Vitu
ADDY
Uyuyormuş gibi davranmak için elimden geleni yapıyordum. Ne de olsa denemek kimseye zarar vermezdi.
“Addalynn Reina! Hemen lanet yatağından kalk!” Kay üzerime atlarken bağırıp acımasızca yorganımı üzerimden çekip aldı.
Lanet olsun!
“İstemiyorum,” demeye çalışsam da nafileydi. Sözümü anında kesti.
“Tam bir haftadır bu yataktasın! Baban kendini hasta hissetme bahanene inanabilir ama ben seni çok iyi tanıyorum. Kelly Teyze son bir haftadır okuldan kaçtığını öğrenince seni öldürecek.”
Kay yanıma uzandı.
“Annem öğrenmeyecek! Daha dönmesine iki hafta var, o yüzden endişelenme. Ayrıca, ben gerçekten hastayım!” Surat astım.
Kaylee bana, Sana hiç inanmıyorum, ~der gibi bir bakış attı.
Hemen başımı ellerimin arasına aldım. “Ah, başım. Çok fena ağrıyor, Kay!” Daha inandırıcı görünmek için yüksek sesle inlemeye başladım.
“Sürtük, iki dakika önce bana karnının ağrıdığını söylemiştin.”
Ah, kahretsin!
“İyi, beni yakaladın.” Pencereye baktım. Yanımızdaki evde yaşayan çocuğu düşününce kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyordu.
“Neler oldu?”
Kay’e dönüp baktığımda bana, hemen dökülsen iyi edersin, ~der gibi baktığını gördüm. Yüksek sesle iç çektim, konunun peşini bırakmasını umuyordum.
“Hayır, küçük hanım. Geçen hafta beni Trevor’ın partisinde mahsur bıraktığın için geçerli bir sebep sunsan iyi olur.”
“Bir daha asla görmek istemediğim o pisliğin beni bırakmasına razı gelmek zorunda kaldım! Bunu nasıl yaparsın? Lanet olası Blake ve onun lanet olası sevimli gamzeleri…”
Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda yüzümde bir sırıtma belirdi.
“Blake mi?” Kızarmış yüzüne gülümsedim.
“Hayır, şimdi konuyu değiştirmiyorsun. O partiden beri bu yataktasın. Eğer önümüzdeki yirmi saniye içinde konuşmaya başlamazsan seni kız kıza dışarı çıkacağımız gün ekerim.”
Nefesim kesildi. “Yapamazsın!”
“Bekle ve gör!” Kay, o gece neler olduğunu anlatacağımı bildiğinden bana meydan okuyordu. Yatakta doğrulup oturdum.
“Biliyorsun, partide beni yalnız bırakmıştın. Sonra bir adamla dans ettim ama birden ondan kaçmak istedim. Seni aradım ama bulamadım. Birden karanlık oldu ve sonra havuza düştüm. Ardından Asher bana yardım etti. Ben de onu öptüm,” diye olan biteni bir nefeste söyledim.
Kaylee bir saniye kadar bana baktı.
“Asher’ı öpen sen miydin?”
Elimi ağzına götürüp yalvarır gözlerle ona baktım.
“Hemen yan evde oturuyor, aptal!”
“Doğru!” Gülmeye başladı. “Tüm hikâyeyi dinlemek istiyorum. Sonra önemli bir şey duymak isteyebilirsin.”
Korku dolu gözlerle ona baktıktan sonra hafıza şeridinde istenmeyen bir yolculuğa çıkmaya başladım. Ona yaptıklarımı anlatmayı bitirdiğimde gülümseyip bana umut dolu gözlerle bakmaya başladı.
“Ne oldu?”
“Detayları öğrenmek istiyorum, Addy.”
İnledim.
“Öpücükten sonra olan her şeyi anlat. Ne de olsa bu senin ilk öpücüğündü!” Bana bilmiş bir bakış atıp sırıttı.
Alaycı bir gülümsemeyle ona baktıktan sonra anlatmaya devam ettim.
***
Çatlamış dudaklarımı onun yumuşak, nemli dudaklarına bastırmadan önce içimden geri sayıma başlamıştım. Ellerim yüzünü sarmak için yukarı kalktı, bacaklarım kalçalarının etrafında geriliyordu.
Asher ilk başta kaskatı kesilmişti. Reddedilme korkusuyla gözlerimi açmaya korkuyordum.
Aptal, aptal, aptal!
Seni isteyeceğini nasıl düşünürsün? Mankafa!
Tam geri çekilmeye karar verdiğimde, olanlar oldu. Yüzünü eğip beni öperken elleriyle beni hafifçe kendine yaklaştırdı.
Hay Allah! Asher King beni öpüyor.
Dudakları dudaklarımı şehvetle okşarken elimde olmadan ağzına yumuşak bir şekilde inledim. Vücudumu ona daha da yaklaştırırken parmaklarım ıslak saçlarının arasından kıvrılıyordu.
Etrafımızdaki her şey bir anda kayboldu. Müziği duyamıyordum, çığlıkları duyamıyordum. Normalde karanlıkta benliğimi saran korkuyu hissetmiyordum. Kendimi Asher’ın kollarında yıllardır hissetmediğim kadar güvende hissediyordum.
Evimdeyim.
Burası evim gibi.
Bir öpücük daha almadan önce nefes almak için hafifçe geri çekildim ama bu sefer Asher bu girişimimi ilk seferki kadar hoş karşılamadı.
“Bu ne lan!” diye gürleyip beni sertçe itti.
Kalbim durmuştu. Etraftakiler arkalarını dönüyor ama doğru düzgün göremedikleri için fazla dikkat etmiyorlardı. En azından ben öyle sanıyordum.
Elim havuzdaki metal merdivene temas etti.
Ne?
Demek Asher bizi merdivene ulaştırmayı başarmıştı. Neden bana kalkmamı söylememişti?
Tekrar, “Bu ne lan?” diye mırıldandı. Arkasını dönüp ters tarafa bakmaya başladı. Sesi kızgın geliyordu, şaşırmış gibiydi.
Artık onu görebiliyordum. Ay ışığı kaslı sırtında parlıyordu. Bana bakma zahmetine bile girmemişti.
Gözlerime yaşlar birikmişti ama tutup kendimi yukarı çekmeyi başardım.
Artık kendimi güvende hissetmiyordum. Yine dehşete kapılmıştım. İnsanlar dönüp bana bakıyorlardı. Yüzümü saçlarımla kapatıp arka bahçeye doğru koşmaya başladım.
Dışarı çıkmam lazım.
Arabaya ilerlerken anahtarları kontrol ettim, hâlâ cebimde, güvenli bir şekilde duruyorlardı. Uzun saçlarımdaki suyu hızla sıkıp cebimden anahtarları çıkardım.
Tam motoru çalıştırdığımda, Trevor’ın evindeki ışığın tekrar yandığını gördüm. Rahatlamıştım. Nefes alış verişlerim yavaşlamaya başlıyordu.
Bir daha asla evimden dışarı adımımı atmayacaktım.
***
Bir elin anılar yüzünden tekrar yüzümden akan gözyaşlarımı sildiğini hissediyordum.
“Ağlama, Addy.”
“Anlamıyorsun, Kay. Çok utandım. Hâlâ da utanıyorum. Onu asla öpmemeliydim. Ne düşünüyordum bilmiyorum.”
“Ah, bebeğim!” Suratını asıp beni sıkıca kucakladı.
“Ama Addy…” diye fısıldadı.
“Ne oldu?” diye merakla sorup kucağına yayıldım.
“Asher’ın senin öpücüğünden iğrendiğine emin misin?” Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
“Oldukça eminim, neden sordun? Az önce her şeyi detaylıca anlattım. Bir an için istiyor gibi göründü ama sonra kızdı.”
Kaylee keskin bir nefes aldı.
“Bütün hafta boyunca seni aradı. Sanırım partideki geceden beri…”
“Yok artık!” Feryat ediyordum.
“Gerçekten de yok artık Addy,” diye fısıldadı.
Tanrım kahretsin, neden ben?