Işıltılı Hayatlar - Kitap kapağı

Işıltılı Hayatlar

Marie Hudson

Konuşma

SHAY

Zane, büyük sandalyesine geri dönerken, “Her birimiz kendimizi tanıtacağız ve soruların olursa, uygun gördüğümüz şekilde onları cevaplayacağız,” dedi ve önce Conner'a başını salladı.

“Ben Conner Wilkins. Önceden de söylediğim gibi İtalya'da birlikte büyüdük ama çoğunlukla Zane'in evinde vakit geçiriyorduk. İnsanlar üçümüzü bir arada görmediklerinde, kayıp olanın nerede olduğunu merak ederlerdi.”

“Birbirimize o kadar yakındık ki, insanlar hiçbir zaman ayrılmayacağımızı düşünüyorlardı. Hepimizin yaşı 25 ve hiçbirimiz evli değiliz.”

Sırada Noah vardı. “Adım Noah Jacob Milwaukee ve hayır, soyadımın içkiyle hiçbir ilgisi yok. Çoğu insan bana Noah der ama patron beni ara sıra göbek adımla çağırır.”

“Conner hakkımızda her şeyi söyleyerek oldukça iyi bir iş çıkardı zaten. O yüzden benim hakkımda bilmen gereken tek şey bu.” Yüzünde bir kadının külotunu sırılsıklam edecek seksi bir gülümseme vardı.

“Sizlerin mafyada olduğunuza dair söylentiler duydum. Öyle mi?” diye sordum etrafımdaki üç adama bakarak. Seksi olmanın ötesindeydiler; herhangi bir kadın onlarla birlikte olmak için ayaklarına kapanırdı.

Üçü de sırıtarak başlarını salladı. Conner bana baktı.

“Patron elbette liderdir. Ben onun ikinci adamıyım ve Noah da üçüncü adamı. Kararları birlikte veriyoruz, ancak rütbe olarak sıralamamız gerekirse işler bu şekilde yürüyor.”

“Peki Zane herkesin bahsettiği acımasız bir katil mi?” Gözlerim, Zane’in ışıkta parıldayan karanlık gözlerine kilitlenmişti.

Başka bir garson onlara daha fazla içki getirdiğinde Zane bardağını kafasına dikti.

“Eğer bana sorun çıkarırsan, evet, ya kafanı uçururum ya da şurada burada bir boyun kırarım. Şu anda burada en büyük mafyayı ben yönetiyorum, ailem ise İtalya'daki en büyük mafyayı yönetiyor.”

“Buraya taşındım çünkü artık babamdan emir almak zorunda kalmadan kendi ekibimle birlikte çalışmak istedim.”

“Peki benden ne istiyorsun? Bu işlerin içinde olmak istemiyorum. Nasıl ateş edileceğini bile bilmiyorum,” dedim, saçma sapan bahanemin beni buradan hemen çıkarmasını umarak.

Zane'in gözleri karardı ve koltuğunda öne doğru kayarak parmağını yavaşça ileri geri salladı.

“Cık, cık, cık. Beni kızdırmanın en hızlı yolu, senin hakkında zaten bildiğim bir şey hakkında yüzüme yalan söylemektir.”

“18 yaşından beri gizli silah ruhsatın var. Baban seni her hafta mükemmel bir nişancı olmayı öğrenmen için atış poligonlarına götürürdü.”

“Keskin nişancı olmak için Deniz Piyadeleri'ne gidecektin ama annen sana izin vermedi,” dedi Zane.

Başımı yere eğdim. Dosyamın son derece ayrıntılı olduğunu bilmeliydim. Başımı kaldırıp ona baktım. “Benim ve geçmişim hakkında bilmek istediğin her şeyi öğrenebileceğini bilmeliydim.”

“Burada birbirimizi tanıyıp birbirimize güvenmeye çalışıyoruz ama şu anda bana yalan söyleyerek iyi gitmiyorsun. Bilmen gerekiyorsa, iç çamaşırlarını nereden aldığını bile biliyorum.”

“Adamlar bir şeyi kazdığında derine inerler çünkü biri hakkında bilgi edinmek istediğimde buna ihtiyaç duyarım.” Yüzüne yine o şeytani sırıtış yerleşmişti.

“Sormak istediğin bir şey varsa, sor lütfen. Güvendiğimiz veya konuşmak istediğimiz insanlara karşı açığızdır.” Conner içkisinden bir yudum alırken bana gülümsedi.

“Benden tam olarak ne istiyorsun ve neden?” diye sordum, Zane'in gözlerinin içine bakarak.

“Sana ne istediğimi ve nedenini söyledim,” diye cevap verdi tepeden tırnağa beni süzerken. “Ve her zaman istediğim şeyi istediğim zaman elde ederim. Soru sormadan.”

Ayağa kalktım. Cama yürüyüp kalabalık dans pistine bakarken Zane de bana bakıyordu.

Oda ses geçirmez olduğu için müziğin ritmini zar zor duyabiliyordunuz ama arkadaşlarımın etrafta koşturduğunu, içki servisi yaptığını ve para kazandığını görmek gözümün dolmasına neden olmuştu.

Dairemi ve faturaların yarısını ödemek için paraya ihtiyacım vardı. Garsonlar müşterilerin içkilerini önlerine bırakırken, bu gece burada etrafa para saçan bir sürü soytarı vardı.

“Sorun nedir? Neden gözlerin doldu?” diye sordu Zane sert ve soğuk bir sesle.

“Faturalarımı ödemek için aşağıda para kazanmam gerekiyor. Buradaki onca insan arasından neden beni seçtiğini anlamıyorum?” Yüzümden akan bir damla yaşı yavaşça sildim.

Zane’in ayağa kalktığını duydum. Yanıma gelip kalabalık mekâna baktı.

“Faturalarını ödemek için, para kazanmak için ne kadar çok çalışmak zorunda olduklarını görüyor musun? Kıçlarını elleyen, göğüslerine bakan ve sahip olamayacakları bir şey için sertleşen adamlara hizmet ediyorlar.”

“Evet, burada çalıştığım her gece bunu yaşıyorum. Bu yüzden burada çalışmaya devam ediyorum. En iyi bahşişleri öyle adamlar veriyor.”

“Beni yataklarında görmeyi hayal ediyor olabilirler ama iyi bahşiş veriyorlar,” dedim sesimin çatlamasına engel olmaya çalışarak.

Gözümün ucuyla Zane'in bana bakmak için döndüğünü gördüm. Arka cebine uzanıp cüzdanını açtı ve gözlerini benden ayırmadan cüzdanı açtı.

“Burada kabaca gecelik ne kadar kazanıyorsun?”

Başımı salladım. Parasını böyle istemiyordum, parasını doğru bir şekilde kazanan çalışkan bir insandım ben.

Daha ne olduğunu anlayamadan Zane beni döndürüp cama yapıştırmıştı. Bileklerimi başımın üstünde sıkıca tutarak şu anda hiç de memnun olmadığını anlamamı sağladı.

“Sana bir soru sordum; bir cevap istiyorum.” Gözleri soğuktu ve yüzü taş gibiydi.

“Paranı böyle istemiyorum. Bunu zor yoldan kazanıyorum. Hiçbir zaman kimseden bir şey soran biri olmadım. Birisiyle sadece parası için olan bir para avcısı gibi görünmek isteyeceğim son şey.”

Vücudu benimkine sertçe bastırdığında camın arkamdan kırılacağından korkmuştum.

“Sorduğum soru bu değil. Doğru cevabı istiyorum. Öğrenebilirim, biliyorsun.”

“Nasıl öğreneceksin? Burada aldığımız bahşişler sayılmıyor. Onları bölmüyoruz ve her gece ne kadar kazandığımızı bildirmek zorunda değiliz.”

Benden uzaklaşarak laptopun eline aldı ve durduğum yere geri döndü. “Cebine ne kadar koyduğunu görmek için illa kameralardaki kayıtlarımı açmam gerekiyor?”

Kahretsin, bunu unutmuştum. Hayır anlamında başımı salladım. Dizüstü bilgisayarı Conner'a attığında Conner onu kolayca yakalamıştı. Oturmak için koltuğa yönelirken Zane beni tekrar cama sabitledi.

“Ben cevabımı alana kadar oturamazsınız. Conner, dün geceden saymaya başla, olur mu? Muhtemelen beş yüzle buradan çıktığını söyleyebilirim, hatta daha fazlasıyla”

“Tabii ki patron,” dedi Conner. Bir şeyler yazdıktan sonra ekrana baktı.

“Bunu kolay yoldan ya da zor yoldan yapabiliriz. Ya dün geceki vardiyanı izlerken burada dikilirsin ya da dudakların bana tam olarak ne duymak istediğimi söyler.”

Gözlerim Zane'den Conner'a kaydı. Noah da kayıtları izlemek için ona katılmıştı.

“Şimdiye kadar ilk bir saatte iki yüz yaptı.” Conner ve Noah fareye dokundular, muhtemelen bir sonraki bahşişin bırakıldığı görüntü için kaydı ileriye sarmışlardı.

“İyi!” dedim, gözlerimi devirerek Zane'e. “Dün gece yaklaşık yedi yüzle buradan çıktım.”

“Gördün mü, çok da zor değilmiş.” Beni bırakırken gülümsedi.

“İnsanların özelime burnunu sokmasından hoşlanmıyorum,” dedim yere bakarak.

Arkamdan gelip bir elini omzuma koyarak beni camdan nazikçe uzaklaştırdığını hissettim.

“Bir şeye burnumu soktuğum yok, sadece böyle yoğun bir gecede ne kadar iyi bir iş çıkaracağını merak ettim o kadar. Kulübün sahibi olarak müşterilerimin garsonlara ne bıraktığını bilmeye hakkım var. Yani bir anlamda bu benim işim.”

Kolumdan çekerek beni yavaşça kendine döndürdüğünde başımı salladım. Gözlerimin içine baktı ve cüzdanından çıkardığı bir tomar parayı bana uzattı.

“İşte burada benimle konuşmanın karşılığında bu geceki bahşişin.”

Ona bakarken yumruğumu sıktım ve dışarıya çıkmak için etrafından dolaştım. Parmağını şıklattığını duyduğumda iki tane iri yarı adam yolumu kesmişti.

Arkamı döndüm ve ona bakarken kollarımı göğsümde çaprazladım.

“Şimdi de beni tuvalete gitmekten mi alıkoyacaksın?” Sesim bıçak gibi keskindi.

Zane gülerek odanın sonunu işaret etti.

“Aşağıda kendi özel tuvaletlerimiz var güzellik. Böylece misafirlerle ya da her yere kusup ortalığı mahveden insanlarla uğraşmamıza gerek kalmıyor.”

İşaret ettiği yere doğru bakarak yürümeye başladım. Adamlar beni yakından takip ediyorlardı. Onlara elimi kaldırdım. “Bunu yaparken elimi tutacak birine ihtiyacım yok, bunu biliyorsunuz herhâlde.”

“Sadece dışarıya çıkarken kaçmaya çalışmadığından emin olun. Bu gece seninle işim bitmedi,” dedi Zane.

Kapıya ulaştım ve ben içeriye girerken adamlar iki yanda durdular. Burası dış dünyayla aralarında sadece küçük bir penceresi olan büyük bir tuvaletti.

Tuvaleti kullanırken onlara bakan insanlara neden ihtiyaçları olsun ki zaten? İşimi bitirdikten sonra devasa yere bir göz gezdirdim.

Köşede iki küvetten daha büyük güzel bir jakuzi ve iki tane lavabo vardı. Hareket sensörlü altından yapılmış musluklar da dikkat çekiyordu.

Ellerimi yıkayıp köşede asılı duran altın sarısı havluyla kuruladıktan sonra kapıya geri döndüm ve işime geri dönebilmeyi dileyerek elimi soğuk kapı koluna koydum.

Bir iç çektikten sonra kapıyı açtım. İki adam hâlâ orada duruyorlardı, içeriye girdiğimden beri bir kaslarını bile kıpırdatmamış gibi görünüyorlardı. Yürümeye başladığımda beni takip ettiler ve beni yerime bıraktıktan sonra tekrar girişe yöneldiler.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok