Marie Hudson
Addy
Myra arabasını ağabeyinin şık, siyah spor arabasının yanına park ederken etrafa göz gezdirdim. Gözüm ağabeyinin kız arkadaşı Macie’ye takıldı. Macie ahtapot gibi Drake’e sarılmıştı.
“Ailen Drake’le onun hakkında hiç konuştu mu?” diye sordum. “Macie’i davet ettikleri yemeği hatırlıyorum. Ondan pek hoşlanmışa benzemiyorlardı.”
Myra kıkırdadı. “Drake eşini bulduğunda Macie’e onun tarih olacağını açıkça söyledi. Ama Macie Drake’in onun için gerçek eşini reddedeceğine inanıyor. Böyle bir şey olmayacak. Onu sadece seks için kullanıyor. Luna olmak için uygun bir mizaca sahip değil.”
Drake’i tutkuyla öpmesini izliyordum. “Eğer eşi değilse Drake neden onu yanında tutuyor? Bu yaz on sekiz yaşına girip eşini arayacak. Sence eşini hemen bulur mu?”
“Drake o kızda ne buluyor bilmiyorum,” diye itiraf etti Myra. “Drake yanında yoksa tam bir şeytana dönüşüyor, beladan kurtulmak için ağabeyimin adını kullanıyor. Macie pençelerini daha derine sokmadan önce Drake’in bir an önce eşini bulması gerekiyor.”
Gülümsedim. “Eşinin nasıl biri olacağını merak ediyorum. Bizim sürümüzden mi yoksa başka bir sürüden mi olacak?”
Myra omuz silkti. “Beta ya da Alfa soyundan olmalı. Bir Alfa’nın başka türlü eşi olamaz. Ailem Luna olmanın ve sürü için gerekeni yapmanın baskısını kaldırabilecek tek soyların bunlar olduğunu söyledi. Macie’nin ailesi Omega. Yüksek rütbeliler ama Drake için yeterince yüksek değiller.”
Elimde olmadan sırıttım. “Henüz bir koku yakalayamadın mı?”
Güldü. “Hayır, bu yüzden ailem yarın benim için büyük bir doğum günü partisi düzenliyor. Eşimi bulma şansımı artırmak için bütün çiftleşmemiş erkekleri partiye davet ettiler. Kim bilir? Belki üçümüz de yarın eşimizi buluruz.”
Başımı salladım. “Ağabeyinin bir an önce eşini bulup Macie’den kurtulması gerekiyor. Macie geleceğin Alfası’yla çıktığı için kendini bir şey sanıyor.”
Myra da benimle aynı fikirdeydi. “Biz bu yaz mezun olduktan sonra Drake babamın yerine geçecek. Okulu bir sene daha uzatmıştı, gelecekteki görevi için daha fazla ders alması gerekiyordu.”
Arabadan indiğimizde sırt çantamı omzuma attım. Okula doğru yürürken gözlerin üzerimizde olduğunu hissedebiliyordum. Kıs kıs gülüyorlar, kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Onları görmezden gelmeye çalışarak bakışlarımı yere indirdim. Myra ise parmakla beni işaret edip kahkaha atanlara aldırmadan başı dik bir şekilde okula doğru ilerliyordu.
Birden durup onlara hırladı. “Bir sorun mu var?”
Bizi rahat bırakıp dağıldıklarında ona gülümsedim. “Bunu yapmana gerek yoktu.”
Geri çekilen öğrencilere bakarken kaşlarını çattı. “Ağabeyim onlara seni rahat bırakmalarını söyledi. Sürü üyelerine karşı şiddete müsamaha göstermez. Ama onu dinlemiyorlar. Dün ben sana ulaşamadan önce çok kötü yaralanmıştın. Tek arkadaşımı kaybetmek istemiyorum.”
Bir elimi saçlarımda gezdirdim. “Seninle arkadaş olmak isteyecek bir sürü kız var. Beni yanlış anlama, arkadaşlığımızı seviyorum. Ama neden benim gibi dışlanmış ~birini en iyi arkadaşın olarak seçtiğini anlamıyorum.”
Bunun üzerine güldü. “Addy, keşke ne kadar iyi bir insan olduğunu bilseydin. Bu kızların çoğu beni sadece ağabeyime yakınlaşmak için kullanırdı. O gelene kadar benimle takılırlar, sonra da kızışmış bir köpek gibi onu takip etmek için beni bırakırlardı.”
Yan yana olan dolaplarımızın önünde durmuştuk. Drake bir grup çocukla konuşuyordu. Birdenbire kaskatı kesildi. Konuşmayı bırakarak havayı kokladı ve yavaşça başını çevirdi. Hayır, hayır, hayır. Olamaz.
Sırt çantamı dolabıma attım ve dolabı hızla kapatıp tuvalete koştum. Kendimi bir kabine kilitleyip klozetin üzerine oturdum. Nefesimi tutmuş, kokum dışarıya gitmesin diye kabindeki bütün delikleri kapatmıştım. Tuvaletin kapısı çarparak açılırken ve alçak bir hırıltı duvarlarda yankılanırken sessiz kalmaya çalışıyordum. Drake’in ayakkabılarının kabinin önünde durduğunu gördüğümde derin bir nefes aldığını duydum. Ama sonra gitti. Kapı kapandığında rahat bir nefes aldım.
“Addy?” Çok geçmeden Myra’nın sesi tuvalette yankılandı.
Başımı salladım. Ay Tanrıçası’nın bana bunu yaptığına inanamıyordum. O kadar dişi arasından Drake’in eşi olarak beni seçmişti. Neden? Ben ona layık değildim.
Myra kabinin kapısını çaldı. “O da neydi öyle? Kıçın yanıyormuş gibi buraya koştun. Drake de peşinden geldi ve sonrasında hırlayarak kızgın bir şekilde dışarıya çıktı.”
Kapının kilidini açtım. “Özür dilerim. Birden midem bulandı. Kahvaltıda yediğim çürük meyve yüzünden olmalı.”
Ellerimi yıkarken Myra bana şüpheli gözlerle bakıyordu. “Bu saçmalık, bunu sen de biliyorsun. Bana neden böyle kaçtığını söyle.”
“Sana söyledim, yemekten olmalı,” derken onu geçmeye çalıştım. Ama Myra hareket etmiyordu. Bu kadar küçük ve zayıf olmaktan nefret ediyordum. Fazla gücüm yoktu çünkü evde fazla yemek yemiyordum, odamdan çıkmama izin verilmiyordu.
Myra’nın yüzüne yavaşça bir gülümseme yayıldı. “Eşini buldun, değil mi? Bu yüzden ağabeyim seni buraya kadar takip etti. Bu yüzden dışarıya çıkarken çok sinirliydi.”
Bakışlarımı yere indirdim. “Lütfen ona yarın beni reddedebileceğini söyle. Doğum günümde böyle bir acı yaşamak istemiyorum.”
Myra birden başıma vurunca irkildim. “Neden böyle düşünüyorsun? Aylardır eşinin ne zaman ortaya çıkacağı konusunda endişeleniyor. Neden kaçtın?”
Gözlerim dolmuştu. “O sürümüzün gelecekteki Alfa’sı. Ben bu hayatı hak etmiyorum. Ben bir dışlananım.Kollarımdaki çürüklere bak. Onun eşi olabilmemin imkânı yok. Hırpalandım, kırıldım ve istismar edildim.”
Kollarını bana doladı. “Çok heyecanlanacak. Söz veriyorum. Bir düşünsene. Kız kardeşim olacaksın. En iyi arkadaş ve aile olacağız.”
Geri çekilip ona baktım. “Ondan uzak durmama yardım et, lütfen. Bu tür bir ilgiye hazır değilim. Şu anda herkes benden nefret ediyor zaten. Bunu öğrendiklerinde daha da kötü olacak. Özellik de bu onu Macie’den uzaklaştırmak anlamına geldiği için hepsi bana zarar vermek isteyecek.”
Myra homurdandı. “Macie bugünün geleceğini biliyordu. Artık hayatımızdan çıkacak olması umurumda değil. Ailemin bir parçası olacağına inanamıyorum. Hep olmak istediğimiz kız kardeşler olacağız. Ve Drake seni eşi olarak tanıttığında, kimse gelecekteki Luna’ya dokunmaya cesaret edemeyecek.”
Onu itip kapıya doğru yöneldim. “Anlamıyorsun Myra. Bunu yapamam. İçimde yok bir kere. Kurdum yıllardır kendini göstermedi. Benim gibi biri bir sürüye nasıl liderlik edebilir? Drake’in güçlü birine ihtiyacı var, bu zayıf, acınası kıza değil.”
Kapıyı açtım ve koridoru taradım. Temiz olduğunu görünce dolabıma dönüp sırt çantamı aldım. Myra beni sınıfa doğru takip ederken, bakışlara ve fısıltılara aldırmadan her zamanki yerimize oturduk. Öğretmen ileri düzey kimya dersine başlamıştı ama kurdum kafamın içinde volta atıyor, konsantre olmamı zorlaştırıyordu.
Biraz sakin olur musun? Üniversiteye girmek için bu dersi geçmem gerekiyor, dedim. Kaşlarım öfkeyle çatılmıştı.
Gözlerini bir kez daha bana çevirerek yere uzandı. Eşimizi buldun. Ne yapmam gerekiyor? Öylece uzanıp kendine gelmeni mi bekleyeyim? Kokumuzu aldığında korkmuş bir tavşan gibi kaçtın. Şimdi bizi bulana kadar peşimizde olacak. Bununla yüzleşmelisin, sen bu sürünün gelecekteki Luna’sısın.
Birden öğretmenin sesi beni gerçeğe geri döndürdü. “Addy,” dedi. “Soruya cevap verir misin lütfen?”
Boğazımı temizledim. Doğru cevabı verebilmem için kurdum kaçırdığım soruyu kafamda tekrarlıyordu.