, iri dalgalı saçları, kocaman ela gözleri ve ipeksi bronz teni netleşirken Logan şaşkınlıktan kaskatı kesildi.
Lauren Landon neden asistanının koltuğuna gömülmüş, şirketine ait gizli belgeleri ve dosyaları kurcalıyordu?