
Mağlup vücudum yerde bir top gibi kıvrıldı. Gözyaşlarım yanaklarımda kurumuştu, yüzüm şişmişti ve kirliydi.
Güneş perdedeki bir boşluktan içeri sızıyor, gözlerimi yakıyordu.
Kapı açılırken tüm vücudumun fırladığını hissettim. Babam içeri girdi.
“Ne... Neler oluyor burada?” Duygusuz gözlerle bana baktı.
“H... Hetty, Hetty nerede?” Başımı kaldırmaya çalışırken acı içinde kıvrandım. Babam katliam yeri gibi gözüken odama bakarken kaşlarını çattı, etrafımızda trajik bir karmaşa vardı.
“Gitti, bu sabah gitti.” Bunu söylerken bana bakmadı.
“Hayır, hayır. Hayır. Troy ona zarar verdi, saldırdı.”
“Yeter Raina!” Elini beyaz tellerle dolu saçlarında gezdirdi.
“Bu aptal kabusların gittikçe kötüleşiyor. Bundan sıyrılıp büyümen gerekiyor.” Bana inanamıyormuş gibi başını salladı, bakışlarında hayal kırıklığı vardı.
“Baba,” diye fısıldadım, kalbine dokunmaya çalıştım, tabii eğer bir kalbi varsa…
Bana baktı ve bir an için gözleri yumuşadı. Üvey annemin sesini duyunca yeniden sertleşti.
“Charles, acele et, her an burada olabilirler.” Odamın halini görünce durdu ve bana sert bir bakış attı.
Üvey annem geri çekildi ve burnuna dokundu. “Marigoldlarla evlendirmek istediğin kişi bu mu Charles?”
“Baba. Troy dün gece bana saldırdı.” Kelimeler ağzımdan döküldü. Üvey annemin gözleri öfkeden karardı, babamı görmemi engelledi.
“Troy eve daha 10 dakika önce geldi, seni yalancı küçük kaltak. Ne cüretle oğlumu sana saldırmakla suçlarsın.” Keskin bir nefes aldı.
“Kendini bir şey sanma, Raina. Oğlum sana asla dokunmaz.” Odanın etrafında dolaşırken kan çanağına dönmüş gözleri ve bakışlarıyla beni deldi.
“Ona yalan söylediği için bir ders ver Charles. Artık insanların ne düşündüğü umurumda değil.” Odadan çıkmadan önce babama sert bir bakış attı.
Babam bana elini sürmeden odadan çıkınca kafam karıştı. İki hizmetçi içeri koştu ve ayağa kalkmama yardım etti. Biri duşu açarken diğeri kıyafetlerimden çıkarmama yardım etti.
Diğer hizmetçiler bana daha önce hiç yardım etmemişti, sadece Hetty ederdi.
“Hetty iyi,” diye fısıldadı genç hizmetçi. Sözleri gözlerimi yaşartırken gözlerimle onun yüzünü inceledim.
“Gitti, bu sabah tek kelime etmeden gitti.”
Güzel Hetty'min bu evin uzun ve karanlık duvarlarından ayrıldığını hayal ederken gözyaşlarım kontrolsüzce aktı. Hiç mantıklı değildi. Midem bu düşünce ile düğümlendi.
“O iyi olacak Raina,” yaşlı hizmetçi duşa girmem için işaret ederken fısıldadı.
İçimdeki kocaman boşlukla evde yürürken bir hafta geçti. Gözlerim her köşede Hetty'yi aradı. Onun rahatlatıcı sesini duymak ve yatıştırıcı dokunuşunu hissetmek istiyordum.
Her gece kabus görüyordum. Kara sisin içinde koşuyor, durması için Hetty’ye sesleniyordum ama hiçbir şey duyamıyordu.
Hetty'nin karanlıkta kayboluşuna izlerken sessiz çığlıklarım devam etti.
Bir hafta önce babama yalvarmaya çalıştığımdan beri konuşmamıştım. Hetty'yi kaybettiğimde kalbim yıkılmıştı ve neyse ki Troy'u o zamandan beri görmemiştim.
Geçen hafta evde yalnız olacağımı biliyordu ve sadece benim için geri döndüğünü fark ettiğimde kusacak gibi hissettim.
Ev, umurumda olmayan bir düğüne hazırlanmakla meşguldü. Günlerimi yatak odamın penceresinden Hetty ve benim yürüdüğümüz bahçeye bakarak geçirdim.
Yaz gelmişti, tüm çiçekler ve ağaçlar gururla açmıştı. Kendime bir söz verdim, bir daha bu eve, bu odaya dönmeyecektim.
Çalışan bahçıvanları izledim. Ağaçlara beyaz saten perdeler asan dekoratörler de vardı.
Yarı boş odama baktım. Hizmetçiler eşyalarımı yavaş yavaş toplamama yardım ediyorlardı. Çok fazla eşyam vardı.
Eşyalarımın çoğu karton kutulardaydı. Oda çok daha büyük görünüyordu, evdeki küçük odalardan biri olmasına rağmen bomboştu.
Hizmetçilerden biri kafasını kapımdan içeri soktu ve elinde bir şey tutarak bana doğru eğildi. Bana doğru uzattığı şeyi ondan aldım. Güzel inci süslemeli karta baktım.
Gözlerim onun adına kilitlendi, çok düşündüğüm bir isimdi.
Raina Emilia Wilson ve Roman Lee Marigold'un düğününde sizlerle birlikte olmaktan kıvanç duyacağız.
“Gelin partin birkaç gün içinde Raina,” dedi genç hizmetçi. Pencereden dekoratörlerin çalıştığı yere baktı.
“Gelin partisi mi?” diye sordum, kaşlarımı çattım. Neden benim için bir düğün partisi yapmak istesinler ki?
“Evet, evet. Kasabadaki her kadın katılacak.”
Bu olayın ne kadar sahte olacağını düşünerek gözlerimi devirdim. Düğün davetiyesini yanıma koyarken iç çektim. Bu gerçekten oluyordu.