Ufak Tefek Sırlar - Kitap kapağı

Ufak Tefek Sırlar

Charlotte Moore

Kahvaltıdan Sonra Tatlı Yiyemeyeceğinizi Kim Söyledi?

Tuli

Gözümü alan parlak bir ışıkla uyandım, gözlerimi istemsizce birkaç kez kırpıştırdım. Pencereden parlayan güneş beni neredeyse kör ediyordu ve mızmızlanarak gözlerimi tekrar kapatıp arkamı döndüm.

Battaniyeyi üzerime çekip tekrar uykuya dalmaya çalıştım, ta ki çıplak bedenimin üzerindeki battaniyenin bana ait olmadığını fark edene kadar.

Gözlerimi tekrar yavaşça açtım ve etrafıma bir göz gezdirdim.

Ve sonra dün gece yaşadıklarım gözlerimde canlandığında bir yabancının odasında olduğumu hatırladım.

Aniden doğruldum ve odayı incelerken panikledim.

Duvarlarda Guns 'N Roses'tan Bon Jovi'ye, Lynyrd Skynyrd'den Led Zeppelin'e kadar düzinelerce eski rock grubu posteri vardı.

Yatak örtüsünün de simsiyah olduğunu fark ettim.

Bu oda her kiminse koyu renklere karşı büyük bir sevgisi vardı. Duvarlar beyazdı, ama üzerindeki tüm posterler, resimler, her ne varsa hepsi koyu renkti.

Gözlerim yatağın yanındaki kağıda takıldı, üzerinde düzgün bir el yazısıyla bir şeyler yazıyordu.

Sakince kağıda uzandım ve benim için bırakılan notu okudum.

Günaydın benim küçük ilgi manyağım. Uyanığında benim tişörtlerimden birini giyip alt kata inmeye ne dersin? Hemen yanındaki şifonyerdeler. Üst çekmecede.

Üzerinde sadece tişört olsun tamam mı? ;)

Bu arada, dün gece uykunda bir şeyler mırıldadığını duydum. Bay Gizemli'nin benim takma adım olması mı gerekiyor? Belki seninle biraz daha eğlenmeme izin verirsen sana gerçek adımı söylerim.

Beni çok uzun süre bekletme, tatlım.

Kızardım. Hem azdım hem de sinirlendim. Kağıdı ikiye böldüm, huysuzca yere fırlattım, sonra tişörtlerinden birine uzandım.

Külodum ve şortumu yerden almak üzereydim ki orada olmadıklarını fark ettim. Sütyenim de yoktu. Tüm odayı taradım, hiçbiri yoktu. Of...

Hışımla içimden şu kelimeleri geçirdim: Sinsi piç.

Baksırlarının olduğu çekmeceyi bulana kadar tüm çekmecelerini taradım. Bir çift siyah baksırı alıp sinsice sırıttım. “Çok zeki olduğunu düşünüyor,” diye mırıldandım, “bu oyunda iki kişiyiz.”

Guns 'N Roses baskılı tişörtünü giydim ve kapıya yöneldim. Odadan çıkarken etrafıma baktım.

Aile üyelerine ait olduğunu varsaydığım birkaç resim hariç koridor duvarları bomboştu. Yani o burada mı yaşıyordu? İçinde bulunduğum oda onun odası olmalıydı.

Kendime sadece onun cevaplayabileceği bu soruları sormaya devam ettim, merdivenlerden aşağı indim, oturma odasına doğru ilerledim. Yerlerin tertemiz olduğunu görünce şok oldum.

Dökülmüş bira lekesi yok, boş teneke kutuları veya buruşuk bardaklar yok. Kanepeler bile mükemmel bir düzendeydi. Dün gece burada bir parti olduğunu kanıtlamak için hiçbir işaret yoktu.

Ve ben de müthiş bir uyku çekmiştim…

Krep ve domuz pastırması kokusunu burnuma çekerken midem guruldadı. Ağzım sulanarak kokuyu mutfağa kadar takip ettim ve gördüğüm şey karşısında şok oldum.

Ocakta pastırma ve yumurtayı pişiren kişi çıplak, tam anlamıyla çırılçıplak haldeki Bay Gizemli’ydi..

Bu sefer neredeyse salya akıtacak olmamın nedeni önümde duran muhteşem adamdı.

Utanarak gözlerim kalçasından sırtına, omzuna, boynunun arkasına doğru saptı, orada dağınık saçlarının altında zar zor görünen dövme benzeri bir şey fark ettim.

Sormak istedim, ama odada olduğumu bildiğini fark ettiğimde sessiz kaldım. Sırtı bana dönüktü, ama sanki yine de orada olduğumu hissediyordu, kaslı vücuduyla bunu onaylıyordu. “Hadi, otur lütfen,” dedi kibarca masaya işaret ederek.

Ona yakalandığım için utandım, arkasındaki masaya oturdum, bacaklarımı sıktım ve kollarımı göğüslerimin üzerinden geçirdim.

Tişörtünü giymeme rağmen meme uçlarım sert olduğu için göğüslerim belli oluyordu.

Bu yüzden kollarımı göğüslerimin üzerinde tuttum, o yemek pişirirken utangaç bir şekilde onu izledim.

Çok geçmeden, önüme bir sıcak kahvaltı tabağı ve bir bardak portakal suyu koydu. Ağzım sulandı, ama hareketsiz bir şekilde oturdum, kendi yemeğini de alıp oturmasını bekledim.

Yüzünde alaycı bir bakışla karşıma oturdu. Öfkeyle kızardım ve yemeğime odaklandım, yemekten bir çatal aldım.

Başka bir çatalın tabağa değme sesini duyduğumda onun da yemeye başladığını anladım. Yine de gözlerini üzerimde hissettim, sanki gözleriyle beni soyuyormuş gibi yukarı ve aşağı bana baktı.

Yemeğimi sessizce yemeye devam ettim, kızarmış yüzümü görmekten tatmin oluşunu izlemek yerine yemeğime baktım.

Boğazını temizlediğini duydum ve bakışlarına karşılık vermek için yukarı baktım. Bana sırıtıyor, ağzındaki yiyecek parçasını sessizce çiğniyordu. Sonunda yutkunduğunda konuştu.

“Beni izliyordun değil mi? Sadece bir tişörtle aşağı inmemeye karar verdiğini görmek beni hayal kırıklığına uğrattı.”

Uzaklara baktım, yüzüm eskisinden daha da kızarıktı. “Evet, şey, evimin içinde çırılçıplak dolaşmıyorum.” Bir daha bu konuyu açmayacağını umarak sorusuna cevap vermeyi reddettim.

Elini kumral saçlarıma doğru uzattı, şehvetle kara gözlerinin içine bakmamı sağladı.

“Bu çok kötü. Ama seninle işimin bittiğini sanma. Baksırımın içindeki görüntünü her ne kadar sevsem de, onları çıkarmak istiyorum.”

Bana göz kırpıp gülümseyerek sandalyesinden kalkıp masanın altına girdi.

Ne yaptığını görmek için kafamı kaldırdım. “Sen ne yapıyorsun... ah!”

O ayak bileklerimi kavrarken ciyakladım, bacaklarımı sonuna kadar açtım. Aşağıya baktığımda başı bacaklarımın arasındaydı ve bana gülümsüyordu.

Giydiğim baksırı kavradı ve hızlı bir hareketle aşağı çekti.

Parmakları bacaklarımın arasında gezinmeden önce zar zor bir ses çıkardım, vajinam kaygan ve çıplaklığı karşısında biraz ıslaktı.

Baş parmağı klitorisimde dairesel hareketlerle gidip gelirken dudağımı ısırıp zevk içinde inledim.

Bacaklarım iyice açılıp parmak hareketleri karşısında iyice ıslanırken ellerim koyu kahverengi, kıvırcık bukleleri arasında dolanmaya başladı.

Bir parmağını içime soktu, iki parmağını da içimin derinliklerine kaydırmadan önce yumuşak bir şekilde okşadı. Başımı geriye doğru eğdim ve zevkle iç çektim, vajinam parmaklarının etrafında sıkıca büzüldü.

Parmaklarını içimde kıvırdı, g noktama sürttü. Parmaklarını içimde İçeri ve dışarı hareket ettirirken ihtiyaçtan inlemeye başladım.

Ben fark etmeden eğildi ve baş parmağının olduğu yeri diliyle değiştirdi. Hassaslaşmış klitorisimin üzerine sürtündü.

Parmaklarım saçlarını sıkıca kavrarken kendimi kıvranırken buldum.

Bana dili ve parmaklarıyla muamele yapmaya ben doruğa yaklaşana kadar devam etti. Tam gelmek üzereyken parmaklarını geri çekti. Hayal kırıklığı içinde sızlandım.

“Aman Tanrım, eğer buraya kadar geliyorsan neden devam etmiyorsun?” diye sızlandım.

Gülümsedi. “O zaman sana yapabileceğim her şeyi gösteremezdim.”

Bununla birlikte beni uyluklarımdan tutup havaya kaldırdı masaya yatırdı. Üzerime eğildi ve sırıttı. “Şimdi ne yapacağımı biliyor musun?”

“Ne?” diye usulca sızlandım.

“Seni becereceğim. Dar küçük vajinan tam burada, hemen şimdi.”

Üzerime eğilip başka bir prezervatif paketi çıkarırken kızardım. Onu tekrar çimde hissedecek olmanın gerginliğiyle gözlerimi kocaman açarak ona baktım.

Prezervatif paketini yırtıp açarken arkasına baktı ve prezervatifi yavaşça şişkin penisinden aşağı kaydırdı.

Göz açıp kapayıncaya kadar içimdeydi, penisi beni gererek açtı ve içimi doldurdu. Hafif bir şekilde çığlık attım, penisinin zonkladığını hissettim.

Ellerini başımın her iki tarafına koydu, penisini sert bir şekilde derine itmeden önce beni öpmek için eğildi.

Çığlık attım ve saçlarını sertçe kavradım, bacaklarımı beline sardım, onu kendime daha da yakınlaştırdım ve daha da derine ittirdim, penisinin başı rahmime sürtünüyordu.

“Lanet olsun, Tuli. Çok ıslaksın. Çok ıslak ve çok sıkı. Seni sikmeyi seviyorum,” diye mırıldandı, sürekli ileri geri gidip gelirken.

Her itişinde daha sert, daha hızlı ve daha derindi, bu da beni onun etrafında sıkıca kasılmamı sağladı ve inlemelerimi arttırdı..

Bay Gizemli beni talan etti.

Zihnim bulanıktı ve vücudum uyuşmuştu. Penisinin başı sürekli rahmime çarparken penisinin rahim duvarlarıma sürtündüğünü hissettim.

Başının rahmime her itişi ve vuruşu, içimdeki zevki arttırıyor ve beni daha da azdırıyordu.

Daha fazlası için yalvarırken penisini sıktım, her itişinde kalçalarını kendiminkiyle buluşturdum.

Ağzı yine göğüslerimin üzerindeydi ve parmakları bir kez daha klitorisimi aradı, göğüslerimi ağzına aldı.

Gelmenin eşiğindeydim. Çok yakındım. Onun altında nefes nefese kalıyor ve sızlanıyordum. Bunu hissetti. “Benim için gel, Tuli.”

Onun sözlerinden sonra doruğa ulaştım. Sert ve hızlı bir şekilde geldim, ellerim saçlarını sertçe çekerken çığlık attım, başını aşağı doğru çektim.

Penisini içimde sıkmaya devam ettim ve kısa süre sonra o da aynı şeyi yaptı, geldiği gibi adımı haykırdı. Üstüme çöktü, boşalırken inledi.

İkimiz de nefesimizi toparlamaya çalışırken saçlarını okşadım.

Birkaç dakika sonra, bileklerimi tuttu, üzerimde gezinirken onları masaya sabitledi. “Ne yaptığını sanıyorsun?”

“Saçlarını okşuyorum? Buna iznim yok mu?”

“Hmm, bunun yerine beni aşağıdan okşamanı tercih ederim.”

Duraksadı, hâlâ derinlerime gömülü olduğu ıslak vajinamı okşamak için uzandı.

“Ve saçımı istediğin kadar çek. Sana karşı asla nazik olmayacağım, bu yüzden bana karşı nazik olma.”

Baştan çıkarıcı bir şekilde sırıttı ve boynumu öpmek için eğildi. Etimi emdi, beni hafif bir şekilde inletti, titretti. Arkasında ne bıraktığını bilerek inledim.

Daha sonra ayağa kalktı ve prezervatifi çıkardı.

Onu atmaya gittiğinde, tereddütle ve pişmanlıkla oturdum. Saçlarımın arkası yumurtayla kaplanmıştı.

Bana tekrar yaklaştı, kıkırdıyordu. Ona baktım ve “Görünüşe göre yemeğimi masadan kaldırmayı akıl edemeyecek kadar azmıştın,” dedim.

“Aman, her türlü benimle duş alacaktın zaten. Şimdi seni birkaç saat daha kendime saklayacağım. Buraya gel, küçük hanım.”

Bunu yumuşakça, tatlı tatlı gülümseyerek söyledi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok