Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Gizli Saklı İşler

Gizli Saklı İşler

Bölüm 2: Kulüp

VANESSA

Endişeyle gözlerimi açtım. Yine kulüple ilgili kötü rüyalar görmüştüm.

Bu hissi kafamdan atmaya çalışarak hazırlanmaya koyuldum. Uzun sarı saçlarımı maşayla kıvırdım, sade bir makyaj yaptım. Motorcu çetesinden bilgi alabilmek için çekici görünmek istiyordum.

Siyah, dar kot pantolon, beyaz bir bluz ve yeni aldığım siyah deri ceketi giydim. Motorcu botlarımla peşinde olduğum iş için biçilmiş kaftan olduğumu düşündüm.

Yolda kahve alıp bir muz yedim. O an midem başka bir şeyi kaldıramazdı.

Her zamankinden daha gergindim. Belki de dün toplantıda konuştuklarımız yüzündendi. Jack davanın daha hızlı ilerlemesini istiyordu.

Bugün Morgan'la erken vardiyam vardı. Normalde Şef'le çalışıyordum ama son zamanlarda pek ortalarda değildi. Çoğu yemek işi bana kalıyordu ama sorun değildi.

Mutfakta çalışmak kulüp üyeleriyle sohbet edip onları daha iyi tanımama olanak sağlıyordu.

Eşyalarımı alıp Ranchdale dışındaki kulüp binasına sürdüm.

Kulübün ön kapısı aralıktı, içeri girdim. Kapıda nöbet tutan yeni üyeye selam verdim.

Kapı büyük bir oturma alanına açılıyordu. Bir tarafta küçük masalar, kabinler ve koltuklar vardı. Diğer tarafta kocaman bir bar bulunuyordu. Bilardo masaları ve dart tahtaları da vardı. Duvarlar koyu mavi, zemin eski kahverengi ahşaptı.

İçeri girdiğimde herkes bana baktı.

Barda sabahın köründe bira içen altı adam oturuyordu. Kabinlerde iki adam daha vardı, her birinin kucağında bir kulüp kızı vardı.

Bu iki kızın adını bilmiyordum. Kulüp kızlarından sadece birkaçı benimle konuşuyordu. Sanırım benim hakkımda ne düşünmeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Bir kadındım ama onlardan biri değildim. Sanırım daha önce kulübün dışarıdan birini aşçı olarak aldığı olmamıştı.

Arizona'daki Çöl Yılanları adlı bir motosiklet kulübünde çalıştığımı söyleyen uydurma bir öz geçmiş hazırlamıştık. Çöl Yılanları kulübünün lideri Jack'e bir iyilik borçluydu. Bu yüzden bana sahte bir iş referansı vermeyi kabul etmişti.

Motosiklet kulüpleri âdeta kapalı kutulardı. Yabancılara güvenmezlerdi. Şeytanlar beni o sahte referans olmadan asla işe almazdı.

Jack bir şekilde Şeytanlar aşçısının çok sık izin kullandığını öğrenmişti. Bir şekilde de benim bu pozisyon için mülakata girmemi sağlamıştı.

Beni kabul etmeleri aylar sürmüştü. Hâlâ geldiğimde erkekler gözlerini benden alamıyorlardı.

Bir kadın mutfak kapısından çıkarak, “Hey hödükler! Başka yere bakın. O artık yeni değil, üstelik yasak bölge,” diye bağırdı. Herkes hemen bakışlarını çevirdi.

Morgan'a başımı sallayıp gülümsedim. Bana sarılıp neşeyle gülümsedi. Başkanın karısı olarak kulüpte sözü geçiyordu. Beni sevdiğini düşündüğüm için mutluydum.

Uzun boyluydu, neredeyse 1.80 santimetre vardı. Güzel, kıvırcık, kahverengi saçlı ve her daim güler yüzlü biriydi. Bu kulübün can damarı olduğunu düşünüyordum. Herkes onu seviyor ve ona saygı duyuyordu. Çoğu sanırım onu kızdırmaktan çekiniyordu.

“Rahatsız hissedersen söyle,” dedi. “Kimse sana bir şey yapmaya kalkışamaz. Hammer senin Şeytanlar’da çalışan kızlar gibi olmadığını açıkça belirtti. Ama güzel bir kadın gördüklerinde kendilerini tutamayıp bakıyorlar.”

Göz kırptı, yanaklarımın kızardığını hissettim.

Mutfağa birlikte yürürken, “Teşekkürler ama sanırım daha ziyade, hâlâ yeni olmamdan kaynaklanıyor,” dedim.

Başını salladığında kıvırcık saçları hareketlendi. “Adamlar değişimi sevmezler. Yeni insanlara alışmaları zaman alır,” dedi. Ardından mutfak kapısını itti.

Mutfak harikaydı. Her şey pırıl pırıl ve yeni, tencereler kusursuzdu. Morgan işe başladığım ilk hafta, Hammer'a mutfağı yenilemesi için dil dökmek zorunda kaldığını söylemişti.

Onu ikna etmek için dil dökmekten fazlasını yaptığından emindim. Ama ne yaptıysa, sonuç muhteşemdi.

“Bugün kahvaltı saat dokuzda,” dedi Morgan. “Şu an kilisedeler. Muhtemelen kurt gibi aç çıkacaklar. Öğle yemeğini her zamankinden biraz geç yapalım. Bir gibi olabilir, ne dersin? Ve akşam yemeği altı buçuk civarında hazır olsun.”

Başımı sallayıp önlüğümü taktım. Sonra yumurtaları pişirmeye başladım. Hem çırpılmış hem de sahanda yumurta yapıyordum. Morgan da pastırmaları pişiriyordu. Pastırma pişirmenin gerçekten iyi olduğu tek konu olduğunu söylüyordu. Genelde yemekleri yakıyordu ama Hammer pastırmasını çıtır sevdiğinden bu sorun olmuyordu.

Çok eğleniyorduk, neyse ki yemek pişirme işi de iyi gidiyordu. Hamur işlerinde iyiydim ama kalabalık için yemek yapmak kesinlikle zordu.

Yumurtalar hazır olunca meyve kâsesi hazırladım. Adamlar başta her sabah koyduğum meyvelere şüpheyle yaklaşmışlardı. Şef taze meyve ve sebzeleri pek sevmezdi. Bu yüzden onlar için yeni bir eklentiydi. Yine de kahvaltı sonunda meyve kâsesi her zaman boşalmış oluyordu. Dahası tükettikleri sağlıksız yiyecek ve içecekleri düşününce biraz vitamin aldıklarını bilmek beni mutlu ediyordu.

Bunu düşünmeyi bırakıp kendime tüm bunların numara olduğunu hatırlattım. Ben gerçekten bir aşçı değildim. Ben bir polis memuruydum. Buradaki amacım bu motosiklet kulübü üyelerinin sağlığını korumak değildi. Yaptıkları yasa dışı işleri ortaya çıkarmak için buradaydım.

Yumurta ve pastırmaları büfe tabaklarına doldurmaya başladım. Sonra fırından yeni çıkmış ekmek dilimlerini, şarküteri ürünleriyle peynirleri masaya koydum.

Sanki yemeğin kokusunu almış gibi, adamlar oturma alanının arkasındaki büyük kapıdan çıkmaya başladılar. Hammer yaklaşırken Morgan'a baktı. Kolunu beline dolayıp yanağından öptü.

Gülümseyerek, “Merhaba canım, her şey yolunda mı?” diye sordu.

“Ashley harika, tabii ki her şey yolunda,” deyip bana göz kırptı.

“İşlerin iyi gittiğini duymak güzel, Ashley. Şef ve Morgan senden çok memnun,” dedi Hammer. Mahcubiyetle başımı eğdim.

“Burada çalışmayı çok seviyorum, teşekkür ederim,” dedim minnettar bir çalışan gibi davranarak. Hammer aldığı yanıttan memnun, başını salladı.

“Şef bugün nerede?” diye sorup etrafıma bakındım.

“Şef... Burada değil,” dedi Hammer. Herhangi bir açıklama yapmadı.

“Aslında menü hakkında onunla konuşmak istiyordum ama onu sürekli kaçırıyorum,” diyerek iç geçirdim.

Hammer omuz silkti. “İşini iyi yaptığını gösterdin. Bu sefer ona sormadan yapmanı öneririm. İstediği gibi olmazsa Şef bununla başa çıkmak zorunda kalacak.”

Biraz sinirli görünüyordu. Başımı sallayıp büfeye doğru yürüdüm.

“Bugün sosis yok mu Ashley?” diye sordu West. Elinde dolu bir tabak vardı. Başımı salladım.

“Büyük kahvaltılar sadece hafta sonları ve özel günler için West. Kusura bakma,” dedim. Gözlerini devirdi.

“Her gün sosis yemek için mükemmel,” diye mırıldandı masaya yürürken. Gülmeden edemedim.

Kahvenin neredeyse bittiğini görünce mutfağa demliği doldurmaya gittim. Kahveyi doldurdum. Fırından sıcak ekmek dilimlerini çıkarırken kapı açıldı, Navy içeri girdi.

“Kardeşim büfede söylenip duruyor,” dedi.

“Başka bir şey yaptığı oluyor mu?” diye sorduğumda Navy kıkırdamaya başladı.

“Kahve bitmiş. Kötü bir gece geçirmiş,” dedi. İç geçirip kahveyi ona uzattım.

“Al, sen götür ona,” dedim. Bana anlamlı bir bakış attı.

“Büyük, korkutucu kurttan korkuyor musun?” diye takıldığında omuz silkmekle yetindim.

“Uzak durmayı tercih ettiğim bazı insanlar var. Senin kardeşin de onlardan biri,” dedim.

“Gerçekten o kadar kötü biri değil,” deyip gülümsediğinde kaşlarım istemsizce havaya kalktı.

“Tek yapabildiği homurdanmak!” Ellerimi havaya kaldırdım. “Ondan hiç adam akıllı bir cümle duymadım.” Mülakat günü hariç. O gün bana düzgün cümlelerle hakaret edebilmişti. “Bakışlarıyla öldürebilseydi çoktan ölmüştüm.”

Navy başını salladı, hâlâ gülüyordu. “Tanıdıkça seversin. Kahve için teşekkürler. Gidip canavarın yağını vereyim.” Göz kırpıp mutfaktan çıktı.

Navy'yi seviyordum. Yaptığımız kısa sohbetler hoşuma gidiyordu. Korkutucu büyük kardeşinin tam tersi gibiydi. Konuşması daha kolay biriydi.

Ama kulüpte olan bitenler hakkında pek bir şey bilmiyor gibiydi.

Gerçekten başkan yardımcısı Steel'in yanına gitmek istemiyordum ama sanırım bir noktada denemem gerekecekti. Jack'in stresli ifadesi, sabırsız yüzü aklıma geldi.

Sandviçleri büfeye götürdüm. Navy'nin kardeşine bir fincan kahve verdiğini gördüm. Steel gülümsüyordu.

Gözlerime inanamadım.

Steel gülümsüyor muydu? Vay canına! O sert suratın gülümseyebileceğini bilmiyordum. Sandviçleri ekmek sepetine koyarken onları bir süre daha izledim.

Birden endişelenmeye başladım. Steel onlara baktığımı fark etmişti. Kaşlarını çattığını görünce hızla bakışlarımı kaçırdım, kalbim çarpıyordu.

Continue to the next chapter of Gizli Saklı İşler

Discover Galatea

Ejderha GölgesiÇarpık ZihinlerArsızKampüs KurtlarıMafyanın Kancasında

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi