Haydutun Tercihi - Kitap kapağı

Haydutun Tercihi

Michelle Torlot

Hastane

KATIE

Yemyeşil çimenlerin üzerinde yürürken ayağımın altında yumuşak zeminin tadını çıkardım. Şelaleye doğru ilerliyor, bir yandan güneş ışığının kayaların üzerinden çağlayan suyun üzerine nasıl düştüğünü izliyordum.

Kızıl saçlı güzel bir kadın havuzun kenarında oturmuş, parmaklarıyla suda daireler çiziyordu.

Ona yaklaşırken başını bana doğru çevirdi.

”Anne?” diye seslendi birisi.

Gülümsemesi yerini endişeli bir ifadeye bıraktı.

”Burada olmamalısın ufaklık,” dedi, gayet sakin bir tavırla.

”Seni özledim, anne,” diye sızlandım, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken.

Gülümsedi. “Ben de seni özledim ama daha zamanın gelmedi. Geri dönmelisin!”

Bir anda her yer karanlığa gömülmeye başladı.

Bir kez daha seslendim.

***

“Anne… Beni bırakma!” diye bağırdım.

Bu sırada kendi sesime uyandığımı fark ettim. Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülüyordu. Bu işte bir terslik vardı. Sonuçta yıllar sonra ilk defa ağlıyordum.

Birisinin kocaman eliyle nazikçe yanaklarımı kavrayıp yanağımı sildiğini hissettim.

“Ufaklık, sorun yok!” dedi.

Sesi tanır tanımaz gergin bir şekilde uzaklaşmaya çalıştım. Bu Kane’in sesiydi, Alfa Kane’in. Neden buradaydı ki? Betasının yarım bıraktığı şeyi bitirmeye mi gelmişti?

Keskin bir acı bedenimi sarınca inledim.

“Sakin ol, küçüğüm. Gözlerini aç bakayım.”

Eli hâlâ yüzümdeyken karnımda bir karıncalanma hissettim. “Bu... Bu acıtıyor,” diye kekeledim. Gözlerimi açmamakta kararlıydım.

Elini yanağımdan çekip başımın üzerine koyduğunu, başparmağıyla alnımı hafifçe ovduğunu hissettim.

“Biliyorum ufaklık. Sadece gözlerini açmaya çalış.”

Sonunda gözlerimi açıp ona baktım.

Nefesim kesildi. Gözlerini benden ayırmadan nazikçe gülümsedi. Oysa en başından Beta Nathan gibi kızgın olmasını beklemiştim.

Koyu kahverengi gözlerinde beklemediğim bir şefkat vardı. Daha önce tanıştığım hiçbir erkek, babam bile, bana böyle bakmamıştı.

Kane’in kısa koyu kahverengi saçları ve pürüzsüz bir sakalı vardı. Buradan geçen pek çok adam ve haydut görmüş olsam da hiçbiri Alfa Kane kadar yakışıklı değildi.

“Ne güzel gözlerin varmış,” diye mırıldandı. “Şimdi, neren acıyor bakalım?”

Gözlerimi kırparak kafamı toplamaya çalıştım.

Elimi burnuma götürürken elimi nazikçe tutarak beni durdurdu.

“Hayır ufaklık, dokunmasan daha iyi!” dedi, otoriter bir tavırla.

Bunun üzerine nefesim kesildi. Nazikçe söylemiş olsa da kendimi istemsizce dediğini yaparken buldum. Bu beni korkutmuştu doğrusu.

Kane elimi nazikçe kaldırıp parmaklarıma naif bir öpücük kondurdu.

“Özür dilerim küçüğüm. Seni korkutmak istememiştim,” dedi.

Nutkum tutulmuş bir halde ona öylece bakakaldım. Kane kıkırdadıktan sonra odanın diğer tarafına baktı. “Lena, küçük arkadaşıma biraz ağrı kesici getirebilir misin?”

Odada başkaları olduğunu fark etmemiştim bile. Normalde anında fark ederdim. Onları göremesem bile en azından kokularını alırdım. Ancak, şu anda alabildiğim tek koku onunkiydi.

Bana doğru yürüyen kadına baktım. Güzel ve uzun boyluydu. Siyah saçlarını topuz yapmıştı. O kadar parlaklardı ki sanki cilalanmış gibiydiler.

Koyu mavi gözlerle Alfa’ya bakarken hafifçe tebessüm etti. Kane’e gülümseyişine bakılırsa onun eşi olmalıydı. Kıskanmadım desem yalan olurdu.

Elinde bir iğneyle yaklaşırken, “Bu biraz acıtabilir,” diye uyardı.

Üzerimi örten battaniyeyi çekmesini izlerken kalbim küt küt atmaya başladı. Kıyafetlerim gitmişti. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı.

Oysa en kötüsü kısmı bu değildi. Karnımda kocaman bir sargı vardı.

“Ne... Bana ne yaptın?” diye sordum, doğrulmaya çalışırken.

Bu acımı daha da arttırarak keskin bir sesle inlememe neden oldu.

Kane beni hızla omuzlarımdan tutup tekrar yatırdı. “Sorun yok. Kanaman vardı. Doktor ameliyat etmek zorunda kaldı,” diye açıkladı kısaca.

Doktor olduğunu tahmin ettiğim Lena bacağımı tutup iğneyi derime geçirdi.

Başta canım biraz yansa da acı çabucak geçti. Bana ne yaptıklarını ve kıyafetlerimin nerede olduğunu merak ediyordum. Tam bu sırada göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı.

“Az önce bana ne verdin?” Endişeli gözlerle ona bakarken paniklemeye başlamıştım.

Kane başını kaldırıp Lena’ya baktı.

“Sorun değil,” dedi Lena. “Sadece ağrı kesici. Muhtemelen uykunu getirecektir. İyileşmen için dinlenmen gerek!”

Oysa sözleri beni hiç de sakinleştirmemişti.

Doğrulmaya çalışırken, “Gitmek istiyorum!” diye bağırdım.

Kane beni omuzlarımdan sıkıca tutup başparmağıyla nazikçe okşadı. “Sakin ol, küçüğüm. Bunların hepsi iyiliğin için.”

Anlamıyordu. Hiçbiri anlamıyordu. Kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi çarparken debelenmeye başladım.

“Lütfen... Beni öldürecek!” diye bağırdım.

Kane kaşlarını çatarak. “Kim... Kim öldürecek?” diye sordu.

Bir an durup derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya çalıştım. “Terence. O...”

Elimi göğsümün üzerine koyup tekrar nefes almaya çalıştım.

“Terence kim lan!” diye bağırdı Kane.

Kane’in yüzündeki öfkeyi gördüğümde tüylerim diken oldu.

Beni ne kadar korkuttuğunu anlamış olacak ki yüzüne anında şefkat dolu bir ifade yayıldı.

Ellerinden birini sırtıma, diğerini de başımın arkasına koyarak beni göğsüne çekti.

“Dikkatli ol, Kane! Dikişleri atabilir!” diye tersledi Lena.

Kane ona ters ters bakıp, “Şu hali daha mı iyi sence?” diye karşılık verdi.

Ardından dikkatini tekrar bana çevirdi. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Eliyle çıplak sırtımı ovarken, “Tamam, küçüğüm. Sadece nefes al,” dedi.

Parmaklarını hisseder hissetmez nefesim kesildi. Vücudumun her bir zerresi dokunuşuyla alarma geçmişti âdeta.

Nathan’ın bana verdiği elektrik gibi değildi. Bu, tamamen zevk vericiydi. Öyle ki, karnım çoktan karıncalanmaya başlamıştı bile.

Eliyle sırtımı okşamaya devam ederken gitgide sakinleşmeye başladım.

“Kimse sana dokunmayacak...” Bir an duraksadıktan sonra, “Adın ne bakalım?” diye sordu.

Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. Kadının verdiği ilaçtan dolayı oldukça yorgun hissediyordum.

“Katie...Adım Katie,” diye fısıldadım, gözlerimi açık tutmaya çalışırken.

Kane beni yavaşça yatağa geri yatırdı. “Evet, küçük Katie. Kimse sana dokunamayacak çünkü benimsin. Bana aitsin,” dedi, gayet sakin bir tavırla.

“Ben... Ben kimseye ait...” diye söze girsem de sonunda verdiğim savaşı kaybedip derin bir uykuya daldım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok