Heather Teston
JAKE
“Pekâlâ Allen, elinde neler var bakalım?”
Allen Jake’e odadaki sandalyelerden birine oturmasını işaret etti. “Sana yardım etmek isteyebilecek bir kadın var Jake. Dana Jones, yirmi dört yaşında.”
Jake homurdandı. “Sırf para için evlenmeyi kabul ettiğine bakılırsa oldukça çaresiz olmalı.” Allen sırıtışına karşılık vermeyince, Jake koltuğunda kaydı. “Çok mu çirkin?”
Allen gözlüklerinin üzerinden Jake’e baktı. “Görünüşün senin için önemli olmadığını sanıyordum?”
Jake omuz silkti. “İnandırıcı olması açısından onunla birkaç fotoğraf çektirmem gerekirse diye sordum. Güzel bir kadın olması iyi olurdu.”
Allen masasının üzerindeki evrakları incelemeye geri döndü. “Anladığım kadarıyla oldukça güzel bir kız. Ama küçük bir sorun var.”
Jake ayağa kalkarken burun delikleri alevlenmişti. Odada volta atmaya başladı. “Biliyordum. Daha fazla para istiyor, değil mi? Ne kadar?”
“Hayır, Bayan Jones daha fazla para peşinde değil. Sakin ol Jake.”
“Daha fazla para değilse ne o zaman?” diye sorarken Jake ileri geri yürümeyi bıraktı ve masanın arkasında kambur duran adama baktı.
“Bayan Jones bir bebek istiyor.”
“Sen aklını mı kaçırdın Allen? Sana söyledim, çocuk istemiyorum. Başka birini bul.” Jake ceketini kaptığı gibi kapıya doğru yürümeye başladı.
Allen ayağa fırladığında sandalyesi tahta döşemeye sürtmüştü. “Beni dinle. Kadın evli kalmak ya da bebeğin babasıyla iletişimde olmak istemiyor.”
“Kızı hamile bırakıp sonrasında onu bir daha görmeyeceksin.”
Bir eli kapının kolunda olan Jake alt dudağını ısırıyordu. “Bu kulağa mantıklı gelmiyor. Ya ileride benden para koparmaya kalkarsa?”
Allen, Jake’in itirazını elinin tersiyle itti. “Sözleşme varken böyle bir şey söz konusu olamaz. Herhangi bir nafaka talebinde bulunamayacak, seninle iletişime geçme hakkına sahip olmayacak.”
Avukatın sözleri üzerine Jake elini çenesinde gezdirdi. “Tamam. Bize bir buluşma ayarla. Kadını kontrol edeyim.”
Allen gülümseyerek telefonuna uzandı. “Bayan Jones’u içeriye gönderin,” diye talimat verdi sekreterine.
“Bekle, ne? Kadın burada mı?”
“Miras parasını almaya hak kazanmak için en az bir yıl evli kalmanız gerekiyor. Bir an önce harekete geçmek istersin diye düşündüm.”
Jake öfkesini bastırdı. Bu şekilde gafil avlanmaktan hoşlanmıyordu. Ama Allen haklıydı. Bu ona zaman kazandıracaktı. Meseleyi bir an önce halletmek daha iyiydi.
Sandalyesine yaslandı ve parmaklarını sandalyenin kolçağa vurmaya başladı.
Arkasındaki kapının açıldığını duyana kadar bir on dakika daha geçmişti. Kafasını çevirdiğinde zayıf, sarışın bir kadının içeriye girdiğini gördü.
Oldukça hoş biri, diye düşündü. ~Küçük, seksi bir vücudu var.~
Jake genellikle uzun boylu kadınlardan hoşlanırdı ama bu Dana’da dikkatini çeken bir şey vardı.
Masmavi gözlerine bakmak denize bakmak gibiydi. Gözleri oldukça etkileyici, yüz hatları ise çok hoştu.
Belki de Jake’i etkileyen şey dolgun, tatlı dudakları ya da boynunun şekliydi.
O boynu öptüğünü hayal edebiliyordu.
Allen Dana’yı karşılayarak Dana’nın elini sıktı. “Bayan Jones, gelebilmenize çok sevindim. Ben Allen Clay, bu da Jake Rayburn.”
Jake ayağa kalktığında Dana’nın tepesinde yükseliyordu. Öyle ki kadın onunla göz teması kurmak için başını kaldırmak zorunda kalmıştı. Simsiyah saçları, koyu mavi gözleri ve beyaz teniyle Dana güzel bir kadındı.
“Beni on dakikadır bekletiyorsunuz Bayan Jones. Bu, insanlarda en sevmediğim özelliktir. Umarım bu sizde bir alışkanlık hâline gelmez.”
Dana’nın bakışları bu sözler üzerine birden sertleşti. Jake’e küçümseyen bir bakış atarak söze girdi. “Affedersiniz Bay Rayburn, buraya bir saat önce geldim. Beni bekleten sizsiniz.”
Jake sıkılmış dişlerinin arasından tısladı. “Bazılarımız meşgul olabiliyor. Kaybedecek vaktimiz yok. Bir daha geç kalma yoksa daha başlamadan bu iş biter.”
Allen dikkatlerini çekmek için boğazını temizledi. “Jake, Dana, lütfen oturun. İkiniz de aynı taraftasınız. En azından birbirinizi tanımaya çalışın.”
Dana gözlerini devirip oturmak için harekete geçerken Jake kararlı bir şekilde dimdik orada duruyordu.
Dana koltuğa geçip bir bacağını diğerinin üzerine atarken, Jake kadını süzdü. Elbisesi çok kısa olduğu için kalçalarının büyük bir kısmını görebiliyordu, bunun için minnettardı.
Pantolonundaki kıpırdanmaya rağmen Jake kontrolü ele almaya kararlıydı, bu yüzden ayakta kalıp Allen’ın masasına tünedi. “Nerede çalışıyorsunuz Bayan Jones?”
“Millie’nin Çiçekçi Dükkânı’nda çalışıyorum.”
“Sahibi siz misiniz?”
“Hayır, arkadaşlarıma ait. Millie ve Todd.”
Jake burun kıvırıp ofladı.
“Sorun nedir Bay Rayburn? Bu sizin için yeterince iyi değil mi?”
“Partilerde insanlara karımın sıradan bir çiçekçi kız olduğunu söylemek için can atacağımı sanmıyorum.”
Dana, “Senin karın olmayı kabul ettiğimi kim söyledi?” diye tersledi Jake’i.
Jake, Dana’nın sözlerini duymazdan geldi. “Güzel bir kadınsın. Neden bir bara gidip birini tavlamıyor, sonrasında onunla yatıp hamile kalmıyorsun? Zorun ne?”
Jake sırıtarak Dana’ya baktı. “Eminim seni yatağa atmak zor değildir. Yoksa beş yüz bin dolar karşılığında sevişeceğimizin düşüncesi mi seni tahrik ediyor?”
Dana oturduğu yerden fırladı, yanakları kızarmıştı. “Seni orospu çocuğu. Ne cüretle benimle bu şekilde konuşursun? Sen beni orospu mu sandın?”
Jake kravatını gevşetti ve bir kez daha Dana’nın tepesinde yükselebilmek için masadan kalktı.
“Sırf para ve bebek için evlenmek isteyen birine ne denir? Ne tür bir sapkın, servet avcısısın sen?”
“Seni piç kurusu!” Dana dönüp odadan çıkmadan önce Jake’in suratına sert bir tokat attı.
Jake tekrar Allen’a döndüğünde, yaşlı avukat masasının üzerine çökmüş, başını ellerinin arasına almıştı.
“Bu hiç iyi olmadı Jake. Sanırım aramaya devam edeceğim.”
Jake, Dana’nın tokat attığı yanağını ovuşturuyordu. “Gerek yok Allen. Dana mükemmel. Evleneceğim kadın o,” dedi sırıtarak.
“Ama Jake, kadın senden nefret ediyor.”
“Evet, biliyorum. Delinin teki olmadığından, her şey bittikten sonra arkasına bakmadan çekip gideceğinden emin olmak istedim. Şimdi tek yapmam gereken ona evlenme teklifi etmek.”
DANA
Dana kapıyı arkasından çarpmadan önce hışımla çiçekçiye girdi. Millie’yi arka odada bilgisayarının başında otururken bulmuştu. Gidip Millie’nin yanındaki sandalyeye yığıldı.
Millie tek kaşını kaldırmış ona bakıyordu. “Anladığım kadarıyla işler pek iyi gitmemiş?”
“Ah, Millie. Jake Rayburn tanıdığım en iğrenç adam. Onun gibi bir pislikle bir yıllığına bile evlenmem mümkün değil.”
Millie birkaç kez klavyeye bastıktan sonra ekranda Jake’in görüntüsü belirdi. Nefes nefese kalırken ekranı işaret etti. “Tanrım Dana! Adam bu mu?”
Dana başını sallarken kaşlarını çattı. “Evet, bu o pislik.”
Millie dudaklarını yaladı. “Yüce tanrım, adam muhteşem. Eğer evli olmasaydım onunla yatardım. Babası o olursa çocuğunuzun ne kadar güzel olacağını bir düşün.”
Bir linke tıkladıktan sonra ekranda yazılanları okumaya başladı. “New York’taki en genç ceza avukatlarından biri olduğu, sadece güzel ve zengin kadınlarla çıktığı yazıyor.”
“Hobileri arasında tekne gezintisi, avcılık, dağa tırmanmak gibi şeyler var.”
Dana homurdandı. “Umurumda değil. O adama katlanamıyorum, çekilmez biri. Onunla yatmak şöyle dursun, o pislikle aynı ortamda bile bulunamam.”
Millie Dana’ya hınzır bir şekilde sırıtıyordu. “Onunla yatmak için adamdan hoşlanmak zorunda değilsin. Hem ona katlanamaman daha iyi değil mi? Bu, bir yıl dolduğunda çekip gitmeni kolaylaştıracaktır.”
Dana ekrandaki yakışıklı adama bakmak için kafasını bilgisayara çevirdi. “Haklı olabilirsin. Onunla vakit geçirmek zorunda değilim.”
“Ayrıca, alacağım parayla tanımadığım bir adamla yatmak zorunda kalmayacağım. Bir yılın dolmasını bekleyebilir, ardından doğurganlık tedavisinin parasını ödeyebilirim.”
Dana yüzünü ellerinin arasına aldı. “Ama ona tokat attıktan sonra beni arayacağını sanmıyorum.”
Birden Millie’nin gözleri kocaman oldu. “Adama tokat mı attın!”