
Nerede olduğunu ya da ne kadar zaman geçtiğini bilmese de öfkesini hâlâ tüm varlığıyla hissedebildiği için koşmaya devam ediyordu.
Kiara ona yaşını söyler söylemez Mike kontrolü eline alıp koşmaya başlamıştı. Bu kadarını beklemiyordu.
Onu neden etkilediğine dair hissettiği kafa karışıklığı.
Küçük bir kıza işkence çektirdikleri ve ona kötü muamele ettikleri için Kara Orman Sürüsü’ne duyduğu öfke.
O kızın gerçekte ne olduğunu bilmemesi.
Dominic derin bir iç çekti. Kızın tüm özellikleri insan olduğuna işaret ediyordu. Ama neden bir kokusu yoktu?
Ebeveynleri kurtken o nasıl insan olabilirdi?
Bir kurdun ısırığından nasıl kurtulmuştu?
Ve en önemlisi, onun kurt adının Mike olduğunu nereden biliyordu?
Kiara’ya kurt adını hiç söylememişti ve başka bir yerden duymuş olmasının imkânı yoktu. Kız oraya geldiğinden beri hiç kimseyle konuşmadığı için bundan gayet emindi.
Mike gözlerini devirip yavaşladı. Buradaki orman farklıydı. Ağaçlar sık olduğu için orman daha da karanlık görünüyordu.
Mike bir adım daha atınca burnuna hücum eden metalik koku gözlerini yaşarttı.
Kan kokusu.
Mike sorgulamadan itaat etti. Bir çalıya doğru yürüyüp arkasına saklandı. Kokusunu alamayacakları kadar uzağa ama onları duyabileceği kadar yakına konuşlandı.
Birinin, “Umurumda değil!” dediğini duydu.
“Alfa, kararlarını asla sorgulamam ama tehlikedeyiz. Blake ile o pislik yaverleri hâlâ etrafta gizleniyor olabilir.”
Mike evden çıkan üç adam gördü. İçlerinden birinin elinde kâğıtlar vardı. Neden birkaç kâğıt parçası uğruna saldırıya uğrama riskini göze almışlardı?
Kâğıtları tutan adam, adamlardan birine, “John, ne taraftan?” diye sordu.
“Bu taraftan, Alfa.”
Adamlar Mike’a çok da uzak olmayan bir ağaca doğru yürüyordu.
Mikah, “O kâğıtlar için bu kadar uğraşmana ne gerek var? Kız muhtemelen çoktan ölmüştür,” dedi.
Jamie hızla arkasını dönüp Mikah’nın boğazını sıktı. Zehir dolu sesiyle, “Çünkü ölmüş olsaydı, hepimiz çoktan ölmüştük!” dedi.
Kiara’yla ilgili mi konuşuyorlardı?
O ölürse neden hepsi ölmüş olacaktı?
Dominic, Jamie’yle yalnızca bir kez karşılaşmıştı. Sevgi dolu iyi bir Alfa olmaktan çok uzaktı ve tüm sürüsü ondan inanılmaz derecede korkuyordu. Sürülerinin haydutlardan kalır yanı yoktu.
Tek farkları gerçek haydutlar olmamalarıydı. Her zaman safkan lycana takıntılı hâlde onu bulmaya çalışırlardı. Bunun nedeni bilinmiyordu.
“Özür dilerim, Alfa. Ama ne anlamı var anlamıyorum. O yalnızca değersiz bir insan.”
“Çünkü biz senin bilmediğin bir şey biliyoruz, Mikah.”
“Neymiş o, John? Ben Beta’yım. Sürüde olup biten her şeyi bilirim.”
“Hayır, bilemezsin Mikah. Bunu bilmiyorsun.”
“Sen neden bahsediyorsun, Alfa?”
“Konu John’un sürtüğü. Ama bunu burada tartışmayacağız.”
“Benden neyi saklıyorsun?”
“O sürtük eşini bulmadan önce onu tekrar ele geçirmemiz gerektiğini söylüyorum!”
Jamie, Mike’ın arkasına saklandığı çalıya bakarak, “O da neydi öyle?” diye sordu.
Jamie çalılara doğru yürürken, Dominic Mike’ı bastırdı. Uzaktan bir uluma sesi yankılandı.
“Gitmeliyiz.” John küçük bir kutu çıkarınca üç adam koşarak uzaklaştı.
Bir uluma daha duyuldu. Mike tanıdık ulumadan Dean’in onu aradığını anladı. Ulumanın kaynağına doğru koşup çok geçmeden Dean’i buldu.
Birbirlerinin önünde durdular.
Başını Mike’a doğru saygıyla eğdi.