Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Yaralı Luna

Yaralı Luna

Bölüm 1

KARA

Diğer gençlerin eşler şöyle eşler böyle gevezeliklerini dinlerken, tüm bunlarla bir şekilde ilgim olduğu için kendime acımadan edemiyordum.

Üç günlük kanlı bir etkinlik…

Birinci Gün: Sürüler ülkenin dört bir yanından gelip birbirleriyle kaynaşmaya başlardı. Bu zaman boyunca çoğu eş birbirini bulur, bu süre zarfında birlikte zaman geçirmeye devam ederlerdi.

İkinci Gün: Eşlerini bulanlar, kurtlarının birlikte koşmasına izin vermek için ormana gitmeye teşvik edilirlerdi.

Üçüncü gün: Çiftleşme töreni gerçekleşirdi. Eşlerini bulanlar, sürülerinin önünde birbirlerini resmen kabul ederlerdi.

Üç gün boyunca hormonlar tavan yapardı. Üç gün süren azgınlık evresine, üç gün boyunca her yanda birbirini becerenleri görmeye tahammül etmek zorundaydım. Harikaydı!

Yine de daha kötüsü olabilirdi. Mutfak görevine atanmıştım, bu benim için büyük bir rahatlamaydı. Yara izim yüzünden diğerlerinin tuhaf bakışlarından kaçmama gerek olmayacaktı, sosyal etkileşim nedeniyle endişelenmek zorunda değildim.

Bu ortam benim için, görevlerime odaklanıp yalnız kalabileceğim güvenli bir sığınak gibiydi.

Her an saklanmaya özen gösterdim, ilk karşılama bittikten sonra kullanılmış şampanya kadehlerini toplama görevi bana verildiğinde, bunu olabildiğince çabuk yapmaya özen gösterdim.

İnanılmaz bir hızla hareket ediyordum.

Bir anda iki kız bana çarptı.

“Önüne bak, Freddy Kreuger!”

Yerde, paramparça camlarla çevrili bir hâlde uzanırken bana bakan kızları tanıyamadım. Farklı bir sürüden olmalılardı.

Biri ağzını kapatırken diğeri bana tiksinti dolu bir bakış attı.

“Tanrıça aşkına, çocuklar hikâyenin tamamını anlatmamış. Çok daha kötü görünüyorsun! Alfa bize hizmet etmene izin verirken ne düşünüyordu?”

Onlara gözlerimi devirip etrafa saçılan cam parçalarını toplamaya başladım.

Birden bir ses yükseldi: “Muhtemelen kimsenin Çiftleşme Günü yasalarını çiğnemeye cesaret edemeyeceğini düşünmüştür.”

Yukarı baktığımda oldukça uzun boylu, sarışın bir adam gördüm. Bana annemi hatırlatan ela gözleri vardı.

Fısıltıyla, “Jacob Dayı,” diye seslendim.

Kızlara bakarken yüzü ifadesizdi. “Çiftleşme Günü yasalarını çiğnemenin sürgünle cezalandırıldığını biliyor muydunuz?”

Kızların gülümsemeleri kaybolurken fal taşı gibi açılan gözlerini kaplayan ani bir korku ifadesi yerleşmeye başladığında istemsiz de olsa bir memnuniyet duydum.

“Şimdi, pişman olacağım bir şey yapmadan önce defolup gitmenizi öneririm.”

Koşarak uzaklaşan kızları izlerken bir müddet hareketsiz bekledi. Onlar gittikten sonra, sıcak bir gülümsemeyle beni selamladı.

“Ah, Kara! Ne kadar da büyümüşsün!” Omuzlarımı tutup biraz uzaklaştı. “Buna inanamıyorum! Tıpkı Kiana’ya benziyorsun!”

“Jacob Dayı! Neredeyse seni tanıyamayacaktım. Çok uzun zaman oldu.”

Bir kahkaha patlatıp sıcak bir jestle beni kucakladı. “Tatlı bezelyem, beni hatırladın! Nasılsın?”

“Ben iyiyim. Şimdi çok daha iyiyim. Ya sen nasılsın? Büyükbabanın hâlâ alfa olduğunu sanıyordum.”

Jacob Dayı kaşlarını çattı. Tekrar konuşmaya başlamadan bir an için ağzını açıp kapattı. “Ufaklık, kimse sana neler olduğunu anlatmadı mı?”

“Ne diye bana bir şey anlatacaklar ki?” diye homurdandım.

Derin bir nefes alıp elimi tuttu. “Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama büyükbaban bir haydut saldırısında öldürüldü.”

Omurgama bir ürperti yayılırken nefesim boğazımda düğümlendi. “Ne demek öldürüldü?”

“Haydutları avlarken pusuya düşürüldü, öldürüldü.”

Başımı eğip ellerime baktım. “Anlamıyorum. Bu nasıl olmuş olabilir? Neden kimse bana bir şey söylemedi?”

Jacob, ailem öldükten sonra kan bağım olan tek yer olan Mavi Ay Sürüsü’nün alfası olmasına rağmen, Alfa Black burada, Hilal Ay’da kalmamın daha iyi olacağına karar vermişti.

Neyse ki Lana ile Richard beni yanlarına aldılar, kendi çocukları gibi yetiştirdiler. Daha iyi bir koruyucu aile bulamazdım. Oğulları Keith ise benim için bir kardeş gibiydi.

Dayım kaşlarını çattı. “Anlatmaya çalışsam da sanırım bir şekilde sana ulaşmamış çok gelişme oldu. Hazır buradayken Alfa Black ile konuşacağım.”

Dayım omzumu dürttü. “Hadi ama, moralimizi bozmayalım. Bugünün mutlu bir gün olması gerekiyor. Tüm bunları daha sonra konuşabiliriz.”

Gülümseyip parmaklarımı şefkatle sıktı. “Belki de müstakbel yengeni bulmama yardım edebilirsin.”

Kıkırdarken gözlerimi kuruladım. “Çok isterdim ama ne yazık ki şenliklere yardım etmem gerekiyor yoksa alfam beni cezalandırır.”

Doğrulmak üzereyken dayım beni durdurdu.

“Kara, burada kalmak zorunda değilsin, biliyorsun değil mi? Benimle gelebilirsin.”

Bunca zaman sonra bile beni istemesi etkileyiciydi. Ailem öldürüldüğünde de aynı şeyi söylemişti. Ne var ki Alfa Black’ın beni Mavi Ay Sürüsü’ne bırakmasını engelleyen gerekçenin hâlâ geçerli olduğunu varsayıyordum.

Ayrıca, Keith ile ailesine bunu yapamazdım.

“Teklifin için minnettarım Jacob Dayı ama burada bir hayat kurdum, bir anda terk edemem.”

Elimi okşadı. “O zaman gitmene izin vereyim. Muhtemelen yapacak işlerin vardır.”

Ayağa kalkıp ona sarıldım. “Gitmeden önce beni görmeye gelir misin?”

Alnımdan öptü. “Tabii ki.”

JACOB

“Alfa Black, Beta Dane.”

Başlarını hafifçe eğdiler.

“Alfa Kane,” dedi Alfa Black. “Bunca yıl sonra seni burada görmek harika!”

“Bu yılki Çiftleşme Günü’ne ev sahipliği yaptığınız için teşekkür ederiz. Misafirperverliğiniz harikulade.”

Hilal Ay Sürüsü Alfası’na gülümsedim. “Alfa Black, birkaç dakikanızı alabilir miyim?”

Gözlerinin derinliklerinde gizemli bir hareket sezinledim. “Keşke mümkün olsaydı Alfa Kane, ama şenliklerin başında durmam gerekiyor. Daha yeni başladığı için özellikle ilgilenmeliyim. Anlayabiliyor musunuz?”

Gülümsemem kayboldu. Biraz daha yaklaşıp öfkelendiğimi hissetmesine izin verdim. “Elbette anlıyorum ama bu yeğenimle ilgili. Mektuplarımın neden onun eline geçmediğini öğrenmek istiyorum.”

Alfa Black’ın ifadesi birden soldu, elini kaldırıp çadırın dışını işaret ettikten sonra, “Biraz yürümek ister misin?”diye teklif etti.

Başımı saygıyla eğdim. Alfa Black’ın ardı sıra çadırdan çıktım.

Sessizlik nedeniyle aramızdaki hava gitgide ağırlaşıyor, içimde oluşan beklenti had safhaya erişiyordu.

“Babanızın öldürüldüğünü duydum. Cenazeye katılamadığım için üzgünüm. Alfaların hâlinden anlayan biri olarak, umarım buradaki görevlerim nedeniyle katılamadığımı anlayışla karşılarsınız.”

Yürürken bakışlarımı ileriye diktim. “Elbette ama neden mektuplarımın yeğenime iletilmediğini bilmek istiyorum. Bu ne zamandır devam ediyor?

“Ziyaret taleplerimin her birinin reddedildiğinden bahsetmiyorum bile.”

Alfa Black durdu, bana döndü. “Gerçekten mi? Hemen araştıracağım. Önceki bir emrin ardından bir karışıklık olmuş olmalı.”

Öfkemi kontrol altında tutmaya çalışırken istemsizce dişlerimi gıcırdatıyordum. “Hangi önceki emirden bahsediyorsunuz?”

“Anlayacağınızı umuyorum ki kız ailesini kaybettikten sonra, sürünüzden gelen mektupları okumasının veya yapılacak ziyaretlerin umutsuzluğunu artıracağını düşündük. Kederden boğulabilirdi.”

Bana söylemediği bir şey vardı, buna emindim ama daha fazla kurcalarsam onu kendimden uzaklaştıracağımı da hissediyordum. Nedenlerini anladığıma inanması için yeterli olacağını umarak ona hafifçe başımı salladım.

“Anlıyorum. O hâlde mektuplarımızı kimin engellediğini bulup buna bir son verebilirsiniz.”

“Konuşmak istediğim bir diğer konu da ailesinin kaybı. O sırada verdiğiniz raporları inceledim. Bazı detaylar sürü üyelerinizden bazılarının söyledikleriyle uyuşmuyor.”

Bir kaşını kaldırıp, “Sürü üyelerimle mi konuştunuz?” diye sordu.

Omuz silktim. “Tabii ki, bunu anlayacağınızı umuyorum. Güçlü bir alfanın kızı öldürüldü, bizler de pek çok konuda cevaplar aradık. Bu nedenle meseleyi açıklığa kavuşturabileceğinizi umuyordum.”

“Raporunuzda, o sırada kayınbiraderim olan betanıza eşinizle çocuklarınızı korumasını emrettiğiniz belirtiliyor. Ne var ki, bir tanık eşinizle çocuklarınızın o sırada sürü arazisinde olmadıklarını iddia etti.”

“Aslında aynı tanık, saldırıdan birkaç gün önce eşinizin kendi sürüsüne gitmek üzere yola çıktığını söyledi.”

Alfa Black’in bakışları başka yöne kaydı. Adımlarımız bizi loş bir patikaya götürüyordu. Davranışlarındaki kasvetli eğilimin yürümekte olduğumuz yola dahi yansıdığını düşünmeden edemedim.

“Sizi veya babanızı aptal yerine koymak niyetinde değildim. Ne var ki netice böyle olmuş.”

Küstahlığı beni daha da öfkelendiriyordu ama güç de olsa öfkemi kontrol etmeyi bir kez daha başardım. “Ne demek istiyorsunuz?”

Omuz silkti. “Haydutlar sürüler arasındaki barışı bozmak için her şeyi yaparlar. Bu sözde tanığın kim olduğunu bilmiyorum ama anlaşılan ittifakımızı bozmak umuduyla size yanlış bilgi vermişler.”

Kaşlarımdan birinin kalktığını hissediyordum. Bir çeşit oyun mu oynuyor? Dikkatle hamle yapmalıyım.

“Bilgi bu sürünün bir üyesinden geldi.”

Duraksayıp gözlerimin içine baktı. “Yanılmış olmalı.”

Bana bu kadar dikkatle bakarken, Alfa Black’ın yüzündeki her hareketi, her bir çizgiyi gözlemleme fırsatını değerlendirip umutsuzca zihninde dönen düşünceleri deşifre etmeye çalışıyordum.

Kız kardeşimin ölümünün ardından babamın yaptığı keşifler kafamı karıştırmıştı. Bize anlatılan hikâyeyle uyuşmayan noktalar vardı. Parçalar birbirine uymuyordu.

Keşke babam bu bilgiyi benimle daha önce paylaşmış olsaydı, şimdiye kadar bir şeyler yapabilirdim.

Bu huzursuzluğu, bu rahatsız edici duyguyu, hikâyede bilmediğim daha fazla ayrıntı olduğu hissini üzerimden atamıyorum.

KARA

Kırık camları süpürdükten sonra mutfağa geri döndüm.

Tam kapıya yaklaşmıştım ki kalabalığın arasında bir yol oluşmaya başladı. Tabiri caizse, insan güruhu Kızıldeniz gibi ikiye ayrılıyor, iri yarı bir grup adamın geçmesi için yol açıyordu.

Ama asıl dikkatimi çeken ortadaki adam oldu. Yeni yağmış kar gibi bembeyaz saçları vardı. Gözleri uhrevi bir ışıkla parlayan zümrüt yeşili renkteydi.

1.85’in üzerinde olduğunu tahmin ettiğim boyuyla etrafındaki herkesin üzerinde yükseliyor, çevresine hükmeden, büyüleyici bir aurayla sanki herkesi etkisine alıyordu.

Ben dahil herkes, gözlerimizi devasa adamdan ayıramıyorduk.

Bir an için zaman donmuştu, sonra onun yüksek kademede bir alfa olduğunu söyleyen fısıltı seslerini duyduğumda yabancının etrafındaki gizem zihnimde berraklaşmaya başladı.

Her on yılda bir, sadece sürülerinin gücü nedeniyle değil, aynı zamanda bir alfa olarak taşıdığı güç ile kudret nedeniyle de yüksek bir alfa seçilirdi.

Bu seçim, dünyanın dört bir yanından gelen alfaların güçlerini, çevikliklerini, liderlik becerilerini test ettikleri tarafsız bir zeminde düzenlenen Lycan Oyunları yoluyla yapılırdı.

Oyunlarda gereken fiziksel yetkinlik düşünülürse, yüksek alfaların genç olmaları ihtiyacı doğuyordu. Bu esnada ortamdaki yüksek alfanın ne kadar genç olduğunu fark etmemiştim, yirmili yaşlarında görünüyordu.

Adamın görünüşünden bağımsız olarak, biliyordum ki bu oyunlar iyi davranarak kazanılamazdı. Etrafta yükselen fısıltılar da doğruluyordu ki alfa, hatalara sabrı olmayan acımasız bir varlıktı.

Beraberindekilerle birlikte kalabalığın arasından geçerken, korku da hayranlık kadar herkesi etkisi altına alıyordu.

Adamlar yanımdan geçerken rahat bir nefes almak üzereydim ki Yüksek Alfa aniden durdu.

Gözlerini kaldırıp havayı koklamaya başladı. Duyuları benim kavrayışımın ötesinde bir bilinçle harekete geçmişti, sebebini anlayamıyordum.

Büyüleyici yeşil gözlerini kapatıp güçlü bir büyüyü çağırır gibi dudaklarını sessizce oynatmaya başladı. Kulaklarımı dikip bir iki kelime olsun yakalamaya çalışsam da başaramadım.

Derken birden, zümrüt yeşili gözlerini tekrar gördüm. Güneş ışığı altında parlayan bakışları, etrafını saran beden denizini delip bana kilitlenmiş gibiydi.

Dudaklarından tek bir kelime döküldü. Ruhumun derinliklerinde yankılanan bu kelime kalbimin çarpmasına, dünyamın durmasına neden olabilirdi.

“Eşim...”

Continue to the next chapter of Yaralı Luna

Discover Galatea

Aşkın Büyüsü: FinalSonsuzlukTenebris LanetiDışlanmış Kurt KadınXavier Gibi Biri

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi