Kelsie Tate
ELLA
Declan, Yeşil Bayır’a katılalı tam bir yıl olmuştu. Baş aşçılığa yeni terfi edilmiştim; artık doğrudan annemin altında çalışıyordum. Çok da iyiydim, hatta annemi bile geride bırakmıştım.
Zane iki yıllık alfa eğitiminden dönmüştü. Bu nedenle sürü, Zane’i sürünün gelecek alfası olarak tanıtmak üzere diğer sürülerden alfaları davet ettikleri bir etkinlik düzenliyordu.
Bütün gün parti için ordövrler ve tatlılar hazırlamak için çok çalıştık. Etkinliğe katılamayacağımı biliyordum. Bu bende biraz hayal kırıklığına yol açsa da işime sadık kalmalıydım.
Ayrıca, etrafımda olmasını istemediğim herkes o partide olacaktı.
“Hey, Ella, içki barını nereye kaldırdıklarını biliyor musun?” diye seslendi Declan mutfağa girerken.
Declan benim en iyi arkadaşım ve neredeyse ağabeyim gibi olmuştu. Harika bir barmendi ve büyük partilerde her zaman bizimle çalışırdı. Nazik ve komik biriydi, ayrıca tanıdığım en iyi insandı.
“Orada olmalı,” diye yanıt verdim, işimden başımı kaldırmadan.
“Neye ihtiyacım olduğunu bilene kadar bırakmalarını söylemiştim,” dedi sinirle başını sallayarak. Uzaklaşırken gülümseyerek, “Partiden sonra arta kalan yiyeceklerle randevuya ne dersin?” diye sordu.
“Hımm,” diye mırıldandım. Tatlıların içine dolgu malzemesi koymaya odaklanmıştım. Böylece annem ve diğer aşçılarla birlikte mutfakta koşuşturup her şeyi yetiştirmek için hararetle çalışmaya devam ettim.
“İyi görünüyorsun,” dedi önümde duran birisi.
Başımı kaldırıp bakınca Zane’i gördüm. İki yıl içinde oldukça irileşmişti. Boyu uzamıştı ve belli ki spor yapıyordu. Kasları bile kaslanmıştı.
“Zane,” diye cevap verdim donuk bir sesle. Ayrı geçen iki yıl, aramızdaki bağı tamamen yok etmiş, bana yalnızca incinen duygularımı bırakmıştı.
“Nasılsın?” diye sordu kibarca.
Öfke ve şaşkınlık içinde başımı kaldırdım. “Yani, beni reddettiğinden bu yana nasıl olduğumu mu soruyorsun?”
Geri çekildiğinde gözleri öfkeyle parladı. “Kibar olmaya çalışıyordum. Alfanla konuşma şeklin bu mu Omega?”
Konumumu unutmuştum. Yine. Bugünlerde başımı gerçekten belaya sokacaktım. Başımı eğdim. “Yerimi unuttum. Affet beni, Alfa.”
Henüz resmi olarak alfa olmasa bile bir alfanın gücüne ve duruşuna sahipti. Beni telaşlı ve öfkeli bir halde bırakarak yürüyüp gitti.
Mutfaktan çıkıp koridorda saklandım. Gözlerimi kapatıp sırtımı duvara yasladım. Birden büyük bir el koluma dokundu. Çığlık atarak dönüp baktığımda Zane’in başımda dikildiğini gördüm. Gözleri alev alev parlıyordu.
“Sözlerine dikkat etsen iyi edersin. Bu sürüde meydan okumak iyi bir şey değildir, Omega. Haddini bil!” diye hırladı. Ardından beni yere fırlattı.
“Emredersin Alfa.” Gözlerimdeki meydan okuyan ifadenin sözlerime ihanet edeceğini bildiğimden ona bakmadım.
Sanki ayağa kalkmamı bekliyormuş gibi orada sessizce durmaya devam etti. Sonunda başımı kaldırıp gözlerine baktım. Neredeyse kendini kötü hissediyormuş gibi görünüyordu.
Beni etkilemesine izin vermeyecektim. Ayağa kalkıp oradan uzaklaşmadan önce hafifçe eğildim.
“Gerçekten de iyi görünüyorsun Ella.”
Sözleri beni dondurdu. Gitmeden önce başımı salladım.
Kolum acıyordu, daha sonra moraracağını biliyordum. Mutfağa geri döndüğümde, annem işimize devam etmeden önce bana güven verici bir bakış attı.
Hayal kırıklığımı bastırarak yoğun bir şekilde çalışmaya devam ettim. Kim olduğunu sanıyor da buraya gelip bana böyle davranıyor? Bizi bu şekilde incittiği için kurdumun öfkeyle volta attığını hissedebiliyordum.
Birkaç saat sonra, annemle birlikte hızlıca duş alıp daha iyi kıyafetler giymek için eve geri döndük. Partiye girmemize izin verilmese bile şık görünmemiz gerekiyordu.
Bol, çiçek desenli bir bluz ve siyah dar bir pantolon giydim. Ayaklarıma babet geçirip saçımı dağınık bir topuz yaptım.
Biraz daha şık görünmek için hafif bir makyaj yaptıktan sonra odamdan çıkıp annemle birlikte sürü binasına doğru yürüdüm.
ZANE
Arabadan indiğimde sürü binasına bakıp gülümsedim. İki yılın ardından nihayet evimdeydim. Yakında babam emekli olduğunda alfa görevini ben devralacaktım. Kendimi hazır hissediyordum.
Eve adımımı attığımda, uzun zamandır almadığım bir koku aldım. Elma şarabı. Mutfağa girdiğimde Ella’yı gördüm; sıcakta çalışmaktan yüzü kızarmıştı.
Saçları yüzüne dökülmüştü ve birinin söylediği bir şeye gülümsüyordu. Hafif bir sızı hissettim; eş bağının beklenmedik bir kalıntısı ama omuz silktim.
İki yıl, eşler arasındaki çekimin tamamen ortadan kalkması için yeterli bir süre olmalıydı. Onu reddetmiştim. O küçük omegayı lunam olarak istemiyordum. Benden aşağı konumdaydı ve zayıftı.
Ama onu izlerken, bir an için okuldaki küçük omegayı göremedim. Bu kız bir kadındı. Başımı sallayıp ona doğru yürüdüm.
“İyi görünüyorsun.”
Kim olduğumu anladığında yüzünde beliren tiksinti ifadesi beni üzdü. Daha sonra onu koridorda duvara yaslanmış halde gördüğümde, ona hemen orada, o anda sahip olmak istedim.
Ancak bunun yerine onu korkutup tehdit ettim.
Odamda volta atıyor, ellerimi saçlarımda gezdiriyordum. Onu reddetmiştim. Neden böyle hissediyordum? Düşüncelerim kapının çalınmasıyla bölündü.
“Gir.”
Mariah içeri girdi. Tam da ihtiyacım olan şey: dikkatimi dağıtacak bir güzellik. “Hoş geldin bebeğim,” dedi bana tatlı gülümsemesiyle. Ardından elbisesini çıkarıp yere bıraktı.
Hızla öne atılıp onu kucağıma alarak yatağa fırlattım. Şehvetim ve tutkum beni ele geçirmişti.
Omegayı aklımdan çıkarmak için ihtiyacım olan rahatlığa kavuşmayı umarak onu durmadan, sert bir şekilde becerdim.
Mariah etkinliğe hazırlanmak için odamdan çıktığında, ben de smokinimi giymeden önce uzun bir duş aldım.
Partiye gitmek için aşağıya inmeden önce aynanın önünde durup, “Fena değil,” diye mırıldandım. Mutfağa doğru yürürken yeniden Ella’yı gördüm.
Koyu renk saçlarını başının tepesinde topuz halinde toplanmış, boynu açıkta kalmıştı. Kurdum bu manzara karşısında inledi.
Onu reddettiğim günden beri kurdum bana kızgındı. Ne var ki o zayıf omegayı alıp onu lunam yapamazdım. O bir hiçti.
Yüksek rütbeli sürü üyeleri ve ziyaretçi alfalarla dolu büyük balo salonuna doğru ilerledim.
Babam Alfa Daniel beni gezdirip tüm ziyaretçilerle tanıştırdı. Diplomatik davranmak zorunda kalmaktan hoşlanmıyordum. Bazı ziyaretçi alfaların da aynı şekilde hissettiğini tahmin edebiliyordum.
O sırada Mariah’nın içeri girdiğini gördüm; vücudunun her santimini saran kıpkırmızı elbisesiyle çok seksi görünüyordu.
Benim eşim olmadığını biliyordum ama gönül eğlendirmek için harika biriydi. Eğer daha iyi birini bulamazsam onu lunam yapacaktım. Davetlilerden izin isteyerek onu dans pistine sürükledim.
“Seninle daha yeni işim bitmemiş olsaydı tam burada üstüne atlayabilirdim,” diye kulağına fısıldadım. Gülümseyerek bana daha da yaklaştı; kalçalarını bana sürtüyordu.
Elimi tuttuğunda homurdanarak onu gizlice balo salonundan çıkardım. Koridordan geçerek çalışma odalarından birine girdik. Kapıyı arkamdan kapattıktan sonra dar elbisesinin fermuarını açıp üzerinden çıkardım.
Mariah’yı kucağıma alıp masanın üzerine oturttuktan sonra, külotunu yırtıp içine girerek inlemelerinin eşliğinde onu sert ve hızlı bir şekilde becermeye başladım.
İşimiz bittiğinde ofisin kapısını açınca bir gürültüyle karşılaştık. Yere baktığımda Ella’yı gördüm. Bir tepsi yemek etrafa saçılmıştı.
Mariah, “Temizle şunu Omega,” diye homurdandı.
Ella’yı yerde öylece bırakarak uzaklaştık. Birden içimde dönüp ona yardım etme isteği uyandı ama aldırış etmeyip yeniden partiye katıldım.