Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Kader Bizi Seçti

Kader Bizi Seçti

Bölüm 5

MAX

Soğuk bir cumartesi gecesi, Emma'nın Noel ve pijama partisine gidiyordum. Ailesinin evine doğru yürürken kar, botlarımın altında gıcırdıyordu. Evleri evimize yakındı.

Mahalledeki uzun çam ağaçları rüzgârda hafifçe sallanırken yumuşak kar taneleri yere düşüyordu. Geçen Noel'de ailemden hediye gelen Grinch pijamalarımı gizlemek için ceketime daha sıkı sarıldım.

Hickory'deki ikinci hafta ilkinden daha kolay geçmişti. Bazı çocuklar yeni olmamla dalga geçti ve beden eğitiminde en son seçildim ama sorun değildi. Bunlar sadece normal ergen dertleriydi.

Emma'nın dostluğu ve her gün yaptığımız sohbetler zor anları atlatmamda oldukça yardımcı oldu.

Bu hafta her gün birlikte öğle yemeği yemiştik. Emma'nın arkadaşı Cayla beni istemese de yavaş yavaş arkadaş grubuna dâhil oluyordum. Doğrusu bu gece için heyecanlıydım, Emma'yla partide biraz baş başa kalmayı umuyordum.

Ama ailesinin evine vardığımda, bunun pek mümkün olmayacağını anladım.

Sanki Hickory Lisesi'ndeki tüm onuncu sınıflar küçük kahverengi evdeydi. Ön verandada oturanlar ve hatta çimenlerde kardan adam yapan çocuklar vardı.

İçeri girer girmez Emma bana sıkıca sarılarak, “Max!” diye bağırdı. “Geldiğine çok sevindim!” Gülümsemesi içtendi. Bu sayede kendimi bu gece burada daha az yabancı hissedeceğimi tahmin ediyordum.

“Gel, herkesle tanış!” dedi. Ceketimi çıkardı, ailesinin ön holündeki eski tırabzanın üzerine attı ve beni kalabalık oturma odasına çekti.

Ev, kanepe, sandalye ve yerdeki yastıklarda oturan on altı yaşındaki gençlerle doluydu. Herkes kırmızı bardaklardan bir şeyler içiyor, kırmızı ve yeşil tabaklarda sunulmuş atıştırmalıklardan yiyor, gülüşüp sohbet ediyordu.

Mutfak kapısında ökse otu asılıydı. Şöminenin etrafında bir çelenk vardı ve tavandan küçük kar taneleri sarkıyordu.

Ortamda tam bir Noel havası vardı.

Eğlenceli göründüğünü kabul etmek üzereydim.

Oturma odasının yanındaki odada, tanıdığım bazı futbolcular bilardo oynuyorlardı. Yakınlarda ponponlu kızlar Noel temalı R&B şarkılarıyla dans ediyor, erkeklerin dikkatini çekmeye çalışmıyormuş gibi yapıyorlardı.

Bir erkek kardeşim olduğu için gürültülü bir eve alışkındım. New York'a taşındığımızdan beri ailem Noel için süsleme yapmaya vakit bulamamıştı. Bu gece burada olmak, kahkahalar ve Noel ruhuyla çevrili olmak, bana geldiğimden beri ilk kez, belki bir gün New York'u evim gibi görebileceğimi düşündürdü.

Emma bana baktı. “Ne düşündüğünü biliyorum ama içtikleri alkol değil,” diyerek güldü. “Öyle olsaydı ailem kıyameti koparırdı. Bu benim özel alkolsüz eggnog tarifim.”

Gülümsedi ve bir bardağa büyük bir kepçe dolusu koyarak bana uzattı.

“Dene!” diyerek bardağı ağzıma doğru itti. Keşke bu plastik bardak yerine kırmızı dudakları dudaklarımın üzerinde olsaydı diye düşünsem de bardağı aldım.

Büyük bir yudum aldım. Baharatlı içecek soğuk, karlı gecede yürüdükten sonra midemde sıcak bir his bırakmıştı. “Bu gerçekten güzel.”

Gülümsediğinde yüzü mutlulukla parladı. Eğer böyle görünecekse her gün ona güzel şeyler söyleyecektim, o anda karar verdim,

Köşede çok kısa bir Noel Anne pijama takımı giymiş dans eden kızlardan biri, bize doğru geldi. “Ah, Max, bu arkadaşım Becca!” dedi Emma gülümseyerek. “Cayla ile birlikte amigo kızlardan biri.”

“Merhaba, Max,” dedi Becca yüzünde geniş bir gülümsemeyle. “Daha önce tanışmadığımıza inanamıyorum.”

O elinde bir bardakla bana bakmaya devam ederken gülümseyip başımı salladım.

“Millet!” diye bağırdı Emma. “Herkes geldiğine göre, ilk oyunumuz Gerçek Amerikan'ı başlatıyoruz!”

Grup tezahürat yapmaya başladı. Ardından hızla anlamadığım bir şekilde kanepe ve sandalyelerde pozisyon aldılar.

“Gerçek Amerikan mı?”

Bana gülümseyerek göz kırptı. “Çabuk öğrenirsin, merak etme. New Girl dizisinden öğrendiğimiz bir oyun. Geçen yıl oynadık ve her yıl oynamaya karar verdik.”

Daha fazla soru soramadan oyun başladı. Oturma odası birdenbire son derece gürültülü, hatta kaotik bir hâl aldı.

Oyun karmaşıktı. Zeminin lav gibi algılanması dışında net kuralları yoktu. Ama ortamda kahkaha atmak bulaşıcıydı. Bir müddet sonra ben de katıldım. Yastıktan sandalyeye, kanepeden kanepeyeye atlayarak, yere değmemeye çalışarak Amerikan tarihi gerçeklerini bağırıyorduk.

Dizideki orijinal oyunda ilk sarhoş olan kazanıyordu. Emma ve arkadaşlarının versiyonunda ise yere en son temas eden kazanıyordu.

Kaybetmek diğer kaybeden ile birlikte on beş dakika boyunca arka yatak odasına kilitlenmek anlamına geliyordu. Emma'ya baktığımda, karşımda sallanan bir yemek sandalyesinin üzerinde dururken, en çok istediğim şeyin onunla o yatak odasında geçireceğim zaman olduğunu düşünüyordum.

On beş dakika boyunca Amerikan tarihi hakkında çılgınca bağırışlar, oturma odası mobilyalarının üzerinden cesurca atlamalar ve Emma ile her geçişimizde el ve ten temasları yaptıktan sonra, Emma komik görünen bir hamle yaptı. Sehpadan atlamaya çalışırken kanepeden kayıp gülerek halının üzerine düştü.

Aniden en sevdiğim aktör Denzel Washington gibi davranarak, üzerinde durduğum sandalyeden düştüm. Dramatik bir şekilde yanında yere çakıldım.

Grup tezahürat yapıp yumruk tokuşturarak Emma'yı havaya kaldırdı. Onu bir arka yatak odasına taşırken ben de peşlerinden gittim.

Cayla, “İkiniz eğlenin,” diye bağırdıktan sonra beni onunla birlikte içeri iterek kapıyı kapattı.

Oda birden sessizleşti. Tek ses arkamızda hâlâ devam eden partinin hafif gürültüsüydü. Emma bana dönüp gülümsedi. Yatağa uzanırken yüzünde yaramaz bir ifade vardı.

Kahverengi saçları etrafına yayıldı. Kollarını ileri geri sallayarak kar meleği hareketleri yapıyordu. Onun yatak odasında olduğumuzu fark ettim. Pembe ve oldukça sade döşenmiş bir odaydı. Duvarda en sevdiği aktörlerin ve şarkıcıların posterleri asılıydı.

Ciddi bir gülümsemeye sahip, koyu saçlı aktörün fotoğrafını işaret ederek, “Shane West mi?” diye sordum.

“Çok yakışıklı. Uzaktaki Anılar en sevdiğim filmlerden biri,” diyerek iç geçirdi. “Bu gece eğleniyor musun?”

Yatakta uzandığı yere doğru yürümeye başladım. “Evet, davet ettiğin için teşekkür ederim. İnsanlar genellikle burada on beş dakika boyunca ne yapıyor?”

“Emin değilim. Geçen yıl Becca ile Jax kalmışlardı. Sanırım çoğunlukla konuştular,” dedi. Sesi gittikçe alçalıyordu.

Becca ile Jax’in buraya kilitlendiklerinde konuştuklarına pek inanmıyordum.

Dönüp yatakta yan tarafa yuvarlandı. Ben de ona katılarak pozisyonunu taklit ettim.

“Neden Jax ile çıkıyorsun?” diye sordum.

Gözlerini benden öteye, duvarda bir noktaya dikti. “Bana çok iyi davranmadığını biliyorum ama eğleniyoruz. Birlikte büyüdük.”

Belki alkolsüz eggnog, belki Jax'e karşı gelişen antipatim belki de iki haftadır hoşlandığım kızla nihayet baş başa kalmanın verdiği his… İçimden bir ses bana bu fırsatın bir daha asla elime geçmeyeceğini söylüyordu.

Bu yüzden uzandım. Yumuşak kahverengi saçlarından bir tutamı kulağının arkasına nazikçe ittim. Koyu mavi gözlerine bakarken dudakları şaşkınlıkla hafifçe açıldı ama geri çekilmedi. Onu kendime yaklaştırarak nazikçe öptüm.

Karşılık olarak nefesini tuttu, dudakları aralandı. Dilimin ağzına girmesine izin verdi.

Elim yanağını hafifçe okşarken ağzı biraz daha açıldı. Dillerimiz sadece birkaç saniye birlikte hareket etti. Bu denli kısa süre bile Emma'yı bir arkadaştan daha fazlası olarak istediğimi anlamam için yeterli olmuştu. Onun bir parçasının da, ki bu parça derinlerde ve itiraf etmesi korkutucu bir yerde olabilir, bu gece onu öpmemi istediğini hissediyordum.

Kapının vurulmasıyla öpücüğümüz bölündü. Emma bir rüyadan uyanır gibi yerinden fırladı. Kardan adam pijamalarını ve saçlarını düzelttikten sonra ayakta dimdik durmaya başladı.

“Süre doldu mu?” diye sordu oldukça neşeli bir sesle.

Yataktan doğruldum. Kapı açılırken Emma bana bakmıyordu. Sonra da odadan çıktı. Ben de herhangi bir şey belli etmemeye çalışıyordum.

Oturma odasına döndüğümüzde, grup çoktan Noel Gecesi Kâbusu’nu başlatmak için toplanmıştı.

Kimse telaşlı hâlimizi fark etmedi. Herkes başlayan filme odaklanmıştı.

Yerdeki boş bir yere oturmaya giderken, sınıfımızdaki kızlardan birkaçı yanıma gelip benimle konuşmaya ve bana sorular sormaya başladılar.

Gruba resmen kabul edildiğimi, artık bir yabancı olmadığımı fark ettiğimde şaşırmadan edemedim.

Jax omzuma vurarak, “Sen iyisin Max, bunu biliyor musun? Burada iyi uyum sağlayacağını düşünüyorum. Sadece futbol takımına girmeyi düşünme,” dedi.

Onun bu tavrına zoraki bir gülümsemeyle, başımı sallayarak karşılık verdim.

Gerçekse uyum sağlamanın umurumda olmadığıydı.

O anda tek istediğim Emma ile başlattığımız öpücüğü tamamlamaktı.

Continue to the next chapter of Kader Bizi Seçti

Discover Galatea

Vahşi FinalGül'ün SavaşıSerserilerle Tehlikeli SulardaOyunColt: Final

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi