Kuzey Ormanı Alfaları - Kitap kapağı

Kuzey Ormanı Alfaları

Laila Callaway

Üçüncü Bölüm

EMMANUEL

“Evet. Bence çok uygun. Sence de öyle değil mi? Annemle babam Güney Ormanı’nın Alfaları, biz de Kuzey Ormanı’nın Alfaları olacağız. Fazlasıyla şairane.”

Ciddi olduğunu anlamadan önce bir dakika boyunca ona baktım. “Tamam. Peki, Kuzey Ormanı’nın varisi kim?”

Ez yüzünü buruşturdu. “Peter Turner.”

“Turner... Şu mecburi evliliği onayladığı için konseyle başı derde giren adam mı?”

“Evet, ta kendisi.”

Masanın çekmecelerinden birini açıp içinden bir yığın kâğıt çıkardı.

“Otur, bu biraz zaman alacak.”

Sandalyelerden birini çektim ve masanın karşısına oturdum. Ezekiel, Alfa Turner hakkında konseye sunulan şikâyet formlarını gösteren kâğıtları sıralıyordu.

“Kırk bir yaşında. Babası öleli on dokuz yıl olmuş. O zamandan beri Alfa. On altı yaşında bir oğlu var. Eşi yaklaşık on yıl önce öldü.”

Formlardan birini elime alıp kâğıda göz gezdirdim.

“Ay Tanrıçası tarafından seçilen gerçek çiftleşmelerden ziyade yararlı ~çiftleşmeleri teşvik etmesiyle ünlü. Eşimizi seçme gücüne sahip olduğumuza inanıyor.”

“Sürü üyelerini, çiftleşme faydalı olmayacaksa gerçek eşlerini reddetmeye ve hayatta daha başarılı olacak birini bulmaya teşvik ediyor.”

“Ne piç ama.”

“Daha kötüsü var. Emrinde ya da savaşçılarında hiç dişi yok. Sürü onu iki kez devirmeye çalıştı ama başarılı olamadı.”

“Tek gerçek takipçisi, babasını sorgusuz sualsiz savunan oğlu.”

“Tamam, daha fazla duymama gerek yok. Ben varım. Onun gitmesini istiyorum.”

Ez sırıtıyordu. “Güzel. Sana onun en iyi seçim olduğunu söylemiştim.”

Ezekiel ile hiçbir zaman bölgeyi ebeveynlerimizden miras almak istemedik. Her zaman kendimizi kanıtlamak ve Alfa unvanlarımızı kazanmak istedik.

Ayrıca, ebeveynlerimiz daha emeklilik yaşına gelmemişti. Bu sürüye liderlik etmek için daha yirmi yılları vardı. Ben ve kardeşim ise okulu bitirir bitirmez bir sürünün başına geçmek istiyorduk.

Sınavlardan önce sadece bir ayımız kalmıştı. İki ay sonra okul tamamen bitmiş olacaktı.

On sekiz yaşındaydık ve ikimiz de alfa olmak için can atıyorduk. Bazı şekil değiştirenler için on sekiz yaş küçük görünebilirdi ama on altı yaşında alfa olan insanlar duymuştum.

Güçlü, olgun ve aklı başında olduğunuz sürece başarılı olabilirdiniz. Ez ile birbirimizi dengeliyorduk. Ez sakindir, aklı başında biridir. Ben ise aceleci, düşünmeden hareket eden biriyimdir. Ama her zaman ekip hâlinde çalışırdık.

Planımıza son şeklini verdikten sonra, ebeveynlerimizi ofise çağırıp onlarla da bu düşüncemizi paylaştık. Planımızdaki açıkları işaret ederek kendi yorumlarını yapmışlardı.

Sonunda bunun iyi bir plan olduğu konusunda bizimle hemfikirlerdi. Elbette endişelilerdi çünkü Alfa statüsü için verilen mücadele genellikle ölümüne bir mücadeledir. Çoğu Alfa sürüsünü teslim etmek istemezdi.

Ez ile onunla aynı anda mücadele etmeyecektik. Bu adil olmazdı. İkimiz de onunla ayrı ayrı dövüşecektik, muhtemelen Beta veya Gama’sıyla da.

Eğitim için iki ayımız vardı. Olabileceğimizin en iyisi olmak için iki ay. Kendi sürümüzü alana kadar iki ay.

***

O gün beklediğimden çok daha erken gelmişti. Temmuz ayında okulu bitirdikten sonra Kuzey Ormanı sürüsünü ziyaret etmiştik.

Alfa Turner, ona ne söylemeye geldiğimizi bilmeden ziyaret isteğimizi kabul etmişti.

Birkaç insanı tanıyıp onlarla konuşma fırsatımız olmuştu. Onlara sürüde mutlu olup olmadıklarını, Alfa’larına meydan okuyan biri hakkında ne hissettiklerini sormuştuk.

İlk başta, bunu Alfa Turner’ın ayarladığından ve onları tuzağa düşürmeye çalıştığından endişelenmişlerdi. Onlara kardeşimle birlikte Alfa Turner’a meydan okumak istediğimizi açıklamıştık.

Tepkileri inanılmazdı. Heyecanlanıp bize şans dilemişlerdi.

Alfa Turner ile ofisinde buluşup ona pozisyonu için sözlü olarak meydan okuduğumuzu haber vermiş, ardından meydan okuma sözleşmesini imzalamıştık.

Yüzümüze gülüp bize iki gencin bir yetişkin olan kendisini yenemeyeceğini söylemişti.

Dürüst ve profesyonel kalmaya devam etmiştik. Çok zordu, özellikle de tek yapmak istediğim onu parçalara ayırmakken. Ama ikizimin hatırına sakinliğimi korumuştum.

Alfa kibrine yenik düşüp ikimizle de aynı anda dövüşmek istemişti. Bizse bunu reddetmiştik. Ardından bizimle ayrı ayrı dövüşmeyi kabul etmişti.

Bir tarih belirlenmişti. O tarihten bir hafta sonra. Yani bugün. Ezekiel ile eğitim sahasının ortasında duruyorduk.

Tüm sürü, meydan okumayı izlemek için her tarafta bir kalabalık oluşturmuştu. En önde ailemiz ve dostlarımız vardı, birbirlerinin ellerini tutuyor, Ay Tanrıçası’na dua ediyordu.

Alfa Turner’ın oğlu Brock bizimle dövüşmek istemişti ama babası buna izin vermemişti. Brock yan tarafta dururken yüzünde öfkeli bir ifade vardı.

Bizden sadece iki yaş küçüktü ama savaşmak için oldukça küçük görünüyordu.

Çok uzun boylu değildi, zayıftı. Zayıf bir Alfa’dan bazen zayıf yavrular üreyebilirdi.

Vücudunu geliştirebilirdi ama davranışlarına çare yoktu. Brock’un bizden ne kadar nefret ettiği yüzünden belliydi. Liderlik etmeye uygun değildi, tıpkı babası gibi.

İlk olarak Alfa Turner’ı ben alacaktım. O beni öldürebilirdi ama ben onu öldüremezdim. Ezekiel’le dövüşebilmesi için onu sadece bayıltabilirdim. Ezekiel daha sonra Beta ile dövüşecekti.

Bu Alfa Turner’a iyileşmesi için biraz zaman kazandıracaktı. Ondan sonra Ezekiel, Alfa Turner ile ölümüne dövüşürken ben de Beta ile ölümüne dövüşecektim.

Kazanacağımıza güvenmeseydik bunu yapmazdık. Ailelerimiz kazanacağımıza güvenmeselerdi bunu yapmamıza izin vermezlerdi.

Gökyüzüne bakıp Ay Tanrıçası’na bizim tarafımızda kalması için dua ettim. Alfa Turner’ın işlediği ve göz yumduğu zulümleri biliyordu.

Ezekiel ile benim adil ve adaletli liderler olacağımızı biliyordu. Bu sürü için bizim daha uygun liderler olduğumuzu biliyordu. Bugün bize göz kulak olması için ona güveniyordum.

Sahaya ilk ben çıktım. Alfa Turner eğitim alanına girmişti. Üzerinde bir çift şorttan başka bir şey yoktu, kendinden emin adımlarla ilerliyordu. Tişörtümü çıkarıp Alfa’nın elini sıkmak için ortaya doğru yürüdüm.

Ayağımın dibine tükürüp, “Ölmeye hazırlan, it,” diye hırladı Alfa Turner.

Daha orijinal bir şey düşünebilirdi ama olsun.

Beta sessizlik çağrısı yaptıktan sonra Alfa Turner ile benim karşılıklı durmamızı emretti. İkimiz de dövüş pozisyonu aldık ve bir düdük çaldıktan sonra dövüş başladı.

İlk hamleyi Alfa Turner yapmıştı. Bana vurmak için salladığı yumruğunu savuşturdum ve yumruğumu kaburgalarına indirdim.

Böyle dövüşlerde her şey olurdu. Isırma, göz çıkarma, top avuçlama, aklınıza ne gelirse. Hiçbir kural yoktu. Alfa Turner kalleşçe oynuyordu. Neredeyse her saldırısında gözlerime ve boynuma saldırıyordu.

Onu savuşturup kafasına saldırdım. Kafasına mümkün olduğunca çok darbe indirip onu şaşırtmaya ve Ezekiel için daha kolay bir rakip hâline getirmeye çalışıyordum.

Kulağımın kenarını dişleriyle ısırıp kopardığında acı içinde haykırdım. Zayıf anımı kullanarak çeneme bir darbe indirdi ve çenemi kırdı.

Acı dayanılmazdı ama nefes almaya çalışıyordum. Kulağım birkaç dakika içinde tekrar yenilecek ve çenem iyileşecekti.

Çenemi yerine oturttuktan sonra yenilenmiş bir enerjiyle Alfa’nın üzerine atladım. Öfkem tüm bedenimi besliyordu. Ona acımasızca saldırıyor, yüzüne yumruk üstüne yumruk indiriyordum.

Yere düştüğünde nefes alamasın diye tüm ağırlığımla göğsüne oturmuştum. Yumruklarımın altında kan gölüne dönene kadar yüzünü yumruklamaya devam ettim.

Parmaklarının hafifçe uyluğuma vuruşunu belli belirsiz hissediyordum.

Derin bir nefes vererek üzerinden kalktım. Alfa Turner nefes nefese kalırken öksürerek çimlere kan kusuyordu. Duyularım geri döndüğünde kalabalıktaki herkesin tezahürat yaptığını fark ettim.

Bu raundu ben kazandım.

Beta, Alfa’nın tökezleyerek kenara çekilmesine yardım ederken oğlu da sürü doktoruyla birlikte onunla ilgileniyordu. Sırada Beta ve Ezekiel vardı.

Onunla olan dövüşüm sırasında Beta’nın hareketlerini ona karşı kullanmak için dövüşlerini dikkatle izliyordum.

Eşit değillerdi. Ezekiel, Beta kadar tecrübeli olmayabilirdi ama daha zekiydi. Ağırlığını ona karşı kullanıyordu.

Ayrıca Beta’dan daha hızlıydı. Onun tüm yavaş, savruk yumruklarından kaçıyordu. Beta’nın pes etmesi on dakikadan fazla sürmedi.

Artık Ezekiel’in Alfa Turner’la yüzleşme sırası gelmişti. Kardeşim bana bakarak başını salladı. Bunu yapabileceğini biliyordu. Onu dövüşürken izlemişti, kafasına kaç tane yumruk indirdiğimi görmüştü.

Alfa Turner sahaya girerken hafifçe sallanıp sendeliyordu. En büyük hatalarından biri defans yerine yine hücuma geçmesiydi. Adam benden bile düşüncesizdi.

Ezekiel’e doğru her hamlesinde tökezleyerek ilerliyor, Ezekiel de kolayca eğilip yolundan çekiliyordu. Ez etrafında dönerek onu arkadan yakaladı ve sırtına tekme atarak Alfa’yı yere düşürdü.

Sırtına oturmuş, kolunu Alfa’nın boynuna dolamıştı. Alfa Turner yerde debeleniyor, onunla savaşmaya çalışıyordu ama yüzü morarmaya başlamıştı.

Bir an için bocalayan Ez’in koluna vurdu. Ez onu öldürmeliydi ama bunu istemediğini biliyordum. İkimiz de daha önce kimseyi öldürmemiştik.

Bunun yerine Ez onu serbest bırakarak yaşamasına izin verdi. Alfa Peter nefes nefese, çimlerin üzerine düştü.

“Sen kazandın,” diye homurdandı Beta.

Ardından bana döndü. “Sıra sende.”

Ez sahanın kenarına ilerlerken Alfa’nın oğlu Brock babasının bir sandalyeye oturmasına yardım ediyordu. Düdük çaldığında Beta ile birbirimizin etrafında dönmeye başladık.

Beta, Alfa’nın hatalarından ders almıştı. O kadar düşüncesiz değildi. İlk hamleyi benim yapmamı bekliyordu.

Onu dikkatle izliyordum. Sol bacağını sakatladığı için sağ bacağına daha fazla ağırlık veriyordu. Sağa doğru sahte bir vuruş yaptığında sola kaçtı.

Ayağımı kalçasına çarpıp tam uyluk kemiğine tekme attım. Darbe karşısında kemiği kırılırken acı içinde haykırmıştı.

Etrafında döndüm ve yüzüne bir tekme atarak onu tamamen yere serdim. Kalabalık o kadar yüksek sesle tezahürat yapıyordu ki gözlerim yaşarmıştı.

Kardeşim yanıma geldi. İkimiz de yara bere içindeydik ama artık Alfaydık.

Biz kazandık.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok