Karar Anı - Kitap kapağı

Karar Anı

Ronja T. Lejonhjärta

Doğum Günü Partisi

“Hazır mısın doğum günü kızı?” diye sordu Micheal göz kırparak. Dövüş ringindeki yerini alıyordu.

“Asıl sen hazır mısın?” dedim kıkırdayarak. Micheal bana doğru yaklaşıp ileriye atıldığında son anda kenara çekildim. Tökezleyerek yanımdan geçti.

“Bu çok adiceydi,” diye haykırdı Micheal.

“Hayır, zekiceydi. Tekrar deneyelim.”

Bir şeyler bulabilmek için etrafıma bakınırken burnuma harika bir koku geldi, yeşil elma ve limon. Ağzım sulanmıştı, bunu tatmak değil, ona dokunmak istiyordum. Sonra ikinci bir koku burnuma çarptı, gül ağacı ve vanilya.

Micheal dikkatimin dağılmasını fırsat bilip çeneme vurdu. Çenemi ovarken kendime küfrettim. Dikkatimin dağılmasına nasıl izin verirdim?

Micheal tekrar gardını aldı ve saldırmam için bana işaret etti. Sağa sola zıplayarak onu şaşırttıktan sonra tekrar sola döndüm ve yandan kaburgalarına vurdum.

Gürültüyle inlerken hızla arkasına geçtim. Toparlanmasına fırsat vermeden dizinin arkasına bir tekme attım ve kollarımla onu boynundan kavrayıp etkisiz hâle getirdim.

Koluma dokunup pes ettiğini işaret edene kadar onu sıkıca tuttum. Bıraktığımdaysa dizlerinin üzerine düşüp öksürmeye başladı.

Alfa Darren ve Greyson ringin dışında beni alkışlıyor, Alfa Darren’ın kahkahası mekânda yankılanıyordu. “İşte benim kızım.”

Micheal ile birlikte, “Alfa,” dedikten sonra saygıyla başlarımızı eğdik. Alfa Darren başını salladıktan sonra tekrar rahat konumuna geçtik.

Greyson antrenmanı sonlandırdıktan sonra tüm öğrenciler aceleyle duşlara yönelmişti. Tam ben de duşlara doğru ilerlemek üzereydim ki birisi beni tebrik etmek için omzuma dokundu.

“Olivia, henüz bir karar vermedin mi? Micheal’ı gönderiyorum ama gördüğün gibi sen de harika bir dövüşçü olursun,” dedi Alfa Darren. Kararımı duymayı beklerken sabırsızdı.

Sadece daha iyi bir dövüşçü olmamı değil, aynı zamanda oğullarıyla arama mesafe koymamı istediğini de hissediyordum. Onlara benden uzak durmalarını emredebilirdi ama duruma hassas yaklaşmanın daha akıllıca olduğunu düşünüyordu.

“Yakında sana haber veririm Alfa Darren,” dedim kararsızlıkla. Hâlâ ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Güvenli yolu mu seçmeliydim, yoksa her şeyi riske mi atmalıydım?

“Tamam, tamam ama çok uzun sürmesin,” dedi şakayla karışık.

“Sürmez, söz veriyorum. İkizleri gördün mü?”

“Gördüm,” dedi kıkırdayarak.

“Ve?” Ayrıntı vermediği için biraz sinirlenmiştim.

“Ve sana sadece doğum günü kızının bu akşam saat tam 7’de en güzel elbisesiyle rıhtımda olması gerektiğini söyleyebilirim,” dedi alay ederek.

“Orada olacağım, teşekkür ederim,” dedikten sonra duşlara doğru koşmaya başlamıştım ama Alfa Darren arkamdan seslenince ona döndüm.

“Az kalsın unutuyordum… Doğum günün kutlu olsun Olivia.”

Sürü evindeki odama girdiğimde yatağımın üzerinde küçük, dikdörtgen bir kutu buldum. Kutuyu görür görmez gülümsemiştim. Bunun ikizlerden gelen doğum günü hediyem olduğunu biliyordum. Hemen kutuyu açmaya koyuldum.

Hediyeyi paketlemeye zahmet etmemişlerdi, bu yüzden tek yapmam gereken kapağı kaldırmaktı. Kutuda üzerinde dolunay tılsımlı bir kolye vardı ve arkasında veni, ~vidi,~ ~ve ~amavi~ ~kelimeleri yazılıydı.

“Geldik, gördük, sevdik,” diye fısıldadım, başparmağımı yazının üzerinde gezdirirken.

Bu gecenin onlarla geçireceğim son gece olabileceğini bilmek kalbimi sızlatıyordu. Eşimi bulunca onlara karşı beslediğim duygularım değişmeyecek, onları her zaman sevecektim ama bu sevgiyi kalbimin derinlerine gömmem gerekecekti.

Uzun bir duş aldıktan sonra günün geri kalanını kitap okuyarak ve gece için hazırlanarak geçirdim.

Yırtık bir kot pantolon, ikizlerden çaldığım siyah bir tişört ve siyah yüksek topuklu ayakkabılarımı giymeye karar vermiştim.

Uzun sarı saçlarıma maşa yaptıktan sonra saçımın bir tarafını Fransız örgüsüyle örüp saçlarımı atkuyruğu yaptım. Hafif bir göz farı, maskara ve son olarak mat, koyu kırmızı bir ruj sürdüm.

Son olarak kombinimi ikizlerin bana verdikleri kolyeyle tamamladım.

Telefonuma baktım. 18:48. Limana gitme vakti gelmişti. Alt kata inip evden çıktıktan sonra göle giden patikadan aşağıya doğru yürümeye başladım.

Dolunay yolumu aydınlatırken bir süre sonra Greyson ile Emma da yolda bana katıldı. İkisi de doğum günümü kutlarken Greyson bana sarıldı ve Emma garip bir şekilde bana el salladı. Benden hâlâ pek hoşlanmıyordu.

“Bütün gün bununla uğraştıklarını duydum,” dedi Emma. Kıskançlığı sesinden belli oluyordu.

“Daha çok bütün ay. Kaç saat parti planlamasına katlanmak zorunda kaldığımı sayamadım,” diye ekledi Greyson. Ardından kollarını ikimizin de omuzlarına doladı.

“Bu çocuklar nasıl parti verileceğini iyi biliyorlar.”

Birkaç dakika sonra göle ulaşmıştık. Müzik sesi gittikçe yaklaşıyor, ağaçlara asılmış ışıklar bizi partiye doğru götürüyordu.

Bira, tekila, rom, soda, nar ekşisi, ananas ve daha birçok içki malzemesinin eşsiz kokusunu alabiliyordum.

Ve yine daha önce dikkatimi dağıtan o yeşil elma ve limon, gül ağacı ve vanilya kokusu da burnuma çarpıyordu. Meme uçlarım sertleşirken vajinamın gerildiğini hissettim.

Kokular çok lezzetliydi, sahibiyle göz göze gelmeden bile beni tahrik ediyordu.

Rıhtım nihayet görüş alanıma girdiğinde orada bekleyen bir sürü insan olduğunu gördüm. Görünüşe bakılırsa on altı yaşından büyük ve yirmi beş yaşından küçük her sürü üyesi buradaydı, bu da neredeyse yüzün üzerinde kurt demekti.

Yanından geçtiğim çoğu kişi beni selamlayıp doğum günümü kutlamaya başladı. Bazıları bir eş bulacak kadar büyüdüğüm için beni tebrik ediyordu, diğerleriyse sadece içmek için bir nedenleri olduğu için mutluydu.

Sarhoş edici kokuları rıhtımın sonuna kadar takip ettim. Jameson ile Liam arkaları bana dönük bir şekilde tam karşımda duruyorlardı.

Arkadan bile muhteşem görünüyorlardı. Havayı kokladığımda o kokuların onlardan geldiğini fark ettim. Yeşil elma ve limon kokusu Jameson’a aitti, gül ağacı ve vanilya ise Liam’dan geliyordu.

Zihnimin bir köşesinde eşlerim ~sesi yankılandı. Onu ya da onları bulduğumu biliyordum. Çok mutluydum, çocukluğumdan beri en iyi arkadaşlarım olan ikizler benim eşimdi. Üç yıldır zaten birlikteydik.

Onları zaten seviyordum. Bunun sadece eş bağından kaynaklanamayacağını biliyordum. Onlar benim istediğim, ihtiyaç duyduğum her şeydi. Dileğim gerçek olmuştu. Kalbim mutluluktan neredeyse yerinden çıkacaktı.

Durgun göle yansıyan Ay’ı izlerken sırtları hâlâ bana dönüktü. İkisi de havayı kokladıktan sonra sırıttı.

Yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle arkalarını dönmeden hemen önce, “Eşim,” dediler. Ardından benimle göz göze geldiler.

Gözleri benimkilerle buluşur buluşmaz eş bağı yerine oturmuştu. Sanırım o anda hiç olmadığım kadar mutluydum. Ta ki onların çatık kaşlı suratlarına bakana kadar.

Huzursuz olduklarını fark ettiğimde yüzümdeki gülümseme kayboldu. “Sorun nedir?”

“Hayır,” dedi Liam sessizce. Jameson artık bana bakmıyordu. Gözlerini ahşap iskeleye dikmişti.

Kaşlarımı çattım. “Hayır derken?” diye sordum. Jameson bana doğru bir adım atıp kolumdan tuttu ve beni iskeleden uzaklaştırdı. Liam da hemen arkamızdan geliyordu. “Jameson, beni korkutuyorsun.”

Jameson kolumu tuttuğunda kolumdan vücuduma yayılan elektrik dalgası kafamı daha karıştırmıştı. Neden beni sürüklüyordu? Neden kızgındı ve neden bana bakmıyordu? Liam neden bunu yapmasına izin veriyordu?

Jameson beni sürü evine doğru sürüklemeye devam ederken, “Sürü evinde konuşacağız Olivia,” dedi.

“Jameson, sakin ol,” dedi Liam, yüzünde kasvetli bir ifadeyle bize yetişirken. “Kendi başına yürüyebilir.”

Jameson, Liam’ın sözlerine aldırmadı. Parti misafirlerinin sorgulayan bakışları beni daha da fazla strese sokuyordu. Ne yanlış yapmıştım?

“Neler oluyor?” diye sordum bir cevap için yalvararak. Ama ikisi de bana cevap vermiyordu.

Ormandaki patikaya ulaştığımızda artık partiden ve bizi dinleyen kulaklardan uzaktaydık. Kolumu Jameson’ın elinden çekip kurtardım ve kollarımı kendime doladım. İkisi de durup bana baktı.

“Hadi, içeriye girelim,” dedi Liam beni ikna etmeye çalışarak. Ama o kadar kolay boyun eğmeyecektim. Cevap istiyordum.

“Neden böyle davranıyorsunuz? İkiniz de benim eşimsiniz. Sizi seviyorum. Siz beni sevmiyor musunuz?” diye sordum gözlerimde yaşlarla.

İkisi de cevap vermiyordu. Etrafımızdaki tek ses rüzgârın çimenlerdeki hışırtısı ve böceklerin cıvıltısıydı. İşte o an kafama dank etmişti. “Beni reddediyorsunuz?”

“Olivia...” Jameson bana doğru uzandı ama bana dokunmasına izin vermeden bir adım geri çekildim. “Başka seçeneğimiz yok.”

Liam ensesini ovuşturarak, “Böyle olsun istemezdik,” dedi.

Titremeye başlamıştım. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Ben çok sık ağlamazdım. Muhtemelen babam öldüğünden beri ilk kez ağlıyordum.

“Neden?”

“Sen bir omegasın,” derken Jameson gözlerimin içine bile bakamamıştı.

Alfa Darren’ın bir omegayı luna olarak istemeyeceğini biliyordum ama ikizlerin bunu umursamadığını sanıyordum. Beni sevdiklerini ve içimdeki potansiyeli gördüklerini sanıyordum.

Güçlü bir savaşçıydım, taktikler konusunda zekiydim, etkinlik düzenlemede iyiydim ve her türlü konuda bilgiliydim. İnsanlar tarafından her zaman güzel ve akıllı biri olarak görülür, çoğu kişi tarafından sevilirdim.

“Madem yeterince iyi değildim, neden bunca yılı benimle geçirdiniz?”

Kederli bakışları bana duymak istemediğim cevabı veriyordu. Ben sadece bir eğlenceydim, benimle sadece zaman geçirmişlerdi. “Hadi o zaman, yapın şunu,” diye meydan okudum onlara.

İkisi de derin bir iç çekti. “Ben Liam Alexander Murphy, Ak Meşe Sürüsü’nün alfası, seni, Olivia Beth Wilson’ı lunam olarak reddediyorum. Kabul ediyor musun?”

“Evet.” Acı içime işlerken eş bağının koptuğunu hissedebiliyordum. Göğsümü tutarken bir dizimin üzerine düştüm. Nefesim kesiliyordu ama bir sonraki cevabı bekleyerek dikkatlice ayağa kalktım. Her şeye rağmen güçlü duracaktım.

“Ben Jameson Gabriel Murphy, Ak Meşe Sürüsü’nün alfası, seni, Olivia Beth Wilson’ı lunam olarak reddediyorum. Kabul ediyor musun?”

“Evet.” Aynı acı bedenimden geçtikten sonra son eş bağı da kopmuştu. Bu sefer dört ayak üstüne düşerek öğürmeye başladım.

İkizler bana doğru koşup bana yardım etmeye çalıştı ama onları geri ittim. Tenlerine değen parmak uçlarımdan geçen elektrik dalgasını görmezden geldim. Büyük bir çabayla ayağa kalkıp arkamı döndüm ve oradan kaçtım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok