Vahşi Final - Kitap kapağı

Vahşi Final

Kristen Mullings

Mein Kätzchen

SAGE

Roman’ı telaşlandırmak istemiyordum ama ondan sır saklamak da istemiyordum. İlişkimizde çok yol kat etmiştik. Artık birbirimizden hiçbir şey saklamıyorduk.

Ancak Kingsley buradayken tatsızlık olsun istememiştim, bu yüzden Roman’a nottan bahsetmeden önce Kingsley gidene kadar beklemeye karar vermiştim.

Ve o gün gelmişti, tepkisinden korkuyordum ama notun arkasında gerçek bir tehdit olabileceğinden daha da çok korkuyordum.

Havaalanından döndükten sonra notu Roman’a gösterme niyetiyle iç çamaşırı çekmeceme saklamıştım.

Yutkunarak çekmeceyi açtıktan sonra kelimelere bir kez daha baktım. “Seni izliyorum, kleines Kätzchen.”

Notu çekmeceye geri koyup Kingsley’i götürmek için koridora çıktığımda tüylerim diken diken oldu.

“Hazır mısın, ufaklık?” diye mırıldandım kapısını çalarken.

“Geliyorum!” diye bağırdı Kingsley.

“Seninle ön kapıda buluşuruz,” diye seslendikten sonra ceketimi almak için portmantoya yöneldim.

“Sage, buna asla inanmayacaksın,” derken Kingsley elinde telefonla koridordan koşarak yanıma geldi. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

“Rosa bana mail atmış!” dedi telefonunu işaret ederek.

“Ee?”

“Burada çekim yapmamı istemiyor,” diye yutkunduğunda birden midem bulandı.

“Bana sakın fikrini değiştirdiğini söyleme!” dedim nefes nefese. O kaltak! Nasıl yapabildi?

Kingsley gülerek telefonu bana uzatırken, “Hayır, hiç de değil,” dedi.

Kingsley, hayatım,

Seninle çalışacağım için çok heyecanlıyım. Aklıma bir fikir geldi. Senin yerine biz sana gelsek nasıl olur? Jamaika yaşam tarzına sadık kalabildiğimiz sürece bir ekip, fon… Sen ne istersen gönderirim.

O güzel heykellere ilham veren dünyanı fotoğraflamak istiyorum. Seni bütünüyle görmek istiyorum.

Ne düşünüyorsun?

Senden haber bekliyorum.

Rosa

Tanrıya şükür. Derin bir iç çektikten sonra telefonu Kingsley’e geri verdim.

Rosa’yı bu kadar acımasızca yargıladığıma inanamıyorum. Öyle bir şey yapmayacağını bilmeliydim.

“Ona cevap verdin mi?” Masadan çantamı aldım ve kapıyı açtım.

Parmaklarını ekranda gezdirirken, “Şimdi veriyorum,” dedi sevinçle.

“Harika, bu harika bir haber,” diyerek sırtını sıvazladım ve ardından arabaya doğru yürümeye başladık.

Kingsley düşünceli bir şekilde manzaraya bakıyordu. Chicago’daki ilk günü kadar heyecanlı değildi ama yine de etrafı hayran gözlerle inceliyordu.

Şehir onu bir şekilde değiştirmiş gibiydi, Rosa gibi birinden aldığı takdir ve övgü onu değiştirmişti.

Sanki kendine güveni yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı.

Kingsley, hararetli bir şekilde Soyutlama ~ile çalışacağı için ne kadar heyecanlı olduğundan ve Rosa’ya kendisine bir şans verdiği için ne kadar minnettar olduğundan bahsediyordu.

Havaalanına girerken elini omzuma koyup, “Sana ne kadar teşekkür etsem azdır Sage,” dedi. “Sen olmasaydın bunların hiçbiri olmazdı. Sen hayatımı değiştiriyorsun.”

Gözyaşlarımı bastırdım ve yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. “Sen de benimkini değiştiriyorsun.”

“Nasıl?” diye sordu merakla tek kaşını kaldırırken.

“Hayatına girmeme izin vererek ve kardeşim olarak,” diye omuz silktikten sonra arabadan indim.

Çantalarını almak için arka koltuğa geçemeden Kingsley beni sımsıkı kucakladı.

“Seni seviyorum abla.”

“Ben de seni seviyorum küçük kardeşim,” diye mırıldandım vedalaşırken.

Uzaklaşmasını izlerken, onun için heyecanlanmaktan kendimi alamıyordum. Tehdit notu hâlâ aklımın bir köşesinde dursa da arabaya geri döndüğümde yutkundum.

Roman’la buluşmak üzere eve dönerken, “Evet, o büyük konuşmayı yapma zamanı geldi,” diye mırıldandım.

***

ROMAN

Kleines kätzchen? Küçük kedi yavrusu?” Kâğıdı tutarken hırladım.

Sage yatağa otururken ürpermişti ama tek kelime etmedi.

Her şey Ekko diye bağırıyordu ama o hapisteydi. Bu o olamazdı, bize ulaşamazdı.

“Dışarıda birileri benim sözlerimi kullanarak karımı tehdit etmeye çalışıyor!” Notu yatağın üzerine fırlatıp Sage’in yanına çökerken hırladım.

“Notu ilk okuduğumda sen olduğunu sandım ama asla böyle bir şey yapmayacağını biliyorum,” diye mırıldandı kolumu ovuşturarak.

“Pekâlâ, güvenliği artırmamız, yeni bir çatı katı bulmamız gerekiyor ve sana bir koruma tutuyoruz,” diye çıkıştım. Sage’e döndüm. Bunun arkasındaki kişiyi düşündükçe öfkeden çıldırıyordum.

Koruma mı?” diye bağırdı Sage. “Sen aklını mı kaçırdın Roman?” Yataktan fırladı ama fırlayıp gitmeden önce kolunu yakaladım.

“Yürek yedin sanırım?” diye tısladım, onu kendime doğru çekerken.

“Belki de bu taşkınlığın için cezalandırılmalısın?”

“Hiç havamda değilim Roman.” Gözlerini devirirken boynuna bir öpücük kondurdum.

“Yalan,” diye inledim boğazını şakacı bir şekilde ısırırken. “Her zaman havandasın.”

Sage kollarını bana dolarken zevkle inledi.

“Sevişmeden önce beni sinirlendirmeyi seviyorsun,” diye mırıldandı. Tırnaklarını etime geçirmişti.

“Ah…” Beni yatağa iterken zevkten nefesim kesildi.

“Evet, işte bu, tüm öfkeni benden çıkar,” diye uludum Sage üzerime çıkarken.

Hızla kemerimden kurtulduktan sonra fermuarımı açıp pantolonumu dizlerime kadar indirdi.

Çok uzun sürmemişti, bana sesini yükselttiğinde çoktan sertleşmiştim.

Göğüslerini avuçlamak için ellerimi kaldırdım ama ellerimi başımın üzerine kaldırarak beni yatağa sabitledi.

“Hayır, dokunmak yok,” diye inledi beni bırakırken.

Gömleğini çıkarıp eteğini kalçalarının üzerine çekerken, “Emredersiniz, efendim,” diye homurdandım.

Ben daha tek kelime edemeden üzerime binerek aletimi içine aldı.

Tırnakları göğsümde kırmızı izler bırakıyordu.

“Evet, Sage! Geliyorum!” Orgazma ulaşırken sırtımı dikleştirdim.

Sage üzerimden yuvarlanarak yatağa uzandı. Nefes nefese kalmış, terlemişti.

“Bu kelimelerin şu anda içimde korku uyandırmasından nefret ediyorum.”

Bir kolunu göğsüme dolayarak bana sarıldı.

“Biliyorum, çok üzgünüm. Ama bizi korkutmalarına izin veremeyiz.” Alnından öptüğümde başını kaldırıp bana baktı.

“Ne yapacağız?” diye sorarken sesi endişeli geliyordu.

“Ne yapmamız gerekiyorsa onu,” diye homurdandım. Yüzündeki endişeyi fark etmiştim.

“Hey, dinle,” dedim çenesini kaldırıp gözlerine bakarken. “Bana bak.”

Sage güzel gözlerini gözlerime diktiğinde içimden taşan sevgi ve şefkati hissedebiliyordum.

“Korkma, mein kätzchen,” derken dudaklarımı yaladım ve devam ettim. “Tüm kötü adamlar gitti. Birileri sadece bizi kızdırmaya çalışıyor.”

Sage başını salladı ve gözlerini kapatarak yüzünü göğsüme yasladı.

Rahatlamasını umarken ben de gözlerimi kapattım ama söylediklerime inanıp inanmadığımı bilmiyordum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok