Gerçek Evie Chase - Kitap kapağı

Gerçek Evie Chase

Riss Concetta

Şimdi neredeler?

EVIE

Annemle birlikte sinemanın dışındaki toplantı salonunda oturduk. Oda ses yalıtımlı olsa da kardeşimin son filminin açılış jeneriği başladığında kalabalığın tezahüratlarını duyabiliyordum.

Anneme bu sözde ara’da neler yapacağımı, Connecticut'ta nasıl vakit geçireceğimi sormuştum ve cevap vermeye hazırdı.

"Yıllar sonra ilk kez rahatlayacaksın Evelyn," dedi. "Sektörden biraz uzak durup biraz dinlenirsin. Haziran ayında tur başlamadan önce tüm eski arkadaşlarınla aynı anda liseyi bitirebilirsin."

Onu yanlış duyduğuma neredeyse emindim.

"Liseyi bitirmek mi?"

Lauder'da ikamet edip etmediğime bakılmaksızın, hala okula dönmek için bir şansım vardı.

"Roosevelt, evet,” diye ekledi annem.

Dışarıdan gelen sirenler yükselirken çenemin yere düştüğünü hissettim.

Şehir için normal bir sesti, ama içimdeki alarm durumuna uygun görünüyordu.

Benden herhangi bir cevap alamayınca annem şöyle devam etti:

"Cassidy yüzünden seni her şeyden ve tanıdığın herkesten bu kadar ani bir şekilde koparmamız hiç adil değildi. Seni evinden, arkadaşlarından ayırdık, Evie."

Arkadaşlarım mı? ~

"Onları tekrar görmek güzel olmaz mıydı? Valerie ya da Adam'la en son ne zaman konuştun?"

Adını duyunca midem düğümlendi.

Roosevelt'teki son günümde neler olduğunu anneme ya da babama tam olarak hiç anlatamamıştım. Yani annem dehşetimin ya da öfkemin nedenini tam olarak hiçbir zaman anlayamamıştı.

Tek bildiği Adam ve Grace'in o dönemin başlarında çıkmaya başladıkları için üzgün olduğumdu. Ona göre, bu basit bir kıskançlık durumuydu, Adam’ı Grace’ten kıskandığımı düşünüyordu.

Gerçekte, Adam'dan yaptıklarından dolayı nefret ediyordum.

Her şey en başa dönüyor gibiydi; ama tam tersi istikamette. Aşağı doğru bir sarmal, sanki uzayda bir vakum veya Tanrı bilir nereye çıktığı belli olmayan bir tavşan deliği gibi.

Düşüyordum, dönüyordum, aşağı, aşağı, ve daha aşağı...

Adam'la en son ne zaman konuştum?

Üç yıl önce. Grace’in beni rezil etmesinden hemen önce. ~

Onu merak etmiyor değildim ama kendime bunu düşünmeyi yasaklamıştım; soru sormayıp cevap aramayacaktım.

Ama şimdi, soramadığım tüm sorular bir bir gün yüzüne çıkıyordu.

Adam neler yapıyordu? ~

Acaba neredeydi? ~

ADAM

Grubun geri kalanından birkaç dakika önce öğle yemeğinde her zamanki masamıza oturmak için bahçeye çıktım.

Ama şu anda aklımdaki son şey öğle yemeğiydi.

Yılın ilk sınavından aldım nota bakıyordum. Güzelinden bir 40! ~

Tamam. Her şey yolunda. Bunu çözebilirim. ~

Kendimi bildim bileli edebiyat dersi benim için hep zor olmuştur. Hiç ilgimi çekmeyen bir dersti.

Harfler ve kelimeler hep kafamı karıştırırdı. Yakalayamadığım aptal balıklar gibi sayfalarda yüzüyor gibiydiler.

Neyse ki, Bay Ringer düşük notumun bir kısmını telafi etmem için bana ekstra kredili bir ödev teklif etmişti, böylece notumu 80’a çekmeyi deneyebilirdim.

Tek yapmam gereken ödevi Pazartesi’ye kadar bitirmekti.

Ama öğle yemeğinde okumaya başlamazsam, takımın geri kalanıyla antrenman bitene kadar bir daha ödeve bakma şansım olmayacaktı.

Beysbol antrenmanları bahar dönemine kadar başlamayacaktı, ama kaptan olarak, hepimizin formda kaldığından emin olmak benim görevimdi.

Kararlıydım, ödevi çantamdan çıkardım ve göz gezdirmeye başladım.

Shakespeare.

Normal okumalardan daha zor ve kafa karıştırıcı.

On ikinci Gece. Görünüşe göre oyun kılık değiştirmeyle alakalı.

Grace, Hollie ve Valerie ile çift taraflı kapıdan geçip bahçeye çıktığında daha okumaya başlayalı sadece birkaç dakika olmuştu, hatta ilk sayfanın son satırlarındaydım.

Kimse göremeden, ödevi ve okuma metnini masadan alıp sırt çantama sıkıştırdım ve çantamı masanın altına ittirdim.

Grace, Hollie ve Valerie masaya doğru hızlı adımlarda ilerlediler ve karşımdaki banka oturdular.

"Selam Adam!" diye neşeyle selamladı Valerie.

"Selam kızlar."

Hollie'nin gözleri telefonunun ekranına yapışmış gibiydi.

"Bu kadar dikkatini çeken şey de ne?" diye sordum.

Hollie "Hiç, sadece birkaç ünlünün sayfasına bakıyorum," diye cevap verdi.

"Hangi ünlüler?" Valerie omzunun üzerinden telefona baktı. "Evie mi?"

"Ablası Cassidy'nin galası dün geceydi, bu yüzden resimleri internette her yerde,” diye açıkladı Hollie, sıradan bir şeyden bahsediyormuş gibi.

Hollie, Roosevelt'e ikinci sınıfta gelmişti, bu yüzden Evie ile hiç tanışmamıştı. Anadale'in yetiştirdiği en ünlü isimler olan Chase kardeşlerle ilgili her şeyi çok merak ediyor ve ilgileniyordu.

Fotoğrafları görmemiz için telefonunu kaldırdı ve haber sitesindeki bir foto galeriden birkaç fotoğraf gösterdi.

Midem, Evelyn Chase'i parlak kırmızı ruju ve koyu renk, bukleli saçlarıyla görünce beklenmedik bir şekilde hareketlendi.

Yıllarca, Ev ve ben neredeyse ayrılmaz bir bütündük.

Babalarımız sürekli evden uzak olduğu için, annelerimiz bizi ve kardeşlerimizi birlikte büyütmüşlerdi.

İlkokul ikinci sınıfta aynı sınıfa düşünce arkadaşlığımız daha da güçlenmiş ve ciddileşmişti.

Her zaman ikimizin liseden birlikte mezun olacağımızı hayal etmiştim.

Günlük hayatında neler yaptığından en ufak bir fikrimiz yokken halka açık varlığının internette sergileniyor olması çok garipti.

Fotoğraflarda Evie, vücuduna ikinci bir ten gibi oturan, yere kadar uzun kırık beyaz bir elbise giyiyordu.

Çok güzel görünüyordu. ~

Eski en yakın arkadaşım seksi bir kadına dönüşmüştü.

Bunu düşünmek biraz garipti, ama inkar edilemez derecede doğruydu.

Valerie ve Grace fotoğrafları incelemek için telefonun başına üşüştüler. Hollie’nin ağzının suları akarken Grace ise alay edip gözlerini deviriyordu.

"Çok gergin görünüyor, değil mi? Gülümsemekten çok somurtuyor gibi bir hali var," dedi.

Hollie "Kırmızı halıda yürümenin muhtemelen çok stresli olduğunu düşünüyorum, sence de öyle değil midir?" diye savunmaya geçti.

Grace bir kahkaha patlattı.

"Profesyonellerin ve stilistlerin seni en güzel kıyafetlerle giydirip en iyi şekilde poz vermeni sağlamaları mı stresli sence?" diye alay etti.

"Ya da tek sorumluluğunun olan basit bir gülümsemeyle, hatta belki de ifadesiz bir yüzle, kırmızı bir halının üzerinde ileri geri yürümek ve bunun için insanların seni övgü ve hayranlıkla alkışlaması mı stresli?"

"Eminim çok streslidir," dedi ve arkasına yaslandı.

Tüm bu konuşmaların dönüyor olması çok tuhaftı. Uzun zamandır Evie hakkında konuşmamıştık.

Ne de olsa Grace'le ayrılmamızın sebebi Evie'ydi.

Evie okuldan ayrıldıktan kısa bir süre sonra Grace'in ne yaptığını düşünmeye başlamıştım ve durumun ne kadar saçma olduğunu fark etmiştim.

Grace'in ‘zengin kaltak’ görüntüsünün altında, derinlerde gizlenen bir samimiyet ve nezaket vardı, ancak bazen bunu bulmak çok zordu.

Grace'le arkadaş kalmak onunla bir ilişki yaşamaktan çok daha kolaydı ve ayrılığımız yıllardır biriktirdiğimiz anılarımızı silmemiş ve sonuç olarak arkadaş kalmaya karar vermiştik.

"Neymiş ~bu kadar stresli olan? Neyden bahsediyoruz?"

Paul’un sesini duydum. Altıncı sınıftan beri en yakın erkek arkadaşım.

Sonunda. Belki bu konuda konuşmayı artık kesebiliriz. ~

Paul yanıma oturunca beş kişilik grubumuz tamamlanmış oldu.

Valerie, "Evie Chase’den bahsediyoruz," dedi fotoğrafları göstererek.

Fotoğrafları görünce Paul'un gözleri genişledi. "Şuna bak be!"

"Evet," dedi Hollie. "Ama asıl merak ettiğim şey perdenin arkasında neler oluyor? Tüm bu kameralar kapalıyken Evie neler yapıyor?"

Bir an için hepimiz sessiz kaldık.

Sonra Grace çatalını aldı ve salatasını yemeğe başladı.

"Sana ne yapmadığını söyleyebilirim," dedi Paul, Grace'e gözlerini dikerek. "Grace’in garip salatasını yerkenki fotoğraflarına bakıp bu kız ne yapıyor diye merak etmiyordur kesin."

"Fikrini sorduğumu hatırlamıyorum Paul," diyen Grace ona karşılık verdi.

"Sen diyette değil miydin? Salatanı sosa bulamak vicdanını rahatsız etmiyor mu Grace?” diye irdeledi Paul yüzünde alaycı bir gülümsemeyle.

Grace, sinirle peçetesini Paul’e doğru attı ama rüzgarda savrulan peçete ona vurmadan yere düştü.

Konu oradan kaybeden futbol takımımıza geçti ama Evie'nin fotoğraflarını bir türlü aklımdan çıkaramadım.

Kırmızı halı etkinliklerinde onun fotoğraflarını görmek beni her zaman şaşırtmıştı; onu gülümserken görmek, her şeyi geride bıraktığını bilmek.

Evie'nin bu versiyonu, dünyanın geri kalanının gördüğü, tanıdığım Evelyn Chase'den çok farklıydı.

Aniden, uzun zamandır ilk kez, kendimi merak ederken buldum:

Kameralar kapandığında Evelyn ne yapıyor? ~

EVIE

Adam ve Grace'in Anadale'de el ele mutlu bir şekilde dolaştıklarını hayal ettim.

Normal gençlerin yaptığı gibi sinemaya, alışveriş merkezine, bowling salonuna veya havuz partisi gibi eğlenceli yerlere gittiklerini düşündüm.

Arabasında son ses müzik dinlerken gezdiklerini.

Muhtemelen mini kamyonetiyle diye kendime hatırlattım. Adam biz çocukken hep bir mini kamyoneti olsun isterdi.

Sonra birlikte dondurma yediklerini hayal ettim.

Birlikte yazın bitişini kutladıklarını.

Sonra sonbaharı karşıladıklarını... Elma topladıklarını, balkabağı seçtiklerini, elma şarabı içtiklerini ve Connecticut halkının yaptığı diğer şeyleri yaptıklarını.

Bütün bu düşünceler başımı döndürdü.

Kendimi toparladım ve ayağa kalktım, odanın içinde yürümeye başladım.

"Adam’ı tekrar görmek ya da Roosevelt’e ya da Anadale’e gitmek istemiyorum. Bunun ne kadar çılgınca olduğunun farkında değil misin?"

"Evie, tatlım, sakin ol, derin bir nefes al."

Sinirle derin bir nefes aldım.

Söylemesi kolay. ~

"Tabii ki bunu düşündük, Evelyn. Ama kimse sizin Evie ve Addy Chase olduğunuzu bilmeyecek."

"Addy de mi geliyor? Onu neden gönderiyorsun?"

Her şey çok fazla olmaya başlamıştı.

"Onun hayatını da tıpkı seninki gibi çok erken değiştirdik. Senin gibi onu da okulundan ve çevresinden kopardık, bunu hak etmediniz."

"Ben orada yaşadığımız zamanki kız değilim anne. Eğer geri dönersem, bu tam bir kaosa neden olur. Medya çıldırır. Muhtemelen bizi daha çok takip ederler, hatta şimdikinden bile daha fazla!"

Gecikmiş bir algılama sonucu, annemin önceki ifadesinde kullandığı bir cümle dikkatimi çekti.

"Evie ve Addy Chase olduğumuzu kimse bilmeyecek derken ne demek istedik? Gizlice falan mı gitmemizi istiyorsun?" diye merakla sordum.

Kendimi farklı peruklar ve çılgın kostümler denerken hayal ettim. Dev güneş gözlükleri ve trençkotlar, tıpkı filmlerdeki gibi.

Bir kahkaha attım ama annem gülmüyordu.

"Ciddi olamazsın," diye çıkıştım.

"Ciddiyim. Son birkaç yılda çok değiştin. Özelliklerin, konuşman, fiziksel duruşun. Ayrıca kamera karşısında gerçek hayatta olduğundan daha farklı görünüyorsun. Tüm bunlara bir küçük kılık değiştirme katmanı eklersek, bunu yapabiliriz diye düşünüyoruz. Yeni bir kimlik."

Yeni bir kimlik. ~

"Sen ve Addy, her yerde paparazziler olmadan derslerinize ve günlük yaşamınıza odaklanabileceksiniz. Sürekli fotoğraf ve röportaj için peşinizde koşan insanlar olmadığını hayal etsene."

Kulağa ne kadar çılgınca geldiğini ve Adam ve Grace ile karşılaşacak olmanın ne kadar kötü olacağını bilsem de itiraf etmek zorundaydım ki...

Ortadan kaybolmak fikri kulağa hoş geliyordu. Sokaklarda tek başıma dolaşabilir, özgürce gezebilir, sürekli itibar yok eden paparazzilere maruz kalma tehdidi olmadan ne istersem yapabilirdim.

"Güzel bir varsayım, ama -"

Annem sözümü kesti.

"Bu bir varsayım değil, Evie. Dün okulla görüştük. Her şey ayarlandı bile. Sana yarın sabah galadan sonra söyleyecektim aslında ama şimdi söylemek kısmetmiş."

Ne?! ~

Bu gerçek mi? Gerçekten bunlar oluyor mu?! ~

"Anne, ben bunu yapamam! Ben -"

"Yapacaksın Evie. Los Angeles'taki yaşamından uzaklaşman gerekiyor. İki hafta içinde Roosevelt Lisesi'ne geri dönüyorsun."

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok