Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Kanadı Kırık Kuşlar

Kanadı Kırık Kuşlar

Su Kulesi

LILY

“Başka ne yapmadın?” diye sordu Mason, dışarıda havuz sandalyelerinde otururken. Tekrar üstümüzü giyinmiştik.

“Nasıl yani?” diye sordum, bağdaş kurarak.

“Başka ne yapmak istedin de Kingsley izin vermedi?”

“Aptalca bir şey ama hep su kulesine tırmanmak istemişimdir,” dedim gülerek.

“Su kulesine hiç tırmanmadın mı?” diye sordu. Başımı iki yana salladım. “Bunun için bahanesi neydi peki?” diye sordu.

“Çocukça ve anlamsız olduğunu düşünüyordu.”

“Sen onun hakkında konuştukça daha da aptal olduğunu düşünüyorum,” dedi doğrularak.

“Aklımdan ne geçiyor, biliyor musun?” diye sorduğunda başımı iki yana salladım. “Yazın bitmesine daha bir ay var. Sen ve ben onun sana izin vermediği her şeyi yapacağız,” dedi kendinden emin bir şekilde.

“Neredeyse her şeyi,” diye düzelttim.

“Neden her şeyi değil?” dedi kaşlarını çatarak.

“Yapamayacağımız şeyler var,” dedim belli belirsiz.

Mason bir an kaşlarını çattı, sonra yüzünde bir gülümseme belirdi. “Seksle ilgili şeyleri kastediyorsun,” dedi kıkırdayarak.

“Kapa çeneni!” Yüzüm kızardığı için ellerimle yüzümü kapattım.

“Merak ettim. Neymiş o? Anal mı?”

Artık kıpkırmızı olmuş bir hâlde, “Of hayır ya!” diye bağırdım. “Basit şeyler işte,” dedim elimi sallayarak.

Uzatarak, “Mesela?” diye sordu.

“Herkesin içinde öpüşmek, sevişirken üstte olmak ya da oral seks yapmak gibi,” diye mırıldandım, ne olduğunu söylersem susacağını umarak.

“Sana hiç oral seks yapmadı mı?” Mason, sanki ona şeytani bir ikizim olduğunu söylemişim gibi şok içinde bana bakıyordu.

Başımı sallayıp aşağı baktım.

“Senin üstte olmana izin vermiyor muydu? Bu çocuk cidden kafayı yemiş.”

“Her neyse,” dedim, ellerimi birbirine vurarak. “Senin yapmak istediğin bir şey var mı?” diye sordum, tekrar ona bakarak.

“Her zaman şehrin hemen dışındaki şelaleden atlamak istemişimdir.” Yanakları hafifçe kızardı.

“Seninle gelirim,” dedim neden bahsettiğine dair hiçbir fikrim olmamasına rağmen.

Mason ayağa kalkıp gerinirken, “Eve gitsem iyi olacak,” dedi. “Kafamı dağıttığın için teşekkürler prenses,” dedi gülümseyerek. Ardından evin yan tarafına doğru yürüyüp gözden kayboldu.

***

Mason geldikten iki gün sonra birinin kapıyı vurmasıyla uyandım.

Uykulu bir şekilde aşağı inip kapıyı açtığımda öfkeli görünen Harry ve Ava’yla karşılaştım.

Anında panik oldum. Mason Cooper’la takıldığımı öğrendiler.

“Olly'den ayrıldığını bize neden söylemedin?” diye sordu Ava, içeri girmek için etrafımdan dolanarak.

“Olly'den ayrıldım,” dedim omuzlarımı gevşeterek.

Harry kollarını omuzlarıma dolarken, ”Peki biz bunu neden bu sabah öğrendik? Hem de ondan?” diye homurdandı Ava.

“İyi misin canım?” diye sordu Harry.

Kanepeye otururken, “İyiyim,” diye mırıldandım.

“Ne oldu?” diye tekrar sordu Ava.

“Kavga ettik ve ayrıldık,” diye yalan söyledim. Oliver’ın beni aldattığını herkesin bilmesini istemiyordum çünkü okulun alay konusu olacaktım ve Ava'ya söylersem herkes öğrenecekti.

Ava’yı çok seviyordum ama ağzında bakla ıslanmıyordu.

“Neden kavga ettiniz? O söylemedi,” dedi suratını asarak. “Leah, Olly’nin ona anlattığını ve Olly’nin tarafını tuttuğunu söyledi,” diye ekledi ve bana meydan okuyan bir bakış fırlattı.

“Kimseyi ilgilendirmez,” diye çıkıştım. “Kavga ettik. Ben ondan ayrıldım. Bu kadar,” dedim ve ayağa kalkıp yukarı çıktım.

Üzerime kısa bir şort ve atlet geçirdikten sonra koşu ayakkabılarımı giydim.

“Lily, seni önemsiyoruz,” dedi Ava kapı aralığından.

“Biliyorum. Sadece bu konuda konuşmak istemiyorum” diye iç çektim, konuyu kapatmalarını umarak. “Konuşmak iyi gelir,” dedi nazikçe, içeri girip omzuma dokunurken.

“Israr etme Ava,” dedi Harry. ”Biz seni annenle babanın boşanması hakkında konuşmaya zorlamadık. Sen de onu bu konuda konuşmaya zorlama,” dedi ciddi bir tavırla, ki bu tuhaftı. Harry hiç ciddi biri değildi.

“Peki. Ama bana ihtiyacın olursa buradayım,” diye homurdanıp gözlerini devirdi. “Koşuya mı gidiyorsun?” diye sordu burnunu kıvırarak.

“Evet,” diye onayladım. Bugün koşuya çıkmayı planlamıyordum ama bu konuşmadan uzaklaşmak istiyordum.

“Arkadaş ister misin?” diye sordu Harry hüzünlü bir gülümsemeyle.

“Hayır, teşekkürler. Biraz yalnız kalmak istiyorum,” diyerek teklifini reddettim. Telefonumu, anahtarlarımı ve kulaklığımı aldım.

“Tamam, sonra mesaj atarım,” dedi ve bana sımsıkı sarıldı. “Konuşmak istersen bana yaz,” diye fısıldadı kulağıma.

“Teşekkürler Harry,” diye fısıldadım.

“Bu gece yanına uğrarım,” diye gülümsedi Ava, beni kollarına çekerken.

Ona zorla gülümseyip dışarı kadar arkalarından gittim.

Onlar Harry'nin arabasına binerken ben de kendi arabama bindim, sonra da patikaya doğru kısa bir mesafe gittim.

Otoparkta birkaç araba görünce umarım işleri bitmek üzeredir diye düşündüm. Böylece insan görmek zorunda kalmayacaktım.

Bir yandan kulaklığımla boğuşup müzik açarken yavaşça patikanın başlangıcına doğru yürüdüm.

Kendimi hazırlayıp koşmaya başladım.

Yazın başında tüm parkuru durmadan koşmayı hedeflemiştim ama şimdilik pek mümkün görünmüyordu. Belki son sınıfın sonunda bunu başarabilirdim.

Yolun yarısına geldiğimde yavaşlayıp yürümeye başladım ve nefesimi düzenlemeye çalıştım. Yanımda bir şişe su getirmeliydim. O kadar sıcaklı ki ciğerlerim yanıyordu, ağzım kupkuruydu.

Tam tekrar koşmaya başlayacakken omzuma dokunan bir el resmen yerimden sıçramama neden oldu.

Kulaklığımı çıkarıp arkamı döndüğümde muzip bir ifadeyle bana bakan Mason'la göz göze geldim.

“Seninle burada karşılaşmak ne güzel prenses,” dedi sırıtarak. Saçlarından ter damlıyordu ve üzerinde sadece şort vardı.

“Beni mi takip ediyorsun?” diye sorduktan sonra tekrar yürümeye başladım.

“Olabilir,” diye güldü yanımda yürürken.

“Bu gece su kulesine tırmanabiliriz diye düşünüyordum,” dedi gelişigüzel bir tavırla.

“Öyle mi?” diye sordum. Yüzüme bir gülümseme yayılmıştı.

“Ayrıca yapmak istediğin her şeyi yazabiliriz,” dedi gülümseyerek. Tam o sırada onu bacaklarıma bakarken yakaladım.

“Buraya sık gelir misin?” diye sordum, genç bir ailenin yanından geçerken.

“Her gün,” diye iç geçirdi hüzünlü bir sesle. “Sen?” diye sordu. Elinde çıplak bir Barbie tutan küçük kızın etrafından dolanırken bana yardım etmek için elimi tuttu.

“Birkaç günde bir. Okul başlayana kadar bütün patikayı koşmaya çalışıyorum da,” dedim kendime engel olamadan.

“Hâlâ zaman var,” diye cevap verdi, elimi bırakarak.

“Hayatta yapamam,” diye güldüm.

“Altıda gel, o saatte burada kimse olmuyor.”

“Sabah altıda mı? Yaz tatilinde?” diye homurdandım.

Birlikte patikanın son dönemecini dönerken, “O kadar kötü değil,” diyerek güldü. “Yarışalım!” diye bağırdıktan sonra koşmaya başladı.

“Hiç adil değil!” diye karşılık verip ben de koşmaya başladım. Ona yetişmek için elimden geleni yaptım ama benden birkaç metre önce park alanına girdi.

“Hile yaptın,” dedim nefes nefese bir hâlde.

“Hızlıymışsın,” dedi derin ve hızlı nefesler arasında. “Üzerine fazla gitmeyecektim ama sen de az değilmişsin prenses,” diye ekledi başını sallayarak.

***

Aynı gece saat dokuzda, oturma odamın penceresinden bakarak Mason'ın gelmesini bekliyordum. Farlarını görür görmez dışarı koştum ve doğruca yolcu koltuğuna geçtim.

“Hey!” diye bağırdım mutlulukla.

“Birileri heyecanlanmış,” diye güldü, ben emniyet kemerimi takarken.

“Öyle,” diyerek kocaman gülümsedim.

“Ailene nereye gidiyorum dedin?” diye sordu boğazını temizleyerek.

“Hiçbir yere. Babam iş seyahatinde, annem de onunla birlikte,” diye açıkladım.

“Berbat bir şey olmalı,” dedi ve geri geri gitmeye başladı.

“Öyle,” diye iç geçirdim. “Ama neredeyse her istediğimde parti verebiliyorum,” diye ekledim gülümseyerek. “Sen ailene nerede olduğunu söyledin?”

“Sadece dışarı çıkıyorum dedim,” diye mırıldandı. Ardından huzurlu bir sessizliğe gömüldük.

“Yaptığımız yasadışı mı?” diye sordum, Mason su kulesini çevreleyen alana yanaştığında.

Arabadan inerken, “Yani teknik olarak evet,” diye cevap verdi. “Korkup kaçmayacaksın, değil mi?” diye sordu, ben durup merdivene bakarken.

“Hayır,” dedim dudağımı ısırarak.

“Hadi o zaman,” diyerek beni cesaretlendirdi.

En alt basamağı tutarak kendimi yukarı çekmeye başladım. En tepeye ulaştığımda Mason'ın ne kadar uzakta olduğunu görmek için aşağı baktım. Tam arkamda olduğunu görünce şaşırdım.

“Vay canına,” dedim manzaraya bakarak. Yukarıdan tüm şehir görünüyordu.

“Çılgınca, değil mi?” dedi Mason, oturup bacaklarını korkuluklardan geçirirken. “Burası çok sessiz,” diye fısıldadım. Ne trafik ne de insan sesi vardı. Sadece nefes alış verişlerimizi ve cırcır böceklerini duyabiliyordum.

“Söyle bakalım prenses, manyak eski sevgilin başka ne yapmana izin vermedi?” diye sordu elinde telefonuyla. Başka bir şey söyleyecekmiş gibiydi ama ben yanına otururken vazgeçti.

“Ot içmek,” dedim birden, sonra kızardım.

Telefonundaki not uygulamasında bir şeyler yazarken, “Ot iç,” diye tekrarladı. “Sıradaki,” dedi bana bakarak.

“Burnumu deldirmek.”

“Ben seninle burnumu deldirmem yalnız,” dedi gözlerini kocaman açarak.

“Zorunda değilsin,” diye güldüm, onu bir piercing ile hayal ederek.

“Ama seninle gelirim,” dedi ve listeye ekledi.

“Her zaman şehrin hemen dışındaki yetmiş iki kiloluk bifteği yemek istemişimdir,” diye mırıldandım.

“Devasa bir biftek ye,” diye gülümsedi.

“Bir şişe şarabı doğrudan şişeden içmek.”

“Şişeden şarap iç,” diye tekrarladı.

“Amigo takımını bırak,” diye fısıldadım. Soru sorarcasına bir kaşını kaldırdı ama hiçbir şey söylemeden yazdı.

“Bu kadar,” dedim, omzunun üzerinden yazdığı nota bakarak. “Şelaleyi de ekle,” dediğimde onu da yazdı. “Neden benim için böyle bir şey yapıyorsun?” diye sormadan edemedim.

“Kafamı dağıtmak için,” diye yanıtladı, şehrin ışıklarına bakarak.

“Neden?” diye fısıldadım.

Gözlerini kapatırken yüzünde acı dolu bir ifade belirdi. “Abim geçen ay öldü,” diye cevap verdi fısıldayarak.

“Üzgünüm,” diye fısıldadım.

“Senin suçun değil,” diye mırıldandı gözlerini açarken. Karanlık olmasına rağmen gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.

Başımı omzuna koyarak, “Kafanı dağıtabildiysem ne mutlu bana,” dedim.

“Teşekkürler prenses,” diye fısıldadı, o da başını benimkinin üzerine koyarken. “Gerçekten amigo takımını bırakacak mısın?” diye sordu boğazını temizleyerek.

“Listede var, o yüzden bırakmak zorundayım,” dedim şakayla. “Ama evet, amigoluktan nefret ediyorum,” dedim iç geçirerek.

“Kingsley'den haber aldın mı?” diye sordu Mason başını kaldırarak.

“Açıklama yapmak için birkaç kez mesaj attı,” diye cevap verdim, başımı omzundan kaldırarak. “Ama

onu görmezden geliyorum,” diye ekledim, bir yandan ışıkları izlerken.

“Okula döneceğin için gergin misin?” diye sordu sessizce.

“Sayılır. Sen?” dedim iç çekerek. İnsanlar Olly ve benim hakkımda dedikodu yapacaklardı ve eğer amigoluğu bırakırsam daha da kötü olacaktı.

“Evet. Etrafta birkaç kişi gördüm ve bana, ne bileyim, acıyormuş gibi baktılar. Bu da beni sinirlendiriyor. Hiç konuşmadığım insanlar gelip abim için başsağlığı dilediler.”

Kaşlarını çattı. “Onlarla uğraşacak sabrım olduğunu sanmıyorum,” diye ekledi başını sallayarak.

“Peki ya arkadaşların?” diye sordum. Onun neler yaşadığını hayal bile edemiyordum.

“Onlar bana normal davranmaya çalışıyorlar ama yanımda şaka yapmaktan korkuyor gibi bir hâlleri var.”

“Sen espriden anlar mıydın?” dedim, hayret içinde elimi göğsüme koyarak.

“Çok komik prenses,” dedi ciddi bir tavırla, sonra yüzünde muzip bir gülümseme belirdi.

Continue to the next chapter of Kanadı Kırık Kuşlar

Discover Galatea

Ayıyız BizRequiem Şehri: FinalGüzel HataZıt Kutuplar: Carrero EtkisiDayanılmaz Sevda

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi