Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for Artemis'in Hediyesi

Artemis'in Hediyesi

Bölüm 6

SIRIUS

Gelmemişti. Güzel, çok güzel. Beni ciddiye almış. İnsan kız kalabalık yemekhanenin hiçbir yerinde görünmüyordu. Sandalyeme rahatça oturarak gülümsedim. İçimdeyse dırdır eden bir ses vardı.

Onu gerçekten görmek istiyor muydum? Kurdum istiyordu. Görüş alanımızda olsun istiyordu. Sağımda sessizce yemeğini yemekte olan Richard'a baktım.

“Kızınız neden burada değil?” diye sordum, elimden gelen en tarafsız ses tonuyla.

Bana bakmadan önce kıkırdadı. Yine de biraz utanmıştı.

Şimdi ne olacak?

~

“Korkarım Kral’ım, onun duygularını incittiniz. Bu şekilde inatçıdır Penelope'm. Özür dilemezseniz, onu göremezsiniz.”

“Ben Kral’ım. Özür dilemem,” dedim kaşlarımı çatarak.

“O zaman onu göremezsiniz,” dedi kesin bir tavırla.

Kaşlarımı çattım. Lanet olsun. Özür dileyemezdim. Özellikle de bir insandan...

Jacob da kaşlarını çatıyordu. Şu anda benden hoşlanmadığını anlayabiliyordum. Ne var ki bunu bana asla doğrudan söyleyemezdi. Ne de olsa ben onun Kral’ıydım.

Hislerimiz karşılıklı, yavru.

Penny’ye çok yakındı ve henüz birisiyle çiftleşmemişti. Bu durum hiç hoşuma gitmiyordu. Neden umursuyordum ki? Onun sadece bir insan olduğunu kendime hatırlattım.

Bulunduğum ortamı gözlemlemeye başladım. Dişi kurtlar kurtlarıma yaltaklanıyordu. Bunu görmekten nefret ederdim.

Kirpiklerini kırpıştırıyorlardı. İçlerinden birinin daha ileri gidip benim yanıma gelmesinden önce buradan çıkmam gerektiğini biliyordum.

Sürüleri ziyaret ettiğimizde genellikle böyle olurdu. Bir Kral, etrafındaki bütün dişileri kendisine çekerdi. Eğer kurtlar lycanların nasıl olduklarını bilseydi, zamanımı boşa harcamazlardı.

Yemeğimi bitirdikten sonra biraz temiz hava almak için yürüyüşe çıkacağımı söyledim.

Sürü evinin hemen arkasındaki göle yürüdüm. Çok güzel bir yerdi burası. Sessizdi. Burada yalnızdım. Yalnız kalmak nadiren sahip olduğum bir lüks olduğundan her seferinde yalnızlıktan zevk alırdım.

Göl ağaçlarla çevriliydi. Ay ışığının altında huzurlu görünüyordu.

Bu manzara beni biraz sakinleştirdi, zihnimi boşalttı. Duyularımın sadece suyun sesiyle dallarda dolaşan rüzgara odaklanmasına izin verdim. İyi hissediyordum.

Birkaç dakika sonra Jacob'ı elinde bir parça pastayla sürü evinden çıkarken gördüm. Belki de pastayı Penny’ye götürecekti. Bir şekilde bu durumdan rahatsız oldum.

Onu evlerine kadar takip ettim. Evin sadece bir penceresinde ışığın yandığını gördüm. Yatak odası olmalı.

~

Onları dinlemek için kulaklarımı diktim. Gülüyorlardı. Benimle alay ettiklerini duyabiliyordum. Kızmak yerine gülümsedim. Küçük budala…

Arkamdan benimle dalga etmeye cüret ediyordu. Başka bir şey yoktu aralarında. Bunu bilmek beni biraz rahatlattı. Lanet olsun. Gereksiz tepki vermemeliyim. Eş bağımız beni deli ediyordu.
Jacob'ın, odasından ayrıldığını duyduğumda, çılgınca bir şey yapmaya karar verdim. Açık pencereden yatak odasına girdim. Lanet olsun. Ben ne yapıyordum? Artık bir suçluydum.
İlk önce, odanın sağ duvarına dayalı yatakta, örtülerinin altında uyurken onu gördüm. Güzel, çok güzel. Beni fark etmedi.

~

Duvarda birçok resim vardı. Odasının ortasındaki şövalenin üzerinde duran resim dikkatimi çekti. Görür görmez ağzım açık kaldı. Resimdeki bendim. Daha net anlatmak gerekirse kurdumdu. Oldukça detaylı bir çalışmaydı.

Beni sadece bir kez görmüş olmasına rağmen her detayı yakalayabilmişti. Gerçekten yeteneği vardı.

Kurdum çok mutluydu. Gördüklerini beğendiğini anlayabiliyordum. Bu konuda mutlu olmamam gerektiğini bilmeme rağmen kendimi mutlu hissediyordum.

Şövalenin üzerinde olduğu için, resmin henüz bitmediğini düşündüm. Diğer resimlere bakmaya devam ederken Penny’nin iç çekişini duydum. Normal bir iç çekme değildi, hayır. Erotikti.

Ona bakmak için döndüğümde kızarmış olduğunu fark ettim. Derin bir rüyada olmalıydı. Daha fazla yaklaştığımda nefesi kesiliyordu.

“Ah... Evet... Hemen orada... Sirius...”

Az önce adımı mı söyledi?! Benimle ilgili seks rüyası görmeye nasıl cüret edebilmişti. İnlemeye devam ederken aletimin sertleşerek büyüdüğünü hissettim. Onu tatmin etmek istiyordum. Rüyada değil gerçek hayatta onu tatmin etmek istiyordum.

Tekrar inledi. Bir an için uyandığını hissettim. Gitme zamanı gelmişti.

Elimden gelen en kısa sürede oradan kaçarak odama yürümeye başladım. Şahit olduğum olayın etkisinden kurtulmam gerekiyordu. Kızmak kolay değildi. Güzeldi ve iyi bir kıza benziyordu.

Kurtlar onu seviyordu. Bir an için onun gerçekten iyi bir eş olabileceğini düşünmeye başlıyordum. Sonra birden bu düşüncelerin tehlikeli olduğunu fark eder etmez reddetmeye başladım.

Yolda Beta’m Stephen'la karşılaştım. Kahverengi gözlerinde şaşkın bir bakış vardı. Benimse yüzümde endişeli bir ifade ve pantolonumda belirgin bir şişkinlik olmalıydı. Lanet olsun.

~

“Kral’ım? Neredeydiniz?” diye sordu.

“Gölün yanında. Yürüyüşe ihtiyacım vardı. Burada çok fazla dişi kurt var,” diye cevap verdim gergin bir şekilde.

“Belki de bir eş seçmenizin zamanı geldi?”

“Asla. Lycanlar seçilmişleri alamaz, bunu biliyorsun,” dedim hırlayarak.

İçini çekerek bir adım geri çekildi. Artık öfkeme alışmıştı. Ne de olsa onu doğduğu günden beri tanıyordum.

“Konseyin ne dediğini biliyorsunuz. Bir eşe ihtiyacınız var çünkü krallığın bir varise ihtiyacı var.”

“Hâlâ gencim ve ölümsüzüm,” diye cevap verdim her zaman olduğu gibi. Bu konuşma eskimişti artık. Neredeyse ilk günden beri bana bu hatırlatılıyormuş gibi hissediyordum.

“Evet Kral’ım. Ayrıca, gerçek eşinizi bulmak istediğinizi biliyorum.”

“Bunu kim söyledi?!” diye sordum hırlayarak.

Barış işareti olarak ellerini havaya kaldırdı. Bu vampir durumunu açıklığa kavuşturup hemen eve gitmem gerekiyordu. İçinde bulunduğum durum beni deli ediyordu. O kızdan mümkün olduğunca çabuk uzaklaşmam gerekiyordu.

“Normalden daha fazla sinirlendiniz,” dedi Stephen, kaşlarını çatarak.

“İnsanlardan nefret ediyorum. Bunu sen de biliyorsun. Eve dönmek için sabırsızlanıyorum,” dedim.

“İnsan kız yüzünden mi?”

Hırladım. Neden Penny’den bahsetmek zorundaydı ki? Neden sabrımı bilerek zorluyorlardı? Cevap vermektense odama çekilmeyi daha doğru buldum.

“İyi geceler Stephen,” dedim sertçe.

“İyi geceler Kral’ım.”

Sürü evindeki yatak odamın kapısını açtım ve iç çekerek içeri girdim. Beta’mla yaptığımız konuşma bile beni söndürmemişti. Hâlâ çıkardığı ahlaksız iniltileri düşünüyordum.

Yalnız çalışmam gerekiyordu. Lanet olsun. Evde genelde bana yardım edecek dişilerim vardı, ama yanımda hiçbirini getirmemiştim. Tek başımaydım.

Yatağa uzanarak, ellerinin etrafımda olduğunu hayal ettim. Küçük ve narin görünüyorlardı. Bir yandan da Artemis'in Avcılarının nasıl ölümcül olduğunu da herkesten daha iyi biliyordum.

Kendimi tatmin edebilmek için çok uğraştım. Doruğa ulaşırken aklımın bir yerinde onu gördüm.

Tanrıça'nın sağlam bir espri anlayışı vardı. Beni yine lanet bir insanla, Avcılardan biriyle birleştirmişti. Lanet olsun.

~

Continue to the next chapter of Artemis'in Hediyesi

Discover Galatea

Alfa PrensesMarcello Mafyası SerüvenleriCEO'nun Kırılgan AşkıKiarra'nın KaçışıÇelik Yol

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi