“Ne diyeceğimi bilemiyorum Jack. Russ’ın sana taptığını sanıyordum. Aklıma asla böyle bir şey yapabileceği gelmezdi,” dedi Rena.
“Russ gözümü öyle kör etmişti ki ben de bunun mümkün olabileceğini hiç düşünmemiştim,” dedim. Mutfakta oturmuş dondurma ve pizza yiyorduk. Geldiğimden beri bir buçuk saat geçmişti. Sadece onunla birlikte olduğum için bile kendimi daha iyi hissediyordum. Bana Rena gibi bir arkadaş verdiği için Tanrı’ya ne kadar şükretsem azdı.
Telefonum çaldığımda düşüncelerimden sıyrıldım.
“Alo?”
“Bayan Mast, ben Harris McAlpin. Size bazı haberlerim var.”
“Evet, dinliyorum,” diye cevap verdim. Duyacaklarımın hoşuma gitmeyeceğini biliyordum, midem bulanmaya başlamıştı.
“Kocanız eve geldi ve yalnız değildi. Sarışın bir kadın ona eşlik ediyordu. Eğer onları iş üstünde yakalamak istiyorsanız, şimdi tam zamanı. Bazı kadınlar bunu faydalı buluyor,” dedi üzgün bir sesle.
Kalbim sıkışmıştı. Ne istiyordum? Kendi gözlerimle görmenin faydası olur muydu, yoksa görmesem daha mı iyi olurdu? Bir yanım hâlâ kocama güvenmek istiyordu, kendi gözlerimle görmezsem evliliğimi devam ettirmekten korkuyordum. Yine de oraya tek başıma gidemeyeceğimi biliyordum.
“Benimle gelir misiniz?” diye sordum. “Hiçbir şüphe kalmasın diye videoya çekilmesini istiyorum. Kamerayı sabit tutma konusunda kendime güvenmiyorum.”
Rena elimi tutup hafifçe sıktı.
Harris, “Orada olacağım. Yakında görüşürüz,” dedikten sonra telefonu kapattı.
“Gidip şu bok kafalıyı yakalayalım,” dedi Rena.
Yolculuk kısa ve sessizdi. Rena sessizliğe ihtiyacım olduğunu anladığı için minnettardım. Kendimi hazırlamam gerekiyordu.
Mümkün olduğunca sessiz bir şekilde eve girdik. Alarm açık değildi. Yavaşça merdivenlerden çıktık. Merdivenlerin tepesinden gelen ciyaklamaları duyabiliyordum. Sesler o kadar sahteydi ki neredeyse Russ’ın porno izlediğini düşünecektim.
Russ, “Aynen böyle! Sen babanın küçük fahişesisin!” dedikten sonra bir tokat sesi geldi. Kızın poposuna şaplak atmış olmalıydı. Bu porno falan değildi.
Bir süre yatak odasının önünde durdum, gücümü topladım. Birbirlerine birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini söylediklerini, aralarda geçen edepsiz cümleleri duyabiliyordum. Cesaretimi toplayıp kapıyı açtım.
Kocam çalışanı Casey’ye arkadan saplıyordu. Bunu görmek bile tek başına korkunçtu ama en kötü kısmı bu değildi. Casey benim gelinliğimi giyiyordu.
“Ondan daha iyi olduğumu söyle! Beni ondan daha çok sevdiğini söyle!” diye çığlık attı Casey.
“Sen Jaqueline’dan daha iyisin. Seni ondan daha çok seviyorum! Sen benim mükemmel eşimsin!” diye inledi Russ.
Casey manyak gibi kıkırdadı. Russ onu becermeye devam ederken ikisi de gülüyordu. Onları izleyen üç kişiyi fark etmemişlerdi. Harris’la Rena her şeyi videoya çekiyorlardı.
Gördüklerim bana yetmişti. Dolabıma doğru yürüyüp bavulumu çıkardım. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde bütün eşyalarımı toplamaya başladım. Her türlü gürültüyü yapıyordum ama ikisi de sikişmeye devam ediyordu. Ne sikim yiyorlardı da beni duymuyorlardı?
Dolaptan çantamı çıkardıktan sonra Rena’ya baktım. Gözlerinde yaşlar vardı. Benim için üzülüyordu. Onu daha fazla sevemezdim. Harris bana başıyla onay verdi.
“Boşalacağım!” diye bağırdı Russ.
“Umarım prezervatif takmışsındır. Eğer senden enfeksiyon kaptıysam, boşanma davasında bu senin için kötü olacak,” dedim sakince.
Russ kafasını yana çevirdi. Casey de aynısını yaptı ama yüzündeki hınzır sırıtışı görebiliyordum. Russ ağzını açıp kapadı, ölmek üzere olan bir balık gibi yutkundu. Çabucak aletini geri çekti. Ve tahmin edin ne oldu? Prezervatif yoktu.
“Harris, prezervatif kullanmamasının mahkemede bana bir faydası olur mu?” diye sordum ona bakarak.
“Kesinlikle. Ben olsam hemen gidip muayene olurdum,” dedi metanetle.
Russ, “Harris McAlpin?” dedikten sonra kameraları fark etti. “Jack, bunun hiçbir anlamı yok, yemin ederim! Tek seferlik bir hataydı! Lütfen, bana inanmalısın. Seni seviyorum, sadece seni,” dedi, bana doğru yürümeye çalışarak.
“Bunu pis aletini çıkarmış ona doğru yürürken mi söylüyorsun!” diye bağırdı Rena.
Russ olduğu yerde durdu ve sanki çıplak olduğunu yeni fark etmiş gibi aşağıya baktı. Casey gelinliğimi giymiş bir prenses gibi yatakta oturuyordu. Gözlerinin içine baktım, yaşanan bu olaylardan keyif aldığı çok belliydi.
“Gelinliğimi ve kocamı alabilirsin. İkinci el pek benim tarzım değil. Neden ikisi de sende kalmıyor. Beni büyük bir zahmetten kurtarmış olursun,” dedikten sonra Russ’a döndüm. “Avukatım geri kalan eşyalarımı almam için bir zaman ayarlayacak. Hoşça kal Russ. Umarım sen ve yeni arkadaşın için her şey yolunda gider,” dedim ve bavulumu almak için döndüm.
Harris’la Rena hâlâ çekim yapıyorlardı. Harris onların yanında olduğumuz sürece çekmeye devam etmemiz gerektiğini söylemişti. Her an her şey olabilirdi, elinde bolca kanıt olmasını istiyordu.
Merdivenlerden inerken boktan kocamın bana seslendiğini duyabiliyordum. Durmam ve açıklamasına izin vermem için yalvarıyordu. Bu dünyada durup onu dinlememi sağlayacak hiçbir şey yoktu.
“Bil diye söylüyorum Jaqueline. Bir bebeğimiz olacak,” diye seslendi Casey.
“Kahretsin,” diye fısıldadı Russ.
Hiçbir şey söylemedim, arkamı bile dönmedim. Kader beni yere sererken kendimi tekmelemek istiyordum. Russ’ın mutlu olması için yıllarımı feda etmiştim. Şimdiyse benim yıllardır istediğim aileye sahip oluyorlardı.
Russ’ın bana hazır olmadığını söylediği zamanlar aklıma geldi. Beni doğum kontrol hapı almaya zorlardı ama metresiyle prezervatifsiz seks yapıyordu. Ondan bir çocuğu olacaktı. En çok canımı yakan da buydu.
“Jack! Lütfen dur! Lütfen konuş benimle!” Russ beni kapıya kadar kovalarken bağırdı.
“Biri seni polise ihbar etmeden önce pantolon giymek isteyebilirsin.” Harris’in sesi mesafeli, biraz da öfkeliydi.
Dönüp arkama baktım. Russ çırılçıplak dışarıya koşmuştu. Mahallemiz güzel, sakin bir banliyöydü. Bütün bu bağırışların çoktan dikkat çektiğinden emindim. Sokağın karşısındaki meraklı komşumuz Bayan Spenser muhtemelen çoktan polisi aramıştı.
Russ, “Jack! Dur!” diye bağırırken arkasında tuttuğu silahı bize doğrulttu. Olduğum yerde donakalmıştım. Ne zaman silah almıştı? Russ’ın bir silahı olduğunu bilmiyordum. Evde de hiç görmemiştim. Şu anda birilerinin polisi aramış olması için dua ediyordum.
Sanki Tanrı beni duymuş gibi, plakasız bir polis arabası hızla garaj yoluna girdi. Aracın farları Russ’ın çıplak bedenini aydınlatıyordu.
Arabadan iki adam indi. İlki uzun boylu sarışın bir adamdı. Yardım etmek için burada olduğunu belirtircesine usulca bana gülümserken gamzeleri görünüyordu. Rena adamı görünce hafifçe sırtını dikleştirmişti.
İkincisinin aşırı çekici olduğunu söyleyebilirdim. Uzun boyluydu, her yerinden kas fışkırıyordu. Siyah saçlarının yanları kısa, tepesi ise daha uzundu. Bize yaklaşmaya başladığında şimdiye kadar gördüğüm en koyu mavi gözlere sahip olduğunu fark ettim.
