
Alison’ın ringden çıkıp soyunma odasına gitmesini izlerken çok üzgün göründüğünü fark ettim. O kadar içim sızladı ki neredeyse geri dönmesi için seslenecektim.
Ama ona istediğini veremeyeceğimi biliyordum. Bu kadar korkak olmasaydım onu çoktan bırakmıştım.
Nolan düşüncelerimi bölerek, “Bana sorarsan Kadimler haklı,” dedi. “Luna olmak için biçilmiş kaftan.”
“Henüz karar vermedim,” diye cevapladım, kaşlarımı çatarak.
İç çekerek, “Vakit daralıyor,” dedi. “Kadimlerin mühlet konusunda şaka yapmadığını biliyorsun. Bu Kanlı Ay’da birini seçmek zorundasın yoksa seni alfa koltuğundan edebilirler.”
Nolan, betam olduğu için görevi bana danışmanlık etmekti. Ama çocukluk arkadaşım olarak, eş seçimim hakkında konuşmadan önce en azından bir duş almama izin vermesini beklerdim.
“Hatırlatmana gerek yok, biliyorum,” diye homurdandım. “Bir duş alayım, sonra neden buraya geldiğini anlatırsın.”
“Bu soruyu asıl ben sana sormalıyım,” diye cevap verdi. “Ofisinden çıkıp neden ta buraya, benim üssüme kadar geldiğini hâlâ söylemedin.”
Dik dik baktım ama o, sadece tek kaşını kaldırdı.
“Gerçekten de Alison ile dövüşmek için gelmediysen tabii...”
Cevap vermeden arkamı dönüp onun ofisindeki duşa girdim.
Duşta uzun süre kaldım. Alison’ı gönderdiğimde yüzünde gördüğüm hayal kırıklığını unutmaya çalıştım ama boşunaydı. Uzun uzun yıkanmak bile onun hüzünlü yüzünü unutturmadı.
Sonunda pes ettim.
Duştan çıkıp tekrar takım elbisemi giydim. Nolan ile Aaron’ın beni beklediklerini görünce başımı salladım. Beni bir dakika bile rahat bırakmıyorlardı.
Ama belki de Alison’ı unutmama yardımcı olabilirlerdi. Ringde üstüme eğildiğinde vücudunun vücuduma değişi... Tehlikeli bir yakınlaşmaydı. Uzun zamandır bir kadına bu kadar yakın olmamıştım ve bir daha kimseye karşı öyle hissetmek istemiyordum. Özellikle de ona... O, benden daha iyisini hak ediyordu.
Aaron’a, “Dün geceki devriye raporları nerede?” diye sordum. “Lazım oldu da.”
“Raporları e-posta ile gönderdim. Ofisinde beş dakika daha kalsaydın mailimi görürdün.”
Söylediklerini duymazdan gelerek telefonumu çıkarıp e-postalarıma baktım. “Özetini ver. Bir şey gören oldu mu?”
“Alison’ın ekibi güneydoğu sınırını geçen bir haydudun izlerini buldu. Gözcülerimiz yolu takip etti. Yakalanmadan sınırı geri geçen tek bir kurt olduğunu düşünüyorlar.”
Başımı iki yana salladım. “Bu ay üçüncü oldu bu. Beş yıldır ortalık sakindi. Neden şimdi bizi rahatsız ediyorlar?”
Aaron cevap vermedi ama zaten vermesini beklemiyordum. İç çektim. “Kadimlere söylemem gerekiyor mu?”
Aaron omuz silkti. “Biraz daha bekleyebilirsin. Kanlı Ay’dan sonra gece devriyelerini artırmayı planlıyorum. Birini yakalayabilirsek belki bazı cevaplar alabiliriz.”
Ofise döner dönmez raporu okumaya karar vererek e-posta kutumu kapattım. “Ya sen Nolan? Sen neden geldin?”
“Cadılar Bayramı Balosu ile ilgili attığım e-postaları görmezden geliyorsun. Davetiyeleri gönderebilmem için konuk listesini onaylaman gerekiyor. Ayrıca şirketimizin CEO’sunu geri araman lazım. Bu sabah iki kez aradı, seninle konuşmayı çok istiyor.”
Cadılar Bayramı Balosu, komşu sürüler için düzenlediğimiz büyük bir şölen gibiydi. Etkinliğin iki amacı vardı. Birincisi ve en önemlisi, kurtlarımızın eşlerini bulmaları için diğer sürülerden kurtlarla tanışmalarını sağlamaktı. Geçmiş yıllarda birçok kurt eşini bu şekilde bulmuştu ve bu yıl da aynı şeyin olmasını bekliyordum.
Balo aynı zamanda komşularımızla dostluğumuzu pekiştirmenin bir yoluydu. Sürümüz birçok sürüyle sınır komşusuydu ve çoğuyla iyi geçiniyorduk.
Ancak dikkat etmemiz gereken bir komşu vardı. Alfa Joshua... Babamın yaşındaydı ve benden iki yaş küçük bir oğlu olmasına rağmen, hâlâ emekli olmuyordu. Gücünü oğluna devretmek yerine kendine saklıyordu.
Aynı zamanda kralın danışmanlarından biri olduğu için, kolu uzundu.
İç çekerek, “Misafir listesini tekrar gönder. Ofisime döndüğümde hallederim,” dedim. “Ne istiyormuş o âdemoğlu?”
Sürü, insan dünyasındaki paramızı yönetmek için bir insan CEO kullanıyordu. Bağımsız kalmamızı sağlasa da bazen sıkıntı yaratabiliyordu.
Nolan, “Bilmiyorum,” diyerek omuz silkti. “Bana söylemek istemedi. Benim sadece senin asistanın olduğumu düşünüyor.”
Nolan benim için bir asistandan çok daha fazlasıydı. Sadece sürünün tüm işleriyle ilgilenen kişi değil, aynı zamanda bana bir şey olursa sürüye liderlik edecek kişiydi.
Yine de bunu insanlara söyleyemezdik. Sürünün yapısını anlamıyorlardı ve güvenliğimiz için bunun sır olarak kalması gerekiyordu.
“Ben onunla ilgilenirim,” dedim. “Başka bir şey yoksa sonra görüşürüz. Dönmem gerek.”
“Tamam. Lütfen Kadimlerin önerisini tekrar düşüneceğine söz ver. Artık tüm kadınlardan nefret ettiğin için, kardeşinin senin yerine alfa olmasını hiç istemiyorum,” diye ekledi Nolan.
Küçük kardeşim Conor’da her türlü numara vardı ve eminim seve seve yerimi alırdı ama asla iyi bir alfa olamazdı. O, sadece kendini düşünen, empati yoksunu biriydi. Gerçekten iyi bir alfa olamayacağını düşünüyordum ve Kadimlerin de bunun farkında olduğunu umuyordum.
“Düşüneceğim,” dedim. Haklı olduğunu biliyordum ama şu an, bunu yüksek sesle dile getirmek istemiyordum.
Başka bir şey söylemelerine fırsat vermeden Aaron’ın ofisinden çıkıp sürü evindeki ofisime gittim.
İnsan CEO’muz Alaric Davis ile yaptığım telefon görüşmesi, bana gönderdiği tablolara bakarak sürünün bütçesini kontrol etmek, dün geceki devriye raporlarını okuyup son bir ayın tüm devriye raporlarıyla karşılaştırmak, ülkenin diğer ucundaki bir sürüyle olası bir ticaret anlaşması hakkında konuşmak ve halletmem gereken diğer küçük işleri halletmek derken günün sonunda çok bitkin düşmüştüm.
Sonunda işten çıktığımda hava çoktan kararmıştı. Sürü evinden evime yaptığım on dakikalık sakin yolculukta, yoğun günün ardından huzurun tadını çıkardım.
Eve girer girmez ayakkabılarımı çıkarıp mutfağa yürüdüm, yolda ceketimi çıkarıp gömleğimin en üst düğmelerini açtım. Buzdolabından bir bira alıp açtıktan sonra mutfağın arka kapısından terasa çıktım.
Sandalyelerden birine oturup dışarı baktım. Önümde bahçem, bahçenin hemen arkasında da orman vardı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak kendimi gecenin seslerini dinlemeye zorladım.
Mutlu bir iç çektim. Ohh... İşte yeryüzündeki cennet buydu.
Tabii ki bunu es geçemezdi. Bu sabah Alison ile olanlardan sonra ne zaman bir şey söyleyecek diye bekliyordum.
Hayatına devam etmeye hazırdı ve genç dişi kurdu, Kadimlerin onu seçilmiş eşim olarak kabul etme önerisinin kötü bir fikir olmadığını söyleyecek kadar beğeniyordu.
Aptal değildim. Alison’ın gözlerindeki o derin arzuyu görmüştüm. Ama onu mutsuz etmekten korkuyordum. Eşimi kaybettikten sonra, bir daha kimseyi sevebileceğime inanmıyordum ve Alison sevilmeyi hak ediyordu.
Onun için doğru kişi olmadığım bir gerçekti.
Haklıydı tabii ki. Bazen beni benden daha iyi anlıyordu. Diğer kadınlardan vebadan kaçar gibi kaçıyordum ama Alison ile durum farklıydı. O da eşini kaybettiğinden acımı anlıyordu ve bana ünvanım yüzünden yakınlaşmaya çalışıyormuş gibi görünmüyordu.
Başka bir şey söylemese de benimle mutlu olmadığını biliyordum.
Fikrimi değiştirmeyeceğimi de biliyordum.
Gözlerimi kapatıp uzaklardan gelen kurt ulumalarını dinledim. Keşke beni mavi gözlü, güzel esmer Delta’yı düşünmekten alıkoyabilselerdi ama olmuyordu işte...