Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Başıboş

Başıboş

İki Elin Gücü

Zyon

Seán başımı okşayıp saçlarımı karıştırırken, onun içeri gitmesini istemediğim için sızlandım. Yabancı adam Axel, Seàn’ın işe dönmesi gerekene kadar burada kalabileceğimizi, sonrasında eve döneceğimizi söyledi.

Bildiğim tek bir ev vardı ve geri döneceğim için heyecanlıydım.

Muşambam yırtılmış ve yastığım kaybolmuştu ama başımın çaresine bakacaktım.

Ben yemek yerken sohbet etseler de ara sıra yemek yerken yavaşlamamı ya da suyumdan içmemi söylüyorlardı.

Seán’ın beni önemsediği için, bir süredir olduğu gibi bana bir şeyleri yapmamı söylediğini ve bunu hastalanmadığımdan emin olmak için yaptığını biliyordum.

Axel’i sevmiş gibi göründüğü için onu da dinliyordum.

Axel evinde bana kötü bir şey yapmamış olsa da ondan ne bekleyeceğimi kestiremiyordum.

“Haydi ama, yapma böyle evlat. O harika meyve ve sebze tabağından sana getirebilmem için çalışmam lazım. Bu akşam Axel’la kal, ben de sabah seni gelip ziyaret ederim.”

Seán kıkırdayarak çenemi hafifçe kaldırıp yüzümü kendine çevirdi.

Dünya üzerinde en sevdiğim insan Seàn idi.

Güzel kahverengi gözleri ve şimdiye kadar hissettiğim en yumuşak şey olan sakallarıyla Axel dışında tanıdığım en yakışıklı adamdı.

Onu ilk gördüğümde korkutucuydu ve ona güvenmiyordum ama benim karnımı doyurup benimle sakinleştirici bir tonda konuştuğu için ondan kaçmayı ya da korkmayı aklımın ucundan bile geçirmemeye başlamıştım.

Şimdiyse onu görmeye gelmeden ve onun yanında oturmadan ne yaparım bilmiyordum.

Yine de o büyük, korkutucu ve yabancı yerde kalmamı istediği için sızlanıyordum. Çünkü ben sokağımı, evimi istiyordum.

Axel’la oturan Seàn ben ayakta dururken beni bacaklarının arasına çekmişti. Yemeğimi ve suyumu çoktan bitmiştim.

Belime sarılıp iri elini saçlarımda gezdirirken gülümsese de gülümsemesinin zorlama olduğunu görebiliyordum.

Kahverengi gözlerinden tıpkı beni ilk gördüğü andaki endişesi okunuyordu.

“Zyon, canım, kendi sokağını istediğini biliyorum ama bunun senin için sağlıklı olmadığını anlaman lazım. Axel’la güvenli bir yerde yaşamanı istiyoruz. Ve onunla güvendesin. Lütfen onunla kalabilir misin?”

Seàn’ın yumuşak ve temkinli sesi dikkatimi ona vermemi sağlıyordu.

Gözlerimi kırpıştırarak bir gece daha orada kaldığımı hayal etmeye çalıştım. Ama yapamadım.

Axel uyanıkken ve etrafta dolaşırken iyiydi ama sonrasında her şey sessizliğe gömülünce korkmuştum.

Çünkü bir farenin etrafta dolaşması ya da gece geç saatlerde yürüyen bir insanın ayak sesleri gibi ekstra küçük seslere alışkındım.

Ama orada ne gürültü ne de dışarıdan gelen sesler gibi uyumama yardım olacak hiçbir şey yoktu. Çıt çıkmıyordu.

Seàn kararsızlığımı görmüş olmalı ki burnundan iç çekti.

“Bunun sahiden büyük bir değişiklik olduğunu ve korktuğunu biliyorum. Ama güzel olacağına söz veriyorum. Axel bir şeye ihtiyacın olursa sana yardım edecek, seni huzursuz eden bir şey olursa yanında olacak. Ben de sabah sana bakmaya geleceğim. Bana güveniyorsun, değil mi?”

Hiç düşünmeden başımı salladım. Ona her şeyden çok güveniyordum. Verdiğim hızlı cevap üzerine Axel kıkırdarken Seàn’ın sırıttığını gördüm.

“Güzel, ben de Axel’ın seni koruyacağını ve sana göz kulak olacağını düşünüyorum. İçimin rahat etmesi için lütfen onunla kalır mısın? İşteyken oğlum için endişelenmek istemiyorum.”

Tekrar denememi istediğini görebiliyordum, bu yüzden hem Axel’a güveniyorsa hem de bu yolla içi rahat edecekse buna tekrar şans verebileceğimi düşündüm.

Yarın ziyarete geleceğini söylediği için heyecanla onu bekleyecektim.

“Peki.”

Seàn daha geniş sırıtarak ayağa kalkarken başıma ıslak bir öpücük kondurdu. Axel gülerken ben de sızlanarak başımı sildim.

“Aferin oğlum. Şimdi gitmeliyim ama sabah ilk iş yanına geleceğim. Görüşürüz, canım.”

***

Yabancı yere geri döndüğümde Axel yemem için sandviç olduğunu düşündüğüm bir şey hazırladı.

Fazla konuşmaması benim için iyiydi, çünkü kalmamı istedikleri yeri incelemekle meşguldüm.

Pencerelerden oluşan ürkütücü bir duvar, üzerinde televizyon olduğunu bildiğim kuzguni bir masa, üzerine kitap koyulmuş başka küçük beyaz bir masa ve mini televizyona benzeyen bir şey vardı.

Uyandığım rahat minderin üzerinde de siyah beyaz renkte yumuşak yastıklar vardı. Açıkçası onların rahatlığına bayılmıştım.

Koyu renk sert zeminde de kabarık şeyler vardı ama onlara takılıp düşmeyeceğime ya da yerde kaymayacağıma güvenmediğim için onların etrafından emekleyerek geçiyordum.

Axel bu duruma aldırış etmiyor gibi görünüyor, sadece bana ayak uydurabilecek kadar yavaş yürüyordu.

İyi birine benzese de kötü bir başlangıç yapmıştık. Sokağımı işgal etmiş ve çatımı yıkmıştı, bu yüzden ilk bakışta ondan hoşlanmam mümkün değildi.

Yine de şu ana kadar karnımı doyurup beni yıkamış, kabarık battaniye ve harika bir yastıkla uyumama izin vermiş ve Seàn’ı görmeye götürmüştü.

Bugün de oldukça eğlenceli geçmişti. Benimle dışarı çıktığı için mutluydum.

Onunla yemeğimi paylaşmak, koşmak, ona gündüz gözüyle evimi göstermek ve onu Seàn ile tanıştırmak. Hepsi inanılmazdı.

Belki de ona gerçekten bir şans vermeliydim.

“Zyon, yatmadan önce film izlemek ister misin?” Axel aniden yanımda belirip, döndüğümüzde kanepe olduğunu söylediği şeyin üzerine oturdu.

Ona şaşkınlıkla baktım. Daha önce film izlememiştim ya da izlediysem bile hatırlamıyordum. Onaylarcasına başımı salladım.

Axel sırıtarak kalkıp televizyonun yanına gidince, bir şey almak için diz çökerek küçük bir kapıyı açtı.

Bir yığın şeyi mırıldanarak karıştırmasını, sonra da televizyonun altındaki bir şeyin içine yerleştirmesini izledim.

Kanepeye döndüğünde hemen üzerime bir battaniye örtüp, arkasına yaslanarak ayaklarını masanın üzerine uzattı.

“Bu Moana adında bir Disney filmi. Seveceğini düşünüyorum.”

Tüm dikkatimi televizyona verdiğim için sadece başımı salladım. Televizyonda farklı müzikler ve insanlar, hatta konuşan hayvanlar vardı.

Muhtemelen seçimler arasında gezerken bir sürü başka filmi gördüm ama o büyük bir adamla kızın olduğu ekranda durdu.

Axel kumandanın üzerindeki bir düğmeye bastığı anda her şey yeniden hareket etti.

Hiçbir şeyi kaçırmak istemediğim için filme kapılarak biraz öne doğru eğildim.

***

Seán

Her ne kadar itiraf etmek istemesem de gergindim.

Ben her şeyi akışına bırakan tipte biriydim, bu yüzden ne fazla düşünür ne de endişelenirdim. Her şeyin olacağına varacağı kanısındaydım.

Bulduğum çocuğun artık bana ihtiyacı olmayacaktı. Artık Axel vardı.

Artık yemek yediğinden, yeterince su içtiğinden, rahatından ve onunla ilgili hiçbir şeyden emin olmak zorunda değildim.

Zyon hayatımda yeni, heyecan verici ve güzel bir değişiklik olmuştu.

Onunla tanıştığımızda boğazıma kadar borç içindeydim, faturalarımı ödeyebilmek için üç işte çalışıyordum, eski erkek arkadaşımla sancılı bir ayrılık sürecinden geçiyordum ve depresyondaydım.

Zyon bana ilaç gibi gelmişti. Ona bakacak birine ihtiyacı vardı.

Onu sokaklardan kurtaramasam da her gece yemek yediğinden emin olmak için elimden geleni yapmıştım.

Farkında olmadan depresyonu atlatmama ve eski sevgilimi unutmama yardımcı olmuştu. Onun için endişelendiğimden, zaman içinde onun için daha da çabalamaya başlamıştım.

Hatta borçlarımdan kurtulmak ve iki kişiye yetecek büyüklükte bir ev bulmak için daha çok çalışmıştım.

Ona kıyafetler ve hastalanırsa ihtiyaç duyabileceği ilaçlar almak için para biriktirmiştim.

Dört yıl sonunda borcumu bitirmiş, yeterince güzel bir eve çıkmıştım ve hâlâ para biriktiriyordum.

Artık yalnızca iki işte çalışmama rağmen tüm günüm işte geçiyordu; Cadde Mutfağında gece vardiyasında, sonra da dokuzdan beşe inşaatta çalışıyordum.

Ama Zyon artık başka birinin gözetimindeydi ama oğlumu başka bir adamın eve göndermek beni endişelendiriyordu.

Zyon’ı ziyaret edeceğime söz vermiştim ve oldukça içten ve sevecen görünen Axel, dün akşamki kısa sohbetimizden sonra bugün benimle konuşmak istediğini söylemişti.

Adamın bir kulüp işlettiğini biliyordum ama yaşadığı binayı görünce düşündüğümden daha da varlıklı olduğunu anladım.

Zyon’la ilgili yardıma ihtiyacı olursa diye numaramı önceden almış Axel, bana mesaj atarak kat numarasını söylemişti, bu yüzden asansöre bindiğimde çatı katında yaşadığını hemen anladım.

Asansörün doğrudan dairenin içine doğru açıldığını ve beni kapıda bekleyeceğini söylemişti.

Ne yazık ki asansör yolculuğum pek uzun sürmediği için, ben daha ne olduğunu anlamadan kapı açıldığında ışıltılı ve lüks bir katta olduğumu gördüm.

Yetersizlik duygusunun üzerime anında çöktüğünü hissedebiliyordum.

Üzerine eşofman ve siyah bir atlet giymiş Axel, beyaz bir kanepenin arkasında durmuş televizyonun kumandasıyla uğraşıyordu.

Asansör sesini duyunca dostça bir gülümsemeyle arkasını dönüp ışıldayan mavi gözleriyle bana yaklaştı.

Axel’ın çekici bir adam olduğunu kabul etmek zorundaydım. Bir model gibi keskin yüz hatları ve benimki kadar fit bir vücudu vardı ama benden gözle görülür derecede kısaydı.

Simsiyah kısa saçlar, ‘yataktan yeni kalkmış’ gibi bir görünüm ve hafif bronzlaşmış bir ten.

“Selam, Zyon hâlâ uyuyor, film izlemeyi çok heyecanlı bulmuş olacak ki dördüncüden sonra sızdı.”

Sesini alçaltarak kanepeyi işaret etti.

Zyon’ın film izlediğini hayal edince sırıttım. Daha önce izlemediğini tahmin ettiğim için, izlediği her şeyi o kadar iyi anlamasa bile heyecanlanacağını biliyordum.

“Dörde kadar mı dayanabildi? Ben gözünü kırpmaz diye düşünürdüm.” Kanepeye doğru ilerlerken daha geniş sırıtarak kıkırdadım.

Kabarık yastıklardan birine sarılmış Zyon’ın kalın battaniye burnuna kadar çekilmiş ve saçları gözlerinin üzerine düşmüştü.

Bu sevimli çocuk benim için inanılmaz değerliydi.

Eğilip gözünden bir tutam saçını usulca geriye tarayarak battaniyeyi omzuna daha fazla çektim.

Axel yanımda, “Kanepede uyuduğu için mutluyum, geçen gece yerde uyumuştu,” diye fısıldadı. Zyon’a nasıl davrandığımı izleyen gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.

Doğrularak başımı sallayıp gözlerinin içine baktım. “Konuşmak istemiştin.”

Öncesinde bunu talep ettiği için bu konuşmayı geciktirmek adına Zyon’la oyalanmayacaktım.

Aslında onunla oyalanmasam da konuşma için gergin olduğumdan böyle hissediyordum.

Axel başıyla mutfağı işaret etti.

Onun peşinden gidip o ada tezgâhına yaslanarak bana bakarken ben de tezgâha yaslandım.

“Zyon için bir sürü şey ifade ediyorsun. Bunu görebiliyorum. Ve onun mümkün olduğunca rahat ve mutlu olmasını istiyorum. Onu güvende, sağlıklı ve huzurlu tutmanın tek yolunun senin sürekli onunla olmandan geçtiğini hissediyorum.”

Başımı sallasam da devam etmesi için onu bekledim.

“Zyon sana alışık ve sana güveniyor.” Belli belirsiz duraksadıktan sonra omurgasını dikleştirdi. “Ona bir dominant gibi davranıyorsun. Öyle misin?”

Başımı onaylarcasına salladım. “Yönergelere, programlara ve kurallara ihtiyacı var. Sadece yemek konusunda bunu yapabildim ama ödüller ve cezalar için sürekli yanında olamadığımdan devamını yapamadım.”

“Evet, ben de Zyon’ı eğitmemiz için birlikte çalışabileceğimizi umuyordum. İki dominant, sahipsiz bir köpek yavrusuna sahip bir dominanttan daha iyi olur, öyle değil mi?”

Ben cevap vermeye fırsat bulamadan Zyon ciyaklayarak ayağa fırlayıp halılardan kaçarak küçük kollarını boynuma doladı.

Dizlerinin altından onu kucaklayıp kendime doğru çekerken güldüm.

“Kesinlikle.”

Continue to the next chapter of Başıboş

Discover Galatea

İkinci Şans 2: Theo'yu SevmekIssız CennetGül'ün SavaşıDerin ArzularDüşman Dağlar

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi