Galatea logo
Galatea logobyInkitt logo
Sınırsız Erişim Edin
Kategoriler
Oturum aç
  • Home
  • Kategoriler
  • Listeler
  • Oturum aç
  • Sınırsız Erişim Edin
  • Destek
Galatea Logo
ListelerDestek
Kurtadamlar
Mafya
Milyarderler
Toksik Aşk
Slow Burn
Düşmandan Sevgiliye
Paranormal ve Fantezi
Ateşli
Spor
Kolej
İkinci Şans
Tüm Kategorileri Gör
App Store'da 4,6 puanlı
Hizmet ŞartlarıGizlilikBaskı
/images/icons/facebook.svg/images/icons/instagram.svg/images/icons/tiktok.svg
Cover image for CEO'nun Külleri

CEO'nun Külleri

Bölüm 8

CECE

Ondan uzak durmaya çalışmıştım, gerçekten yapmıştım bunu.

Tanrı şahit ki Brenton Maslow'dan bir buçuk metre değil, beş metre uzakta kalmak için elimden geleni yapmıştım, ama gülünç derecede yakışıklı suratıyla yine karşımdaydı.

Bana gülümseyen Clayton'a garip bir tebessümle karşılık verip, Brenton’a ise hiç bakmamaya çalışarak, geriye doğru hızlı bir adım attım, şimdi yarım değil bir metre uzağında duruyordum.

Brenton'ın polis çağırmak ve beni tutuklatmak için hiç değilse vardiyamın sonuna kadar beklemesini umut ediyordum ama onu tanıyordum, bu çölde yağmur yağmasını dilemekten farksızdı.

Brenton orada yokmuş gibi davranırken, "Ben Ce—Cece—Cecelia'yım,” dedim Clayton'a.

Clayton, "Sonunda seninle tanışabildiğimize memnun oldum, Cecelia, ve adının da en az senin kadar güzel olduğunu söyleyebilir miyim?,” deyince yüzüm kızardı.

Lanet olsun, bu adam baya iyi konuşuyor.

Baş düşmanım tam önümde durmuyor olsaydı, eriyip bir hormon birikintisine dönüşecektim.

"Teş— Teşekkür ede—rim," diye kekeledim, kalbimin beynimden daha hızlı çalışmasından nefret ediyordum.

Brenton'dan korkmuyordum, Hamptonlar’a yasaklama emrinden bahsedip beni kovdurmasından korkuyordum.

"Clay, hanımefendiyi övmeye devam edeceksin mi yoksa beni de tanıştıracak mısın?" diye sordu Brenton.

Bana mı öyle geldi yoksa biraz gıcık mı olmuştu? Belki de bir adamın bana iyi davranıyor olmasından rahatsız olmuştu.

Brenton, sırf bana iyi davranıyor diye Clayton'la olan dostluğunu bozar mıydı? Ne kadar aşağılık bir adam olduğu düşünülürse, bunu yapmasına hiç şaşmamalıydı.

"İlgisi benden sana kaymasın diye uğraşıyorum. Bu arada Cecelia, bu arkadaşım Brenton. Yakışıklılığı seni yanıltmasın, tam bir şeytandır. Kırdığı binlerce kalp de şeytanlığının kanıtı,” diye muzip bir gülüşle yanıt verdi Clayton.

Brenton hakkında şaka yapıyor olabilirdi ama sözlerinin hiçbiri yalan sayılmazdı.

Brenton'ın gözlerini devirdiğini görebiliyordum. "Kadınları sende çalmam konusunda endişelenmene gerek yok, Clay. İkimiz de hepsinin bana akın ettiğini biliyoruz,” dedi.

"Çocuklar, çocuklar, kimin daha yakışıklı olduğu konusunda kavga etmeyin,” diye lafa girdi Bayan Hampton, rahatlamıştım.

Bir kez daha banyoya saklanmak istedim ama artık bir işe yaramazdı. Burada olduğumu zaten biliyordu ve şimdi tek yapması gereken Bayan Hampton'a olanları anlatarak beni kovdurmaktı.

Brenton, "Kesinlikle haklısınız, Bayan Hampton, çünkü Clay'den daha yakışıklı olduğum konusu tartışmaya kapalı,” dedi gülerek.

"Bir insanın, yakışıklılıktan ziyade, güzel bir kalbi ve güzel bir kişiliği olması gerektiğini düşünüyorum. Kimin daha iyi olduğuna karar vermek için kriterlerim bu,” dedim ve Brenton'ın sırıtışını bir böceği yok edebileceğimden daha hızlı yok ettim.

Dürüst olayım derken Brenton’ın sonumu getirmesini daha da hızlandırıyor gibiydim.

"Sonunda sığ olmayan biri. Bu sefer düzgün birini bulmuşsun anne."

Böyle nazik konuşmaya devam ederse yanında profesyonelce davranmakta zorlanmaya başlayacaktım.

Bana ne kadar iyi davranırsa davransın onun benim işverenim olduğunu ve kendisiyle bir ilişki kurmanın profesyonelce olmadığını aklımda tutmalıydım.

Brenton aniden "Hadi Clay, toplantımıza geç kalıyoruz,” dedi. Belki de benim etrafımda olmaktan sıkılıyordu ve bu yüzden sesi bu kadar huysuz çıkıyordu.

Umarım buraya çok sık gelmezdi çünkü buradaki huzurumu kaçırabilirdi. Belki de, Clay'i uzaklaştırma kararı hakkında konuşmak için götürüyordu.

"Tabii ki. Sen git ben geliyorum,” dedi Clay. Brenton'ın kaşları çatılmıştı.

"Hiç sanmıyorum. Buradan birlikte çıkacağız. Seni burada bırakmayacağım,” dedi Brenton, sözleri beni şaşırtmıştı.

Kendinden başka birini önemsediğine inanamıyordum. Bu sürpriz olmuştu ama güzel bir sürpriz.

"Nedenmiş o?" diye sordu Clayton.

Brenton, gömleğinin bir düğmesini açarak, "Alınmayın Bayan Hampton ama burası bastı biraz beni" dedi.

Bu bana yöneltilmiş bir hakaret miydi? Bunun üzerine düşünmeli miydim? Ya bana hakaret etmeye çalışıyorsa?

Bayan Hampton ayağa kalktı ve Brenton'ın ensesine vurdu, ağzım açık kalmıştı.

Bunu nasıl yapabiliyordu? Brenton ondan daha fazla güce sahipti, bir telefonla bu restoranı kapatabilirdi.

"Ne istersen söyleyebilirsin, bu restoranı büyütmüyorum,” dedi.

"Hadi ama! Son üç yıldır yanındaki dükkânı da satın almanı söylüyorum. Eğer büyütürseniz, bu restoran çok daha fazla para getirir,” dedi.

"Ne kadar para getirdiği umurumda değil. Bu haliyle seviyorum,” diye yanıtladı Bayan Hampton, güzel yüzü biraz çatılmıştı.

"Ama potansiyelini çöpe atıyorsunuz,” diye karşı çıktı.

"Bunun potansiyelle bir alakası yok, Brenton. Bu restoran aşkla inşa edildi ve ben öyle kalmasını istiyorum. Bu restoran bir yatırım değil, duygular var burada."

Yüzünü tuttu ve ona küçük bir çocukmuş gibi gülümsedi. "Aşık olana kadar bunu anlayamazsın."

"Bu durumda asla anlayamayacak,” diye mırıldandı Clay ve Brenton’dan yumruğu yedi.

"Bu doğru değil,” dedi ve gülüştüler.

Clayton, "Evet, bir barda tek başına oturmuş yanından geçen çiftleri izlerken görürüm ben seni,” dedi.

Brenton, "Doğru kişiyi bulunca aşık olacağım,” dedi.

Yanaklarının hafif kızardığını görünce gülmemek için kendimi zor tuttum. Brenton Maslow gibi bir adamın herhangi bir şeyden utanabileceğine inanamamıştım.

"Kardeşim, eğer bir uzaylının dünyaya inmesini bekliyorsan baya bekleyeceksin."

Clay güldü ve Brenton'ın öbür yumruğundan ucuz kurtuldu. Bayan Hampton kahkahalara boğulmuştu.

Bayan Hampton, "Bence toplantınıza geç kalmamak için ikiniz de bir an önce gitseniz iyi olur,” dedi.

"Tamam anne. Birkaç saat sonra görüşürüz."

Clayton öne doğru eğildi ve bana o harika gülümsemesiyle tebessüm etmeden önce annesini yanağından öptü. Sonra restorandan çıktı.

"Yakında görüşürüz, Bayan Hampton. Kendinize iyi bakın ve bir şeye ihtiyacınız olursa beni arayın,” dedi Brenton.

"Tamam ararım, merak etmeyin,” diye yanıtladı Bayan Hampton.

Brenton bana hiç bakmadan yanımdan geçerken nefesimi tuttum.

Güzel, belki de beni unutmuştur. Bu beni kovdurmayacağı anlamına mı geliyordu?

Fakat kapıyı açmadan önce başını çevirdi ve gözlerini gözlerime dikti. Bakışlarıyla kurduğu cümleler vücudumdaki her hücreyi korkudan titretmeye yetmişti.

Diğerlerine göre bu sıradan bir bakış olabilirdi ama ben ne anlama geldiğini çok iyi biliyordum. Bundan sonra ne yapmam gerektiğini ise hiç bilmiyordum.

"Cecelia? İyi misin canım?" diye sordu Bayan Hampton, Brenton çıktıktan uzun bir süre sonra.

"Evet, iyiyim." Ona bakmak için arkamı döndüm.

"Uzun süredir kapıya bakıyorsun da,” diye yorum yaptı. Dudaklarımı ısırdım.

"Hayır, sadece bir şey düşünüyordum. Merak etmeyin,” dedim. "Oğlunuz harika birisi."

"Öyle, değil mi? Onun ve Brenton'ın mutluluğu için her zaman dua ediyorum. O benim oğlum gibidir. Bazen, onun gerçekten oğlum olmadığını unutuyorum,” dedi.

"Uzun zamandır arkadaşlar mı?" Beni öldürmek istemiş olan adamın hayatı hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordum.

"Yürümeyi öğrendikleri günden beri arkadaşlar. Brenton'ın annesi arkadaşımdı. Ama Teresa diğer üç çocuğuyla çok meşgul olduğu için onu kendi oğlum gibi büyüttüm. Her ne kadar onu doğuran ben olmasam da Brenton oğlum sayılır,” dedi.

"Bu harika,” dedim, başka ne diyeceğimi bilmiyordum. Brenton gibi bir insanın arkadaşı olması ve seviliyor olması anlayamayacağım bir şeydi.

Birkaç kişiye karşı bu kadar nazikken, neden diğer insanlara karşı canavar olmayı seçmişti? Yabancılara karşı da nazik olsa ne olurdu sanki?

"Umarım yakında birini bulup aşık olur. Çok şey kaçırıyor,” dedi, güldüm.

"Ne gibi şeyleri kaçırıyor?" diye sordum.

"Aşk insanı değiştirir, canım... hiç beklemediğimi bir şekilde hem de. Bence herkes bu duyguyu hayatında en az bir kez tatmalı."

Tam konuşmasını bitirdiğinde, kapı açıldı ve birkaç müşteri geldi. Artık soru sormayı bırakıp işe dönme vaktiydi.

Kim bilir? Belki de buradaki son günümdü.

Son müşteriler de restorandan çıkınca, "Kapatma vakti geldi mi?" diye sordum Bayan Hampton'a.

"Evet, bence artık kapatmalıyız." cevabını duyunca kapıya yürüdüm ve kilidi çevirdim. Sonra ışıkları söndürdüm, sadece tezgâhın yanındaki ışık yanıyordu.

"Peki, şimdi ne yapacaksınız? Bir şeyler yemelisiniz,” dedim ona doğru yönelerek.

"Clayton ve Brenton'ın dönmesini bekliyorum. Onlarla akşam yemeği yerim,” dedi.

"Brenton da mı geliyor?"

Hayır, o gelmeden gitmeliyim.

Eğer hala burada olduğumu görürse onlara her şeyi anlatıp benden kurtulmaya çalışabilirdi.

Bana çoktan bir uyarı bakışı atmıştı ve ben de bunu göz ardı etmeyecek kadar akıllıydım. Buradaki işim sallantıdaydı.

"Tabii ki gelecek. Bugün en sevdiği yemeği yaptım,” dedi. Bu, buradan hemen çıkmam gerektiği anlamına geliyordu.

"Tamam, pekâlâ. Sanırım artık eve gitsem iyi olur. Kendinize iyi bakın. İyi geceler,” dedim.

"Neden bize katılmıyorsun?" diye sordu, kalbim neredeyse ağzımdan fırlayacaktı.

"Hayır, hayır, bu sizin aileniz. Oğlunuz uzun bir aradan sonra geri dönmüş, onunla baş başa zaman geçirmelisiniz,” dedim ısrar etmeyeceğini umarak.

"Sorun etmeyeceğine eminim. Seni de sevdi zaten, akşam yemeğine kalabilirsin." Nazik gülüşü hayır dememi zorlaştırıyordu.

Ama tek bir işim vardı ve ona da ihtiyacım vardı, bu yüzden Brenton'ı tekrar görme riskini göze alamazdım. İlkinde görmezden gelmiş olabilirdi ama ikincisinde aynı şeyi yapmayabilirdi.

"Yok, kalmasam daha iyi olur. Belki başka bir zaman. Oğlunuz uzun bir aradan sonra geri döndü, bu yüzden onunla kaliteli zaman geçirmek isteyeceğinize eminim."

Tek savunmam buydu ve bunu tamamen kendi çıkarım için yapıyordum.

"Kiminle kaliteli zaman geçirmek?" Clayton'ın sesini duyunca kaskatı kesildim.

Eyvah, geri döndüler. Şimdi ne yapacağım?

Brenton daha fazla sessiz kalmayıp kesin beni kovduracaktı.

İnşallah Brenton yoktur diye düşünerek arkama döndüm. Ama şansımın hiçbir zaman yaver gitmediğini biliyordum, hele de ona en çok ihtiyaç duyduğum zamanlarda.

Ve onu orada dikilirken gördüğümde, bende şansın esamesi olmadığını anladım.

"Güzel, ikiniz de buradasınız. Ben de tam Cecelia'ya da yemeğe kalmasını söylüyordum,” dedi Bayan Hampton. Beni tuzağa düşürmüştü, buradan kolay kolay çıkamayacağım belli olmuştu.

"Harika! Ne pişirdin?" diye sordu Clayton ceketini çıkarıp sandalyeye koyarken.

"En sevdiğin yemekleri." Yüzündeki gülümseme gökyüzünü aydınlatabilirdi, içimi güzel duygularla doldurmuştu.

"Teşekkürler anne. Seni seviyorum." Clayton bana baktı. "Cecelia? Neden bize katılmıyorsun?"

"Teşekkür ederim ama gerçekten gitmeliyim,” dedim.

"Ama ısrar ediyoruz. Annemin yaptığı yemeklerin hepsini bitiremem zaten, yaptı mı çok yapıyor,” dedi Clay.

"Anlıyorum, ama gerçekten eve gitmem lazım. Yapmam gereken bazı şeyler var,” dedim, Brenton'a bakmamaya çalışıyordum.

Nasıl oluyordu da benden bir buçuk metre uzakta böyle sessiz durabiliyordu?

"İşlerini sonra da yaparsın. Sadece dördümüz olacağız işte. Gerçi yeni tanıştık ama yabancı sayılmazsın. Annem seni birkaç gündür tanıyor, ona çok yardımın dokundu, hadi kal birlikte yiyelim,” dedi.

Nasıl bir patrondu böyle? Bir çalışanla nasıl bu kadar samimi olabiliyordu?

"O zaman karar verildi. Cecelia, akşam yemeğine kalacaksın. Hepimiz ısrar ediyoruz. Şimdi yemekler olmuş mu diye bakmaya gidiyorum. Clay, sen benimle gel."

Ben daha cevap veremeden, Bayan Hampton ve Clayton beni Brenton'la yalnız bırakıp gittiler.

Brenton bana doğru birkaç adım atıp, "Vay vay, demek hala buradasın,” dedi.

"Benden bir buçuk metre uzakta durman gerekirken neden bana doğru geliyorsun?" diye sordum geri adım atarken.

"Benim değil, senin uzak durman gerekiyor. Seni uyarmak için sana yaklaştım, havai fişek" dedi.

"Uyarmak mı? Senden korkmuyorum,” dedim öfkeyle.

"Seni uyarmam gereken şey de tam olarak bu, havai fişek." Sadece iki santim ötemde duruyordu şimdi.

"Benden kork..."

"Çünkü seni mahvedeceğim."

Continue to the next chapter of CEO'nun Külleri

Discover Galatea

Milyarder Bebek BabasıBulmakAşkın BüyüsüBeşik HırsızıMaximus'un Kurtuluşu

En Yeni Yayınlar

Noel Ruhuİyilik Meleği AŞ: Bonus İçerikSeroje: Gören GözViking Kralı'na Aşık Olmak ve Diğer Kötü KararlarHarley’nin Ateşi